Türkiye İşçi Partisi TİP 1961’de içlerinde Kemal Türkler’in de
bulunduğu bir grup sendikacı tarafından kuruldu. İlk genel başkanı
tekstil işçisi Avni Erakalın idi.
Başka kimler vardı?
İbrahim Güzelce, Rıza Kuas, Şaban Yıldız, Ahmet Muşlu, Kemal
Nebioğlu, Hüseyin Uslubaş, Saffet Göksüzoğlu, Salih Özkarabay,
İbrahim Denizcier, Adnan Arkın.
İşçiler 1962’ye kadar partiyi yeterince güçlendiremeyince bir
gece Bebek’te oturan Mehmet Ali Aybar’ın evine giderek ona genel
başkanlık önerisinde bulunurlar.
Aybar’ın liderliğinde TİP gelişir, aydınların için çekim merkezi
olur. Aybar’ın davet ettiği isimler arasında çok ünlü bir gazeteci
olan Çetin Altan da vardır. 1965 Genel Seçimlerinde TİP 15
milletvekili ile Meclis’e girer…
TİP parlamento grubu içinde olan İstanbul milletvekili Çetin
Altan, bugün o kadro içinde hayatta bulunan dört milletvekilinden
biridir. Diğerleri Tarık Ziya Ekinci, Yusuf Ziya Bahadınlı ve Şaban
Erik’tir.
Bu hafta boyunca Türkiye’nin yakın tarihinde onurlu bir iz
bırakan bu kadro ile uzun söyleşiler yapma fırsatı yakaladım.
Çetin Altan 85 yaşında olduğunu sıklıkla söylemesine karşın buna
inanmak o kadar kolay olmadı. Belleğinin berraklığı, akıcı
konuşmasındaki süratli kıvraklığı, aynı anda dört faklı tarihle
günümüz arasında köprüler inşa etme yeteneği karşısında
büyülenmemek elde değildi.
TİP’in 1965-1969 yıllarına tanıklık eden partili, partisiz bütün
herkesin kabul ettiği bir gerçek vardı:
-Çetin Altan konuşmaya başladı mı, Türkiye’nin bütün
kıraathanelerinde iskambil, tavla, konken oyunları durur, kimse
sesini çıkartmaz radyodan yayılan ateşli konuşmanın hatibine kulak
kesilirlerdi!
O yıllarda hem seçim konuşmaları, hem de Meclis konuşmaları
TRT-1 Radyosundan naklen yayınlanırdı.
Çetin Altan 1960’lardaki konuşmalarını virgülüne kadar
anımsıyordu. Bunu da hiçbir yazılı belgeye bakmadan yapabiliyordu.
Elimdeki 1971 basımı “Ben Milletvekiliyken” adlı Çetin Altan’ın
kitabı üzerinden (çizilmiş satırlar arasından) sorular yöneltirken,
o beni tashih ediyordu:
-Demirel o sözleri benim dokunulmazlığımın kaldırılması
istendiğinde söylemişti!
Çetin Altan bir soruyu yanıtlamadan önce onun altını tarihi
bilgi ile doldurmadan söze başlamıyordu.
Mesela, sol parti mi dediniz?
Biraz durun… Önce Altan’ın “sol”un tarihi arka planını anlatması
gerekiyor:
-Nereden geliyor sol kelimesi? 16. Lui sınıflar meclisini
toplamıştır. Çünkü Bourbon Hanedanının böyle bir geleneği vardır.
Vergi salacağı zaman aristokratların, kilisenin, halkın
temsilcilerini davet edilirdi. Aristokratlar Kralın sağ yayına
oturuyorlardı, soylu oldukları için… Ruhban sınıfı temsilcileri
Kralın karşısına geçerlerdi, onunla eşdeğer olduklarından… Kralın
solunda daha itibarsız olan halk temsilcisi oturuyordu. Bu meclis
üç günde çalışmalarını bitirirdi. Bir gün halk temsilcisi ‘bu
meclis sürekli kalsın’ dedi. O günden beri her değişim oradan yani
soldaki adamdan geldi!
Çetin Altan ile iki saati aşkın çekim yaptık. Nefes almadan
dinlediğimiz bir tarih, bilgi, tanıklık, teori, pratik gösterisi
baş döndürücü bir sunumla akıp geçti.
Bir ara “yoruldum” dedi:
-Nazım, ben 85 yaşındayım, her gün yazı yazıyorum… Her sabah da
04.00’te uyanıyorum!
Yerinden kalktı, bütün iztv ekibini tek tek öptü, salona indiği
merdivenlerden ağır ağır yürüyerek çalışma odasına çıktı,
gitti…
Çetin Altan ile geçirdiğimiz iki saat rüya gibiydi…