Centel, Alemdaroğlu'nu topa tuttu
Abone olİst. Üniversitesi Rektörü Prof. Tankut Centel, üniversiteyi ‘kışla havasından’ kurtarmak için kolları sıvadı. Centel, eski rektör Alemdaroğlu'na verdi veriştirdi
Kendisini demokrat olarak nitelendiren Centel, “Üniversiteye
şimdi demokrasi geldi, rektörlük binasını herkese açtım.” dedi.
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanan Prof. Dr. Tankut Centel,
üniversitenin Kemal Alemdaroğlu yönetiminde geçen 7 yılını ve
yapmak istediklerini Zaman’a anlattı. Geçen süre içinde öğretim
üyelerinin gerek bilimsel, gerek idarî olarak özgür olmadığına
işaret eden Prof. Dr. Centel, Alemdaroğlu dönemini ‘demokrasinin
olmadığı otoriter bir dönem’ olarak nitelendirdi. ‘Dedikodu, adam
karalama, gereksiz soruşturma, çifte standart ve sicil bozmayı’
geçmiş dönemin hataları olarak sıralayan Centel, yanlış yapanlardan
mutlaka hesap sorulacağını vurguladı. Centel, geçmiş dönemde
öğretim üyelerinin horlandığını, susturulduğunu ifade etti.
“Öğretim üyelerinin hem bilimsel hem de yönetsel alanda özgür
olması gerekir. Siz insanları aşağılar, tepeden bakar, kendinizi
sadece rektör görür, karşınızdakini meslektaş olarak görmeyip
horlarsanız, gerektiğinde susturursanız, bu insanların size karşı
saygısı kalmaz. Orada sadece otoriter bir dönem başlar.” diyen
Centel, kendilerinin geçmiş dönemde bunu yaşadıklarını vurguladı. 5
sene hukuk fakültesinin dekanlığını yapan, yönetim kurullarına
giren ve alınan kararların altına imza atan Centel, dekan olarak
birçok karara da muhalefet şerhi koymuş. Dışarıdan gelen biri
olmadığını, yönetim içinde yer aldığını belirten Centel, geçmiş
dönemde en çok rahatsız olduğu konulardan birinin otoriter yönetim
anlayışı olduğunu belirtti. Özü itibarıyla demokrat ve demokrasiye
inandan bir insan olduğunu belirten Centel, “Bunun mücadelesini 30
yıl vermiş bir insanım. Kendim sıkıntı çektiği m bir ortamda niye
başkalarına aynı sıkıntıyı çektireyim? Onun için kapıları açalım
dedik.” diye konuştu. Kemal Alemdaroğlu'nun yönetim anlayışı
yüzünden dekan olarak 3 kez istifanın eşiğinden dönen Centel, bu
dönemde üniversitede demokrasinin olmadığını söylüyor. Centel,
Alemdaroğlu'nun üniversiteyi 7 yıl nasıl yönettiğini şöyle
özetliyor: “Kararlar alınırken geçmiş dönemin rektörü
parmaklarımıza bile bakmazdı. ‘Oybirliği ile kabul edildi' der
geçerdi. Hiç kimse itiraz etmezdi. Eden ya aşağılanır, ya horlanır,
ya da susturulurdu. Ben şu ana kadar iki yönetim kurulu toplantısı
yaptım. Kurullardan her kararı geçirebilmiş değilim. Hatta birinde
ben muhalif kaldım. Diğer arkadaşlarımızın dediği oldu. Öğretim
üyeleri dinlenmiş Geçmiş dönemde öğretim üyelerinin telefonlarının
dinlendiğine dair bazı iddiaların bulunduğunun hatırlatılması
üzerine Centel, “Duyduklarım var; ama bilgiye ve görgüye dayalı bir
bilgim yok.” cevabını verdi. İstanbul Üniversitesi'nde sürekli
akademik olarak bir geriye gidiş olduğunu, bunun, yönetim
anlayışından kaynaklandığını vurgulayan Centel şöyle devam etti:
“Bu anlayış içinde geriye gidersiniz. İnsanları kırar, horlar,
üniversitenin imkanlarını öğretim üyelerine tahsis etmez, başka
işlerde kullanırsanız o zaman akademik olarak geriye gidersiniz.
Dedikodular, adam karalamalar, gereksiz soruşturmalar, çifte
standartlar, sicil bozmalar... Bunları yaşadık biz. Ben bunları 6
aylık vekalet dönemimde yapmamaya çalışacağım. Hukuk kuralları
içinde kaldığınız, kimseye çifte standart uygulamadığınız zaman
neden başınız ağrısın. Sistem liyakate ve performansa önem
vermiyor. Rektörün tüm fakültelere eşit uzaklıkta olması gerekir.
Ben kendi fakültemin açılışına gitmedim. Çünkü diğer 16 fakültenin
açılışına gidecek kadar zamanım yok. Kadro ve ödenek dağılımında da
buna dikkat edeceğim.” 'Dünya görüşleri beni ilgilendirmez' Bilimin
özgür ve özerk bir ortamda gelişeceğine dikkat çeken Centel,
öğretim üyelerinin siyasi düşüncelerinden veya dünya görüşlerinden
dolayı soruşturma geçirmesine karşı. Geçmiş dönemde bundan dolayı
soruşturma açılan bir hoca varsa hemen müdahale edeceğini belirten
Centel, “Öğretim üyelerinin düşünce yapıları veya siyasi görüşleri
beni hiç ilgilendirmez. Anayasa zaten ayrım yasağını getirmiş. Bu
yasağa sonsuza kadar uymaya hazırım.” diyor. İnsanların
düşünceleriyle değil, eylemleriyle, faaliyetleriyle ve
icraatlarıyla ilgilendiğini belirten Centel, hukuk kuralları dışına
çıktıkları zaman gereğini yapacağını; ama hukuk kuralları içinde
kaldıkları sürece düşünceleri, kökenleri, dilleri, dinleri ne
olursa olsun öğretim üyelerinin bu yönlerinin kendisini kesinlikle
ilgilendirmeyeceğini vurguluyor: “Çünkü bunlar Anayasa'nın
güvencesi altında. Özgür ortamda, insanların soruşturmalarla meşgul
edilmedikleri, izlenmedikleri zaman bilimsel çalışmaların
kalitesinin artacağına inanıyorum.” Geçmiş dönemde akademik
konularda insanların mezun olduğu liseye veya yurtdışına çıkıp
çıkmadığına bakıldığını anlatan Centel, bu konudaki eleştirilerini
şöyle sürdürdü: “Bir kimsenin mezun olduğu lise veya okul,
yurtdışına çıkıp çıkmadığı akademik kriterler içine alınacak
ölçüler değil. Geçmişte mezun olunan liseye bakılıyordu. İmam hatip
lisesi bunlardan biriydi. Atatürkçü müdür, değil midir, buna
bakılıyordu. Bunun kriterini nasıl koyacaksınız? Ben Atatürkçüyüm,
çizgim belli; ama benim sizden daha Atatürkçü olduğum veya sizin
benden daha Atatürkçü olduğunuzu kim belirleyecek? Şekli olarak
Atatürkçülüğü yaşatmanız mümkün değil. Onun özünü kavratmanız
gerekir.” Hukuk ve iktisat fakülteleri merkez binaya geri dönecek
30-35 senelik üniversite hocaların bile yaka kartı olmadan içeri
sokulmadığı merkez binayı ve üniversiteyi herkese açtığını belirten
Centel, getirdikleri yenilikleri şöyle sıraladı: “Merkez binanın
kapıları açıldı. Hukuk ve iktisat fakültelerinin idareci ve öğretim
üyeleri bu binaya yaka kartı olmadan giremezdi. 30-35 yıllık bir
öğretim üyesi yaka kartı ile bu koridorda dolaşabiliyordu. Rektörün
yanına yaka kartıyla giriliyordu. Hukuk ve iktisat öğretim üyeleri
artık merkez binaya doğrudan girebilecek. Basına da açık. Her
gazete gelebiliyor. Bir tek türbanlı gazeteci olmaması gerekiyor.
Bu da benim elimde olan bir şey değil. Anayasa Mahkemesi'nin
kararları kamu mahallinde hangi kıyafette olunacağını belirlemiş.
Doğru veya yanlış, onu da tartışmak istemiyorum. Ama ben Anayasa
Mahkemesi kararlarını uygulamak zorundayım. Onun dışında basın
hürdür. Dış kapılardaki kışla havasını silmeye çalışıyorum. Ne
olacak, kimden neyi koruyoruz? Burada bir MİT bilgisi yok, ya da
burası bir emniyet müdürlüğü değil, evet yukarıda birkaç kıymetli
tablo var; ama öğretim üyesi bunu alıp cebine koyacak değil. Bu,
güven ve özgür ortamını tekrar sağlamaya çalışacağım.” Centel,
rektörlüğün bulunduğu merkez binadan çıkarılan hukuk ve iktisat
fakültesi dekanlıkları ile öğretim üyelerinin de yeniden merkez
binaya getirileceğini açıkladı. Merkez binanın tarihin hiçbir
döneminde rektörlük binası olmadığının altını çizen Centel, “Hukuk
ve iktisat fakülteleri yeniden merkez binaya gelecek. Yerlerinden
edilen hocalara yerleri verilecek. Tarihin hiçbir döneminde burası
sadece rektörlük binası olmamıştır, olmayacaktır da. Buraya öğrenci
de gelecek.” şeklinde konuştu. İÜ’yü seçime götürecek Prof. Dr.
Tankut Centel, Kemal Alemdaroğlu'nun görevden alınmasının ardından
Cumhurbaşkanı tarafından İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'ne
vekaleten atandı. 1951 Erzincan doğumlu olan Centel, 1974'te
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Centel, aynı
fakültede 1976'da asistan, 1981'de doktor, 1986'da ise doçent oldu.
1993 yılında profesör unvanı alan Centel, Eylül 1999'dan bu yana
dekanlık görevini sürdürüyordu. Alemdaroğlu’na kızıp gidenlere
‘dönün’ çağrısı Rektör Tankut Centel, Kemal Alemdaroğlu ve
yönetimine kızarak üniversiteyi terk eden öğretim üyelerine ‘dön'
çağrısında bulundu. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in de
İstanbul Üniversitesi'nden kendisine izin verilmediği için istemeye
istemeye ayrıldığını hatırlatan Centel davetini şöyle sürdürdü:
“Giden hocalarımız Kemal Alemdaroğlu'na kızıp gittilerse buyursun
gelsinler. Kimin İstanbul Üniversitesi'ni kurtarmaya çalıştığını
görelim.” 'Sezer’e gönderilen metni görmedik' Prof. Dr. Centel,
YÖK’ün Kemal Alemdaroğlu ile ilgili tespitinden sonra Rektör
Yardımcısı Nur Serter tarafından pazar günü olağanüstü toplantıya
çağırıldıklarında yaşananlar hakkında da bilgi verdi. Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer'e gönderilecek metni görmedikleri halde sanki
bütün katılımcılar imza atmış gibi lanse edildiğini belirten
Centel, o günü şöyle anlattı: “5 Eylül tarihinde YÖK'ün kararını
değerlendirmek amacıyla olağanüstü toplantıya çağrıldık ve geldim.
Çünkü gelmemek mümkün değildi. Nur Serter'in talimatıyla toplandık.
Toplantıda Cumhurbaşkanı'na mektup gönderilmesi kararlaştırıldı.
Hatırladığım kadarıyla mektupta bizlerin istifa edeceği gibi bir
şey yoktu. Biz sadece hazirun cetvelini imzaladık, kimler geldi,
kimler gelmedi diye. Hazırlanan metnin altına imza atmadık. Bunlar
ne hazırladılar bilmiyorum. Cumhurbaşkanı'na gönderilen mektubun
altına imzaları eklemişler. Bizim Cumhurbaşkanı'na gönderelim
dediğimiz metin suya sabuna dokunmayan bir metindi. Fakat o metin
Nur Serter tarafından Cumhurbaşkanı'na nasıl iletildi bilmiyorum.”
Parti uzantısı kulüplere yer vermem Rektör Centel, öğrenci
kulüpleriyle ilgili mesajlar da verdi. İsim vermeden geçmiş dönemde
Kemal Alemdaroğlu'nu destekleyen İşçi Partili (İP) öğrencilere
mesaj gönderen Centel, şunları söyledi: “Öğrenciler bizim
velinimetimizdir. Her zaman kapım öğrencilere açık olmuştur.
Hepsinin sorunlarıyla ilgilendim, elimden geldiği kadarıyla
yardımcı olmaya çalıştım. Dekanlığım döneminde önceden randevu
almaksızın benimle her zaman görüşebilmişlerdir. Öğrenci
kulüplerinde temel ölçütüm, bana yakın olmaları değil, doğrudan
doğruya bu kulüplerin ayaklarının üniversite içinde olmasıdır.
Dışarıdan yönetilen, belirli siyasi düşüncelerle hareket eden
gençlik kulüpleri değil, gerçekten üniversitede ayağı olan
öğrencilerle, onların sorunlarıyla her zaman ilgilenirim. Değişik
kulüpler var, isimlerini burada telaffuz etmeyeyim; ama dışarıdaki
belirli siyasi partilerin uzantıları olan, öğrencilerle hiçbir
ilişiği olmayan, öğrenci sorunlarından uzak kesimlerin isteklerini
taşıyan öğrenci kulüplerimiz var. Bunlara hiçbir zaman iltifat
etmedim ve yer vermedim, oda vermedim.” 'İhalelerde bir firma
kayrılmış, hesap soracağız' Rektör Centel, geçmiş dönemle ilgili
çeşitli soruşturmaların açılacağının sinyallerini de verdi. Yanlış
yapılan işlere karışanlardan mutlaka hesap sorulacağını vurgulayan
Centel, bu konuda şu örneği verdi: "Tespit ettiğimiz bazı şeyler
var. Mesela ihalelerde yasada olmayan bazı konular ihale
şartnamesine konularak bir şirket kayrılmış. Onun kararını
alanlardan hesabını soracağız. Ben müteahhitlerin tebrik
çiçeklerini bile içeri almıyorum. Konuşmak için bile odama
almıyorum. İhale iptal edildi. İhale iptal edilmeden önce 4 milyar
liralık ilan veriyorsunuz. Bu, devletin kasasından çıkıyor.
Bunların birileri hesabını vermeli. Amacım üzüm yemek, bağcı dövmek
değil. 'Vay bunlar geçmiş dönemin adamları' mantığı ile
yaklaşmıyorum. Ayrıca hukuksuz uygulamalarla ilgili anında gerekeni
yapıyorum. Mesela birisi iletişim fakültesinde soruşturma
komisyonuna avukat sokmamış. Birine soruşturma açıyorsunuz,
çağırıyorsunuz sanık pozisyonunda. Yanına avukatını almıyorsunuz.
Bu, hangi anlayışa sığar? Soruşturma kurulunu değiştirdim.
Soruşturmacılara da sözlü olarak avukata izin vermeleri talimatını
verdim." Haber: Tuncer Çetinkaya Kaynak: Zaman