Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Başbakan Erdoğan, dün Yüksek Seçim Kurulu'nun
Sarıyer'le ilgili almış olduğu karari değerlendirirken ilginç
sözler söyledi..
Hatırlayalım o sözleri:
'YSK Sarıyer seçimleriyle ilgili bir karar
verdi. CHP’nin orada seçime girmesi için karar YSK’ya sesleniyorum.
Uşak’ta farklı partiye 3-5 dakika geç kaldıkları için seçime
sokmadın şimdi nasıl yapıyorsun. Biz buradaki yapılanmayı da
biliyoruz ve gereğini yapacağız...''
Erdoğan'ın bu sözleri söylemesi boşuna değil.
Meseleyi daha anlamanız için sizi biraz geriye götüreceğim.
Hatırlarsanız, İlçe Yüksek Seçim Kurulu, aday listesini zamanında
yetiştiremeyen CHP'nin Sarıyer'de seçime katılamayacağını
açıklamıştı.
O günlerde herkes olayın komik tarafını tartışırken bir isim
kendinden emin şekilde seçime gireceklerini söylüyordu. CHP'li
Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, 20 Şubat Perşembe günü
katıldığı Habertürk canlı yayınında kelimesi kelimesine şu cümleyi
kuruyordu:
"Birkaç dakika önce aldığımız habere
göre, partimiz YSK'ya başvurdu. Şu anda 5-2 mağlubuz, 6-5 maçı
alacağız."
Sonra ne mi oldu?
Bu açıklamanın ardından Yüksek Seçim Kurulu CHP'nin Sarıyer'de
seçime katılması kararını, aksi yönde emsal kararlar olmasına
rağmen 9'a 1 olarak aldı.
İlginç değil mi?
Gelin yakın zamanda yaşadığımız başka bir olayı hatırlatarak size
daha ilginç olan şeyler anlatayım!
Cihan Haber Ajansı'nın geçtiğimiz ay yaptırdığı kamuoyu
araştırmasının sonuçlarını hatırlıyorsunuz değil mi? Hani AK
Parti'nin oy oranının %36,4 olarak belirlendiği
"Objektif" anketten bahsediyorum!
İşi sadece abonelerine haber ulaştırmak olan bir ajansın böylesi
bir anket işine girişmesinin nedeni neydi dersiniz?
Söyleyeyim!
"AK Parti çoktan bitti! Yerel seçimlerde
büyük bir darbe alacaklar. Genel seçimlerde de yok olup
gidecekler" algısı oluşturmaktı
amaç... Başka bir amaca daha hizmet ediyordu bu anket. Aylardır
çaresiz sefillerin birbirine fısıldadığı,
"AK Parti seçimlerde hile yapacak.
Yüksek Seçim Kurulu da bu hileye ortak olacak "
fikrini olabildiğince kişinin bilinçaltına
zerketmekti amaç...
Bakın bu oyun nasıl oynanacak.
Belki çoğunuz bilmezsiniz diye önce şunu söyleyeyim. Türkiye'deki
tüm haber kanalları, gazeteler ve internet siteleri son 10 yıldır
seçim sonuçlarını Cihan Haber Ajansı'nın ulaştırdığı verilere
dayanarak Türkiye'ye aktarıyordu.
Sanırım anlatacağım şeyi hepiniz hatırlarsanız. 2009 yerel
seçimlerinde Beyoğlu Belediyesi'nin sayım sonuçları büyük bir
kargaşayı beraberinde getirmişti. Son ana kadar CHP'nin açık ara
önde giderken, birden bire AK Partili adayın kazandığı
açıklanmıştı.
Bu karmaşa başta CHP'lileri ayaklandırmış, ancak daha sonra olayın
veri aktarımı sırasında yaşanan bir sorundan kaynaklandığı ortaya
çıkmıştı.
Anlaşılan o ki, 2009 da sadece Beyoğlu'nda yaşanan bu teknik sorun,
bu yıl Türkiye genelinde kasti olarak yapılmaya çalışılacak! AK
Parti'nin oyları sandık sonuçlarının açıklandığı ilk saatlerde
oldukça düşük gösterilerek CHP öndeymiş gibi gösterilecek. Daha
sonra ise tıpkı Beyoğlu'nda olduğu gibi aniden ve olağandışı bir
şekilde yükseldiği intibaı verilerek, "Seçimde hile yapıldı" algısı oluşturulacak.
Bu yönde bir talimatın Cihan Haber Ajansı'na geldiği, talimatın yer
aldığı ses kaydına ulaşıldığı Ankara kulislerinde ciddi şekilde
konuşuluyor.
Sadece konuşulmakla kalınmıyor, önlemler de alınıyor.
YSK'da yer alan üyelerden bazılarının paralel yapı mensubu olduğu
başta Erdoğan olmak üzere devletin ilgili kurumlarına belgeleriyle
ulaştırılmış görünüyor.
Daha önce MHP ve Saadet Parti'sinin 4-5 dakika gecikmeyle aday
ismini bildirmesini, "Seçime
katılmama" gerekçesi olarak
gören YSK'nın, aynı şey CHP'nin başına gelince aksi yönde karar
vermesi kuşku uyandırıyor.
Bu 6 isimden birinin bile seçim günü, "Seçim sonuçlarına hile karıştırıldı"
şeklinde yapacağı açıklamanın ülkeyi geri
dönülemez bir felaketin eşiğine getireceğini herkes çok iyi
biliyor. Sarıyer hakkında verilen kararın ardından Erdoğan'ın bu
konuyu çok sert sözlerle gündemine almasının altında işte bu neden
yatıyor.
Görünen o ki, operasyon sırası YSK'ya geliyor!
*****
İki açıklama...
Önceki yazılarımda Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'a oğlu
aracılığıyla para gönderen AK Parti milletvekili Hüseyin Bürge ile
Gökhan Şükür'ün ortaklığından bahsetmiştim. Benim Hüseyin Bürge'den
beklediğim açıklama Gökhan Şükür'den geldi.
Haftasonu telefonda uzun uzun konuştuk. Gökhan Şükür, Hüseyin
Bürge'yle bırakın ortak olmayı, kendisini tanımadığını anlattı.
Şükür büyük bir nezaketle, "Yazdıklarınıza yalan demek istemem. Ancak gerçekten ortada
ciddi bir yanlış anlama var. Belki bir isim benzerliğinin kurbanı
oluyorum. Bu konuyu tekrar araştırın. Eğer Hüseyin Bürge ile ortak
olduğum veya aynı ofisi kullandığım belgelenirse, bedeli neyse ben
ödemeye hazırım" dedi.
Gökhan Şükür'le ilk kez yaptığımız telefon görüşmesi sayesinde
tanışmış olduk. Şükür ailesinde ne hısmım ne de hasmım olmadığını,
sadece bir iddiayı gündeme getirdiğimi kendisine samimiyetle
anlattım. Bu yönde bir şüphesi olmadığını kendisi de ifade
etti.
*****
Bir açıklama da Önder Aytaç ve Emre Uslu ile ilgili iddiam üzerine
Ertuğrul Günay'dan geldi. Günay, basın danışmanı aracılığıyla
gönderdiği açıklamasında ilginç şeyler söylüyor.
Mesela Önder Aytaç'ın "Müsteşarlık" değil, "Müşavirlik"(Danışmanlık) yaptığını, bir
süre sonra da görevinden ayrılarak polis Akademisi öğretim üyeliği
görevine geri döndüğünü söylüyor.. Bu sıfatla VİP hizmetlerinden
yararlanması konusunda bir yazışma yapmadıklarının da altını
çiziyor. Günay, "Bizden
ayrıldıktan sonra da bu hizmetten yararlanması Ulaştırma
Bakanlığı'nın mevzuatında varsa bilemeyiz"
diyor kısaca...
Peki...
O zaman şu soruyu bir kez daha soralım?
Önder Aytaç'ın iki-üç hafta öncesine kadar VİP hizmetin
avantalarından yararlanmasına kim izin vermiş olabilir?
Bay VİP bu konuda ses etmiyor! Yetkililer bakalım bir açıklama
yapacak mı?
Günay ayrıca Emre Uslu ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında usul
dışı bir işlem yapılmadığını, kendisine mevzuatın dışına çıkılarak
bir proje verilmediğini de söylüyor.
Ben de zaten usul dışı değil, "usullere uydurularak" bazı işlerin yapılıp yapılmadığını sormuştum. İşin peşini
bırakmış değilim.
Elbet kokusu bir yerden çıkacak!
NOT: Ben bu
satırları yazarken, Paralel yapının en karanlık komplosu
deşifre oldu. Darbe çetesinin, hayali terör örgütü isimleri
üreterek Başbakan Erdoğan, yakın çevresi, siyasetçi, gazeteci,
yazar, STK temsilcileri ve işadamlarının aralarında bulunduğu
binlerce kişiyi 3 yıl boyunca dinlediği ortaya
çıktı.
Resmi belgelerin tamamı Çağlayan Adliyesi'nin
bir deposunda bulundu. Galiba bu belgelerle birlikte Türkiye yeni
bir sürece girmiş olacak. Bu belgelerle ilgili ayrıntıları da yarın
konuşalım..