Şayet siyasette başarının bir
ölçüsü gündem de kalma becerisi ise, eldeki imkânların kıtlığına
rağmen kimse bu ülke de Sayın Deniz Baykal ile boy
ölçüşemez.
Yer yer Başbakan ve Genelkurmay Başkanını
bile kıskandıran medya albenisi olduğu aşikâr Sayın Baykal’ın.
Son günlere bir bakın.
Başbakan ve Genelkurmay Başkanı arasına
sıkışmış bir gündemin ortasına adeta paraşütle inerek, ezberleri
bozdu.
Görülen o ki, Sayın Baykal ve dolayısı ile
CHP siyaseten yeni bir atak peşinde.
Yani açılım.
Arkası gelir mi,gelmez mi bilinmez ama
devam ve temadisi en büyük dileğimiz.
Anayasanın,12 Eylül darbecilerinin
yargılanmasının önünü kapatan geçici 15. maddesinin kaldırılması
için 3 gündür devam eden bir söylemi ülkenin gündemine
yerleştirdi.
Tabii ki bayram değil seyran değil ama
CHP’nin bu açılımın sebebini merak etmiyor değil insan.
Siz bir taraftan Ergenekon davası gibi,
temelde darbeye giden yolun taşlarını döşemekle suçlanan bir
yapının avukatlığını yapacaksınız, diğer taraftan 12 Eylül
darbesinin ahı gitmiş, vahı kalmış birkaç elemanını
yargılayacaksınız.
Bu yargılama ne kadar
sürecek?
Bu gündem ile esas yakın tehlike
perdelenmeyecek mi?
12 Eylül sürecinde asker olmayan
ama askerden daha fazla darbe canlısı olan sözde sivil bir güruh bu
yargılanmadan azade mi kalacak?
Ayrıca suçüstü yapılmış iyi
çocuklarını yargılayamamış bir ülkenin, bir zamanlar hem de sivil
destekler ile darbe yapmış kuvvet komutanlarını yargılaması ne
kadar mümkündür.
Ayrıca suç işleyen askerlerin sivil
mahkemede yargılanma yolunu açan AB reformları kapsamında yapılan
ceza kanunundaki değişikliğe bilhassa CHP'nin itirazı bu ne perhiz
be ne lahana turşusu gibi oldu.
Geçte olsa, toplum vicdanını rahatlatacak
bir durumu konuşuyoruz.
Toplumun 29 sene önce yaşadığı travmayı
maalesef bu gün 35 yaş altı çoğu kimse bilmiyor.
O yüzden toplumun dinamik kesimi
hali hazırdaki andıç, e- muhtıra ve eylem planı belgeleri üzerinden
mutasavver darbe planlarını daha yakın tehdit olarak
algılıyor.
Velev ki Anayasanın geçici 15. maddesinin
kalkması gerçekleşir ve darbeciler yargılanır ise hayatımızda çok
şey değişmeyecek.
Bu durum gelecek olası bir darbe
tehlikesini bertaraf etmeyecek.
Şayet bu ülke Ergenekon vari bir yapılanma
içinde birileri tarafından darbe sürecine an be an götürülmek
istenmiş ise, esas odaklanmamız gereken fiili durumlar var.
Genelkurmay Başkanının 2009 Türkiyesine
artık yakışmayan bir üslup ile ifade etmeye çalıştığı demokrasinin
teminatı olma vurgusu, delik deşik olmuş bir durum arz ediyor.
Asimetrik savaş gibi terimlerden bu ülkenin
bir şey anladığı yok.
Anlaşılan şeyler yeraltından çıkan
silahlar, kuyulardan çıkan kemikler, eylem planları vs vs.
Aslında kimse ordumuzdan demokrasinin
teminatı olmasını beklemiyor.
Ondan beklenen çok açık ve net.
Ülkenin dışa bakan yönü ile güvenliği.
Demokrasinin muasır medeniyet seviyesini
hedeflemiş AB yolcusu bir ülke de farklı teminatları var zaten.
Ülkemizde Demokrasinin en büyük
teminatı bu halktır.
Bunu kimse yabana
atmamalı.
Bakın CHP bile demokrasi
diyor!
Aman nazar değmesin.
Küçümsemek ya da ti ye almak değil amacım,
iki farklı duruşun oluşturduğu tezatı nazara vermek sadece.
Üç gündür kafama takılan CHP’nin bu
atraksiyonu.
Neden CHP buna ihtiyaç duydu.
İlk akla gelenler.
Yılların tecrübeli siyasetçisi
tabloyu iyi okudu.
Eylem belgesinin gerçek olduğuna
dair kanaatleri pekişti.
Eylem planı belgesinden kaynaklanan
AKP ve Başbakanın muhtemel kazanımlarını bertaraf etme amacı ise en
temel sebep olarak ortaya çıkıyor.
Geçici 15. maddenin kaldırılması hususunda
MHP’nin Türban kararında olduğu gibi bir tezgâha gelmek istemeyen
Başbakanın, yoğurdu üfleyerek yemesi misüllü, konuya temkinli fakat
yapıcı yaklaşması gayet başarılı idi.
Ümidimiz, CHP de dâhil siyaset yapan bütün
siyasi partilerin Osmanlı’nın son dönemlerinden bu yana çarpık bir
biçimde kemikleşen asker-sivil ilişkilerinin,dünyanın geldiği
normlar seviyesine ulaşmasına katkıda bulunması.
Siyaseti ve Orduyu yüceltecek olan
tek çıkar yol bu.