Cepten konuşma ucuzlayacak
Abone olAksiyon Dergisi'nden Birol Uzunoy, bu tezatı Binali Yıldırım'a sordu, Yıldırım müjdeli haberi verdi..
AKSİYON DERGİSİ'NDEN BİROL UZUNOY'UN HABERİ: Ulaştırma
Bakanlığı’nın faaliyetlerini incelerken ilginç bir tezatla
karşılaşıyoruz. Bakanlık bir yandan hava, deniz ve kara ulaşımında
pek de alışkın olmadığımız indirimleri yaparken; diğer yandan Türk
halkına dünyanın en pahalı telekom hizmetini veriyor. Telekom
hizmetleri 1 Ocak 2004’e kadar Türk Telekom tekelindeydi; bugün ise
serbestleştirme uygulamasıyla iletişim hizmetleri özel girişimciye
açık. Ancak fiili duruma bakınca özel sektör, şartların
ağırlığından dolayı telekom sektörüne yatırım yapamıyor ve Türk
halkı uzun bir süre daha telefonla iletişimi lüks olarak görecek.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a Telsim’i, pahalı iletişimi ve
indirim projelerini sorduk. -Durup dururken nur topu gibi yeni bir
GSM şirketiniz oldu. Mutlu musunuz? Telsim’le bizim hiç alâkamızın
olmaması lazım. Biz özelleştirmeciyiz, devletçi değiliz. Telsim’in
öncelikli muhatabı TMSF’dir. Telsim’de yeni bir yönetim kurulu
oluşturuldu. Amaç devletin zararını karşılamaktır. Malum grup
borçlarını ödemezse, Telsim’i satışa çıkartıp devletin zararını
karşılamaya çalışacağız. Telsim borçlu bir kurum. Borçlarının nasıl
ödeneceğini ve bu borç ödemede devletin nasıl bir tutum alacağını
belirliyoruz. Yabancıların Telsim’den alacakları başımızı
ağrıtıyor. Biz Telsim’e sahip olmadık, Telsim’in yönetimini aldık.
Bu yüzden de borçları sahiplenmeyiz. Bankalarda olduğu gibi devlet
batığı devralmadı. Biz ortaklık yapısına dokunmuyoruz; bu yüzden de
Telsim’in hatalı işlemleri de, borçları da Telsim’in sahibine
aittir. Telsim’i satışa çıkartırsak, müşteriler onu tertemiz
isteyebilir. Borçlarını kendi kaynaklarından ödeyip Telsim’i ondan
sonra satışa çıkartabiliriz. Kanunlara göre şirketin borcu
şirketindir; yani kamu, alacağını bizzat şirketten alacak. Tabii
buradaki sorunumuz şu: Alacakların boyutu büyük olursa, devletin
Telsim’den tahsil edecek parası azalır ya da kalmayabilir. -Peki ya
Telsim’in değeri borçlarını ödemeye yetmezse ne olacak? İşte sorun
da burada. Bakın ben su içiyorum; Amerika da, Motorola da bazı
alacakları hususunda belirli şartlar oluşmazsa benim gibi su
içebilirler. Kimse şaşırmasın. Ancak şimdiden telaşlanmaya, acele
etmeye gerek yok; çünkü daha raporlar hazırlanmadı. Telsim’e talep
olduğunu duyuyoruz. Yabancı ve yerli yatırımcıların Telsim’e ilgisi
var. Alacakları, verecekleri net rakamlarla emin olmadıktan sonra
söylememek lazım. -Telsim’in bilinçli bir şekilde batırıldığını
söyleyebilir miyiz? Şimdilik net konuşmak istemiyorum. İddiaları
biliyoruz, kontör kaçırma, hileli sponsorluklar, kayıt hileleri
gibi. Yine bolca borç yapılmış. Telsim’in hileleri üzerinde
arkadaşlar yoğun biçimde çalışıyor. -Telsim’in Türk Telekom’a ciddi
bir borcu var. Sizin yönetiminizdeki Türk Telekom niçin bugüne
kadar bu alacağını tahsil etmedi? Telsim’in Türk Telekom’a iki
milyar dolar borcu var deniliyor. Hayır. Telsim’in Türk Telekom’a
ara bağlantıdan dolayı 300 milyon dolar civarında borcu var. 100
milyon dolar da diğer hizmetlerden dolayı bir borcu varsa Telsim’in
bize yaklaşık 400 milyon dolar borcu var. -Siz Telsim’i en başından
beri istemiyorsunuz. Telsim’e el konulunca hükümetle ters
düştüğünüz doğru mu? Konuyu ters düşme olarak yorumlamıyorum. Benim
tezim şu: Ticaretle meşgul olan kurumlar, devletin elinde uzun süre
durmamalı. Devlet, elindeki kurumları satmaya çalışırken diğer
yandan devletleştirme yapmamalı. Fiili durum oluştuğu için Telsim’e
el konuldu; istenildiği için değil. Telsim’i bir yıla kalmaz
satarız. Telsim’in uzun süre elimizde durması hükümet programımıza
ters bir durum. Biz özelleştirmeciyiz. -Aycell gibi milli bir
şirketin yüzde 40’ını İtalyanlara verdik. Berlusconi’nin düğüne
gelmesinin bir bedeli miydi bu devir? Aycell çok başarılı bir
özelleştirmedir. Bu özelleştirmeyle birçok işi hallettik. Biz kamu
malını korumakla yükümlüyüz, kimseye bir şey hediye edemeyiz.
Yaptığımız her işte kamunun kârını düşünmek zorundayız. Türkiye’ye
bugüne kadar gelen en büyük yabancı sermayelerden biridir Aria.
Roming sözleşmesinden ve başka konulardan dolayı sıkıntılıydı. 3.5
milyar dolarlık bir yatırım yapmışlar ve karşılığını alamamışlar.
Zarara uğramasının nedeni pazara geç girmeleri ve dönemin
hükümetlerinin kanunî düzenlemeleri yapmamalarıdır. Aria,
uluslararası tahkime bizim aleyhimize 4.250 milyar dolarlık dava
açtı. Hiç bir davanın sonucunu bilemeyiz ama bu davayı biz
kaybedebilirdik. Tahkime gitmeden bir çözüm önerisi aradık ve
Aycell’le Aria’yı ortak yapmaya karar verdik. -GSM şirketleri
arasında mücadele çıkıyor; bu mücadeleden zarar gören Aria tahkime
gidiyor. Ulaştırma Bakanlığı da “Sus, al sana Aycell” diyor. GSM
şirketleri arasındaki dolaşım problemi Aycell’i kaptırmadan
çözülemez miydi? Önce şunu bilelim; Aycell her yıl 400 milyon dolar
zarar ediyordu. Biz zararı sattık, başka da gelir aramayın. 4
milyon aboneyle daha büyük bir GSM şirketi doğacak. İki lisans teke
indiriliyor ve bir lisansı 300 milyon dolara geri alacağız. Bugün
bu geri aldığımız lisansa kimse talip olmaz; ama gelecekte prim
yapabilir. Biz Aycell’i devrederken yüzde 20’lik hisseyi İş
Bankası’na verdik. Milli bir şirket olduğu için avantajlı devri İş
Bankası’na yaptık. Biz İtalyanlara değil İş Bankası’na müsamaha
gösterdik. Ben Aycell’in devrinin tamamıyla arkasındayım. -Türkiye
birkaç Afrika ülkesiyle birlikte telekom hizmetlerini tek bir
devlet kurumunun tekeline bırakan bir ülkeydi. 1 Ocak itibariyle
telekom hizmetleri serbestleşti. Ancak ortada serbestleşme
belirtisi yok. Evet fiili olarak şu an serbestleşmenin örneklerini
görmüyoruz ama yakında gerçekleşecek. Bize, telekom hizmetleri
tekeldir, serbestleşmeyi bu hükümet sağlayamaz diyorlardı. Bakın
sağladık işte. Yönetmelik hazırlamaya devam ediyoruz. Alt yapıyı
sağlamaya çalışıyoruz. Zaten ortada serbestleşmenin avantajını
kullanmak isteyen çok istekli yatırımcı da yok. -Yatırıma yok
diyorsunuz ama lisans isteyen 156 şirketin önüne öyle zorluklar
çıkarıldı ki sonunda sadece 12 tanesi kaldı. Kaç kişinin telekom
hizmetini gerçekleştirmek istediğini bilmiyorum. -Türk Telekom’un
yıllık kârı 2 milyar doların üstünde ve Türk Telekom’u iyi fiyata
satmak istiyorsunuz. Bu yüzden mi, telekom hizmetlerinin
serbestleşmesini engelliyorsunuz? Önce şunu söyleyeyim.
Telekomünikasyon Kurumu bu tür konuları belirliyor. Biz kurumun
özerkliğine gölge düşürmemek için telekom şartlarına karışmıyoruz.
Devleti ikinci planda tutuyoruz. Kurum, rekabeti düzenleyen
şartları hazırlıyor. Ben bakan olarak kuruma baskı yapamam. İddia
ettiğiniz konularda kurum toplumsal bir zarara yol açıyorsa devreye
girerim. Türk Telekom tekeli kalktı bunu unutmayalım. -Telekom
hizmetleri serbestleşti ama karşımızda tek bir örnek yok. Ben
indirim bakanlığının başındayım. Telekom hizmetlerini kamunun
dışında özel sektör de yaparsa bizim işimize gelir. Vatandaş ucuz
iletişim kurar, biz de sektörün büyümesinden dolayı yeni kazançlar
elde ederiz. Biz özelleştirmenin nasıl yapılacağını ve hangi
tarihte yapılacağını en net şekilde açıklayan bakanlığız. Türk
Telekom’un özelleştirilme şartlarını çok açık biçimde duyurduk.
Türk Telekom’u çok seviyorsak, satmayız. Bu kurumun yaptığı kârın
peşinde falan değiliz. Kararlıyız. Biz bugüne kadar özelleştirmeci,
halkçı olduk, şimdi devletçi olmayız. Kendimizle çelişkiye
düşmeyiz. Özelleştireceğimiz Türk Telekom’da satış kıstasımız
sadece para da değil; sektörün genel yapısını düşünmek zorundayız.
-GSM şirketlerinin yurtdışına açılmasında siz de aktif olarak
çalışıyorsunuz. Ancak Turkcell ve Telsim, başta ABD olmak üzere
birçok ülkeyle ilişkilerimizi sekteye uğratıyor. GSM şirketlerinin
yurtdışına açılmasını aktif olarak destekliyorum. Son olarak İran’a
açılan Turkcell için yoğun lobi çalışması yaptım. Telsim’in Amerika
ile Türkiye arasındaki ilişkileri olumsuz etkilediği iddiası ise
biraz abartı. Türk-Amerikan ilişkileri bu kadar zayıf değil.
-1978’de siz de otobüs işletmeciliği yaptınız. Havacıların ve
denizcilerin işini kolaylaştırırken kara ulaşımını unuttunuz
galiba. Biz cemre gibiyiz. Önce havaya düşeriz; sonra denize ve
karaya. Bizim cemre tarzı indirimlerimiz havaya ve suya düştü, sıra
karada. Türkiye Cumhuriyeti’nin en kavgasız, gürültüsüz kanununu
çıkarttık. Otobüs şirketlerinin sisteminde düzenlemeler yaptık, bu
sektörü biraz daha kurumsallaştırdık. 50 yıldır da bu kanun
çıkartılamıyordu. Evet iyi biliyorsunuz benim mesleğim
denizciliktir ama öncesinde bir otobüs işletmecisiyim. Otobüse tüm
mal varlığımızı verdik, şirkete kaydolduk. Bir baktık, içinde 3
yolcuyla bizi Doğuya sürdüler. Yine kamyoncuları iyi biliyorum.
Kurumsallaştırma yönünde kanun çıkarttık. Sıra uygulamada.
-Ulaştırma Bakanlığı’nın indirimleri bir rüzgâr mıydı, yoksa kalıcı
projeler mi? Telekomda birkaç indirim paketi hazırlıyoruz. Biraz
sabredilse önümüzdeki sene GSM fiyatlarında da indirim yapacağız.
GSM konuşmalarının yüzde 54’ü vergiye gidiyor. Denizlerde
yaptığımız indirimden sonra ilk bakışta 150 trilyon bir gelir
kaybımız oldu; ancak sektörün büyümesiyle bu zarar fazlasıyla
telafi edildi. Ucuz havayolu şirketleri kuruldu. Fazladan kalkan
her uçak devlete para kazandırıyor. Tren yollarında da bariz
indirimler yaptık. -Türkiye’de kamu hizmetlerinde indirim yapmak
için eli sıkı maliyecileri ikna etmenin zorluğu dilden dile
anlatılır. Bunu siz nasıl başarıyorsunuz? Çok doğru söylüyorsunuz.
Maliyecilere kamu hizmetinde indirim yaptırtmak, rejimi
değiştirmekten zordur. Biz maliye rejimini değiştirdik! Maliye
Bakanı önce bir bağırıyor; “Olmaz kardeşim bütçede açık var!”;
sonra ben sözü alıyorum. Tabii ben mühendisim, hesap adamıyım.
Sayın Maliye Bakanı da bizim hesaplarımızı inceliyor ve kamu
indirimlerini sağlıyoruz.