Yıllarca Rusların zulmüne uğrayan ve 21 Mayıs 1864'te Ruslar tarafından büyük göçe zorlanan Çerkezler neden balık yemezler? Cevabının acı bir tarihe dayandığı bu soru, bir milletin hazin hikayesinde yatıyor... ÇERKEZLER ATALARINA SAYGI İÇİN BALIK YEMİYOR Modern tarihin en büyük kitlesel nüfus hareketlerinden biri olarak kabul edilen Çerkes sürgünü esnasında 'deniz gibi' kan akıtıldı. Gemiye binmek için aç bîilaç kıyıda yağmur çamur içinde, ölüm iniltileriyle bekleşenler, yanaşan gemiye üşüşüp taşıma kapasitesinin çok üzerinde bindirildiler. Gemiler de daha fazla para alabilmek için çok yolcu alıyor, bu yüzden fazla yol almadan batan gemilere sık rastlanıyordu. Günümüzde de bu nedenle balık yemekten uzak duran çok sayıda Çerkes olduğu biliniyor. Çerkes yaşlıları, ‘balıkların atalarını yediklerini, balık yemeleri halinde kendi atalarını yiyeceklerini’ düşünerek, balık yemeyi reddediyor. 1864 yılının Mayıs ayında, Trabzon'daki Rus konsolosunun yazdığına göre 30 bin Çerkes açlık ve hastalıktan kırıldı. Gemilerde hastalık alameti gösteren olursa derhal denize atılırdı. 21 MAYIS 1864 BÜYÜK ÇERKES SÜRGÜNÜ Kafkasya’yı işgal etmeyi planlayarak yola çıkan Rusları Kafkaslılar önceleri birer misafir gibi gördüler ve geleneksel tavırlarıyla karşıladılar. Ama, çok geçmeden Rusların kurmak istedikleri yönetim sistemini ve kalıcı yapı değişikliğini anladılar. Kafkasya’nın işgal projesine son şeklini veren Çar Petro’dur. Ve o devirde Terek Nehri, Rusya ve Kafkas halkları ile Hıristiyanlık ve Müslümanlık arasında bir sınır olarak görülmüştür. Bu gelişmelere karşı ilk büyük tepki bildiğiniz gibi Şeyh Mansur tarafından yapılmıştır.Onun çıkışı Ruslara karşı mücadele ve Rusların yerli halkın ahlakını düzeni bozmalarına karşı bir uyarı mahiyetindeydi ve bir direnişti. Sonunda ne oldu Şeyh Mansur yakalandı Moskova’ya götürüldü ve 1794 yılında idam edildi. Kafkasya’nın kaderinde 1828 –29 savaşının önemi büyüktür. Bu bir Osmanlı - Rus savaşıdır. Rusların adamakıllı Güney Kafkaslara doğru yönelmeleri ve Kuban nehrine inmeleri II. Katerina zamanına rastlar. Daha o tarihlerde Rus ilerlemesinin durmayacağı anlaşılmıştır. Fakat 1928-29 savaşında Osmanlı’nın savaşı kaybetmesi ana müdafaa mevkii olan Anapa’nın ve Poti’nin elden gitmesi yani Batı Karadeniz sahillerinin Osmanlı kontrolünden çıkması sonucunda yerli halk tek başına kalmıştır. Bu aşamadaki savaşlar dini bir mahiyet de almış, Gazi Molla, İmam Hamzat ve Şeyh Şamil ile bir süre imamlar savaşı şeklinde devam etmiştir. Bu durum 1853’de yeni bir şekil kazanmıştır. Rusya’nın ilerlemesini durdurmak için İngiltere, Fransa, Avusturya ve Osmanlı Devleti birleşerek Rusya’ya karşı Kırım’da savaşmışlar ve Rus orduları yenilmiştir. Sonuçta Rusya, Paris Anlaşmasını imzalayarak artık batıya doğru ilerlemekten vazgeçmiştir. Çünkü karşısında bütün Avrupa durmaktadır. Batıya ilerleyemeyen Çarlık Rusyası doğuya yani orta Asya’ya ve oradan Hindistan’a ilerlemeyi hedeflemiştir. Ayrıca, burada bir başka neden daha mevcuttur.Paris Antlaşmasıyla Rusya, Batı Hıristiyanlığına dayanamayacağını anlamıştır. Çünkü, bu ilk defa yakın tarihte Hıristiyan Avrupa’nın (Katolik Protestan Avrupa’nın) Ortodoks Hıristiyanlığına karşı cephe alışını gösteriyor.. Buna karşılık Rusya da Balkanlar da yaşayan Ortodoks Hıristiyanlığını hedef almıştır.Hem dine hem de dile dayalı Ortodoks ve Slav Birliği hedefi ile Panslavizm ortaya çıkmıştır böylece. "GÖÇ ETMEZSENİZ ERİRSİNİZ!" 6 Eylül 1859'da Şeyh Şamil teslim olunca bütün kuvvetlerini Batı'ya yöneltmiş olan Ruslara bazı kavimler itaat etmek zorunda kalırken Abzekh, Şapşığ ve Ubıh gibi Çerkes kavimleri inatla direndi ve teslim olmadı. Bütün bu rüreçte işgal veya başka zorlayıcı nedenler yüzünden topraklarında yaşama imkanıkalmadığını düşünen bölgenin bazı aşiret gruplarıkorkularından kendi başlarına Anadolu'ya ve kısmen Rumeli'ye göç etmeye başladılar. ZULÜM VE KATLİAM BAŞLIYOR Bundan sonra Çarlık Rusya'sının zulüm ve katliamlarıyla önüne geçilmesi imkansız hale gelen bir sürgün dönemi başladı. Bu zorunlu göçler kötü şartlar altında gerçekleşiyordu. Osmanlı kıyılarına dökülen insanların büyük bir kısmı hayatını yitirdi. Durumun bütün ümitsizliğine rağmen çerkesler arasında 1861-62'de yeni ve son bir direniş hareketi başladı. Halk son nefesine kadar mücadele ediyor, direniyordu Kurtuluş imkanı kalmayanlar teslim oluyordu. Savaşın resmen bittiği edilmesine rağmen Kafkasya'da etnik temizlik harekatı devam etti ve adeta can pazarına dönüşen katliamlar gerçekleşti. Çerkesler, Rusların yanı sıra savaşın ağır şartlarına, açlığa, hastalığa, soygun ve talana karşı da savaşı vermek zorunda kaldılar. Bu olaylar Çerkeslerin tarihi gelişiminde olumsuz rol oynadı. Sosyo-ekonomik, politik ve kültürel gelişmelerini onlarca yıl geri bıraktı. Çerkes halkı darmadağın oldu.