Cerrahpaşa'da öldüren neşter!
Abone ol'Tam teşekküllü' Cerrahpaşa'nın odasında aniden başlayan doğum, bebeğin neşterle kesilip üç saat sonra da öldüğü bir trajediye dönüştü.
Daha önce iki düşük ve bir dış gebelik hüsranı yaşayan genç
anne-baba, ‘Beren’ adını verecekleri kızlarının doğumu için gün
sayıyordu. Tam mutlu sona ulaşacakken erken doğum riskiyle aile
önce memleketleri Sakarya’da iki hastane dolaştı, ardından İstanbul
’da ‘tam teşekküllü’ üniversite hastanesi Cerrahpaşa’ya yattı.
Ancak üç gün hastane odasında ilgisizce bekletilen Yeliz Sevinç’in
bebeği, ‘acemice’ yapılan bir doğumda doktor neşterine kurban
gitti. Aile soluğu savcılıkta aldı. Savcı morgda yaptığı inceleme
sonucunda bebeği Adli Tıp’a sevk ederek otopsi istedi. Hastane
yönetimi ise sessiz.
ÖNCE HASTANE BULAMADILAR
Radikal gazetesinin haberine göre, Yeliz-Engin Sevinç çifti iki
düşük ve bir dış gebelikle sonuçlanan üç hamilelik denemesinden
sonra dördüncü kez bir evlat sahibi olmayı denedi. Bu sefer şans
onlardan yanaydı. Her şeyin yolunda gittiği 34 hafta geride
bırakılmıştı. 35. haftada Yeliz Sevinç’in sancısı tuttu. Hemen
Sakarya’da özel bir hastanenin yolunu tuttular. Ancak yeni doğan
yoğun bakımı tadilatta olduğu için yetkililer aileye ‘tam
teşekküllü’ bir doğumevine gitmelerini önerdi. Çift Sakarya
Doğumevi’ne başvurdu. Ancak burada da yer yoktu. Apar topar
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları
ve Doğum Bölümü’ne gittiler. Yeliz Sevinç’in 10 Ağustos Cuma günü
saat 16.00 sularında yatışı yapıldı.
AMELİYATHANE DOLU
Doktorlar önce erken doğumu engellemek ve bebeğin akciğer
gelişimini sağlamak için doğumu geciktirici iğne yaptı. Böylece üç
gün boyunca bebeğin erken doğması engellendi. 14 Ağustos günü
doktorlar Sevinç’in sezaryene alınmasına karar verdi. Ancak Sevinç
ailesinin iddialarına göre, hastane yetkilileri ameliyathanenin
dolu olduğunu ve beklemek gerektiğini söyledi.
Bir süre sonra Yeliz Sevinç’in artan doğum sancıları ve gelen
suyuyla yatakta doğum başladı. Hemen sağlık personelinden yardım
istediler. Odaya gelen hemşire ve ebeler, bebeğin ters geldiğini,
önce bacağı ve göbek kordonunun, normal doğum yoluyla dışarı
çıktığını gördü. Bebeği çevirmek istediler, başarılı olamayınca,
kafası dışında tüm vücudu dışarıya çıkmış bebeği, anneye kesikler
atarak çıkartmaya çalıştılar.
İddialara göre doğum başladıktan sonra ilk müdahaleyi yapanlar A.T.
ile M.İ. adlı iki asistan doktordu. Başlarındaki Doç. P.Ö. ise
işler karıştıktan sonra müdahale için gelmişti. Ancak sert müdahale
sırasında, omzu yerinden çıkan bebeğin kafası hâlâ içerideydi.
Üstelik annenin vajina girişine atılan neşter minicik Beren’in
boynuna kadar ulaştı. İddiaya göre Doç. P.Ö. bu aşamada müdahale
etti. Dudağından boynuna kadar aldığı neşter darbesiyle ağır
yaralanan bebek, yoğun bakıma alındı. Yoğun bakımda iki kez kalbi
durdu. Üç saat sonra, yüzünde derin yara izi taşıyan bir melek
olarak son nefesini verdi.
ULTRASYONDA BİLE BAKMADILAR
Aile beş yıldır hasretle bekledikleri bebeklerinin ölümüyle şoke
olurken hastane ve doktorlar hakkında savcılığa suç duyurusunda
bulundu. Engin Sevinç’in iddiaları vahimdi:
”Eşimi üç gün boyunca iğne yaparak odada beklettiler. Ama
‘Bebek ters, sezaryene alacağız’ deyip bu sefer de ameliyathanede
yer olmadığını söyleyerek beklettiler. Bu nasıl bir tam teşekküllü
hastane anlamadım. Bebeğin kalp atışlarının dinlendiği NST adlı
cihaz bile yalnızca bir tane. Üçüncü günün sonunda hâlâ bebeğe
ultrasonla bile bakılmamıştı. Ne yazık ki ilgisizlik yüzünden,
minik bebeğimiz 14 Ağustos’ta 11.30’da doğdu ama yalnızca üç saat
hayatta kalabildi. Başımıza gelenler bir kâbus gibi. Eğer doğru
zamanda doğru bir şekilde müdahale edilseydi kızımız yaşayabilirdi.
O şimdi bir melek. Biliyorum geri gelmeyecek ama en azından bizim
başımıza gelenler başkasının başına gelmesin.”
Hastane yöneticileri ise, konuya ilişkin beyanat verme hakları
olmadığını söyledi.
BEBEĞİMİ GÖRDÜM BOYDAN BOYA KESİKTİ
28 yaşındaki anne Yeliz Sevinç yaşadığı kâbusu şöyle anlattı:
“10 Ağustos’ta hastaneye yattım, 14 Ağustos’a kadar kaldığım odada
hep suyum geliyordu ve sancım vardı. Üstelik bebek doğru doğum
pozisyonuna girmemişti, ters gelişti. 14 Ağustos’ta artık
sancılarım dayanılmaz boyuta ulaştı. Hemşireyi odaya çağırdım.
bacaklarımın arasını kontrol ettiğinde panikle doğumun başladığını
söyledi. Bebeğimin kordonu ve ayakları dışarıdaydı. Bir anda
kaldığım odaya panik içinde 10 kişi toplandı. Doktorlardan biri
hemen elini sokarak bebeği çıkartmaya çalıştı. Bir yandan da
karnıma bastırıyorlardı. Vajinama kesikler atarak bebeğin içerde
kalan başını dışarı çıkartmaya çalışıyorlardı. Sonunda bayağı bir
uğraştıktan sonra, bebeği gördüm. Yüzü boydan boya kesikti, hemen
acile götürdüler. Beni de hemen ameliyathaneye aldılar. Bir daha
doğum mu tövbe, hiç böyle bir şeye kalkışmam. Çocuğum üç saat
yaşadı, bu süre içinde çok kan kaybetmiş ve iki-üç kez kalbi
durmuş. Eğer erken müdahale edilseydi, zamanında sezaryene
alınsaydım, çocuğum ölmezdi. Çok üzgünüm.”
KESİ, RUTİN BİR UYGULAMA
Türkiye Maternal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği Başkanı Prof.
Dr. Hayri Ermiş: “Normal doğumda kullanılan epizyotom dediğimiz,
bebeğin doğumunu kolaylaştırmak için annenin vajinasına atılan
küçük kesi rutin bir uygulamadır. Doğru bir biçimde yapılan bu tip
kesiler, bebeğin hayatını tehlikeye atacak bir durum yaratmaz. Ama
makat doğuşuyla gelen bebeğin başı bir an önce kurtulmazsa annenin
hayatı tehlikeye girer. Çünkü doğum yoluna girmiş bebeği artık
yukarıdan da çekip çıkaramazsınız. Allah hiçbir doktorun başına
böyle bir talihsiz olay vermesin.”