Charlie Hebdo: Kurşun kalemler, mumlar ve Fransız olmak
Abone olParis'in ünlü meydanı Place de la République'te (Cumhuriyet Meydanı) Charlie Hebdo eylemleri sürüyor. BBC Türkçe'den Çağıl Kasapoğlu meydandan izlenimlerini aktarıyor.
"Charlie Fransa'dır, Fransa Charlie'dir" diyor Place de la République'te toplananlar.
Fransa'da birkaç kuşağı 'aydınlattığını' söyledikleri Charlie Hebdo'ya yönelik saldırıda ölen 12 kişi arasında bulunan karikatüristler Cabu, Wolinski, Charb, Tignous, ülkenin siyasal ve toplumsal kültürünün şekillenmesinde Aydınlanma Çağı düşünürleri kadar önemli aktörler olarak gösteriliyor.
Karikatüristlerin ölümü, meydandakiler için "Fransa'yı Fransa yapan değerlerin yitirilmesi" demek. Ama yüzyılların taşıdığı 'Fransız değerleri' de kimilerine göre değişmeye başlıyor.
Cumhuriyet'i temsil eden heykelin etrafında toplananlar kurşun kalemlerini yan yana diziyor, mumlar yakıyor.
Kalabalık artınca, önce sessizlik oluyor. Ellerinde, 'Je suis Charlie' (Ben Charlie'yim), 'Korkmuyoruz' yazılı kartonlar, göğe yükselen kalemler ve yumruklar var.
'Özgürlük ve kardeşlik'. Peki ya eşitlik?
Sessiz anmanın ardından kalabalık, "Charlie ölmedi", "İfade özgürlüğü", "Tüm Fransızlar beraber" sloganları atıyor.
Herhangi bir siyasi parti, sendika veya kuruluşa dair tek bir işaret yok. Meydandakilerin çoğu genç.
Fransız ihtilalinin ve Fransız kimliğinin simgesi "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" (Liberté, Egalité, Fraternité) sloganına bir dövizde 'Birlik' (Unité) de eklenmiş.
Fakat kalabalık dile geldiğinde ise yalnızca "Özgürlük ve Kardeşlik" diye bağırıyor.
Adım atmanın imkânsız hale geldiği bir anda yanımdaki Fransız'a, "Ne oldu sizin Eşitlik'e, neden onu söylemiyorlar?" diye soruyorum.
Sağa sola bakıyor önce, "Bu (Eşitlik) Fransa'nın en büyük günahı" diyor. Kalabalık içinde bu soruya dikkat kesilen diğer Fransızlara dönüyor ve 'Bu soruya en doğru kelimelerle nasıl cevap verilir ki?" diye onlara soruyor.
"Eşitlik, kişisel yoruma açık bir mevzu" diye devam ediyor genç fizik tedavi uzmanı Julien Thomas.
"Eşitsizlik yeni Fransız kimliğinde mi var? Ekonomik mi?" sorusuna da "Yine değişir, toplumsal ama artık buradaki insanların önceliği şimdi Özgürlük ve Kardeşlik" cevabını veriyor.
Julien, Charlie Hebdo okuru değil. Hatta yalnızca arada arkadaşları bahsettiğinde dergiye bakıyor.
Fakat o da saldırının Fransız kültürüne yönelik olduğu görüşünde:
"Charlie'ye saldırı, Fransa'ya, özgürlüğe saldırı demektir. İfade özgürlüğüne yönelik saldırılardan bıktık. Bunu yapanlar Fransa'ya saygı duymuyor. Zaten Fransa'nın kurduğu sistemin dışında kalmışlar, daha önce de hapse girmişler."
Bir yanımda Charlie Hebdo'ya arada bir bakan Julien, yüksek sesle "İfade özgürlüğü" sloganları atıp Fransız ulusal marşı La Marseillaise'i söylerken diğer yanımda da Charlie Hebdo abonesi Jérome Droitecour ona eşlik ediyor.
Tek başlarına gelmişler meydana. Birbirlerini tanımıyorlar. Charlie Hebdo'nun 'birlik' duygusuyla zıt karakterleri birleştirdiğinin işareti gibi biri bir yanımda, diğeri de diğer yanımda duruyor.
Jérome, Fransa ulusal demiryolları SNCF'in Limoges kentinde basınla ilişkilerden sorumlu. Sıkı bir Charlie Hebdo takipçisi.
Saldırıyı derginin yayınlarından rahatsız olanların 'intikam amaçlı' yaptığını düşünüyor ve 'Fransa'nın artık eskisinden daha güçlü olduğunu' söylüyor.
Jérome, Limoges kentinde her yıl Cabu, Wolinski gibi karikatüristlerin bir araya geldiği etkinliği hiç kaçırmazmış. "Bu yıl onları göremeyecek olmamız çok üzücü. Nasıl olacak bilmiyorum" diyor.
O sırada kalabalık yine birlik sloganları atıyor. "On est uni!" (Biz biriz). Aradan geçen bir kadın ise kendi kendine söylene söylene, 'bir' anlamına gelen 'uni'yi, 'puni' (cezalandırılmak) gibi söylüyor ve etrafına soruyor, "Yoksa biz cezalandırıldık mı?"
Yine bir sessizlik oluyor, sonra yumruklar havada aynı sloganlar devam ediyor.
Aşırı sağ yükselir mi?
"Bu saldırı, aşırı sağ Ulusal Cephe'nin oylarını arttırır mı?" sorusuna çoğunlukla "Milliyetçi duyguları tetikleyeceği kesin, oyları artacak" yanıtı geliyor.
Daha ziyade gençlerin doldurduğu meydandan dışarı doğru çıkarken, 70 yaşlarında bir Fransız tiyatro rejisörüne 'Charlie Hebdo'nun kendisi için ne ifade ettiğini' soruyorum.
Adını vermek istemiyor, yanıtı ise "Özgürlük, mizah ve masumiyet." 'Eleştirel ve iğneleyici' olarak tanımladığı Charlie Hebdo'ya yönelik saldırıyla ilgili yorumuna soruyla başlıyor:
"Tocqueville'in basın ve demokrasi bağlantısını biliyor musun?"
"Evet...?"
"Basın, özgürlüğün en demokratik formülüdür, demişti... Şimdi biz bütün demokrasiye yönelik ciddi bir saldırı olarak görüyoruz işte."
Tiyatro rejisöründen sonra sözü arkadaşı ekonomist Katz alıyor.
"Ben buradaki gençlerden umutluyum. Fransız değerleri üzerinde bir kriz yaşanıyor ama gençlerdeki hareketlilik beni heyecanlandırıyor."
Katz, Place de la République'teki gençleri ve yeniden yeşerdiğini düşündüğü direnişi Fransa'nın 18'inci yüzyıl Aydınlanma Çağı'yla ilişkilendiriyor.
Tiyatro rejisörü de katılıyor, "Bu meydandaki gençler çok umut verici. Ben umutluyum."
"Evet heyecanlılar, ama içlerinde bu saldırının ardından sağcı Ulusal Cephe'nin oylarının artacağını düşünenler de var. Fransa'nın geleceğini bu meydandaki gençler mi belirleyecek, yoksa sandıkta Ulusal Cephe'ye oy verenler mi?" diye soruyorum.
Bir süre yine sessizlik oluyor, sonra 70'lerindeki tiyatro rejisörü muhabbeti sonlandırıyor, "O zaman genç olan bizleriz..."
Charlie Hebdo'nun 'yetiştirdiği' nesiller, saldırıda öldürülen karikatüristleri anmak için Place de la République'te geleceğe dair ortak inançlarıyla bir araya gelmiş.
Meydan, yalnızca 'birlik' diyor. Avrupa'da en çok Müslüman'ın yaşadığı ülkelerden biri olan Fransa'da etnik kimlikler, dinler yerine, o kimliği oluşturan ortak kültürün muhafazası için çaba gösteriliyor.
O sırada da, yitirdiklerini anan Eyfel'in ışıkları bir bir sönüyor...