CHP ve Sezere şok suçlamalar
Abone olHak kazanmasına rağmen, rektörlüğü Sezer'e takılan Prof. Dr. Tunçsiper adeta ateş püskürdü.
BAÜ Rektörlüğü için 10 Ekim 2006 tarihinde yapılan seçimlerde 8
aday yarışmış, tek bayan aday olan Prof. Dr. Prof. Dr. Bedriye
Tunçsiper, sandıktan birinci olarak çıkmıştı. Aldıkları oylara göre
sıralanan ilk 6 aday YÖK tarafından değerlendirildikten sonra aday
sayısı 3'e indirilirken, Bedriye Tunçsiper, Cumhurbaşkanlığı'na
sunulan listede de yine ilk sırada yer almıştı. Yaklaşık 1 ay süren
Çankaya Köşkü'ndeki değerlendirme sonucu Cumhurbaşkanı Sezer,
YÖK'ün oy birliği ile üzerinde uzlaşı sağladığı kaydedilen Prof.
Dr. Bedriye Tunçsiper'in yerine ikinci sırada yer alan Prof. Dr.
Şerif Saylan'ı BAÜ Rektörü olarak atadı. Karara ilk tepki de Prof.
Dr. Bedriye Tunçsiper ve eşinden geldi.
Bedriye Tunçsiper, "Ben seçimi kazandım ama atama yapılmadı, bunun
altını çizmek isterim. Kendisini kanıtlamış bir Cumhuriyet
kadınıyım. Üniversitemiz, yeni kurulan bir üniversite. Dolayısıyla
yeni bir yapılanma içerisinde, inşaat alanı anlamında, büyüme
anlamında. Tabi buradan çıkar sağlamak isteyen bazı gruplar var. Bu
grupların devreye girdiğini biliyorum, herkes de biliyor. Ne var ki
ben üniversiteyi siyasileştirme taraftarı değilim. Bu nedenle de ne
İsa'ya, ne Musa'ya yaranmak söz konusu değil benim için, bu mümkün
de değil. Hiçbir kimseyle, hiçbir siyasi parti ile bir pazarlığa
oturmadım, oturmam da mümkün değil. Dolayısıyla böyle bir pazarlığa
oturduğunuz zaman vereceğiniz diyetin faturası çok ağır olacaktır.
Bu çıkar grupları benimle anlaşma yapmak da istediler. Ama, ben
onları yanıma yanaştırmadım, randevu vermedim, görüşmedim. Onların
binalarına gitmedim. Çünkü, ben üniversiteyi bir siyasi arena yeri
değil, bilim arenası, bilim yuvası olarak düşündüğüm için bilimsel
kriterlerin daima ön planda olması gerektiğini düşündüm. Siyasiler
bize karışamaz, üniversiteye siyasiler giremez, girmemelidir de.
Rektörlüğe talip aday bir kimse de partilerin içine, parti
binalarına girmemelidir. Evet, Cumhurbaşkanımız aldatılmış,
kandırılmıştır. Ben bir Cumhuriyet kadını olarak hakkımın gasp
edildiğini düşünüyorum. Vicdanen huzurluyum, kimseye diyet borcum
yoktu. Hiçbir siyasi partiyle oturmadım, oturmam da mümkün değil.
Gidip kapılarını çalmadım, bu da mümkün değil" diye konuştu.
"Bana göre demokrasi darbe yemiştir" diye devam eden Tunçsiper,
"Bir hukuk devleti içerisinde, özerk bir üniversite olduğunu
savunuyorsak sonucun da bu paralelde olması gerekirdi. Bu nedenle,
saygı duyduğum sayın Cumhurbaşkanımız'ın çıkar gruplarının, menfaat
çetelerinin etkisiyle yanlış bilgilendirildiği düşüncesindeyim.
İnşallah gelecekte güzel günlerin bizi beklediğini görmek ve
düşünmek istiyorum" ifadelerini kaydetti.
BAÜ Rektörlüğü'ne yapılan atamada eşine büyük bir haksızlık
yapıldığını belirten Cenk Tunçsiper ise Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer'i kınadığını açıkladı. Bir siyasi partinin merkez yürütme
kurulu üyesi olan Tunçsiper, siyasi kimliğini hiçbir şekilde
karıştırmadığı ve müdahil olmadığı eşinin rektör adaylığıyla ilgili
yaşanan sürecin ibretlik olduğunu ifade etti. Cenk Tunçsiper,
"Prof. Bedriye Tunçsiper Atatürkçü bir ailenin mensubu olan
kişiliktir. Dolayısıyla hem sandığın, hem sivil toplum örgütleri,
hem de YÖK'ün yaptığı tercihi Cumhurbaşkanı'nın değiştirmesini
kınıyorum. Kafamda bazı soru işaretleri oluşuyor.
Cumhurbaşkanımızın bu devletin önünde, Mustafa Kemal Atatürk'ün
oturduğu koltukta oturan bir Cumhurbaşkanı olarak, onun
devrimlerini devam ettirmesi gerekir. Bir Cumhuriyet kadınını
Cumhuriyet üniversitesinin rektörlüğüne atamamasını ben Prof. Dr.
Bedriye Tunçsiper'in eşi olarak kınıyorum. Hayatım boyunca Ahmet
Necdet Sezer ismini unutmayacağım. Ailemizde ve çevremizde bu isim
özelliğini kaybetmiş, önemini yitirmiştir. Ben de 16 Mayıs
tarihinde Cumhurbaşkanı'nın değişmesini ve bu Cumhurbaşkanı'nın
görevinin bir an önce bitmesini hevesle bekleyen kamuoyunun arasına
katılmayı düşünüyorum" diye konuştu.
"Ana muhalefet partisinin referansı olmayan Bedriye Tunçsiper
rektörlüğe atanmadı, bu referansı alan BAÇEV'in adayı atandı' gibi
söylemler duyuyoruz" diye devam eden Cenk Tunçsiper, "Eğer bunlar
doğru ise, yine o makamda oturan kişiyi bu tercihinden dolayı
kınıyorum" dedi. Cenk Tunçsiper, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhuriyet kutlamalarının yapıldığı gün Valilik binasında, CHP İl
Başkanı ve yöneticileriyle karşılaştık. CHP İl Başkanı'nı çok iyi
tanırım, sayın Münir Balkanlı. Sohbet ederken eşimin rektörlük
seçiminde birinci çıktığını söyledim. O da kendisini CHP İl
Merkezi'ne davet etti görüşmek üzere. Eşim bunun sebebini sorduğu
zaman, 'Bize projelerinizi anlatın, size üniversitedeki CHP'li
öğretim üyelerini davet edeceğiz. Eğer onlarla aranızda bir
mutabakat olursa bir protokol imzalarız, bu protokol neticesinde de
bir siyasi parti olarak belki sizi destekleyebiliriz' şeklinde
görüş belirtti. Bilmiyorum, bir siyasi partinin üniversiteye rektör
atamasında bu denli etkili olabileceği bana yanlış geliyor. Ayrıca,
bir kamu kurumuna atanan müdürün, üniversiteye atanan rektörün bir
protokol ile atanması da yanlışlık olacaktır. Bu da benim
hatıralarım arasında kalacak kötü bir anıdır. Ben bu konularda hiç
konuşmadım ve taraf olmadım. Konuşmayı da düşünmüyordum. Fakat,
eşim haksızlığa uğradığı için o gün (Cumhuriyet kutlaması protokol
huzurluyum, kimseye diyet borcum ykabulü) 7 kimseye diyet borcum
yoktu. Şahit olduğum olayı, sorunuz üzerine cevaplandırıyorum. O
gün, bu sorulara ben cevap vermedim, eşim şunu söyledi,
'Üniversitenin sorunu üniversitede çözülür, ben böyle bir şeyi
kabul edemiyorum' dedi. Ve o buluşma gerçekleşmedi. Bir protokolden
bahsedildiğine göre, o protokolün ne getirip ne götüreceğini
kamuoyunun yorumuna bırakıyorum. Demek, bu konuşma ve görüşme ile
yapılacak protokol etkili olacaktı ki protokol yapmaya ve bu konuda
görüş birliğine varmaya davet ettiler. Bu protokol yapıldığı
taktirde rektörlük konusunda yardımcı olunabileceğinin mesajını
verdi. Fakat, biz bu işlere siyasetin bulaşmasını asla istemiyoruz,
yanlış olur. Bu görüşmeler Valilik binasında oldu, şahit olan
bürokratlar da vardı. Bunların isimlerini söylemem yanlış olur.
Kendileri kamu görevlisidir, Balıkesir'de üst düzeyde görev alan
bürokratlar vardı, bunlar artık onların dağarcıklarında kalacaktır.
İsimlerini söylemem yanlış olur. Fakat yapılan bu görüşme ve
diyaloglara şahit oldular".