CHP-MHP'nin ortak adayı neden kaybetmeye mahkum?
Abone olCHP ve MHP'nin Cumhurbaşkanlığı seçimleri için ortak bir aday çıkarma tartışmalarını yorumlayan Ruşen Çakır 9 madde halinde "neden olmaz"ı yazdı...
İNTERNETHABER.COM
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin ortak aday çıkarma
arayışlarını analiz eden Vatan si yazarı
Ruşen Çakır, MHP'nin "çatı aday"
formülünü topa tuttu. Ortak aday modelinin sonuç vermeyeceğini
sanunan Çakır, itirazlarını 9 madde halinde köşesinde paylaştı.
İşte Çakır'ın maddeler halinde ortak aday itirazları:
1994'DEN BERİ TERS SONUÇ
VERİYOR
1) 27 Mart 1994 yerel seçimlerinden bu yana önce Refah Partisi (RP), ardından AKP’nin sandıktan galip çıkmaması için bu tür öneriler ortaya atıldı, kampanyalar düzenlendi ama bunların hemen hepsi tam tersi sonuç verdi.
BÜTÜNLÜĞÜ OYLAR NASIL BÖLÜNMEZ
Kİ?
2) Bu kampanyaların temel sloganının “aman oylar bölünmesin”
olduğunu söyleyebiliriz. Ancak oyların bölünmemesi için bir
bütünlük arz etmeleri gerekiyor ama ne dün böyleydi, ne bugün
böyle. Örneğin 1994 yerel, 1995 genel seçimlerinde merkez sağda
ANAP ve DYP arasında ciddi ihtilaflar vardı. Zaten olmasaydı tek
bir partide birleşmeleri gerekirdi. Bugün de MHP ve CHP
seçmenlerinin köklerini tarihten alan farklılıklarını yok saymak
fazla gerçekçi değil.
RAKİBİNE AVANTAJ
TANIYOR
3) Ne zaman “oylar bölünmesin” denildiyse oyların iyice
dağıldığını, dahası toparlanmanın esas olarak karşı tarafta
yaşandığını gördük. Çünkü daha baştan “aman oylar bölünmesin”
dediğinizde rakibinizin (dün RP/FP, bugün AKP) çok güçlü olduğunu,
kendinizin de zayıf olduğunu kabul etmiş oluyorsunuz. Seçmenin
güçlü olana eğilimi olduğunu düşündüğümüzde bu yüzden rakibiniz
daha yolun başında fazladan avantaj sahibi oluyor.
FELAKET KEHANETLERİ İNANDIRICI
MI?
4) Kampanyanın “oylar bölünmesin” stratejisi üzerine inşa
edilmesi, seçimlere siyasi değil ideolojik anlam yüklemek anlamına
geliyor ki bunun ne derece yanlış olduğunu birçok örnekte gördük.
Dünü geride bırakıp önümüze bakacak olursak, 11 yıldır bu ülkenin
başbakanı olan ve bu süre zarfında genel olarak oylarını istikrarlı
bir şekilde artıran bir siyasetçinin cumhurbaşkanı seçilme
ihtimalini "cumhuriyetin sonu" gibi bir felaket olarak sunmak ne
derece inandırıcı olur? Sırf bu türden çıkışların bile Erdoğan’ı
daha da güçlendirdiğini görmemek, kavramamak mümkün mü?
DİN FAKTÖRÜ
5) Seçimler öncesi dün RP/FP, bugün AKP karşısında laiklik
temelli cepheler oluşturmaya kalkıldığında, karşı taraf “bunlar
bizden sırf dindar olduğumuz için korkuyor” diyerek, normalde başka
partileri tercih edebilecek bir kısım seçmenin oylarını da
kazanmayı bildiler. Bahçeli "çatı adayı"nın muhafazakâr olmasını
şart koşmasının bu algıyı ne derece kırabileceği şüpheli.
KÜRT SEÇMEN OLMADAN OLUR
MU?
6) Çankaya seçimlerinin kaderinde HDP/BDP seçmeninin önemli
bir rol oynayacağı muhakkak. Buna karşılık Bahçeli’nin "çatı adayı"
için şart koştuğu niteliklerin hiçbiri doğrudan Kürt seçmenlerin
beklentilerini karşılayabilecek gibi değil.
İNANMADIĞIN ADAYA OY
VERMEK
7) "Çatı adayı" önerilerinin en büyük zaafı, partilerin ilk
tercihleri olmayan isimleri aday göstermesinin, seçmenin büyük
kısmının da, çok içlerine sinmemekle birlikte bu adaylara oy
vermesinin bir zaruret olarak kabul edilmesidir. 30 Mart yerel
seçimlerinde sosyal medyada seslendirilen o sakil "tatava yapma,
bas geç" çağrısı durumun vahametini gösteriyor. Ortada şöyle bir
tablo var: Bir yanda inanmadıklarına, sevmediklerine oy verenler,
diğer tarafta inandıklarına, sevdiklerine oy verenler.
FORMÜL SAHİCİ DEĞİL
8) Çankaya seçimleri için şu ana kadar adları ortaya atılan
"çatı aday adayları"ndan hiçbirinin, Bahçeli’nin deyimiyle "Bunu
nerden bulmuşlar!" duygusu yaşatmamış olması ülkedeki insan
kıtlığından ziyade bu formülün sahici olmaması yüzünden.
MEYDAN OKUMA DEĞİL
SEÇENEKSİZLİK
9) Türkiye’de ilk kez cumhurbaşkanı halk tarafından
seçilecek. Erdoğan ya da Abdullah Gül AKP’nin adayı olursa ülkenin
dört bir yanında mitingler yapacaklarını, hatta yurtdışındaki
seçmenlerin ayağına kadar gideceklerini tahmin edebiliriz.
Siyasetin gereği de bu zaten. Buna karşılık, "çatı adayı"
arayışındaki bazı kişiler, zamanında TBMM’nin seçtiği Ahmet Necdet
Sezer profilinin kıyılarında dolaşıyor, bize CV’leri parlak, iyi ve
akil olduğunu düşündükleri isimleri öneriyorlar. Hoşlanılmayan
deneyimli bir siyasetçiyi alt etmenin yegane yolu olarak karşısına
siyasetle fazla ilgisi olmayan "iyi ve akil bir insan" çıkarma
stratejisinin bir meydan okumadan ziyade seçeneksizlik göstergesi
olduğu kanısındayım.