CHP bizi AKP ile yalnız bırakmamalı!
Abone olSürecin en önemli kavşağındayız. Yarın Kandil'den gelecek açıklama sürecin gidişatını belirleyecek, CHP süreci dışarıdan izliyor. BDP milletvekili A. Levent Tüzel tüm bunlaı İnternethaber'e değerlendirdi.
NESRİN
YILMAZ/İNTERNETHABER-ANKARA- CHP'nin sürecin
dışında olmasını eleştiren BDP'li Levent Tüzel, CHP mutlaka sürece
dahil olmalıdır dedi. CHP'nin de soruların da haklı olduğunu
belirten Tüzel, geri çekilmenin bir başlangıç olduğu yönündeki
düşüncelerini de dile getirdi.
Tüzel'e göre, süreci AKP sürdürüyor görüntüsü vermek CHP'nin suçu.
CHP bir an önce sürece dahil olmalı.
PKK İÇİN YENİ BİR DÖNEM
"Öcalanın çağrısıyla birlikte onlar için yeni bir dönem. Artık bu
silahlı mücadeleyi devlete dönük isyan hareket devrini kapatıyoruz
ve demokratik bir siyasetle bu ülkede haklarımızı arayacağız. gibi
bir mücadele ve saiyaset tarzı belirlemiş durumdalar. Kandil, bu
çağrıyı sahiplendiğini ve buna uyacağını söyledi. Önce ateşkes ve
daha sonra sınır dışına çıkma kararı. Tabi ki bu barışı sağlamak
anlamında önemli bir gelişme, bu süreci provoke etmek isteyenler
çıkacaktır, bunlara aldırmaksızın bu sürecin devam etmesi lazım.
Dileğimiz o ki, geçmişte yaşandığı gibi bu geri çekilen güçlere
herhangi bir müdahale ve üzüntü verecek bir şey olmasın. Ama, geri
çekilmesi sürecin çözüldüğü anlamına gelmiyor. Silahların devreden
çıkması, bir hak eşitliği, toplumsal barış, demokratik ihtisaslarla
ülkenin demokratikleşmesi bunlara bir zemin hazırlamaya dönük bir
şey, ama her şeyin çözümü değil."
"Biz daha çok blok olarak, ülkedeki demokrasi güçleri olarak,
emek, insan hakları, eşit haklar diyenlerin de esas düşündüğü bu.
Aslında kaygı duyduğunu söyleyen ve AKP'ye güvensizliğini ifade
edenlerin de geldiği nokta bu. Tamam, bu silahlar devreden çıkar
ama yeniden bu ülkede bir karışıklığın olmamasının garantisi nedir,
AKP'nin bunun bir siyasi rant olarak kullanmasının önüne nasıl
geçilecek" gibi sorular haklı sorular. Tabi ki her şeye rağmen bu
sürece sahiplenmek ve bunun mücadelesini vermek gerekir."
CHP BDP'NİN YANINDA OLMALI
"PKK'nin geri çekilmesi bir başlangıç ama bu sorunu toplumsal
anlamda benimsemek, bir çözüm için psikolojik ortam yaratmak,
konuşulabilir olmasını sağlıyor. Silahlar susunca, ölme öldürme
olmayınca, insanların canı yanmayınca, savaşın getireceği baskılar
ve terörize etme gibi bir durum olmayınca, psikolojik bir barış
ortamı olmasını sağlıyor. En azından, bu Kürt kardeşimiz ne
istiyor, haklar meselesi nedir, bu anadilde eğitim gelirse ülke
bölünür mü bölünmez mi, anayasada ne gerekiyor ne gerekmiyor,
bunları daha demokratik bir ortamda konuşmanın imkanı olacak, hepsi
bu. Ama hükumetin, bunun arkasını getirmesi gerekiyor. Bütün soru
işaretleri de burada başlıyor, bu hükumetten ne kadar demokrasi, ne
kadar çözüm, ne kadar insan hakları çıkar, bunların kafalarındaki
politikalar nereye doğru gider, bölgede, işte Suriye, Ortadoğu,
Amerika, buna benzer istekler. Bu sorunlar ne kadar buna engel
olacak, haklı diyebileceğimiz sorular akla geliyor ama olsun.
Bunlar bugünkü sürece bir ket vurmaya, engel çıkarmaya gerekçe
olmamalı."
CHP SÜRECİ AKP'YE BIRAKMAMALI
"Az önce CHP'li vekil arkadaşlarla konuştuk. Sayın Kılıçdaroğlu ile de konuştuk. Bugün, Anamuhalefet gücü olarak, toplumsal desteğe sahip CHP'nin bu süreçteki tutumu, sanki bütün bu süreci AKP ve BDP'ye bırakmış, onlara terk etmiş gibi, kaygıları ve güvensizlikleri büyüten bir hali var. CHP'nin adeta karşı bir cephede yer alıyormuş gibi bir görüntüden çıkması lazım. Barış, demokrasi, eşit haklar, asıl bunların mücadelesini vermesi gerekiyor. CHP, sol güçler, ilerici demokrasi güçler içerisinde bu pozisyonla yer alması lazım, bizimde o yönde çağrımız var."
"Çözüm sürecindeki alan sadece hükumetin bir ölçüde görev vermiş
gibi göründüğü akil insanlar ya da mecliste CHP'nin ve MHP'nin isim
vermediği araştırma komisyonu ve medyanın desteği. Tüm alan bunlara
kalmış gibi. Aslında, gerçek çözüm ise ülkenin demokratikleşmesi,
demokratik bir anayasa. Bunun için toplumsal çalışmalar,
konferanslar, mitingler ve tabii ki meclisten faaliyetler
gerekiyor. CHP bunları yapabilir, beraberce yapabiliriz. CHP burada
BDP'yi kaderine terk etmiş ya da AKP'nin önüne doğru iteklemiş bir
durumda olması gerekiyor. Mağdurun, ezilenin, yok sayılanın yerinde
olmak demokratlığın gereğidir. Dolayısıyla CHP fotoğrafı daha büyük
plandan görmek adına kendisini bu sürecin dışında tutamaz. CHP'nin
çok edilgen bir tutumu var. Barışı kim istemez ki diyorlar, 16
madde önerdik diyorlar. Süreçte bilinmeyenler var diyorlar,
bilinmeyenler var diyerek kendini kenara çekmek kabul edilemez.
Ortada her şey var, o bilinmezleri ortadan kaldırmaya dönük bir
çalışmayı aktif bir şekilde yürütmesi gerekir CHP'nin. Bugün BDP,
sahip çıkılması gereken, Kürtlerin bugünkü demokrasi ve eşit haklar
arayışı ülkenin ilerici güçlerinin, demokrat güçlerinin çözmesi
gereken bir mesele ama bu çözümü toplum nezdinde hükumet yerine
getiriyormuş gibi bir algı yaratılıyor. Ve CHP burada saha dışında
gözüküyor, bunu değiştirmek gerekiyor, bir yer değişikliği
lazım."
İSTEDİKLERİ BAŞKANLIK TİPNİ TARTIŞMAYIZ
BİLE
"Aslında, AKP'nin yol haritası tam anlamıyla nedir bilemiyoruz ama, sivil bir Anayasa yapıyoruz derken, aslında Başbakanın açık isteği ve niyeti parlamenter sistem yerine bir Başkanlık sistemi getirmek olduğunu biliyoruz. Bu süreçle birlikte bu isteğini daha da güçlendirmeye çalışıyor. Ama bunu öyle bir yapıyor ki süreci provoke ediyor. Aslında BDP'yi destekleyecek güçler arasında bir ayrıştırma yaratarak, siyaseten bu işte bir rant peşinde. Toplumun, ülkenin kazanması, demokratik esaslarla ilerlemesi yerine siyaseten bu süreçten bir rant peşinde. Başkanlık meselesi de bizim açımızdan basit bir kişisel hırslar emeller değil, aslında bir sınıf politikası var orada. Bizim orada uluslararası kapitalist güçlerle bütünleşmiş, ülkemizdekş sermaye sınıfının da bir kontrolsüz denetimsiz, sınırsız bir yayılma önünde engellerin temizlenmesidir Başkanlık sistemi. Başbakan bürokratizmden yakınıyor, bir an önce yasalar çıkarmak istiyor. Başbakanın kafasındaki budur. Yani, ben bir yasa çıkarıyorum dedim, çıkarayım, meclis hiçbir şekilde engel olmasın istiyor. Daha önceden kuvvetler ayrılığı tartışması yaşanmıştı, Başbakan bütün yetkileri elinde toplamak istiyor. Ama bu bir fütursuz sermaye sınıfı ve onun da AKP ile birlikte, dinin istismarı ve laiklikle de bağdaşmayacak uygulamalar benzeri şeyleri gördüğünüzde bu Başkanlık sistemi tabi ki bir model olarak bile tartışılması kabul edilebilir olmaktan çıkıyor. Bu mesele Türkiye'nin önüne öyle bir geldi ki, sanki barış sürecinin bir koşulu gibi. Bu nedenle provoke edici ve bu süreci sakatlayıcı bir şey olarak gündeme geliyor, kabul edilemez."