Çerkes Ethem hain miydi?
Abone olTarihimizin belki de en karanlık figürlerinden biridir Çerkes Ethem. Peki O bir hain miydi, yoksa kahraman mı?
Tarihimizin her açıdan karanlıkta kalmış bir döneminin belki de
en karanlık figürlerinden biridir 'Çerkes' Ethem Bey. Mustafa
Kemal'e, Yunus Nadi'ye ve Nâzım Hikmet'e göre 'vatan haini'dir.
Cemal Kutay'a göre 'büyük Turancı', 'milli kahraman'; Doğan
Avcıoğlu'na göre 'başıbozuk', 'çeteci'; Bolşeviklere göre
"Kemalistlerin solun içine yerleştirdiği provokatör"; İngilizlere
göre 'Alman ajanı', Almanlara göre 'Antant ajanı'dır. Kendisi ise
"Belki çok hatalarım oldu; fakat asla vatan haini olmadım"
demişti.
Üstelik bu tanımlardan hangisinin doğru olduğuna bugün de karar
verilemedi.
Peki, Milli Mücadele'ye katıldığı 1919 yılından Yunanlılara
sığındığı 1921 yılına kadarki dönemde ne olmuştu ki, Ethem Bey
böylesine tartışmalı bir figür haline geldi?
'Düzenli' güç yokluğu
Ankara'ya karşı isyanların bastırılmasında önemli rol oynayan
Çerkes Ethem (Atatürk'ün solunda) hizmetleri için Mustafa
Kemal'den bir tebrik telgrafı da almıştı.
Ethem Bey, hapishanelerden salıverdiği suçluların ağırlığını
oluşturduğu 3-4 bin kişilik birliğiyle Salihli Cephesi'ni
kurduğunda, ortada Ege'yi işgal eden Yunan kuvvetleriyle savaşacak
düzenli ordu diye bir şey yoktu.
Ankara hesabına yazılacak tek bir başarının olmadığı o karanlık
günlerde, Ethem Bey Yozgat'ta patlak veren Çapanoğlu İsyanı'nı
bastırması için davet yapıldığında Meclis'e hitap ederek, "...
Orta Anadolu'da ve bir köşede hiçbir ecnebi ve İstanbul
Hükümeti ile irtibatı kalmayan Yozgat İsyanı'nı söndürmekten
acizsiniz. Anladığım şudur ki, bidayetten beri
hâlâ vaziyeti kavrayamadınız ve yahut da şahsi ve daha ehemmiyetsiz
şeylerle meşgul oluyorsunuz. Af buyurunuz. Bu
serzenişten muradım, bu gafletler tekerrür etmesin temenniyatına
mebnidir. Ben bu kalan isyan meselesini emriniz üzerine
uhdeme alıyorum. Ve sizleri bu gaileden kurdaracağımı ümit
ediyorum" diye böbürlenmekten kendini alamadı.
Mustafa Kemal'in kutlaması
Meclis'in 'Ethemci' olduğunu bilen Mustafa Kemal bu sözleri sineye
çekmiş, hatta Ethem Bey isyanı bastırıp Ankara'yı büyük
bir beladan kurtardıktan sonra, kendisine, "Bütün kalbimle
zatıalilerinizi ve kahraman savaş arkadaşlarınızı
kutlarım" şeklinde bir telgraf yollamıştı, ama
artık Milli Mücadele'nin liderliğini Ethem Bey'e kaptırdığının
farkındaydı.
Bu yüzden, Ethem Bey, isyanda kusurlu gördüğü Ankara Valisi Yahya
Bey ve Refet (Bele) Bey'in, cezalandırılmak üzere Yozgat'a
gönderilmesini istediğinde, bu talebe 'hayır' dedi.
Bu tavra sinirlenip, "Ankara'ya dönüşümde Büyük Millet Meclisi
Başkanı'nı Meclis önünde asacağım" dedi.
Nasihat heyeti
Sıra askeri başarıların
sorgulanmasına gelmişti. 24 Ekim 1920'de, Ali Fuad Paşa, Moskova'ya
elçi olarak gönderildi, yerine Ethem Bey'in hiç sevmediği Albay
İsmet Bey getirildi. Sonunun yaklaştığını hisseden Ethem
Bey, önce İsmet Paşa'nın karargahına silahlı baskın
düzenledi.
Ardından, Mustafa Kemal'in İstanbul'dan gelen Yusuf İzzet Paşa'yla
buluşma bahanesiyle kendisini Bilecik'te öldürtmeye teşebbüs
ettiğini ileri sürerek Kütahya'ya geçti.
Mustafa Kemal, 27 Aralık 1920'de, meselenin 'kuvvet yoluyla
hallolması' için Batı ve Güney Cephesi komutanlarına birer
telgraf çekmiştir.
Meclis zabıtlarına bakılırsa, Ethem Bey, bu telgraftan iki
gün sonra, yani 29 Aralık'ta Meclis'e ağır bir telgraf
çekti.
'Hain' ilanı
Mustafa Kemal Meclis'te
öfkeyle telgrafı okuduktan sonra milletvekilleri arasında ateşli
bir tartışma başladı ve iki gün sonra iki oy farkla Ethem Bey
'hain' ilan edildi.
Burada ilginç olan nokta, Meclis zabıtlarında sadece 'telgraf
okundu' ibaresinin olması, buna karşın metnin olmamasıdır. Bu konu
önemlidir çünkü, Ethem'in hangi ifadelerinin 'vatan haini' ilan
edilmesine neden olduğu bilinmemektedir.
Radikal/AYŞE HÜR