Ceset fotoğrafı nasıl kapak oldu
Abone olProf.Dr. Cavit Orhan Tütengil'in öldüğü yerde ceset fotoğrafını çeken Savaş Ay, o fotoğrafın bir sanat dergisine nasıl kapak olduğunu yazdı
Ay " başlıklı yazısında o dönemi bir kez daha sorguladı
Yazı : Savaş AY
Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi'yle dün uzun uzun konuştuk. O; sadece Abdi Bey'in kızı olarak değil, birlikte büyüdüğümüz bir arkadaş, dost, kardeş bizim için. Yüzünde, sesinde, tavrında on yıllardır olduğu gibi hüzünlü, kırılgan bir buğu vardı.
Söylediği ilk söz; "Babamı kaybettiğimiz geceyi senin gözünden okuyunca bilmediğim bir dolu detay olduğunu fark ettim Savaş. Ve daha o an seni kucaklayıp, sıkı sıkı sarılmak geldi içimden" oldu.
Gün gelir
Sonra yüreğinden, zihninden geçenleri paylaştı benimle. Ama bunları size şu anda aktaramam. Çünkü bir gazeteci olarak değil, aile dostu olarak yaptık o konuşmayı. Elbet vakit erişir, paylaşma günümüz gelir.
Çöreklenen ne?
Bu off the record sohbetin bir yerinde başka bir terör kurbanının;
Cavit Orhan Tütengil'in adı da geçti. O zaman belleğime kazınmış bir eski fotoğraf karesi geldi tam gözlerimin önüne çöreklendi sanki...
Yıl 1979... Aralık ayının başları. Afganistan'da, Hindikuş Dağları' nda mücahitlerle geçirdiğim günler bitmiş, Pakistan üzerinden yorucu bir yolculuktan sonra Türkiye'ye dönmüştüm.
Sabah toplantısı
Gece yarısı indiğim havaalanından eve değil, o zamanlar çalıştığım Milliyet'in Cağaloğlu binasına gitmiştim.
Çünkü gidip rahat döşeğime uzansam sabah toplantısına mümkünü yok gelemem. Serviste 3'lü kanepelerden birine uzanıp, yarım yamalak da olsa uyur, sabaha toparlanmış kalkarım.
Kendimi kanepenin şefkatli yumuşaklığına, gazete ahalisi gelmeden önce uyandırılma görevini de, şimdinin aslan gibi, o zamanların stajyer gece muhabiri Cengiz Öztürk'e emanet ediyorum.
Kalk abi gidelim!
Ne kadar sonra bilmem. Sarsarak uyandırıyor beni Cengiz. Telaştan da öte bir panik var yüzünde.
- Abi kalk. Kalk çabuk gidelim.
- Ne oldu oğlum deprem mi oldu, ne bu halin?
- Abi Levent'te bir profesörü vurdular. Öldü adam.
Haber böyleydi
O olayın bilahare haberleşmiş hali şöyle; "İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyoloji Enstitüsü Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Prof. Cavit Orhan Tütengil, 7 Aralık sabahı saat 07.45'te Levent'teki Sülün Sokak'ta bulunan İETT durağında, silahlı dört kişi tarafından öldürüldü. Saldırganlar, Tütengil'in cesedinin üzerine, 'Ne Amerika, Ne Rusya, Bağımsız Türkiye-Anti Terör Birliği' yazılı bir not bıraktılar. Polis, olay yerinde 9 milimetre çapında 12 boş kovan buldu.
İşte o fotoğraf
İşte orada, o sabah çektiğim fotoğraftı göz önüme çöreklenen. Yerde yüzü koyun uzanmış, çantası, notları her bir yana dağılmış yatan ölü bir insan . İşte bu kahredici manzaraydı fotoğrafladığım. Sonra gazetenin birinci sayfasında, tam ortada ve kocaman çıktı o fotoğraf.
Aradan birkaç gün geçti. Aynı fotoğrafı Milliyet Sanat Dergisi altına
"Bir bilim adamının sonu" yazarak kapakta kullandı.
Yalnızca susan
Ceset fotoğrafının sanat dergisine kapak olması görülmüş şey mi? Ama bakın derginin yöneticisi Zeynep Oral ustamız nasıl açıkladı bunu; "Önümdeki fotoğrafa bakıyor, gözlerimi alamıyorum: Sabahın alacakaranlığında gri bir asfalt... Asfaltın üzerine sanki uzanıvermiş bir beden... Otobüs durağının yakınlarında. Üzeri beyaz çarşafla örtülü.
Ama çarşaf bembeyaz kıvırcık saçlarla taçlanan başı örtmüyor. Gözlükleri gözünde, dudakları kenetlenmiş. Ne gülümseyen, ne de somurtan, yalnızca susan dudaklar...
Çantası yanında
Yüzükoyun uzanıvermiş ama yüzü asfalta değmiyor, hava soğuk, kaşkolü başının altında, kalın paltosu sırtını, boynunu örtüyor. Bir kolu öne doğru uzanmış. Bileğinde saati. Zaman onun için çok önemli, şaşmaz çalışma disiplini içinde, sorumluluğunun bilincinde saatsiz edemez. Eli, başının, beyaz saçlarının hemen yanında. Alışkanlıktan olsa gerek, parmakları, tam da kalem tutar gibi kıvrılıvermiş. Omuz başında çantası . Öyle Bond çantası falan değil, babadan kalma klasik okul çantası, öğretmen çantası...
Kavuşacak
Fotoğrafa bakıyorum; Biraz önce çapraz yaylım ateşe tutulduğunu, bedeninin 12 kurşunla delik deşik edildiğini bilmeseniz, uzanmış dinleniyor sanırsınız. Uzanmış, dinleniyor, birazdan kalkıp otobüs durağına yönelecek, her sabah bindiği otobüse yetişecek ve göreve, üniversiteye, derslerine, öğrencilerine kavuşacak...
Savaş Ay'ın çektiği kansız bir fotoğraf bu. Tüm kanını içine akıtmıştı bilim adamı. Çevreye zarar vermemek istermişçesine..."
Neredeler?
Peki sonra ne mi oldu? Tütengil cinayetinde yapılan soruşturma ve yargılamalar sonuçsuz kaldı. Hatta yargılama dosyası bile kayboldu .
O 4 saldırgan kimlerdi acaba? Şimdi neredeler, ne yaparlar. Öldüler mi, kaldılar mı? Yan komşumuz, bakkalımız, yöneticimiz, idarecimiz, ya da ne bileyim, diğer çürük kahramanlarımızdan bir kaçı olmasınlar sakın.