CHP seçimde ısrarlı
Abone olTBMM grubuna konuşan Baykal, yine hükümete yüklendi. Seçim yılının geldiğini söyledi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''iktidarın güvenini
kaybettiğini, yeni, sağlam, taze iktidara her geçen gün daha çok
ihtiyaç duyulduğunu'' ifade ederek, ''4. yıl seçim yılı olmalıdır.
Türkiye'nin bir yılını niye harcıyorsun?'' dedi.
Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada,
Meclisin bu yılki çalışmalarının sonuna gelindiğini söyledi.
Meclisin, aynı zamanda 4 yıllık dönemi de geride bırakacağını
belirten Baykal, bu sürenin, seçime gidilmesi için gerekli olan
sürenin de dolduğu anlamına geldiğini ifade etti.
Deniz Baykal, birçok ülkede, 4 yılın sonunda seçime gidildiğini
belirterek, ''4. yıl seçim yılı olmalıdır. Doğalı budur. 4. yılın
sonunda yeni bir değerlendirme imkanı doğmuştur. Bu süre, toplumun
demokratik sabır göstermesi için makul süredir'' dedi. Ancak,
Hükümetin bu defa seçime gitmeme konusundaki ısrarını sürdürdüğünü
söyleyen Baykal, ''Ekonomide, dış politikada çok önemli politikalar
izlenmiş olsa, bu hükümetin işbaşında kalması için gerekli şartlar
olsa kalabilir ama, durum böyle değil' diye konuştu.
''SEN YAPAMAMIŞSIN, BECEREMEMİŞSİN''
CHP Lideri Baykal, Hükümetin, ekonomide önceki hükümetin aldığı
tedbirleri uygulamaya devam ettiğini ifade ederek, ekonomi
politikasında yeni bir yapılanmaya ihtiyaç olduğunu bildirdi.
''İktidar, 'Seçim, gelecek yıl yapılacak' diyor. Türkiye'nin bir
yılını niye harcıyorsun? Sen yapamamışsın, becerememişsin'' diyen
Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Böyle bir noktada, seçimi 4
yılda değil de 5 yılda yapmaya gerek var mı? Ekonomiyi, AB
politikasını kırdın. Şimdi bir yıl daha istiyorsun. Hükümet, 1 yıl
daha görevde kalırsa bunun ciddi bir bedeli olacaktır, olmaktadır.
İktidar güvenini kaybetmiştir. Yeni, sağlam, taze iktidara her
geçen gün daha çok ihtiyaç duyuluyor.'' Hükümetin, fındık alım
fiyatını 4 milyon 200 binden 3.5 milyona düşürmesini de eleştiren
Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, ''Sayın Başbakan, yaktın
fındığı yaktın... Giresun'a gittin, fındığı yaktın'' diye
seslendi.
Deniz Baykal, özelleştirilen TEKEL'in içki bölümünü 299 milyon
dolara alan firmanın, 2 yıl sonra bunu 900 milyon dolara satmasını
''akıl ve mantığın kabul etmediğini'' dile getirdi. Baykal, ''Bu
satışla, alan firmaya 600 milyon dolar ek kazanç sağlanmıştır. 750
milyon dolar da TÜPRAŞ'ta zarar oluştu. Bunlar oluyor ama
Türkiye'de kimsenin kılı kıpırdamıyor. İtham ediyoruz, itham, yapın
gereğini'' dedi.
''ÇAR ÇUR EDİLDİ''
Özelleştirmeden elde edilen paranın ''çar çur'' edildiğini öne
süren Baykal, bu miktarın 11.4 milyar dolarının Hazineye
aktarıldığını, 13.5 milyar dolarının ise 'masraf'' denilerek
harcandığını kaydetti. Deniz Baykal, altyapıyı oluşturan sabit
sermaye yatırımlarının azalmasını eleştirdi. Bu yatırımların
azalmasının işsizliğe ve özel sermaye yatırımlarının azalmasına
neden olduğunu ileri süren Baykal, sabit sermaye yatırımlarını
artıran bir politika izlenmesi gerektiğini söyledi. Firmaların,
nitelikli işçi, uzman ve teknisyen bulmakta zorluk çektiğini
belirten Baykal, ''Durum böyle olmasına rağmen işsizlik artıyor.
Burada bir çarpıklık var. Bu çarpıklık, Hükümetin meslek
liselerinde başka amaçlara hizmet eden eğitim politikası
izlemesinden kaynaklanıyor'' diye konuştu. Deniz Baykal, 2005'te
ülkeye gelen yabancı sermayenin arttığını; bu sermayenin yatırım
yapmak için değil, hazır kurulu olan, özelleştirilen yerleri almak
için geldiğini ifade etti.
''HAZAN YAPRAĞI GİBİ SALLANIYOR''
''Türkiye, hazan yaprağı gibi oradan oraya savruluyor'' diyen
Baykal, Hükümetin neyi ne zaman yapacağı konusunda belirginlik
olmadığını iddia etti. Baykal, iktidarın, özelleştirmeler ve yeni
yatırımlarda Ortadoğu ülkelerine ''özel kayırım'' yaptığını
savundu. Tüketim ve ara malı ithalatı artmasına rağmen, yatırım
malı ithalatının azaldığına işaret eden Baykal, 846 bin kişinin
kredi kartı ve tüketici kredisini ödeyemedikleri için kara listeye
alındığını söyledi. Baykal, ''ekonominin içinde bulunduğu olumsuz
ortamda, 9. Kalkınma Planının açıklanmasını'' eleştirdi. Plana göre
kişi başına düşen milli gelirin 2013'te 10 bin dolar olacağını
belirten Baykal, ''2013'te dolar kurunun da 1.437 YTL olacağı
öngörülüyor. Dolar şimdi bile 1.600 YTL. Bunun, ciddiyetle bağdaşır
bir tarafı var mı? Böyle başa, böyle tıraş'' dedi.
6. MADDE
Terör örgütlerinin kurucularının etkin pişmanlıktan yararlanmasını
öngören 6. maddenin, partisinin en baştan beri söylediği gibi
TMY'den çıkarıldığını anımsatan Baykal, Hükümete, ''İyi yaptın,
aferin. Gözlerinden öpüyorum. Daima böyle yapın. Bir yanlışlıktan
dönüldü. Bunu, kompleks konusu yapmadı. Cumhuriyet Halk Partisi'nin
sözünü dinlemek, daima yararlıdır'' diye seslendi. Baykal, ÖSS ile
ilgili olarak da şunları kaydetti: ''Gençler sınava giriyor ancak
3'te 2'si geri çevriliyor. Gençler, gençliklerinden oluyor, aileler
perişan oluyor. Öğrenciler hayatlarında ilk yenilgiyi almış
olmanın, başarısız olmanın ezikliği içinde toplum içine birer mayın
gibi yerleştiriliyor. Biz, bu kadar akılsız mıyız?. Bu, dünyanın
hiçbir yerinde böyle değil, inşallah Türkiye'de de olmayacak''
dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, kendilerine ''AB karşıtı'' şeklinde
eleştiriler yöneltildiğini, şimdi ise ''durursa dursun''
denildiğini bildirerek, ''Nerede bizim AB'ciler? Dut yemiş bülbüle
döndüler. Sesleri solukları çıkmıyor'' dedi.
Baykal, partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada, Türkiye-AB
ilişkilerine yer verdi.
AK Parti hükümeti döneminde, Türkiye-AB ilişkilerinin ciddi bir
açmaza sürüklendiğinin net bir şekilde kendini gösterdiğini savunan
Baykal, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, ''Olumlu gelişmeler var,
Rum vetosunu etkisiz kıldık'' şeklinde yapılan açıklamalar
sonrasında 12 Haziranda Lüksemburg'a gittiğini anımsattı.
Baykal, 12 Haziranın, ''tarihi dönüm noktası'' ilan edildiğini, bu
tarihten çok kısa bir süre sonra ise Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın birden celallenerek, ''AB ile müzakereler durursa
dursun'' diye olumsuz bir tavır sergilediğini söyledi. Baykal, ''12
Haziranda zafer, güzellik sağlandıysa 4 gün sonra 16 Haziranda bu
tepki niye? Kimi aldatıyorsunuz?'' diye sordu. Baykal, olayların
adının konulmasından kaçınıldığı için bunların yaşandığını ifade
etti.
Türkiye'yi ağır yükümlülükler altına sokan bir karar alındığının 12
Haziranda değil, 16 Haziranda görüldüğünü belirten Baykal, ''Gül'ün
12 Haziranda Türkiye açısından son derece olumsuz kararı kabul
ettiği ortaya çıkmıştır. Hükümet, 12 Haziranda belgeye onay vererek
kendini tam bir çıkmaza sokmuştur, Türkiye'nin AB üyeliği tehlikeye
sokulmuştur'' diye konuştu.
''HAVAALANI ŞOVU''
Baykal, Lüksemburg'a hareketten önce ''Türkiye için tatminkar
formül bulundu, direndik, gidiyoruz'' diyerek yapılan ''şovun
çöktüğünü, iflas ettiğini'' savunarak, ''Dışişleri Bakanı'nın
havaalanı şovu iflas etmiştir. Bu, Başbakanın söylemiyle
çıkmıştır'' dedi. Baykal, bu şovun, 17 Aralık 2004'te Kızılay
Meydanı'nda yapılan şovun devamı olduğunu ifade etti.
İlk yanlışın 17 Aralıkta yapıldığını, Türkiye'nin deklarasyonuna 21
Eylülde karşı deklarasyonla yanıt verildiğini bildiren Baykal,
şöyle devam etti:
''12 Haziranda, onların deklarasyonu, bizim deklarasyonumuz, AB'nin
resmi belgesi haline dönüştü. Biz de kabul ettik, bizim karşı
deklarasyonumuz ne oldu? İmza attıktan sonra itiraz hakkınız
kalkıyor. 'Limanları açacağımızı söyledik, onlar da Kuzey Kıbrıs'a
yönelik tecridi kaldıracağını söylediler.' Sen sadece söylemedin,
imza da attın. Ama onların söylemlerinin altına imza attırtamadın.
Diplomaside çok şey söylenir ama laf gider, belge kalır.''
''DUT MEVSİMİ''
Baykal, Kıbrıs sorununun, Türkiye-AB ilişkilerini esir aldığını,
hükümetin de katkısıyla Kıbrıs'ın, Türkiye-AB ilişkilerinin ön
şartı haline geldiğini öne sürdü.
Yapılan yanlışlıkları dile getirdiklerinde kendilerine, ''AB
karşıtı'' denilerek kıyamet kopartıldığını, şimdi ise ''durursa
dursun'' denildiğini ifade eden Baykal, ''Nerede bizim AB'ciler?
Tam dut mevsimi... Dut yemiş bülbüle döndüler. Sesleri solukları
çıkmıyor'' dedi. Baykal, gelinen noktada, CHP'den özür dilenmesi
gerektiğini savundu.
BM Genel Sekreteri'nin yanlış yapıldığını söylediğine işaret eden
Baykal, bu yanlışın, Türkiye'ye karşı değil, CHP'ye karşı
yapıldığını savundu.
Baykal, yaşananların yeni bir başlangıcı zorunlu kıldığını
belirterek, AB ile ilişkilerde ve ekonomi politikalarında taze bir
başlangıç yapılması gerektiğini kaydetti.
Türkiye'nin, cumhuriyet ile demokrasinin birbiriyle çatışmadığı,
kurumların; hukukun, Anayasa, insan hakları ve demokrasinin bir
bütün olarak yaşadığı siyaset ortamına taşınması gerektiğini
vurgulayan Baykal, hükümet ile bu konularda ciddi sıkıntı ortaya
çıkacağının görüldüğünü savundu. Baykal, eski siyaset döneminin
bittiğini vurguladı.
Baykal, liselerdeki okul çeşitliliğinin azaltılmasını, çok amaçlı
liselerde farklı programlar uygulanmasını, mesleki, teknik eğitime
dönük programların, ekonominin talepleriyle örtüşür hale
getirilmesini istedi.
Deniz Baykal, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve iktidarın
anlayışının, işbaşından uzaklaştırılması gerektiğini savundu.
KÖŞK'TEKİ YEMEK
Bir gazetecinin, grup toplantısı öncesi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer ile yemek yediğini anımsatarak, cumhurbaşkanlığına aday olup
olmayacağını sorması üzerine Baykal, şöyle konuştu:
''26 Nisan akşamı Çankaya Köşkü'nde bulunduğum ve yemek yediğim
doğru ancak Sayın Cumhurbaşkanı ile ikili bir yemek yediğim doğru
değildir.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın eşleriyle birlikte Avustralya Genel Valisi
onuruna verdiği ve protokolün katıldığı resmi yemekte, karşılıklı
selamlama, iyi dilekler sunmanın dışında, Türkiye siyasetiyle
ilgili hiçbir konu ele alınmamış, konuşulmamıştır. Olayın, bu
yönleriyle değerlendirilmesini isterim.''
Baykal, cumhurbaşkanlığı adaylığının yeniden sorulması üzerine,
soruyu yanıtsız bıraktı.