Çetin Altan, gençlerden daha genç
Abone olÇetin Altan, ilerleyen yaşına rağmen düşünce gücünden hiçbir şey kaybetmedi. Altan, yaptığı yorumlarla Mehmet Barlas'ın dikkatini çekti.
Mehmet Barlas, isimli yazısında Altan'ın düşünme gücünden
hiçbir şey kaybetmediğini yazdı.
Yazı : Mehmet Barlas
Kaynak :
İnsan yaşlanınca ille de "Eskici" veya "Statükocu" mu olmalı? İnsan beyninin değişimi değerlendirebilme yeteneği, yaşa bağlı olarak yok mu oluyor?
Yaşı ilerlemiş yazarlar da var ama gençlerden daha genç kalabiliyorlar. En seçkin örnek Çetin Altan değil mi? Dün Milliyet'te yüzlerce yıllık tarihi diyalektiği irdeledikten sonra şöyle özetlemişti varılan noktayı:
-Bir yanda mevcut durumun değişmesini istemeyen ve değişmesinden korkan "statükocu"lar; bir yanda değişimin motorunu oluşturan, modern teknolojiye dayalı bir üretimle gitgide küreselleşen bilimsel ekonomi; bir yanda da değişimlerin ırgalaması olasılığı büyük olan kitleler... Türkiye'mize gelince... Oligarşik yapının ve politik çıkarların yarattığı dogmatik ve demagojik söylemleri dengeleyebilecek, bilimsel kurumlarımız hem çok cılız, hem ekonomik bir güçten yoksun... Mesleksizlikten kaynaklanan, psiko-sosyolojik "kimlik ve kişilik" özlemleri; kutsal tabuların arkasına sığınan politik gruplaşmalarda ters akıntılar köpürtmekte... Çok dar olan iç piyasaların açılması ve yeni meslek dallarının ortaya çıkabilmesi için, global sermayenin yatırımlarını en az yılda 20 milyar dolara çıkarması gerekiyor... Bunun için de neler gerekiyor acaba? Çözüm önerileri, politikacılardan çok, uzmanlara düşüyor galiba...
Yazı : Mehmet Barlas
Kaynak :
İnsan yaşlanınca ille de "Eskici" veya "Statükocu" mu olmalı? İnsan beyninin değişimi değerlendirebilme yeteneği, yaşa bağlı olarak yok mu oluyor?
Yaşı ilerlemiş yazarlar da var ama gençlerden daha genç kalabiliyorlar. En seçkin örnek Çetin Altan değil mi? Dün Milliyet'te yüzlerce yıllık tarihi diyalektiği irdeledikten sonra şöyle özetlemişti varılan noktayı:
-Bir yanda mevcut durumun değişmesini istemeyen ve değişmesinden korkan "statükocu"lar; bir yanda değişimin motorunu oluşturan, modern teknolojiye dayalı bir üretimle gitgide küreselleşen bilimsel ekonomi; bir yanda da değişimlerin ırgalaması olasılığı büyük olan kitleler... Türkiye'mize gelince... Oligarşik yapının ve politik çıkarların yarattığı dogmatik ve demagojik söylemleri dengeleyebilecek, bilimsel kurumlarımız hem çok cılız, hem ekonomik bir güçten yoksun... Mesleksizlikten kaynaklanan, psiko-sosyolojik "kimlik ve kişilik" özlemleri; kutsal tabuların arkasına sığınan politik gruplaşmalarda ters akıntılar köpürtmekte... Çok dar olan iç piyasaların açılması ve yeni meslek dallarının ortaya çıkabilmesi için, global sermayenin yatırımlarını en az yılda 20 milyar dolara çıkarması gerekiyor... Bunun için de neler gerekiyor acaba? Çözüm önerileri, politikacılardan çok, uzmanlara düşüyor galiba...