Tabii daha farklı da olabìlirdi. Bir koalisyon anlaşması
şeklinde bunun telakki edilmesi, bunun bir alt yapısının, bir ön
hazırlığının göstergesi de olabilir, o şekilde düşünülebilir,
süreçte ne olur, AKP'nin tavrı nasıl olacak, hükümeti kurma görevi
verilen Davutoğlu nasıl bir tavır sergileyecek, hangi teklifleri
sunacak, bekleyip göreceğiz.
İkincisi, bir buçuk senede üç tane seçim geçirdik, dolayısıyla
bir dördüncü seçimi Türkiye'nin kaldırma imkanının olmadığını
düşünüyorum. Ama tabii iş çıkmaza girerse, belirli şartlar
zorlanırsa, koalisyon kurma girişimleri yapılırsa sonuçta ben bir
hükümetin mutlaka bu Meclis'ten çıkacağını düşünüyorum. O nedenle
artık seçim konusunu Türkiye'nin gündeminden çıkarmak gerektiğini
düşünüyorum. Daha fazla seçimle uğraşmak, seçim konusunda konuşmak
Türkiye'nin yararına olmayacaktır, o nedenle vatandaşın beklentisi
de bir an önce bu tablo karşısında bir koalisyonun kurulması ve
çalışmaya başlamasıdır.
ERKEN SEÇİMİN KİMSEYE FAYDASI
OLMAYACAKTIR
Geçmişte bunlar yaşandı, birçok koalisyonlar geldi geçti. Ben
bu dönemde de koalisyonun olabileceğini ve çalışabileceğini
düşünüyorum. Zaten bu tabloya göre farklı bir şey söylemek de
mümkün değil, dediğim gibi bir erken seçimin ne ülkeye, ne siyasi
partilere ne de seçilmiş arkadaşlara bir faydası olmayacaktı daha
çok yük getirecektir.
-En çok dillendirilen ve en mantıklı
görüldğü söylenen koalisyon, AK Parti-CHP koalisyonu, siz bir CHP
milletvekili olarak bu koalisyona nasıl bakarsınız?
TABANIMIZ AKP İLE KOALİSYON
İSTEMİYOR
Açıkçası, bizim tabanımız AKP ile ilk fırsatta böyle bir
koalisyonu istemiyor, grubumuzda da böyle bir eğilim yok. Tabii
şartlarımız var, Genel Başkanımız da bu konuyu değerlendirdi ve
çıkan karar çerçevesinde 14 şart ortaya koydu. Bu şartlar
çerçevesinde oturulup neler konuşulabilir, tabii bunları gelecekte
yetkili kurumlar karar verecek ve görüşmeler yapılacak ya da
yapılmayacak, açıkçası bu konuda fazla konuşma imkanımız yok.
AKP TABANI İLE MHP TABANI İÇ
İÇE
Ama şunu açıkça görüyorum MHP'nin tabanı ile AKP'nin tabanı iç
içe. Özellikle yarıya yakın bir kesim hem AKP hem MHP içinde. Böyle
bir yapı var, bu yapı da bu işin daha çabuk olacağını ve daha uzun
ömürlü olacağını düşündürtüyor. Bu nedenle AKP ile lk fırsatta bir
koalisyon düşünmek CHP'nin yararına olmaz.
-MHP HDP ile ilgili çizgisini baştan
belirledi, HDP'yi yok sayıyorum diyor, siz ne düşünüyorsunuz HDP
için?
HDP TÜRKİYE
GERÇEĞİDİR
HDP, mevcut sistem içinde, Anayasal düzen içinde bir seçime
girmiştir ve seçim sonucunda da yüzde 13 oy almıştır. dolayısıyla
barajı aşmış ve 80 tane de milletvekili çıkarmıştır ve tabii bu bir
Türkiye gerçeğidir. HDP'nin Meclis'e girmesinde bir sıkıntı yok.
Önemli olan şu; HDP'nin tavrı, konumu, istekleri, yaklaşımları ne
şekilde olacak, bunları biraz bekleyip görmek lazım.
HDP ŞU AN SESSİZ BİR MUHALEFET HAREKETİ
GÖTÜRÜYOR
Şu anda sessiz bir muhalefet hareketi götürüyorlar, çok fazla
bir problem yaratan noktada değiller, bir Türkiye partisi olmaya
doğru da bir yaklaşımları ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Meclis'te de
olsun, dışarıda da olsun HDP eskisi gibi çok keskin görünmüyor. O
nedenle çalışabilen bir Meclis olacağını düşünüyorum. Tabii birçok
yerlerde onların da kendilerine göre hedefleri var, ona göre de bir
şeyler ortaya çıkaracaklardır. Tabii, hükümetin kurulmasından sonra
neler ortaya çıkar, hangi talepleri ileri sürerler, nasıl bir çözüm
yolu önerirler, bunları zamana içinde göreceğiz.
HDP'YE KARŞI
DEĞİLİM
Ben HDP'ye karşı değilim, Anayasla çizgide yürüdükleri sürece,
yasal çerçeve içinde kaldıkları sürece, PKK ile el ele olmadıkları
sürece, onlardan ve silahtan da uzak durdukları sürece bence
Anayasa çerçevesinde, siyasi partiler Kannu'na göre kurulmuş bir
parti olarak görüyorum. 4 tane parti var Meclis'e giren, Meclis'in
tablosu da bugünkü şartlarda bir koalisyona işaret ediyor, orada
herkesin kendine göre bir hesabı var. O çerçevelerde
çalışmalarımızı sürdürmeye kararlıyız.
-Çözüm süreci hakkında ne
düşünüyorsunuz?
KÜRT SORUNU YOKTUR
Ben çözüm sürecinin iyi götürülmediğini düşünüyorum. Çözüm
süreci içinde yer alan birçok görüşmeler, konuşmalar, tamamen
çözümsüzlüğe doğru götürülen bir konuma getirdi meseleyi. Ben
Türkiye'de Kürt sorunu olduğunu düşünmüyorum. Türkiye'de bir
Güneydoğu, Doğu sorunu vardı. Çünkü Kürt sorunu olmuş olsa, sadece
Güneydoğu'da yaşayan bir Kürt kesimi, vatandaşı olur, Batı'yla
irtibatı olmayan, Türklerle irtibatı olmayan, iş ilişkisi, evlilik
ilişkisi, dostluk ilişkisi olmayan bir yapı olurdu.
KÜRT SORUNU
OLSAYDI...
Bu nedenle Doğu'daki Kürtler kadar Batı'da da Kürtler yaşıyor.
Dolayısıyla sorunlu olan bir durum olmuş olsa, Batı'da bunların iş
yapması vatandaşlarla birlikte olması, evlilik yapması, birlikte
yaşaması mümkün olmaz. O nedenle ben Kürt sorunu olarak görmüyorum
ama Güneydoğu sorunu olarak gerçekten önemli bir sorun olduğunu,
Doğu sorununun olduğunu düşünüyorum. bu sorunun da oturulup
konuşularak çözülebileceğini düşünüyorum.
-Nedir sizce çözümü?
HA BİRE TALEP EDİYORLAR, HA BİRE İSTEKTE
BULUNUYORLAR
En başta PKK'nın silahı bırakarak, görüşmelerin o çerçevede
yapılmasını daha mantıklı görüyorum. Silah masanın üzerinde durduğu
sürece bu sorunun çözülme olanağı da yok. Çünkü onlar ha bire talep
ediyorlar, ha bire istekte bulunuyorlar, hatta hükümet en sonunda
patladı, "ne istedilerse verdik" dedi. Demek ki artık verilecek bir
şey kalmamış, bu nedenle silahların bırakılıp, kültüreli
sosyal,yaşama haklarıyla ilgili sosyal düzenlemeler getirilebilir
diye düşünüyorum.
Orada birinci etapta bir güvenli sorunu var. O güvenlik
sorununun çözülmesi gerektiğini, sınır güvenliğinin mutlaka
sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye topraklarında yaşayan
Kürt vatandaşlar için PKK'dan korkulan değil, kendisini tamamen
devletin güvencesinde hissettiği bir ortam yaratılması
gerekir.
Ben bu konuda özellikle dört önemli
nokta üzerinde duruyorum;
-Kürt sorunu olmadığı için, en başta güvenlik sorunu
çözülmeli...
-Eğitim sorunu var, bütün vatandaşların kendi dilelrinde
eğitim görmesi, öğrenmesi gerekir ama tabii Türkçeyi mutlaka bu
ülkede yaşayan vatandaş olarak öğrenmesi gerekir. Ana dilde eğitime
karşı değilim. Ana dil eğitimi alabilir ama Türkçeyi mutlaka
bilmeli.
-Orada mutlaka bir toprak reformu olmalı. Bu toprak
reformunun da oradaki ağaların, şeylerin elinde bulunan toprakların
devletleştirilerek, o toprakları kullanan vatandaşlara intiba hakkı
verilmek suretiyle belli bir süre içinde onlara bırakılmalı. Eğer
toprakları kullanıyorsa, 15-20 yıl sonra da mülkiyeti
verilmeli.
-Orada iş olanakları da yeterli değil. Devlet ya kendisi
oralara fabrika yapmalı, istihdam yaratmalı ya da özel sektöre çok
özel teşvikler vermek suretiyle fabrikaların yapılmasını
sağlamalı.
Türkiye, bu dört ana noktada kilitlenirse, bunların
üzerine de cesaretle gider, masraftan giderinden korkmadan
çekinmeden, devlete yük olacak diye düşünmeden
çözüme noktasına giderse ben 10-15 senede bu işin tamamen
sıfırlanacağını düşünüyorum.