Cephanelik patlamasında skandal
Abone ol20 bin el bombasının bulunduğu kışla ödenek sıkıntısı yüzünden sahte kameralarla korunmaya çalışılmış.
Afyonkarahisar'da 25 erin öldüğü mühimmat deposu
patlamasında yeni bir skandal ortaya çıktı. Kışladaki kameraların
'sahte' olduğu tespit edildi.
Radikal gazetesinden İsmail Saymaz imzalı ‘ödeneksizlik’ nedeniyle
kamera sistemi yaptırılmadığı, sahte kameraları askerin kantin
gelirinden aldığı anlaşıldı.
Ayrıca cephanelikte emniyet sisteminin bulunmadığı da
belirlendi.
Şehit Uzman Çavuş Mete Saraç Kışlası 4. Mühimmat Bölge Komutanlığı
41. Mühimmat Bölük Komutanlığı’nda geçen yıl 5 Eylül’de 32 numaralı
cephanelik deposuna mühimmat taşındığı sırada meydana gelen
patlamada 25 asker hayatını kaybetmişti.
20 BİN EL BOMBASI
Olayla ilgili 2. Mühimmat Bölge Komutanı Kıdemli Albay Veysel
Özbay, Mühimmat Bölük Komutanı Binbaşı Ali Duran ve depoların bakım
ve güvenliğinden sorumlu Üsteğmen Tuncay Aydın’a “birden fazla
kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” iddiasıyla dava
açılmış ve üç sanık yaklaşık üç ay tutuklu kaldıktan sonra serbest
bırakılmıştı. İddianameye göre patlamada, 150 bin ton ağırlığa
ulaşan yaklaşık 20 bin el bombası iki ayrı patlamayla infilak
ettiği ve etrafa saçıldığı belirlendi. Toplam zararın 13 milyon 594
bin 114 TL 7 kuruş olduğu da hesaplandı.
KANTİN GELİRİYLE ALMIŞLAR
Dava sürecinde patlamaya dair çarpıcı bir gerçek de öğrenildi.
Eskişehir 1. Hava Kuvveti Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde görülen
yargılamada kışla içindeki 38 ayrı cephaneliğin hiçbirisinde
güvenlik kamerası bulunmadığı, ayrıca nizamiye ve güvenlik
tepelerindeki kameraların da “sahte” olduğu anlaşıldı. Üstelik bu
sahte kameraların kantin gelirinden alındığı tespit edildi.
ÖDENEKSİZLİK
Kamera skandalı, bir kısım erin ailesinin avukatlığını üstlenen
Altan Ulutaş tarafından ortaya çıkarıldı. Avukat Ulutaş’ın, geçen
31 Temmuz’daki duruşmada yönelttiği soru üzerine sanık Üsteğmen
Tuncay Aydın, “Gerek nizamiyede gerekse güvenlik kulelerinde
bulunan kemaralar sahte kameradır. Sadece caydırıcılık sağlamak
amacıyla tahsis edilmiştir. Kaydetme özelliği yoktur. Bu kameralar
komutanlık emriyle kantin gelirinden alınmıştır” dedi. Aynı soru,
18 Haziran’daki ilk duruşmada, sanık Kıdemli Albay Veysel Özsay’a
da soruldu. Özbay güvenlik kamerası sorununu üst birimlere
ilettiklerini belirtmekle yetinerek, “ödenek” gerekçesini ileri
sürdü. Özbay, şöyle dedi: “Cephanelikte kamera sistemi yoktur.
Yanıltıcı tedbir olarak nizamiyede kameralar vardır.
Çalışmamaktadır. Kamera sistemiyle ilgili olarak taleplerimizi
birliklerde, toplantılarda ve seminerlerde üst komutanlarımıza
bildirdik. Kamera ihtiyacıyla ilgili çalışma yaptırmıştım. Üst
yazıyla bildirip bildirmediğimi hatırlamıyorum. Bu ihtiyaç üst
komutanlıklarca bilinir. Depolarda emniyet ile ilgili ayrıntılar
başta mühimmat komutanlığı tarafından bilinir. Başta güneydoğudaki
depolar olmlak üzere ödenek miktarınca bu eksiklikler
giderilir.”
Kışlada sahte kamera kullanılması, hayatını kaybeden askerlerin
ailelerini de hayalkırıklığına uğrattı. 31 Temmuz’daki duruşmada
söz alan Kıdemli Çavuş Murat Düger’in babası Zekai Düger, “Ordunun
kalbi olan cephanelikte sahte kamera kullanılması son derece ağır
bir ihmaldir. Bunu ordu vicdanının neresine sığdırıyor” dedi.
Skandalı açığa çıkaran Avukat Ulutaş, patlamadan sonra deponun
bulunduğu bölgede herhangi bir bilirkişi incelemesinin
yapılmadığını belirtiyor. İncelemenin Ankara ’da bir laboratuvarda
hangi el bombasının nasıl patlayacağı şeklinde gerçekleştirildiğini
kaydeden Ulutaş, patlamanın bir kazadan değil, sabotajdan
kaynaklanabileceğine dikkat çekiyor.