CHP'de Zekeriya Öz isyanı: Neredeyse heykelini dikecekti!
Abone olCHP'nin yeni dönem politikaları ve Cemaat ile girdiği ilişkiye sert eleştiriler yönelten Emine Ülker Tarhan, CHP liderliği için aday olup olmayacağı sorusunu yanıtladı.
CHP'nin "ulusalcı" kanadındaki etkin isimlerden Emine
Ülker Tarhan, El Cezire Türk'e verdiği röportajda Kurultay'da Genel
Başkanlık için aday olup olmayacağı sorusunu yanıtladı. Adaylığı
için olumlu ya da olumsuz bir yanıt vermekten kaçınan Tarhan
adaylık konusunda önümüzdeki günlerde karar vereceğini açıklarken
CHP'nin yeni dönem politikalarına sert eleştiriler
yöneltti.
ZEKERİYA ÖZ'ÜN HEYKELNİ
DİKECEKTİK!
Kemal Kılıçdaroğlu'nun sağa açılımı ve muhafazakar politikalara yönelişini eleştiren Tarhan "Muhafazakârlıkla buluşmak, taklit ederek olmaz. Samimiyetle bir vizyon çizerek onlarla buluşmak mümkünken, kendinizi onlara benzeterek olmaz." derken CHP'nin Gülen Cemaati ile yan yana durmasını topa tuttu. "Zekeriya Öz’ün neredeyse heykelini dikecektik" diyen Tarhan CHP'nin kendi gerçekliğine uygun bir açılım yapması gerektiğini söyledi.
İşte Tarhan'ın Sibel Demirci Erdem'in sorularını yanıtladığı o röportaj:
ADAY OLACAK MI?
Meclis’te düzenlediğiniz basın toplantısında CHP
liderine ‘istifa ve kurultay çağrısı’ yaparak bir bakıma kurultay
fitilini ateşlediniz. Aday olacak mısınız?
Benim talebim art arda olan bu seçim yenilgilerinin masaya
yatırılması ve CHP’de bu sonucu yaratan zihniyetin sorgulanmasıydı.
Ancak öyle garip bir durumla karşılaştık ki… Makamı terk etmelerini
istemek asla kişisel bir şey değil, koltukla falan ilgisi yoktur.
Tamamen yönetimin manipüle edeceği bir kurultay ortamından
uzaklaşmak. Nasıl cumhurbaşkanlığı seçiminde başbakanlık makamının
boşaltılması ve eşit koşullarda yarışılmasını istediysek haklı
olarak... Bu süreçte de genel başkan ve ekibinin kurultaydan elini
çekmesi gerekirdi. Eleştirdiğiniz şeyleri yapmamalısınız. Ancak
bugün karşılaştığımız tablo bakıyorsunuz sıkıştırılmış, dar alanda
kısa paslaşmalar ve koltuk hesaplarıyla örülü bir kurultay süreci.
Benim koltukla işim yok. Siyaset benim için ilke ve değerler
meselesi. Ne yazık ki kurultayın, Türkiye’nin ve CHP’nin geleceği
ve önünü açma yolunda rota çizecekken başka bir alana sıkıştığını
görüyorum. Delege hesaplarıyla Türkiye’nin geleceğinin
karartıldığından endişe ediyorum. Bir koltuk avına dönüşmüş,
milletvekili hesapları, Parti Meclisi’nde kimler görev alacak,
yönetimin parti örgütlerine baskısı... Bunların iyiye işaret
olmadığını görüyorum. Bunlar beni umutsuzluğa sevk ediyor. Tekrar
ediyorum. Benim koltuk hesabım yok, koltukla var olmadım ki.
Aday olmayacak mısınız yani?
Onu daha sonra açıklayacağım, bir koltuk hesabım olmadığını
söylüyorum.
MUHARREM İNCE'YE DESTEK OLACAK
MI?
Neden aday olmadığınızı mı açıklayacaksınız, yoksa aday
olma ihtimalini mi değerlendiriyorsunuz?
Hepsini içeriyor.
Aday olmamanız durumunda Muharrem İnce’ye destek verir
misiniz?
Ben bu zihniyetle mücadele eden herkese başarılar diliyorum.
Önümüzde 10 günlük bir süre var, başka aday çıkar mı, bilmiyorum.
Herkese başarılar diliyorum.
Bu süreç beni umutsuzluğa sevk ediyor, dediniz. Peki CHP
için çözüm ne ?
Açık bir başarısızlık var, ama başarılı olduğumuzu söyleyen
yöneticiler var. Köşk’e adayımız çıktı da bizim haberimiz mi yok?
Oysa kazanmak; ikna etmek, oy almaktır. Çözüm ise, yeni bir model
ve anlayışla, güçlü bir kadro ve iddia ile değerlerinizi unutmadan
rota çizmek. 12 yılın kırıp döktüğü, bozup yozlaştırdığı her alanda
restorasyon için bir vizyon ortaya koymak.
SEÇİM SONUÇLARI CHP İÇİN
HEZİMETTİR!
CHP lideri, Hürriyet Gazetesi’ne verdiği röportajda 'Seçim
sonuçları için başarılı olduk diyemeyiz’ dedi. Yani başarı
demiyor...
İlk günler söylenenler başarılı oldukları yönündeydi. Oysa hezimet
bana göre. Peki Avrupa’da sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir
partinin ekibi iki kez başarısız olduğunda ne yapıyor? Bunun maddi
alemde karşılığı var mıdır? Vardır. Örneğin bir yargıç yanlış karar
verdiğinde hatanın ağırlığına göre ya ikaz edilir veya terfisi
engellenir. Her başarısızlığın bir bedeli vardır. Siyasette de
olmalı. Sorumluluk bendedir, risk aldım diyorsanız bunu delegeleri,
örgütleri manipüle ederek genel seçimlerin yaklaşmasından aldığınız
güçle, oldu bitti kurultayı ile çözemezsiniz. Bu yeni bir seçim
başarısızlığını körükler. Kurultayı koltuk dağıtma aracı haline
getirmeyi, bir seçim daha geçirelim bakarız anlayışını doğru
bulmuyorum. Politika yanlışsa, parti değerlerinden, tüzüğünden
uzaklaşmışsa, onun üzerinde durulmalı; hayır, kadrolarla ilgili bir
sorun varsa bu masaya yatırılmalı. Ben böyle bir hezimetle
karşılaşsaydım ikinci günü beklemeden istifa ederdim. Yerel seçim
de, cumhurbaşkanlığı seçimi de hezimettir.
Size göre sorun nerede?
Politikalar ve zihniyetten söz ediyorum ben. Muhafazakârlıkla
buluşmak, taklit ederek olmaz. Samimiyetle bir vizyon çizerek
onlarla buluşmak mümkünken, kendinizi onlara benzeterek olmaz.
Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyoruz her açıdan. O anlayışla
toplumu kutuplaştıran, salt dini siyasete alet ederek iktidar
olmaya çalışan o zihniyetle mücadele ediyoruz. Ben ona benzemek
istemiyorum, Ona benzeyerek oy almak bana göre başarı değil. Ben
ahlakıma, değerlerime güveniyorum. Bakın kömür dağıtma düzeyine
indirgememek gerekir siyaseti. Sağa sola şeker dağıtma düzeyine de
indirgenmemeli. Siz bir cazibe merkezi olmalısınız. Tek tek
herkesin peşinde koşarak değil, başkalarından aday ithal ederek
değil. Çalışarak, kendi değerlerinize samimiyetle ikna ederek.
Tırnak içinde söylüyorum kendi prenslerinizi, prenseslerinizi ve
kendi güçlü kadrolarınızı yaratarak, gençlere rol modeller
yaratarak.
Muhafazakârlıkla buluşmak, onlara benzeyerek olmaz,
dediniz. Sayın Kılıçdaroğlu, Hürriyet Gazetesi’ne verdiği
röportajda ‘muhafazakârlara yönelik bir açılım olacak’ diyor. Böyle
bir açılıma ihtiyaç olduğunu düşünüyor musunuz?
Ben bu politikaların “yırt, yapıştır; kes, tak; taklit et” şeklinde
olacağına inanan insanlardan değilim. Bunlar samimiyetle olur. Hem
tabanınızı ikna ederek, konsensüs yaratarak, hem de başkalarına
samimiyetinizi, doğruluğunuzu hissettirerek olur. Bunlar iyiye,
restorasyona, iktidara götürecek politikalar ise tabanınızla
konsensüsü doğal olarak sağlarsınız zaten. Bakın en sorgulayan, en
bilinçli taban CHP tabanıdır; vizyon ve çerçeve çizilirse ve yol
doğruysa elbette. Tabii ki tartışılırsa. Tepeden inme; yırt,
yapıştır çözümlerin ise etkili olacağını düşünmüyorum.
DİN İSTİSMARININ ŞAMPİYONU
BELLİ!
İhsanoğlu'nun aday gösterilmesi 'muhafazakâr açılımın' ilk
adımı olabilir mi?
Bizim hiçbirimizin haberi yoktu süreçten. O, sürecin başlangıcı
mıdır bilmiyoruz? Eğer bir sürecin başlangıcıysa baştan başarısız
olmuştur. Bu tür bir yapıştırma yöntemi olmaz, diyorum. Her şey
disipline, bir programa, tartışmaya ve vizyona bağlı olması halinde
bir anlam ifade edebilir. Ancak muhafazakâr alalım, şuraya monte
edelim, biz de öyle oy alalım, derseniz bu olmaz. Ben bu halkın
zekasına, öngörüsüne güveniyorum. Aslı varken niye suretine oy
verelim, diye düşünürler. Eğer din istismarının “şampiyonu” varsa
siz o görüntüyü asla vermemelisiniz.
KÜRTLERE VE SAĞCILARA YAKINIZ İLÜZYONU
İLE OLMAZ
CHP’nin Kürt ve muhazafakâr seçmenden oy alamadığı gibi bir
sosyolojik gerçek yok mu? CHP bu kesimlerden oy almak için ne
yapmalı?
Üzerinde çalışılmalı, ben üzerinde çalışıldığına dair bir işaret
görmüyorum. Palyatif yaklaşımlar değil. Kürtlere yakınız görüntüsü
verecek bir illüzyon veya muhafazakârlara yakınız görüntüsü verecek
illüzyonlar yaratarak mı yapılır bu? İnanarak, samimiyetle yapılır.
Vitrine illüzyon yaratmak için göstermelik şeyler koyduğunuzda, bu
halkın müthiş bir içgüdüsü var ve bunu tabii ki algılar. Önce bir
şeye siz inanmalı, içselleştirmeli, ne yapacağınızdan emin
olmalısınız ki, inandırabilesiniz.
Siz ‘ulusalcı’ mısınız?
Ben o tip kategorizasyonlara karşıyım. CHP’nin okları belli. Altı
Ok'un programda da çok açık yazıyor temel değerleri. Diyor ki;
devrimler, sosyal demokrasi.... En sevdiğim ifade, üçüncüsü ise
Anadolu ve Trakya’nın felsefi birikimi, diyor.
CHP GEÇMİŞİ İLE GURUR
DUYMALI!
Yenilikçi, sol kanat, ulusalcı gibi kanatlar sayılıyor, CHP
içinde farklı kanatlar ve bunlar arasında görüş ayrılığı yok
mu?
Bunların yapay ayrımlar olduğunu düşünüyorum. Bence siyasette
insanları şöyle ayırmak daha doğru. Kendi düşüncesini özgürce ifade
edenler, siyaseti bir rant alanı olarak görmeyenler ve diğerleri.
Ben siyaseti koltuk ve rant alanı olarak görmüyorum. Kendi
düşüncemi özgür olarak ifade edebileceğim bir alan olarak gördüğüm
için siyaset yapıyorum.
'Altı Ok'un yeniden yorumlanmasına ihtiyaç var mı? CHP’nin
Kemalist çizgisinden kurtulması gerektiğini söyleyen bu tarihi
yükün CHP’ye ayak bağı olduğu yorumunu yapanlar da
var.
Ayak bağı olduğunu düşünmüyorum. Çok sorumluluk yaratan bir bagaj
CHP’nin geçmişi. Geçmişinden asla utanmamalı, gurur duymalı ama
geçmişe de takılıp kalmamalı.
HEM ULUSALCI HEM SOLCU
OLUNUR!
CHP içinde ‘ Hem ulusalcı hem solcu olunmaz’ diyenler de
var...
Dikkate değer bulmuyorum. Mustafa Kemal’in antiemperyalist,
bağımsızlıkçı tavrı solun tam da odağındadır. Solun tüm önderlerine
bir bakın: Avrupa'dan Latin Amerika'ya kadar ulusal hareketleri,
aydınlanma savaşımını, gericilikle savaşı hep desteklemişlerdir.
Antiemperyalist ve laik olunmadan solda nasıl durulur bilmiyorum.
Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, bunlar da ana mahfillerdir. Bunları
birbirinden ayrı tutamazsınız.
Kurultay sonrasında ulusalcı isimlerin tasfiye edileceği
yorumları yapılıyor. Böyle bir politika CHP’yi bir yol ayrımına
getirir mi?
Bu tip kategorileri yapay bulduğumu ve psikolojik bir baskı için
kullanıldığını söyledim. Ama dünya üzerinde Obama’dan, ABD'den
tutun da Avrupa’ya bakın. Ulusal değerlerine önem vermeyen bir
lider var mı? Ulusal değerlere tabii ki bağlı kalacaksınız. Ben
gücümü bu topraklardan alıyorum, ulusalcılık buysa, bu değerler
üzerinde yükselmek istiyorum. Bu topraklara suyun öte yanından,
dağların ardından gelmiş, randevulaşıp kaynaşmış halkların
bütünleştiği bir ulusun parçası olmaktan mutluyum. Bundan da gurur
duyarım.
Kurultaydan ne bekliyorsunuz?
CHP bir seçim yapmak zorunda, önemli bir kurultay. Ya
yanlışlarından vazgeçecek kendine bir yol çizecek ya da kaybetmek
yazgı haline gelecek parti için. Başkalarını ve halkı suçlayarak
bir yere varılamayacağına inanıyorum. Parti içinde hastalıklı bir
zihniyet var, 'çekip gitsinler' diyen bir anlayış var. Ama bana
göre asıl hastalıklı anlayış halkı suçlamak. Kadın temsili parti
içinde söylendiği gibi değil; kadın süs, biblo değil. Kadın
temsilinde CHP dibe vurmuş durumda. Kadın temsilini yaşam pratiğine
geçirmezseniz sosyal demokratım, demenin hiçbir anlamı yok. Bana
göre her kademede eşbaşkanlık sistemi de tartışılmalı. Kadınların
ve liyakatın yolunu açacak politika zorunludur.
YENİ CHP'YE İHTİYAÇ
YOK
Yeni CHP söylemine ihtiyaç var mı?
İhtiyaç olmadığını düşünüyorum. İçinin ne şekilde doldurulduğunu
anlayabilmiş değilim son üç yılda. Çağa uygun hareket etmek,
yenileşmek, güçlü kadro ve politikalarla olur bence. Geçmişten,
Atatürk’ten, özellikle kurucunuzdan utanarak, sıkılarak, sanki
O’ndan kurtulmaya çalışan bir söylemle değil.
Yönetim CHP’nin geçmişinden utanıyor mu sizce?
Söylemlerinden onu hissediyorum zaman zaman, gösterdiği adaylardan
da hissediliyor. Atatürk'ü sadece bir olgu olarak gören bir
cumhurbaşkanı adayımız oldu. Oysa olgu denilen Atatürk, partimizin
de, devletin de kurucusu.
NEREDEYSE ZEKERİYA ÖZ'ÜN HEYKELİNİ
DİKECEKTİK!
CHP’nin Cemaat’e yakın göründüğü eleştirilerine katılıyor
musunuz?
Ben bunu yerel seçim sonrası söylemiştim. Bu ülkede yargının
muhalifleri ezmek için kamçı gibi kullanıldığı bir dönemde bunun
başaktörü olan Zekeriya Öz’ün neredeyse heykelini dikecektik, diye
bir ironi yapmıştım. Böyle bir anlayış olmamalıydı. AKP ve Cemaat
bu hukuksuzluk canavarını birlikte yarattı. Tamam asıl sorumluluk
devleti yöneten ve işine geldiğinde teslim eden AKP'dedir. Şu anda
ittifak bozulmuşsa bu bir çıkar, rant kavgasıdır. Ama her ne olursa
olsun, bu çatışma sürecinde bizim burada bir tarafı savunuyormuş
görüntüsüne girmememiz gerekirdi.