CHP kimin tuzağına düştü?
Abone olKöşk için CHP kimin tuzağına düşüyor? Yenişafak'tan Fehmi Koru Ankara senaryolarını yazdı...
Köşk için CHP kimin tuzağına düşüyor? Yenişafak'tan Fehmi Koru
Ankara senaryolarını yazdı...
Yazar: Femhi Koru
Kaynak: Yenişafak
-----------------
Cızırtılı bozuk plak
Hemen elinizin tersiyle itip reddetmeyin ricasıyla bir soruyu
sizlerle paylaşmak istiyorum: "Ak Parti, cumhurbaşkanlığı seçimini,
ülkenin demokratik olgunluğunu sınamak ve gerekirse sınırlarını
zorlamak için kullanıyor olmasın?"
Bugünden gün saymaya başlayın, tam bir yıl sonra boşalacak Çankaya
Köşkü; Ahmet Necdet Sezer 365 gün boyunca anayasada yazılı olan
yetkilerini yerine getirmeyi sürdürecek. Oysa, ağzı olan herkes,
cumhurbaşkanlığı makamı boş olmadığı halde, günlerdir, "Kim
cumhurbaşkanı olamaz" konusu üzerinde konuşup duruyor...
Muhalefetin konuyu gündeme taşımakta bu denli aceleci davranmasını
anlamak da çok güç, ancak esas şaşırtıcı olan iktidar partisinin
tavrı... Tartışmanın odağındaki isim, Başbakan Tayyip Erdoğan, konu
ilk gündeme taşındığında kesin bir dille "Ben aday değilim"
açıklamasını yapsaydı ortada tartışılacak bir konu kalmayacaktı.
Turgut Özal, çok önceden başlatılmak istenen ismi etrafındaki
tartışmaları böyle bir tavırla susturmuş, sonra günü geldiğinde,
"Ülkenin şartları beni zorluyor" gerekçesiyle adaylığını ilân
edivermişti. Tayyip Erdoğan neden böyle bir politik manevra
izlemedi
Konunun "Kim olamaz, kim olur?" tarzında tartışılması demokratik
değil. Demokratik ülkelerde kuralları anayasalar belirler; kurallar
herkes için geçerli ve bağlayıcı olur. Kimse anayasadan almadığı
bir yetkiyi kullanamadığı gibi, anayasada varolmayan kurallar da
söz konusu değildir. Herhangi bir siyasî partiyi veya siyasetçiyi
diğerinden ayıran, birini daha üstün ötekini aşağıda sayan bir
anlayış 'demokratik' sayılmaz...
O halde, CHP'nin ve Deniz Baykal'ın, önce Ak Parti içinden herhangi
birinin cumhurbaşkanlığına karşı çıkması, şimdilerde bu işi isim
üzerinden sürdürmesi ne anlama geliyor? Neden Tayyip Erdoğan
cumhurbaşkanı olamasın? Kimin cumhurbaşkanı olacağını belirleme
yetkisi niçin CHP'de veya Deniz Baykal'da olsun?
Bu soruların demokrasiyle yönetilen bir ülkede mantıklı bir cevabı
olamaz; Türkiye'de de yok...
Benzer bir durum, Tayyip Erdoğan'ın bir yargı kararı sebebiyle
'siyasî yasaklı' olduğu için Meclis'e giremediği günlerde de
yaşanmıştı. Kimilerinin, işin içine gülünç ayrıntılar da katarak,
"Tayyip Erdoğan bu ülkede başbakan olamaz" iddiasını
seslendirdikleri hatırlardadır. Sonucu biliyoruz: Halktan en yüksek
oyu almış partinin genel başkanını Meclis dışı tutmanın
'demokrasi-özürlü bir ülke' görüntüsüne sebep olduğunu fark eden
CHP, daha doğrusu Deniz Baykal, Tayyip Erdoğan'ın milletvekili
seçilip başbakanlığı üstlenmesinin yolunu açmıştı.
O doğru davranışı sergileyen bir siyasî kadronun bugün plağın
"Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olamaz" bölümüne takılı kalmasını
demokratik aklın kabul etmesi çok zor. Koltuğunuzda arkanıza iyice
yaslanarak ileriye dönük bir tahminde bulunun, şu sonuca
vardığınızı siz de göreceksiniz: CHP, aynı cızırtılı bozuk plağı
bir yıl boyu dinletmeye kalkarsa, Çankaya için yapılacak seçimden
sonra gündeme gelecek genel seçimde ciddi bir sıkıntı
yaşayabilir...
Tayyip Erdoğan, Ak Parti kurmaylarının da desteğiyle,
cumhurbaşkanlığı seçimini, kendi isminin tartışma konusu haline
getirilmesini de göze alarak, bir tür demokrasi sınavı haline
dönüştürmeyi planlamış olabilir mi? Son karede, -eğer adaylığı
gerçekten düşünüyorsa- kendisini Çankaya'ya çıkartan, partisini de
yeniden iktidar yapan bir 'mutlu son' yazısını siz de okuyor
musunuz?
CHP'nin kurtları, kuzu yerine koydukları AK Partililerin tuzağına
düşüyor gibi