CHP'li Topuz yine dokundurdu
Abone olTopuz, cumhuriyet kurumlarını statükoculukla suçlayanların laiklik karşıtı çevreler olduğunu iddia etti.
CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin açılışının, yeni bir siyasal yapılanmanın da ilk
ve çarpıcı adımı olduğunu belirterek, ''Açılan Meclis ne bir
meşrutiyet meclisidir ne de bir danışma meclisidir. Saltanata,
hanedana, hilafete dayalı egemenlik anlayışlarının tümünü reddeden,
meşru egemenlik temeli olarak milli iradeyi esas alan bir Millet
Meclisidir''dedi.
Topuz, TBMM'nin 84. açılış yıldönümü nedeniyle özel gündemle
toplanan Genel Kurul'da yaptığı konuşmasına, CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal'ın bir dış görev nedeniyle Ankara'da bulunamadığını
belirterek başladı.
84 yıl önce bugün, tutsaklığa ve karanlığa itilmiş ülkede, Türk
tarihinin en büyük devriminin gerçekleştirildiğini ve bir dönem
kapatılarak yeni bir dönemin açıldığını ifade eden Topuz, yeni
dönemin temelinde Milli egemenlik anlayışının yattığını
vurguladı.
TBMM'nin temelinde, Mustafa Kemal'in 1919 haziran ayında
yayınladığı ünlü ''Amasya Tamimi''nde yer alan, ''Milletin
bağımsızlığını gene Milletin azim ve kararı kurtaracaktır''
anlayışı ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, Erzurum ve Sivas
Kongrelerinin olduğunu belirten Topuz, bu temelde aynı zamanda
Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde Milletin dayanışması, inancı,
azmi ve kararlılığının bulunduğunu kaydetti.
TBMM'nin, bir askeri zaferin eseri değil; tam tersine, askeri
zaferin TBMM'nin eseri olduğunu vurgulayan Topuz, orduyu kuran ve
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı yürüten, devleti oluşturan, ülkeyi
yöneten ve Cumhuriyeti ilan eden TBMM'nin, bu nitelikleri ile
dünyadaki tek örnek olduğunu belirtti.
''TÜRKİYE MODELİ''
Topuz, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Modern Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerinden en önemlisi,
laiklik ilkesidir. Laiklik; milli iradeye, milli egemenliğe,
Cumhuriyete dayanan demokrasimizin hem belirleyicisi hem de
güvencesidir.
Bu nedenlerle, laikliği dar anlamda değil geniş anlamda tanımlamak
ve anlamak gerekir. Laiklik anlayışı; bir yandan, devletin dinlere,
dini inançlara saygılı ve ayni mesafede olmasını, dinlere, dini
inançlara karışmamasını, öte yandan, dinlerin, dini inançların da
devlete karışmamasını öngörür. Laiklik anlayışının dinlere, dini
inançlara karşı olduğu kesinlikle söylenemez, söylenecek olursa
yanlış olur, istismar olur. Ayrıca, dinlerin, dini inançların,
hukuka, eğitime ve devlet yönetimine egemen olması laiklik anlayışı
ile asla bağdaşamaz.
Modern Türkiye Cumhuriyeti'ni, önceki dönemden ayrı tutan en önemli
özellik, kuşkusuz Laiklik anlayışının benimsenmiş olmasıdır. Bu
sayededir ki, teokratik değerlerin egemen olduğu bir devlet ve
toplum yapısından, büyük bir değişim ve dönüşüm gerçekleştirilerek
çağdaş bir devlet ve toplum yapısına ulaşılabilmiştir. Günümüzde
bütün dünyanın saygısını ve güvenini kazanmış olan ve de örnek
gösterilen Türkiye modeli böylelikle oluşabilmiştir. Çok büyük bir
bölümü Müslüman olan yurttaşlarımızın dini inançlarının gereklerini
en iyi şekilde yerine getirirken, laiklik anlayışına dayanan bir
devlet düzeni içinde, çağdaşlığa, uygarlığa ve refaha doğru hızla
yol alabilmiş olması, Türkiye modelinin büyük başarısıdır.''
''SORUMLULUK CUMHURİYETTE DEĞİL YÖNETİMLERDE''
Ali Topuz, Türkiye modelinin, öteki Müslüman ülkelerle
aramızdaki gelişmişlik ve çağdaşlık farkını açıklayan en temel
özellik olduğunu ve bu modeli daha da geliştirerek, uygarlık
düzeyini aşma hedefine yönelik çabaları hızlandırmak gerektiğini
kaydetti. Çağdaş gelişmelere uyum sağlayarak, gerekli yenileşme ve
değişim fırsatlarını kullanamamış olmanın ve yönetim yapısının
hantallaşması, tıkanması ve verimsizleşmesinin sorumluluğunu,
ülkeyi yönetmiş olan siyasi partilerde ve onların yöneticilerinde
aramak gerektiğini belirten Topuz, bu sorumluluğu Cumhuriyette ve
laiklik anlayışında ve Cumhuriyetin kazanımlarında aramanın ve bazı
Cumhuriyet kurumlarını ve kazanımlarını bu nedenle statüko olarak
tanımlayıp suçlamanın doğru bir yaklaşım olmadığını söyledi. Topuz,
''Böyle bir yaklaşımı ancak, kuruluşundan beri Cumhuriyet ve
laiklik karşıtı düşüncelerini fırsat buldukça, örtülü ya da açık
olarak sergileyen çevreler sürdürebilir''diye konuştu.
Cumhuriyeti ve demokrasiyi bir arada sahiplenmeye devam etmek
gerektiğini, Cumhuriyet ile demokrasi arasında çelişki ya da
çatışma olduğunu kabul etmek kadar yanlış ve tehlikeli bir yaklaşım
olamayacağını ifade eden Topuz, gerçek bir demokrasinin, sağlam bir
Cumhuriyetin üzerinde yükselebileceğini söyledi.
Topuz, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Dünyanın hiçbir parlamentosunda bizdeki kadar geniş kapsamlı
dokunulmazlık anlayışı yoktur. Bu durum milletvekillerinin de
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin de saygınlığına gölge
düşürmektedir. Bir an önce milletvekili dokunulmazlıklarının
sınırlandırılması ile ilgili Anayasa değişikliklerinin
gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Milletvekili genel seçimleri
öncesinde Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi
liderleri bu konuda halka söz vermişlerdir. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak verdiğimiz sözü yerine getirmek istiyoruz. Adalet ve
Kalkınma Partisi'nden de halka verdiği sözü yerine getirmesini
bekliyoruz.
Dokunulmazlıklarla ilgili başka bir sorunumuz da Türkiye Büyük
Millet Meclisi'ne intikal etmiş ve ilgili komisyonda bekletilmekte
olan yüzden fazla dokunulmazlıkların kaldırılması ile ilgili
tezkerelerdir. Bu tezkereler, yargı organlarından Meclise
gönderilmiş tezkerelerdir. Yargılamanın devam edebilmesi için
ilgili milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
istenmektedir. Dokunulmazlıklar kaldırılmayınca yargı
işleyememektedir. Milletvekilleri de Türkiye Büyük Millet Meclisi
de bu durumdan yara almaktadır. Bu konunun da ivedilikle çözülmesi
gerekmektedir.'' Her yıl 23 Nisan'ın aynı zamanda çocukların da
bayramı olarak kutlandığını ve dünyada çocuklara armağan edilmiş,
onlar için önerilmiş böyle bir bayramın hiçbir ülkede bulunmadığını
belirten Topuz, bunu ülke açısından onur ve kıvanç nedeni saydığını
söyledi. Ali Topuz, sözlerini şöyle tamamladı:
''ÇOCUK UMUTTUR''
''23 Nisan bir umudun adıdır. Çocuk ta bu umudun
köprüsüdür. Çocuk gelecektir, çocuk umuttur, çocuk değişimdir,
çocuk yenileşmedir. Biz 23 Nisan'ı bu nedenlerle Milli Egemenlik ve
Çocuk Bayramı olarak kutluyoruz. Zaten her çocuk her zaman bir
bayramdır.
23 Nisan'ı sadece geçmişe saygı anlayışı ile değil, geleceğe dönük
bir umut olarak da selamlıyorum. Bu güzel ve anlamlı günü,
ulusumuzla ve bütün dünya çocuklarıyla paylaşmaktan mutluluk
duyuyorum.''