CHP’ye DHKP-C suçlaması
Abone olBaşbakan Erdoğan, “DHKP-C denilen örgüt Türkiye’de son derece kanlı eylemlerde bulundu. Bu örgüt ana muhalefet partisi tarafından da korunma...
Başbakan Erdoğan, “DHKP-C denilen örgüt Türkiye’de son derece
kanlı eylemlerde bulundu. Bu örgüt ana muhalefet partisi tarafından
da korunmak suretiyle şuan da şiddet içeren sokak eylemlerinde boy
gösteriyor” dedi.
Başbakan Erdoğan, Avrupa Birliği ülkeleri Büyükelçileri ile Devlet
Konukevi’nde bir araya geldi. AB Büyükelçilerini kabul eden
Başbakan Erdoğan, Suriye’de yaşanan krize vurgu yaparak şunları
söyledi:
“Şuan da Türkiye’de yaklaşık bir milyon Suriyeli göçmen var.
Türkiye’de ki bu sığınmacıların 220 bini çadır ve konteynır
kentlerde yaşıyor. Diğerleri ülkemizin birçok kentinde yaşıyorlar.
Son 3 yıldır yaşanan ihtilal ve bunun ortaya koyduğu insanlık
trajedisi orta doğu coğrafyasındaki bir başka sıkıntı. Şuana kadar
bizim harcamamız 2,5 milyar doları buldu. Peki,batılı
dostlarımızdan bir destek söz konusu mu? Burada da maalesef ciddi
bir desteğin olmadığını görüyoruz. BM bir barış örgütü. 50 milyon
dolar Suudi Arabistan’ın desteği vardır, 25 milyon dolar BM’den
gelmiştir. Gerisi değişik ülkelerden gelen desteklerdir. Yakışanın
yapılması lazım. Kaldı ki biz NATO’da birlikte olduğumuz ülkeler
bile burada sadece 3-4 vilayetimizde kurulan üstlerle ilgili olarak
orada verdikleri bir destek var. İlgili ülkelere teşekkür ediyorum.
Ama bizim bunu çok daha farklı bir şekilde yaymamız gerekiyor.
Ülkelerindeki şiddetten kaçan Suriyeliler’e yönelik açık kapı
politikası izliyoruz. Zorla geri göndermeme ve sınırdan geri
çevirmeme ilkelerini uygulayarak ülkemize gelen Suriyeliler’e
geçici koruma sağlıyoruz. Suriye’de devam eden krizin insani
boyutuna yönelik yardım operasyonlarımız 3 alanda devam ediyor.
Halen 22 kampta 220 bini aşkın Suriyeli vatandaşların tüm
ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Kamp dışında kalan ve 700 bini aşan
Suriyeli vatandaşların ihtiyaçları da hükümetimiz tarafından
karşılanıyor. Sınırın sıfır noktasında insani yardım dağıtım
uygulamasına başladık. Yardım kabul merkezlerinde depolanan yardım
malzemeleri Türk Kızılayı tarafından sınır bölgesindeki Suriye
vatandaşlarına dağıtılıyor. Bu operasyonu BM’ye de resmen
bildirdik. Uluslar arası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerimiz
çerçevesinde Suriyeli vatandaşlara yardım etmeyi de ve sınırımızı
açık tutmayı sürdüreceğiz. Yardım faaliyetlerimiz için uluslar
arası toplumun yükümüzü paylaşmasını beklemeye devam ediyoruz.
Suriye’de ki mevcut durum, terörist oluşumlar ve bunlara iştirak
etmek üzere bu ülkeye gelen terörist unsurlar için uygun bir ortam
oluşturmaya devam ediyoruz. Suriye’de ki istikrarsızlık ve aşırılık
yanlısı unsurlara zaman için de artan mevcudiyeti Suriye yanında
ülkemizde dahil olmak üzere geniş bir bölgenin güvenliği için
endişe kaynağıdır. Karşımızda yoğun uluslarası işbirliği gerektiren
küresel bir mesele bulunuyor. Ülkemiz yabancı savaşçıların
Suriye’ye geçişlerine transit bir ülke olarak kullanılmaya
çalışılıyor ve bu şahıslar öncelikle Türkiye’nin güvenliği için de
tehdit kaynağıdır. Kaynak devletler için tehdit bu savaşçıların
ülkelerine dönüşleri ile başlıyor. Türkiye için ise bu tehlike bu
savaşların kaynak ülkelerinden ayrılmalarıyla birlikte ortayla
çıkıyor. Suriyeyi geçerek radikal gruplara katılmayı planlayan 3.
ülke vatandaşlarının geçişlerini engellemek için gerekli tüm
önlemleri alıyoruz. Bu kapsamda 5 bin 300 kişiyi aşkın kişiye
ülkemize giriş yasağı konuldu. Terör örgütleriyle ilişkisi
olduğundan şüphelenilen ve yasa dışı yollarla ülkemize giriş
yapmaya çalışan yabancılar ilgili kurumlarımızca tespit edilerek
tutuklanıyor ve sonrasında sınır dışı ediliyor. 2011 yılından bu
güne kadar 824 kişi sınır dışı edildi. Tüm ülkelerden Suriye’ye
geçerek radikal gruplara katılmayı planlayan vatandaşlarının
ülkeden çıkış yapmalarına engel olmak için gerekli tedbirleri
dostlarımızın almasını bekliyoruz. Bu ülkelerden çıkışları
engellenemeyen vatandaşların kimlik bilgileri, seyahat
güzergahları, suç kayıtları, arama kayıtları ve terör örgütleriyle
bağlantıları gibi somut bilgilerin Türkiye’ye iletilmesini
bekliyoruz.”
"DARBE DİYEMEDİLER"
Mısır’ın, Orta Doğunun geleceği açısından kilit bir ülke olduğuna
dikkat çeken Erdoğan, “Mısır’ın halkın tüm kesimlerini kapsayıcı ve
işleyen bir demokrasiye sahip olmasını arzuluyoruz. Bu arzumuzu da
birilerinin hoşuna gitmese dahi ısrarla dile getiriyoruz. Mısır
meselesi karşısında tamamen insani ve demokratik bir tavır
sergiledik. Bunu sergilemeye devam edeceğiz. Dost acı söyler ama
gerçeği söyler. Mısır’da sandık ile gelmiş yüzde 54 oy almış bir
yönetimi askeri darbe ile devirmişlerdir. Ama batılı dostlarımız
dünya ne yazık ki buna bir darbe diyememiştir. Darbe diyemediği
gibi daha sonra darbe ile gelen bu zatın şurada dostlar alışverişte
görsün mantığıyla yapmış olduğu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de
orada güya bir seçim kazanmış, sözde bir seçim kazanmış ve bunun
neticesinde kendisine tebrikler gitmeye başlamıştır. Böyle bir
tebriğin bizce bir anlamı yoktur. Çünkü biz bir darbe yönetimini
tebrik edemeyiz. Libya’da son dönemde endişe verici gelişmeler
meydana geliyor. Burada da Mısır rahat durmuyor. Ülkede diyalog
yoluyla istikrarın sağlanmasını diliyoruz. Yarın gerçekleştirilecek
parlamento seçimlerinin bu yönde atılacak önemli bir adım olacağına
inanıyoruz. Gelelim Ukrayna’ya. Ukrayna’nın doğu ve güney
bölgelerinde devam eden istikrarsızlık ve yasa dışı şiddet
eylemlerinden büyük endişe duyuyoruz. Ukrayna halkı ülkelerinin
birliği, istikrarı ve geleceği için iradesini seçimler ile ortaya
koyuyor. Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından telefon ile
Poroşenko’yu arayarak tebrik ettim. Rusya Federasyonu Devlet
Başkanı Putin ile de görüştüm. Gerek Poroşenko gerek Putin ile
görüşmemde Ukrayna ile Rusya arasında doğrudan diyaloğun
başlatılmasının önemini vurguladım. Hatta Sayın Putin’e sandıkla
gelmiş olan böyle bir siyasetçiyi herhalde tebrik etmekte
gecikmezsiniz ifadesini kendilerine söyledim. Sayın Poroşenko’nun
Ukrayna’nın doğusunda barış ve güvenlik için öngördüğü barış
planının uygulanması Ukrayna, Rusya, Agit’ten oluşan üçlü temas
grubu tesisini memnuniyetle karşıladık. Türkiye olarak bundan sonra
da krizin siyasi çözümüne yönelik olarak her düzeyde aktif
desteğimizin devam edeceğini belirtmek isterim. Ukrayna’da yaşanan
son krizin ardından Güney Gaz Koridorunun zamanında tamamlanması ve
Avrupa Enerji Güvenliğinin ek projelerle desteklenmesi daha da
önemli hale geldi. Güney Gaz Koridorunun biran önce hayata
geçirilmesi ülkemizin önceliğidir. Hazar bölgesi ve Orta Doğuda ki
enerji kaynaklarının Avrupa’ya transferinde kesintisiz ve güvenilir
bir güzergah olmak konumumuzu sürdürüyoruz. Romanya, Moldova ve
Bulgaristan gibi ülkeler kendi enerji güvenliklerini sağlayabilmek
için benzer projelere ilgi duyuyorlar. Bu kapsamda, Hazar gazının
ilk aşamada Bulgaristan ve ötesine ulaştırılmasını sağlayacak olan
Türkiye- Bulgaristan enterkonektör projesine büyük önem veriyoruz”
diye konuştu.
Avrupa Birliğine üyelik sürecine de değinen Başbakan Erdoğan,
konuşmasına şöyle devam etti:
“Avrupa Birliğine üyelik sürecimizi türlü siyasi engellemelere
rağmen sürdürmeye çalışıyoruz. Bloke edilmiş fasıllar arasında yer
alan yargı ve temel haklar başlıklı 23. Fasıl ile adalet, özgürlük
ve güvenlik başlıklı 24. Fasıl AB tarafından öncelikle açılacak ve
son kapanacak fasıllar olarak belirlendi. Katılım sürecinin
omurgasını teşkil eden bu fasıllar siyasi reform süreciyle doğrudan
ilgili. AB’nin Türkiye’ye yönelik eleştirilerinin önemli bir bölümü
de bu fasıllar kapsamına girer. Bu nedenle söz konusu 2 faslın
halen açılmamış olması AB’nin samimiyetinin ve ülkemize
yaklaşımının yapıcı niyetler içerkip içermediğinin sorgulanmasına
yol açıyor. Ukrayna krizinin de açıkça gösterdiği gibi enerji
alanındaki işbirliğimiz hem ülkemizin hem de birliğin çıkarınadır.
Buna rağmen 15 nolu enerji faslının halen açılmamış olmasını
anlamak mümkün değil. 31 nolu dış güvenlik ve savunma politikası
faslının açılması da her iki tarafın yararına. Bugün gelinen
noktada katılım sürecimizde karşılaştığımız sıkıntılara rağmen AB
en büyük ticaret ortağımız konumunu sürdürüyor. 2013 yılında AB
ülkelerine olan ihracatımız 46 milyar eura’ya, AB’den Türkiye’ye
ithalatımız ise 67 milyar 650 milyon eura’ya erişti. 2002-2013
yılları arasındaki Türkiye’ye doğrudan uluslar arası yatırım akışı
yaklaşık 82 milyar 450 milyon eura oldu. Bu yatırımların büyük
bölümünün yaklaşık yüzde 77’si AB ülkelerinden geldi. Dış politika
ve uluslar arası güvenlik alanında da AB ile işbirliği
içerisindeyiz. Şuan da Kosova’da, Bosna Hersek ve Filistin’de, 3 AB
operasyonuna aktif katkıda bulunuyoruz. Terörizm ile mücadele AB
ile ve AB üyesi ülkelerle olan gündemimizin ön sıralarında yer
alıyor.”
"ÇİRKİN PROPAGANDA"
Belli çevreler tarafından Türkiye’nin teröre destek veren bir ülke
gibi gösterilmesinin son derece çirkin bir propaganda olduğunu
vurgulayan Erdoğan, “Bu çirkin iftiraların tutmayacağını da
sizlerin bilmesini isterim. Terörden muzdarip olmuş bir ülkenin
Başbakanı olarak bu konuda AB tarafından daha etkin bir işbirliğine
ihtiyaç duyduğumuzu da buradan ifade etmek istiyorum. Terörizmi
uluslar arası barış, güvenlik ve istikrara karşı en önemli tehdit
olarak görüyoruz. Ülkemiz ayrım gözetmeksizin terörün tüm
biçimleriyle mücadelede kararlıdır. Bu konuda AB ve üye ülkelerin
tutarlı ve kesin bir tavır içinde bulunmasını
istiyoruz.Diyarbakır’da evlatları kaçırılmış olan anneler
Diyarbakır Belediyesi’nin önünde oturma eylemi düzenlediler. Bu
eylem yaklaşık 40 gündür devam ediyor. Bu anne ve babaları gözü
yaşlı ve bunların içinde 13 yaşından tutun 25 yaşlarına kadar
çocuklar var. Bunların hepsi okullarından kaçırıldı. Bir kısmı 23
Nisan etkinliklerinden kaçırıldı. Sizi pikniğe götürüyoruz diye
kaçırıldı. Annelerin bu görüşmede ki ortaya koydukları hüzünlü
tablo görülmeye değerdir. İstanbul’da Galatasaray Lisesinin önünde
bir dönem anneler toplandı. Bu anneler için birçok STK’lar gelip
gittiler. Peki Diyarbakır’da ki bu anneler için şuana kadar acaba
AB üyesi ülkelerimizden kaç kişi gelipte bu anneleri yerinde
görerek onların derdi ile heval oldu. Bunların çocukları dağa
kaçırıldı. Bu annelerin gözyaşı gerçekten gönülleri yaralıyor. Eğer
bizim insan haklarına saygımız varsa, gerçekten özgürlük ve barış
mücadelesi veriyorsak, demokrasinin icraatını yapıyorsak,
demokrasiyi tanımayan bölücü terör örgütü PKK’nın yandaşları bir
siyasi parti olarak da şuanda parlamentoda. Bakın bu anneleri
belediyenin önünden kovdular. Tehdit ettiler ve siz milli
istihbarat teşkilatından para alarak buraya geldiniz, siz iradenizi
sattınız dediler. Bunların hepsi Kürt anne ve babalar. Ben buraya
gelene kadar bir kısmını dinledim. Şuana kadar 114 aile eylemin
içerisinde direnişini, tavrını ortaya koydu. Bugün 39 aile genel
merkezimize geldi ve görüşme fırsatı buldum. İsterim ki siz büyük
elçiler eğer zahmet olmazsa bir Diyarbakır seyahatini de bunun için
yapın ve gidin orada bu Kürt kardeşlerimin çünkü biz Avrupa’ya
gittiğimiz de bizi hep Avrupa Birliği üyesi arkadaşlar hep Kürt
Kürt Kürt Kürt bunu soruyorlar. Biz kendilerine diyoruz ki; biz
Kürt kardeşlerimize hiçbir zaman olumsuz bir ayrımcılık
yapmadığımız gibi oralarda biz birinci partiyiz. Onların bu güne
kadar verilmemiş haklarını veren bir partiyiz. Biz Türkiye’de 81
vilayetin tamamında bizim olmadığımız yer yok” ifadelerini
kullandı.
Türkiye’de faaliyet gösteren bazı terör örgütlerinin Avrupa
ülkelerinde barındıklarını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Ne yazık ki bunlar bize teslim edilmediler. Örneğin DHKP-C denilen
örgüt Türkiye’de son derece kanlı eylemlerde bulundu. Bu örgüt ana
muhalefet partisi tarafından da korunmak suretiyle şuan da şiddet
içeren sokak eylemlerinde boy gösteriyor. Bu saldırı ve eylemlerin
örgütün Avrupa’da ki yöneticileri tarafından tasarlandığı ve
yönlendirildiği görülüyor. Haziran 2013’te bazı Avrupa Birliği
ülkelerinde örgüte karşı yapılan operasyonları memnuniyetle
karşıladık. Son olarak Şubat ayında Yunanistan’da yapılan
operasyonlarda örgütün önde gelen bazı elebaşları yakalandı.
Örgütün elebaşılarının bir kısmı halen AB ülkelerinde bulunuyor. Bu
ve benzeri örgütlere karşı AB ülkelerinden daha kararlı ve samimi
tedbirler bekliyoruz.”
(İHA)