Çevirmenlik hala bir meslek değil
Abone olTürkiye'de kitap çevirisi konusunda genel geçer ölçütler yok. Bir meslek sayılmayan çevirmenlik ek iş gibi algılanırken çoğu yayınevi çevirmenin ismini bile yayınlamıyor.
Çeviri ve çevirmen sorunları/ hakları yayın dünyasında
tartışılan konulardan biri olmayı sürdürüyor. Kitap yayınlarının
her geçen gün arttığı ve yayıncılığın sektöre dönüştüğü Türkiye’de
çeviri kitaplar, toplam yayınların oldukça önemli bir kısmını
oluşturuyor. Buna rağmen hâlâ Türkiye’de kitap çevirisi konusunda
genel geçer ölçütler yok. Aksine, çeviri yapmak, hâlâ bir meslek
gibi değil, bir ek iş gibi görülüyor. Zaten Türkiye’de Tahsin
Yücel, Ahmet Cemal, Cevat Çapan gibi nitelikli çevirmenlerin
izinden giden genç sayısı oldukça az. Çeviri eserlere yaklaşımdaki
tutarsızlık, yayınevlerinin tutumunda ve yayınlanan kitaplarda
kendini gösteriyor. Örneğin, bir yayınevi, neredeyse aynı dönemde
yayınladığı iki çeviri eserden birinin kapağına çevirmenin ismini
koyarken diğerine koymayabiliyor. Bundan daha kötüsü de var: Bazı
yayınevleri, çeviri kitaplarını, kitabın künyesinde herhangi bir
çevirmen adına yer vermeden basıyor. Bu durum da çevirilerin
güvenilir ve ilk elden olup olmadığı sorusunu akla getiriyor.
1940’lı, 50’li yıllarda basılmış kimi romanların, basit bir elden
geçirmeyle yıllar sonra yeniden yayınlanması, bilinen bir gerçek.
Ne var ki, bu basımlarda, yapılan uygulamaya dair en küçük bir
ibare yer almıyor. Buna örnek olarak da, çok sayıda yayınevi
tarafından tekrar tekrar basılan klasikler gösterilebilir.
Balzac’ın, Tolstoy’un, Stendhal’ın romanlarını farklı boyutlarda,
çeşitli yayınevlerinden bulabilirsiniz. Fakat bu kitapların
bazılarında, çevirmenin adını aramak boşuna oluyor. Balzac ya da
Stendhal, romanını Türkçe yazmış gibi, yayınevleri, çevirmenin
adını belirtmeye gerek görmeyerek okura karşı saygısızlık anlamına
gelen bu tutumu benimsemiş oluyor. Bu konuda, kimi çevirmen ve
yayınevlerinin görüşülerine başvurduk. Yıllarca Türk edebiyatına
nitelikli çeviriler kazandıran Nihal Yeğinobalı, çevirmenin ön
planda olması gerektiğini düşünenlerden. "Çeviri büyük bir emek.
Büyük bir sorumluluk. Çevirmenin adı kapakta mutlaka yer almalı."
diyen Yeğinobalı, yıllar önce çeviri yapmaya başladığında, kitap
kapaklarında çevirmen adlarının yer alması konusunda mücadele
etmiş. Yeğinobalı bunun, hem okura kolaylık hem de çevirmene saygı
olduğunu düşünüyor. Son beş-altı yıldır, kendi yazdığı romanlara
yoğunlaştığı için pek çeviri yapamayan Yeğinobalı, çeviri yapmanın
roman yazmaktan daha zor olduğunu söylüyor. Usta çevirmen,
"Çeviride iki dil söz konusu. Kitabı çevirirken başkasının
sorumluluğunu taşıyorsun, bu yüzden roman yazmak çeviri yapmaktan
daha güç." diyor. Nitelikli çevirileriyle tanınan Roza Hakmen ise
çevirmenin nerede durması gerektiği konusunda Nihal Yeğinobalı’dan
farklı düşünüyor. "Bugün, çevirmenin hakkının korunduğunu
söyleyecek kişi yoktur." diyen Hakmen’e göre, kitap kapağında
çevirmen isminin yer alması pek önemli değil. O, çevirmenin öne
çıkmasını doğru bulmuyor. Roza Hakmen, "Çevirmenin üslubu, kişiliği
olmamalı. En iyi çeviri, çevirmeni hissetmediğimiz çeviridir."
diyor. Bir başka ünlü çevirmen, Samih Rifat, bir çevirinin
yayınlanmasında çevirmeni anahtar kişi olarak görüyor. "İyi çeviri,
yapıtı çevrildiği dile armağan eder; kötü çeviriyse öldürür, okuru
yanıltır; giderilmesi zor, en azından zaman alan bir zarar doğurur.
Ben, bir çeviri yapıt okuyacağım zaman, önce çevirmenin adına
bakarım, kesinlikle kapakta bu adı görmek isterim. Kimi zaman usta
bir çevirmenin adı, hiç tanımadığım bir yazarın tanımadığım bir
yapıtını okumaya iter beni; kötü çevirilerini bildiğim biri de,
okumak istediğim bir kitaptan uzaklaştırır." diyen Rifat,
Türkiye’de iyi çevirinin değerinin bilinmediğini düşünüyor. Konunun
diğer tarafında yer alan yayınevleri ise genelde, çevirmenlerin
haklarını gözettiklerini öne sürüyor. Son dönemlerde yayınladığı
nitelikli çevirilerle dikkat çeken Dünya Kitapları’ndan Neslihan
Savaş, yayınladıkları bütün çeviri kitaplarda çevirmenin adının
kitap kapağında yer aldığını söylüyor. Yazar adının yanı sıra
çevirinin hangi dilden yapıldığını da belirtmeye özen gösteren
Dünya Kitapları, çevirmenin bir kitaptaki katkısını bir yazarınki
kadar önemsiyor. Bir başka yayınevi İthaki Yayınları’nın editörü
Ahmet Öz, yayınladıkları çevirileri hem ilk dilde hem ikinci dilde
özenle kontrol ettiklerini söylüyor. Öz, çevirmenlerin ön planda
olup olmaması konusunda ise "Eğer yapılan iş çevirmeni ön plana
çıkarmayı gerektirecek denli zorlu ve kariyer isteyen bir işse,
liyakatiyle gerçekleştirildiğini tavzih için çevirmenin ismi ön
plana çıkarılır, yaklaşımımız bu yöndedir. Yoksa her iş bizim için
aynı önemdedir." diyor. İthaki Yayınları, geçen ay yayınladığı
kitaplardan, Friedrich Nietzche’nin Türkçe’de ilk kez yayınlanan
"İnsanca, Pek İnsanca" adlı kitabının kapağında çevirmen Mustafa
Tüzel’in ismine yer vermiş, George Orwell’ın yine Türkçe’de ilk kez
yayınlanan "Papazın Kızı" romanının kapağına ise çevirmenin adını
koymamıştı. İyi çeviri okumaya özen gösteren okurlar için pek de iç
açıcı olmayan bu belirsizlik, bir süre daha devam edecek gibi
görünüyor. Haber: Cem Kuleli Kaynak: Zaman