Cerrahpaşa'da skandallar bitmiyor!
Abone olCerrahpaşa'da dün yaşanan ve Türkiye'nin gündemine oturan skandalın yankılarını bugün de devam ediyor.
Engin Sevinç, dün Adli Tıp önünde gözyaşlarıyla
beklediği bebeğini bir kutu içinde alarak otomobiliyle Sakarya'ya
götürdü.
BEBEĞİNİN CANSIZ BEDENİN KOLİYLE ALDI /
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN
Radikal ’in ‘Öldüren neşter’ haberi dün Türkiye ’nin gündemine
oturdu. Sağlık Bakanlığı inceleme başlatırken Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi de ölümde ihmalleri olmadığını belirten bir açıklamayla
kendisini savundu.
İki düşük ve bir dış gebelikten sonra üçüncü denemede 35.
haftaya kadar normal bir hamilelik yaşayan Sakaryalı Yeliz Sevinç,
erken doğum riskiyle karşılaşmıştı. Yeliz Sevinç Cerrahpaşa’ya
gelmiş, ancak bebek kâbusa dönüşen bir doğumda kaybedilmişti.
Cerrahpaşa’dan yapılan açıklamada, süreç şöyle anlatıldı:
“Adapazarı‘nda iki hastane tarafından kabul edilemeyen Y.S.
isimli 34 haftalık hamile, 10 Ağustos günü Cerrahpaşa Kadın Doğum
Anabilim Dalı’na yatırılmıştır. Sezaryen endikasyonu konarak
ameliyathaneye alınmak üzere odasına yatırılmıştır. Bu arada
enfeksiyon riski nedeniyle antibiyotik başlanmış, akciğer
gelişimini sağlamak için kortikosterid verilmiştir. Ancak, doğum
aniden başlamış ve ilk müdahale hasta odasında, daha sonra, makat
gelişi olan bebek, bir alt kattaki müdahale odasına
alınmıştır.
Bu arada rahim kasılması nedeniyle bebeğin boynu sıkışmış,
kurtarmak için gereken tıbbi manevralar yapılmış ve epizyotomi
gerçekleştirilmiştir. Annenin hayatını riske atmamak için gereken
tıbbi manevralar sırasında bebeğin dudağında ve yanağında yırtık
oluşmuş, dudağı dikilmiş, yoğun bakıma alınmış, ancak
kurtarılamamıştır. Normal doğumda rutin olarak
uygulanabilen epizyotomi bebeğin hayatını tehlikeye atmadığı gibi
doğumu kolaylaştırıcı etkisi de vardır. En başından itibaren aileye
durumun ciddiyeti anlatılmıştır.”
Cerrahpaşa’nın açıklamasında bebeğin ölüm nedeni yer almadı. Adli
Tıp Kurumu yetkilileri ise kesin ölüm raporunun ancak 4 ay sonra
çıkacağını, ancak ilk görüntüden ölümün derin yaradan kaynaklandığı
kuþkusunun yüksek olduğunu söyledi.
O FOTOĞRAF NASIL ÇEKİLDİ
Hastanenin o en soğuk bodrum katına nasıl indim, o merdivenlerin
basamaklarında neler düşündüm, hemen hepsi bunları yazmaya karar
verdiğimde hiç yaşanmamış gibiydi. Sanki o fotoğrafın öncesini hiç
yaşamamıştım. Nedense hafızama nakşedilen sadece Beren bebeği
gördüğüm o andan ibaret. Bir de baba Engin Sevinç’in o sesi: “Çek
Mine, çek başka Beren’ler ölmesin diye çek!”
ÇEK, ÇEK, NİCE BEREN'LER ÖLMESİN
Sadece meslek hayatımın değil hayatımın en zor günüydü.
Konuşmaya bile gerek yoktu. Nasıl ağır bir travma yaşadıkları
hastane kapısında beni karşılayan Beren’in babası Enver Sevinç’in
gözlerinden okunuyordu. Babanın acıdan donmuş halini görünce
annenin acısını tahmin bile etmek istemiyordum. Anne Yeliz’in
dudaklarından, bir kadın için en yüce duygu olan doğumla ilgili
‘Bir daha mı tövbe’ cümlesi, gözyaşları eşliğinde dökülüyordu.
İçindeki acıyla nasıl baş edeceğini bilemediği için o da tıpkı baba
Engin gibi donmuş kalmıştı. Onlar için ne ‘zamanın’, ne de ‘nerede
olduklarının’ önemi vardı. “Şimdi ne yapacağız?”
sorusunu birbirlerine bile sormaktan korkuyorlardı.
BEBEĞİ GÖRDÜNÜZ MÜ?
Ölüm nedenini tam olarak onlar da bilmiyordu. “Bebeği
gördünüz mü hiç?” dediğimde “Bir kez” diye cevap verdi
baba Engin. Peki neredeydi Beren bebek? Bir anda Engin Sevinç
“Morga beraber gidelim mi?” dedi. Belli ki yürek dayanmaz acıya
karşı yanında bir güç istiyordu. Beraber indik merdivenleri.
Heyecandan yüreğim kıpır kıpır. Dayanabilecekmiydim? Bir anne
olarak oğlumun doğumunda yaşadıklarım, git gellerim başladı.
ANNE OLUNCA ANLARSIN
12 yıl önce bir mucizeye tanıklık ediyordum. Sanki dünya
durmuştu. Anne-evlat sevgisi ve bağlılığıyla ilgili o güne kadar
sorguladığım her şey bir anda cevap bulmuştu. Benim yavrumdu,
canımdan candı... Eli, kolu, organları henüz oluşmamıştı ama artık
ismi bile vardı. Artık anlıyordum, kız çocuklarına sık sık dile
getirilen “Anne olunca anlarsın” serzenişlerinin
ne demek olduğunu... Ama tam olarak anlamamışım. Asıl,
hatalar silsilesiyle hayata doğduğu gün veda eden bebek Beren’in
yüzündeki neşter yaraları bu serzenişin ne demek olduğunu bana
anlattı. Çünkü tüm çocuklar evladındır. O yüzdendir ki annelerin
acıları ortaktır ve çok büyüktür.
YARAYI GÖSTERMEMİŞLER
Gazeteci dürtülerim kendime “Yapabilirsin, dayanmak zorundasın”
telkinleri arasında morgun kapısındaydık. İmam ile babanın
konuşmaları hayal meyal kulaklarımda. Sonra ise o an... Beren’in
cansız bedeni ve minik yüzündeki o koca kesik... Başım dönüyor,
ağzım kuruyor. Fotoğrafı çekerken ellerim titriyor. Baba Engin’e
daha önce bebeğin yüzünün yaralı tarafı yastığa dayatılıp sağlam
tarafı gösterildiğinden o da şokta. Ve babanın yüreğinden kopan o
haykırış kulaklarımda: “Çek Mine, çek. Başka Beren’ler ölmesin diye
çek!”
Doktorlar: Her şey 15 dakikada oldu
Cerrahpaşa’da bebeğin öldüğü doğumu yaptıran ekip “Bebekte oluşan
kesi daha sonradan izi kalmayacak bir kesi idi. Her şey 15 dakika
içinde oldu. Sezaryeni bekleyecek vaktimiz yoktu. Bebek prematüre
idi, doğum zor oldu ve solunum yetmezliğinden hayatını kaybetti.
Çok üzgünüz” dedi.
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Mete İtil, operasyonu
yapan ekiple görüştü ve izlenimlerini Radikal’e aktardı. Hastanın
olaydan üç-dört gün önce suyu geldiği için Cerrahpaşa’ya
yatırıldığının kendisine aktarıldığını belirten İtil, şunları
söyledi:
“Bana verdikleri bilgiye göre prematüre bebek olduğu için akciğer
gelişiminin tamamlanabilmesi amacıyla doğum geciktirici iğneler
yapılıyor. Sezaryen için de tarih belirleniyor. Ancak olay günü
aniden bebeğin ayakları ve kordonu sarkıyor. Acilen müdahale
ediliyor. Bu tür doğumların yüzde 5’inde görülen rahim ağzı
spazmının gerçekleştiğini söylediler. Bir başka deyişle bebeğin
kafasının sıkışması. Bebek her türlü manevraya rağmen
kurtarılamayınca, bu tür durumlarda yapılan rahim ağzı kesiliyor ve
bebek çıkartılıyor. Bebek prematüre. Solunum yetmezliğinden ölüyor.
Sezaryen yasasıyla ilgisi yok. Ekip gerçekten çok üzgün, ellerinden
gelen her şeyi de yapmışlar. Olayın çok hızlı geliştiğini ve 10-15
dakika içinde böyle bir sürece dönüldüğünü söylüyorlar. Önce
asistanlar müdahale etmiş, olayın ciddileşmesi üzerine hemen doçent
arkadaş da müdahalesini yapmış.”
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ali Çerkezoğlu da dosyayı
hastaneden istediklerini ancak olay netleşmeden kimsenin
suçlanamayacağını belirtti.