CHP dava şampiyonu oldu
Abone olCHP, MİT, polis ve jandarma yoluyla yapılan iletişimi tespit, dinleme ve kaydetme konusunda yetki veren yasa için Anayasa Mahkemesi'ne dava açtı.
Anamuhalefet partisi CHP, MİT, polis ve jandarmaya telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimi tespit, dinleme ve kaydetme konusunda yetki veren yasanın iptali ve yürürlüğün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı. CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, Denizli Milletvekili Mehmet Yaşar ile dava dilekçesini Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliği’ne sunduktan sonra gazetecilere açıklamalarda bulundu. Anayasa Mahkemesi’ne 65. başvurularını yaptıklarını belirten Topuz, 97 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un iptalini ve yürütmenin durdurulmasını talep ettiklerini söyledi. Kabul edilen yasaların birçoğunun isminin böyle olduğunu ifade eden Topuz, "Bu yadırganan bir şey ama düzeltemedik" dedi. İptali istenen kanunun 3 yasaya bazı fıkralar eklediğini belirten Topuz, şöyle devam etti: "Eklenen fıkralar aynen şöyledir: Başbakan’ın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon cümlesi, bu cümle, kurulan Telekomünikasyon Kurumu içine görevlendirme yapmayı içerdiği gibi ayrıca istihbarat yapma işi için özel yetkili devlet memurları dışında kişileri, komisyonları görevlendirmeyi de içermektedir. Ayrıca, Telekomünikasyon İletişim Başkanı’nın, Telekomünikasyon Kurumu Başkanı’nın teklifi üzerine Başbakan tarafından atanacağı öngörülmektedir. Bu cümleler halk dilinde ’telekulak kanunu’ diye adlandırılan kanunun içeriği olarak ortaya çıkmaktadır. Bu eklemelerle, telefon dinleme ile ilgili idareye yeni olanak ve yetkiler verilmektedir. Bu yetki ve olanakların tanınması özellikle terörün hızlandığı dönemlerde gerekli olabilir." "ANAYASA’NIN RUHUNA AYKIRI" Anayasa’nın bu hallerde nasıl hareket edileceğini özel şekilde düzenlediğini belirten Topuz, Anayasa’nın ruhuna uygun bir değişiklik yapılmadığını savundu. Bu tip istihbarat örgütlerinin denetim işlerinin batılı demokrasilerde doğrudan parlamentoya ait olduğunu vurgulayan Topuz, şöyle konuştu: "Bizdeki bu uygulama ile parlamentonun kanun çıkarma yetkisi, Anayasa ve batılı demokrasilere aykırı olarak kanunla düzenlenmesi gereken konular, yönetmelikle düzenlenecek yetkiler idareye, Başbakan’a devrediliyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir denetleme mekanizması olamaz. Yasama yetkisinin yürütmeye devredilmesi gibi bir şeydir. Anayasa’ya da ciddi şekilde aykırıdır." Topuz, Anayasa’nın istihbarat işlerinin devlet kurumları ve memurları eliyle yapılmasını öngördüğünü belirterek, "Ancak bu yasa, bu konuda devlet kurumları dışında bazı görevlendirmelerin yapılmasına imkan vermektedir, Anayasa’ya aykırıdır. Başbakan bir kişiyi, komisyonu görevlendirecek. İlgili devlet kurumları telefon dinlemeye karar verebileceği gibi bu kişiler de acele hallerde, mahkeme kararı almadan telefon dinleme kararı verebilecek ve bu kararı uygulayabilecek. Bu kabul edilebilir bir durum değildir" dedi. "DEVLET CİDDİYETİNİ KORUYABİLMEK" Yasa ile Cumhurbaşkanı’na Anayasa’ca tanınan yetkilerin de Başbakan’a devredilmesi gibi bir yol izlendiğini anlatan Topuz, şöyle devam etti: "Hiçbir yürütme organına bu tarz yetkiler devredilmemeli. Hele AK Parti gibi bir yürütme organına bu yetkiler hiç devredilemez. Çünkü onların atamalarda, kadrolaşmada hangi kriterleri kullandığına ilişkin çok kötü örnekler 3 yıl içinde yaşandı. O nedenle devletin ciddiyetini koruyabilmek, objektif uygulamaları sağlayabilmek, demokrasiye ters uygulamaları önleyebilmek açısından yasanın iptal edilmesi gerekir.’ İptali istenen yasa, MİT, polis ve jandarmaya telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimi tespit, dinleme ve kaydetme konusunda yetki veriyor. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de yasanın iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açmıştı. TOPUZ, SORULARI YANITLADI CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, bir gazetecinin, kamu çalışanlarının toplu görüşmelerinde dün yaşanan olayları nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine, dünkü toplantının başlayamadan dağılmasını talihsizlik olarak niteledi. Sendikaların bu görüşmelerin eşit koşullarda yapılması talebinde bulunduklarını ifade eden Topuz, bu talebin anlayışla karşılanması gerektiğini söyledi. Topuz, şöyle devam etti: "Sendika temsilcilerinin, hükümet adına toplantıya katılan bakanın yanındaki görevlilere bakınca tepki göstermeleri doğaldır. Tepki gösterdikleri kişi zaten bu açıdan tartışmalı bir kişidir. Sayın Ömer Dinçer’in pek çok bakımdan Başbakanlık Müsteşarlığı görevinde dahi bulunmaması gerektiği bilinmektedir. Kendisinin Cumhuriyet ve laikliğe karşı tavırları bilinmektedir. O zatı bu görevde tutmamak lazım. Böyle bir görevde tutsanız bile bu tip tartışmalara neden olacak bir müzakerenin parçası haline getirmememiz gerekir." "BAŞBAKAN’A YAKIŞTIRAMADIM" Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, "Ben PKK ile oturup konuşmadım ve konuşmam da. Bu da böyle biline... Bunun adı siyasi terbiyesizliktir" sözleri anımsatılıp görüşünün sorulması üzerine de Topuz, şöyle konuştu: "Sayın Başbakan’ın son zamanlarda konuşma üslubunda değişiklik olduğunu görüyoruz. Birtakım başarısızlık ve sıkıntılardan kaynaklanan bir iç sıkıntının dışa vurumu gibi birtakım tepkiler ortaya koyuyor, yakışıksız cümleler söylüyor. Elbette ki Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı bir terörist örgütün başıyla, yöneticileriyle bir masaya oturmaz, oturamaz, oturmak istese bile oturamaz, kaldı ki oturmak istemez, istememeli. Hiç şüphe yok, bu böyledir. Ama Sayın Başbakan’ın kendisine yapılan eleştirileri abartılı bir şekilde değerlendirip karşısındakilere hakaret edecek tarzda konuşma yolunu seçmiş olması onun içinde bulunduğu psikolojik ortamı yansıtıyor. Başbakanlar biraz daha anlayışlı ve serin kanlı olmalıdırlar. Sayın Başbakan, serin kanlılığını yitirmiş görünüyor. Tabii ki çelişkili, zikzaklı siyaset izlendiği zaman, zaman zaman zikzaklı siyasetin acı faturaları önüne çıkar insanın. Acı faturalar önüne çıkınca da deneyimi, birikimi, sinirleri sağlam olan kişiler ayakta durabilir, ama bu konuda zafiyeti olanlar bu tip zafiyet unsurları ortaya koyarlar. Ben Başbakan’a yakıştıramadım."