'Charlie Hebdo' dergi saldırısının asıl sebebi
Abone olDün Paris'te Charlie Hebdo dergisine yapılan kanlı saldırının ardından yükselen 'İslamofobi' kavramı ne anlama geliyor? Prof. Dr. Samim Akgönül, dergi saldırısına ilişkin açıklamasında İslamofobi kavramının yanlış kullanıldığına dikkat çekti.
İNTERNETHABER.COM- ÖZLEM YILMAZ
Dün öğle saatlerinde Fransa'nın başkenti Paris'te gerçekleştirilen, 'Charlie Hebdo' dergisi ve karikatüristleri hedef alan kanlı saldırının sebeplerini açıklamak için, özellikle Batı medyasının sıklıkla kullandığı ve son zamanlarda Türkiye'de de sıklıkla zikredilen 'İslamofobi' kavramı, Charlie Hebdo saldırılarını ne kadar karşılıyor? Charlie Hebdo olayları, batı ve Türkiye medyasında yer aldığı gibi bir İslamofobi sonucu mudur?
Özellikle 11 Eylül'den sonra kendisine daha çok yer bulan 'İslamofobi' kavramı, "Fransa’nın Kuzey Afrika sömürgelerindeki Müslümanlara davranışını eleştirmek için 20. yy.’ın başında kullanılmaya başlanmış.*
İSLAMOFOBİ Mİ MÜSLÜMANOFOBİ Mİ?
Fakat bu kavrama ve Charlie Hebdo saldırısının sebebinin bu kavrama bağlanmasına şiddetle karşı çıkan Strasbourg Üniversitesi Türkiye Etüdleri Bölümü ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Samim Akgönül, İslamofobi kavramının "popülist sağın ırkçı duruşuna ve nefret söylemine karşı geliştirilen entelektüel bir duruş" iken, "Müslüman toplumlarda kutsallıklara dokunulmaması için kullanılan bir kavram haline geldiğini" ve bu yüzden artık iki değişik kelimenin kullanılması gerektiğini vurgulayarak 'Müslümanofobi' kavramını ortaya attı.
Tarihçi ve siyaset bilimci Akgönül, İslamofobi kavramının, muhafazakar ve İslamist rejimler için bir can simidi haline geldiğini, her türlü terör saldırısından bir 'Müslüman' nefreti çıkarmanın meşrulaştırıldığı bir 'bahane-kavram' haline getirildiğinin altını çizdi.
CHARLIE HEBDO SALDIRISI VE İSLAMOFOBİ
Charlie Hebdo saldırısında yaşamını yitiren karikatüristleri tanıyan Akgönül, özellikle Charb olarak bilinen Stephane Charbonnier ve ve Jean Cabut' nün politize olmuş çizerler olduğunu ve Fransız kültürüne yaptıkları katkı ve duruşlarıyla çok önemli iki aydın olduğunu, uzun süredir tehdit aldıklarının bilindiğini, dolayısıyla böyle bir saldırının çok da sürpriz olmadığını ve büyük bir güvenlik açığının varolduğunu söyledi.
'2015 HEM TÜRKİYE HEM DE FRANSA İÇİN ZOR BİR YIL' MI OLACAK?
Akgönül, Fransa için 2015'in zor bir yıl olacağını, zira Türkiye'nin de Ermeni toplumuyla olan ilişkisinde kritik bir yıldönümü olan 2015 yılında Türkiye'ye güvenin de azalacağını ve oldukça çetin geçeceğinin sinyallerini verdi.
İşte Prof. Dr. Samim Akgönül'den 'İslamofobi-Müslümanofobi' kavramları tartışması ve 'Charlie Hebdo' saldırısıyla ilgili kritik açıklamalar:
-Charlie Hebdo saldırısından önce de, özellikle üzerinde durduğunuz bir kavram vardı; İslamofobi ve Müslümanofobi arasındaki fark, çizgiye özellikle vurgu yaptınız. İslamofobi kavramının bugünkü kullanımına ısrarla karşı çıktınız. İslamofobi ve Müslümanofobi arasındaki anlam farkları nedir?
İslamofobi denilen şey gerçekten Müslümanlar ve özellikle muhafazakar ve İslamist rejimler için bir can simidi haline geldi. Şimdi her türlü şeyi İslamofobi'nin üzerine atmaya başladılar... Her şeyi İslamofobi'nin üzerine atarken de İslam'la ilgili yapılan bütün söylemleri, eleştirileri, hicivleri, alayı, konuşmayı, İslamofobi'nin içine atıp kriminalize ettiler. Bugünkü olayın temel sebebi budur başka bir şey değildir! Çünkü bu insanlar karikatür çizmiş olan insanlar... Yani bu insanlar herhangi bir Müslümanla karşı ırkçılık yapmış, ayrımcılık yapmış onlara iş vermemiş insanlar değil...
MÜSLÜMANOFOBİ KAVRAMININ ANLAMI
Benim söylemek istediğim şudur; eğer Müslümanofobi denen şey baş örtülü bir kadına iş vermemekse, Müslüman olduğunu düşündüğünüz bir adama ev vermemekse, bu muhakkak mücadele edilmesi gereken bir ırkçılıktır; suçtur. Ama eğer fikir tartışması bazında herhangi bir dogma için olduğu gibi İslam'ın eleştirilmesi, hicvedilmesi, alay edilmesi, karikatürize edilmesi ve tartışılması ebetteki bir suç değildir tam tersine meşrudur. Bu olgunlukla ilgili bir şey. Eğer bütün dogma üzerine tartışmaları, hicvi kriminalize edersek, işte böyle radikal insanlar ortaya çıkarlar, 12 tane masum insanı ve çalışma yerlerini tararlar. Bu ayrımı çok iyi yapmak gerek...
İslamofobi Müslümanofobi değildir... Müslümanofobi ırkçılık; ayrımcılık,, bir isnana aidiyeti sebebiyle iş vermemek, ev vermemek, nefret söyleminde bulunmak... Diğer taraftan da bütün diğer hiciv, tartrışma, eleştiri, idfade özgürlüğü ve basın özgürlüğünü, temel bir insan hakkı olan 'özgürlüğe' girer.
O karikatürde Fransız kültürünü çok iyi bilmek lazım. O kadar ince bir espri var ki; Fransa'da şöyle bir şey denir: İnsanlar Ocak ayı boyunca ilk defa karşılaştıkları, birbirlerine 'İyi seneler' dilediklerinde, şöyle diyorlar; 'Ocak ayına kadar iyi seneler denilebilir, geç değil'
"CHARLIE HEBDO'NUN ASIL DERDİ..."
-Bekleyelim ve görelim manasında mı?
Orada kullanılan o kadar ince bir espri ki... 'Bir saldırı var ama, Ocak ayının sonuna kadar bekleyelim görelim. Çok ince ve çok da komik bir espridir. Charlie Hebdo bekliyor böyle bir saldırıyı. Charlie Hebdo koruma altındaydı ama yeterli bir koruma değildi... Şunun altına çizelim; 60'lardan beri, her zaman her türlü dogmaya karşı büyük bir hiciv silahını kullandı. Hani bu Müslüman karşıtı karikatürlerin yazarları var ya, Hristiyan karşıtı ya da Yahudi karşıtı ya da Marksizm karşıtı ya da herhangi bir dogma karşıtı, karikatürlerin yanında binde bir belki... Yani Charlie Hebdo'nun asıl derdi bütün dogmalara bütün liderlere karşı hiciv silahıyla savaşmak...
"PAPA VE İSA İLE İLGİLİ BİNLERCE HİCİV KARİKATÜRLERİ DE VAR..."
Baktığınız zaman Papa ve İsa ile ilgili binlerce hiciv içeren karikatürleri de var... Yüzlerce kapakları var... Bu yüzden Charlie Hebdo'yu yabancı düşmanı göstermek, Müslüman düşmanı gibi göstermek çok büyük bir hata...
Charlie Hebdo Müslüman düşmanı bir dergi değil; dogmatik İslam düşmanı... Dogmatik Hristiyanlık düşmanı, dogmatik Yahudilik düşmanı, dogmatik ideoloji karşıtı bir dergi... Anarşist bir dergi... Ve savundukları bu şey 'dini hicve alma özgürlüğü' Kutsal denilen şeyleri hicve alma özgürlüğü... o yüzden bu öldürülen insanlar herhangi bir insan değil, Fransız kültürü ve medeniyeti için çok mühim insalar... Ben 30 senelik Wolanski hayranıyım, çok severdim Wolanski’yi. Çok okudum, kendisini de tanırdım, tanışmıştım, gerçekten büyük bir üzüntü içindeyim.. Büyük ve çok önemli bir tarih olacak bu; büyük bir şok bence bu Fransa için...
-"Dizlerimin üzerinde yaşayacağıma ayakta ölürüm" diyordu Charb 2 yıl önceki röportajında... Siz de 'bu ölümlerin çok da sürpriz olmadığını' söylemiştiniz tam da..
Aslında şöyle; çok politize olmuş insanlardı ; bekliyorlardı bu tip bir saldırıyı... Fakat Wolanski, bütün kariyeri cinselliği hicve almak üzerine kuruluydu... Hatta bütün benim yaşımdaki Fransızlar cinselliği O'ndan öğrendiler; cinselliğin hem bu kadar ciddiye alınacak bir şey olduğunu, hem de bu kadar hicvedilebilecek bir şey olduğunu...
Wolansky o kadar politize olmuş değildi ama, Charb ve Jean Cabut politize oldukları için onlarla beraberdi elbette... Ve birsürü çalışan var orada, bu isimlerle birlikte 12 kişi öldü, zavallı bir polis memur da öldü... Fakat bu kadar profesyonel şekilde olmuş olması bu olayın, gerçekten büyük bir şok...
"2015 FRANSA İÇİN ZOR BİR YIL OLACAK"
-Güvenlik açığı için ne diyecekseniz?
Güvenlik açığı olduğu kesin... Sanki beklenmedik bir saldırıymışçasına davranıldığı kesin. Bence 2015 senesi Fransa için zor bir sene olacak. Fransa'da yaşayan insanlar için, zor bir sene olacak. Özellikle Fransa'da yaşayanlar için Türkiye'ye güvenmek konusunda zorluklar olacak. Çünkü hem bu olay var, hem de malum 2015 Ermeni soykırımının 100'üncü yılı olacak... Fransa'da Türkiye'yle ilgili büyük tartışmalar olacak. Bizler ve insan hakları savunucuları, hümanistler de, Fransa'daki arkadaşlarımızı ikna etmek için çok zorlanacağız.
-Avrupa'da Müslümanlara karşı önyargıların yükselmesi konusunda ne söyleyeceksiniz?
Fransa'da Müslümanlara karşı bir önyargı, bütün Batı toplumlarında olduğu gibi yükseldi. Ve bununda en önemli örneği ve sebebi 'Batı Avrupa'da yaşayan Müslüman olanların, Müslüman olmayanlara karşı önyargıların yükselmesi' Lütfen bunun iki tarafını da görelim. Bir taraftan -evet- bütün Batı toplumunda ırkçılık yükseldi. Diğer taraftan bütün Müslüman toplumlarda ırkçılık yükseldi, aynısı oldu. Irkçılık var! Ben Fransa'da, İngiltere'de, Almanya'da, Amerika birleşik Devletlerinde Müslümanlarla konuştuğum zaman Almanlardan, Fransızlardan, yabancılar olarak bahsediyorlar. Kendi ülkelerinde yabancı olarak görüyorlar bir kere... Hatta geçenlerde bir arkadaşım bir hikaye anlattı; Londra'da bir Türk bakkalına bir müşteri girmiş, Türk bakkalının çırağı da hemen 'amca-dayı turist geldi' diye dayısını çağırmış. Bu yabancılaşma iki taraflı bir yabancılaşma... Hem çoğunluğun azınlığa yabancılaşması, hem de azınlığın çoğunluğa yabancılaşması... Bunlar birbirini tetikleyen birbirini besleyen olaylar... Elbette Suriye meselesi, IŞİD meselesi, elbette Fransa'nın Mali'ye müdahalesi, elbette Irak'ta olanlar ve Libya'ya müdahalesi bütün Müslüman dünyasında olan şiddet eylemleri, bu karikatür meselelerinde bütün Müslümanların dünyasının ve Türkiye'nin de dahil olmak üzere 'Aman işte bu İslamofobi'dir böyle bir şey olmaz' diyerek bunun kriminalize edilmesi... Bütün bunlar öyle büyük dramların yolunu açmış, olaylar... Gerçekten çok üzücü...
"ORADA 12 KİŞİ ÖLMÜŞ, BIRAKIN İSLAMOFOBİ'Yİ..."
-Medyanın bu bağlamda 'İslamofobi' kavramı üzerinden ilerlemesine ne diyorsunuz?
Korkunç! Orada 12 kişi ölmüş, bırakın İslamofobi'yi oradaki 12 kişiye odaklanın! 12 kişi ölmüş bu korkunç bir durumdur, birbirini besleyen bir durumdur... Muhakkak ki bütün Batı Avrupa'daki aşırı sağ diyebileceğimiz, milliyetçi diyebileceğimiz kesimler bundan nemalanacaktır, her şeyden nemalanırlar... İslamofobi'nin bu kadar büyütülüp, dramatize edilmesini ben bekliyordum ve yazmıştım da...
SALDIRIDAN BİR SAAT ÖNCE PAYLAŞILAN EL BAĞDADİ KARİKATÜRÜ...
-Saldırıdan bir saat önce, Charlie Hebdo'nun resmi Twitter hesabından IŞİD lideri El Bağdadi'nin karikatürünün paylaşılması üzerine ne söyleyeceksiniz? Bir IŞİD saldırısı olabileceği sıkça dillendiriliyor...
O da çok ilginç... O da çok ince bir espriye dayanan karikatürlerden... Karikatürde El Bağdadi yeni yıl dileklerini söylüyor; 'Her şeyden önce sağlık' diyor. Bu Fransa'da kullanılan en büyük klişedir.... Birbirimize Fransa'da 'iyi yıllar’ dileklerimizi iletirken hep böyle deriz; 'Her şeyin başı sağlık’ gibi klişe kullanırız.
"TEKBİR VE EL KAİDE SESLERİ 'KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE..' "
-Videoda tekbir sesleri de yer alıyor...
Bana biraz tiyatro gibi geldi. Fazlaca 'kör parmağım gözüne’ gibi geldi... Tekbir sesleri, 'Muhammed'in intikamını alacağız' ya da El Kaide diye bağırmaları... ama tabi ki olabilir...
"BATI AVRUPA'NIN EN BÜYÜK KORKUSU..."
Dediğim gibi Batı Avrupa'daki en büyük korku '4 bin Batı Avrupalı Müslüman Suriye'de IŞİD yanlısı olarak savaşmakta... Bu insanlar geri dönmeye başladı Batı Avrupa'ya. Bu insanların da tek kariyerleri, CV'lerine yazabilecekleri tek şey; orada savaşmış olmaları... Bu insanlar sadece savaşmayı biliyor. Bu insanlar silah tutmayı biliyor ve Batı Avrupa'ya da silah tutacaklar diye korkuluyor. Fakat bunu söylemek için daha çok erken.
- Birlikte yaşamak gerçekten bu kadar zor mu?
Birlikte yaşamayı başarmak için 'birlikte yaşayalım' demeyi bırakmak lazım...
-Neden?
birlikte yaşamak ne demek? Yan yana , birbirimize dokunmadan, karışmadan, ayrı ayrı komşu olarak yaşamak demek... Ben de diyorum ki, bunun bir üstüne çıkmamız lazım. Birlikte yaşamanın bir ötesine geçmemiz lazım. Etkileşimden, birbirimize alıp vermekten korkmamak lazım. Çünkü insanlık bununla ilerler... Bir tarafta Müslümanlar, diğer tarafta gayri Müslimler, bir taraftan Fransızlar, Araplar, Türkler diğer tarafta Ermeniler diye 'birlikte yaşama'yı ortaya çıkartmak için uğraştıkça o kadar ayırıyoruz ki, onların ayrı olduğunu varsayıyoruz. Halbuki hayatımız böyle değil, hayatımız birbirine geçişli, etkileşimli... Herkes birbirinden bir şeyler alıp veriyor, etkilenşiyor, o yüzden şu birlikte yaşamak meselesini çok iyi irdelemek lazım. Birlikte yaşamayalım bir olalım.
-Danimarka basınında da birtakım Hz Muhammed karikatürleri yer almıştı(Jylland-Posten Gazetesi ). Charlie Hebdo dergisine gerçekleştirilen silahlı saldırı sonrasında Danimarka’da yayın yapan Jylland-Posten Gazetesi de güvenlik önlemlerini artırma kararı almış; Kopenhag’daki ofisi etrafındaki güvenlik önlemleri artırılmış. Bu saldırılar diğer Avrupa ülkelerine yayılabilir mi?
İki endişe var, bu saldırıların İŞİD yanlıları tarafından senkronize bir biçimde bütün Avrupa’da gerçekleştirilmesi. Ve bu saldırının münferit olmakla beraber başka radikal grupları tetiklemesi. İkisi de meşru bir endişe.
PARİS'TEKİ CHARLİE HEBDO DERGİ SALDIRISINDA NE OLDU?
Fransa'nın başkenti Paris'te mizah dergisi Charlie Hebdo'nun, Paris'in 11'inci bölgesindeki Nicolas Apper Caddesi'nde bulunan merkezine silahlı kişilerce saldırıldı. Saldırganların 12 kişiyi vahşice katlettiği saldırıda yaşamını yitiren 12 kişinin içinde, ülkenin en iyi karikatüristleri olarak tanınan (derginin Genel Yayın yönetmeni( Stephane Charbonnier (Charb), Jean Cabut (Cabu), Tignous takma adıyla bilinen ünlü karikatürist Bernard Verlhac ve Tunus doğumlu Fransız deneyimli Fransız çizer Georges Wolanski de bulunuyor.
12 kişinin ölümüne neden katliam gibi saldırıyı yaptığı şüphelenilen iki kişinin kimliğini belirlendi. Polis, Şerif ve Sair Kuaçi adlı iki kardeşin fotoğraflarını yayınladı ve onlardan 'silahlı ve tehlikeli' diye bahsetti. Fransız medyası üçüncü şüphelinin Hamid Murad olduğunu bildirdi. Ancak daha sonra 18 yaşındaki Murad'ın, isminin sosyal medyada yayıldığını gördükten sonra polise teslim olduğu açıklandı. Saldırganlardan diğer ikisinin de yakalandığı belirtildi.
Samim Akgönül, Tarihçi ve Siyaset bilimcisi , Strasbourg Üniversitesi Türkiye Etüdleri Bölümü ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü öğretim üyesi. Çalışmaları Türkiye siyasal ve toplumsal tarihi, Din devlet ilişkileri ve özellikle de dinsel azınlıklar üzerine yoğunlaşmıştır. Bu konularda Fransızca, İngilizce ve Türkçe bir çok makale ve kitap yayınlamıştır. En son kitabı Akgönül Samim, The minority concept in the Turkish context : Practices and Perceptions in Turkey, Greece and France, Leiden, Brill, 2013.
*Prof. Dr. Samim Akgönül'ün , T24'te 22 Eylül 2013'de yayınlanan yazısından alıntıdır.