Cemre fotoğrafı çektinmi acemi...?
Abone olGazeteciliğe ilk başlayan muhabir dalga geçmek için cemrenin düşme fotoğrafını çekmeye gönderilirdi...
Halkımızın arasında yaygın olarak baharın müjdecisi olarak
bilinen sıcaklığın artması olayına kısaca “cemre” deniliyor, fakat
cemre ile havanın aşağıdan değil de sanki yukarıdan aşağıya doğru
ısındığı ifade ediliyor... Meteoroloji folklörümüzdeki önemli yeri
ve küresel ısınmada havanın ısınması konusunun önemi nedeniyle
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu, cemrenin ne olup olmadığı konusunda
bilgiler vererek, bizi aydınlatıyor. Halkımızın arasında yaygın
olarak baharın müjdecisi olarak bilinen sıcaklığın artması olayına
cemre denir. Cemre’nin birer hafta arayla havaya, suya ve toprağa
düştüğüne inanılır. Üç tane olan cemrenin birincisi havaya (19-20
Şubat), ikincisi suya (26-27 Şubat) ve üçüncüsü de (5-6 Mart)
toprağa düşer. Her cemrenin düşüşüyle hava sıcaklığı artar,
cemrelerin arasında ise sıcaklıkta küçük bir düşüş görülür. Böylece
cemre, havanın aşağıdan değil de sanki yukarıdan aşağıya doğru
ısındığını ifade eder. Öncelikle sanıldığı ve cemrenin açıklandığı
gibi güneş ışınları atmosferimizi doğrudan ısıtmaz: Yeryüzeyi,
güneş ışınlarını yuturak önce kendi ısınır, sonra atmosferi ısıtır.
Açık bir günde, atmosferin alt tabakasından geçen güneş enerjisi,
yeryüzeyi tarafından yutulur. Dolayısıyla yeryüzeyi ısınır.
Yüzeydeki hava ısındıkça, yüksekteki havadan daha az yoğun hale
gelir. Isınan hava yükselir ve daha soğuk olan hava çöker. Yükselen
hava, genişler ve soğur. Su buharı, bulut damlacıkları şeklinde
yoğunlaşarak, hal değişim ısısından dolayı, havanın ısınmasını
sağlar. Bu sırada dünya karbondioksit ve su buharı tarafından
yutulup tekrar yayınlanan, kızılaltı ışınları yayınlar. Gazların
yoğunluğu, dünya yüzeyinde daha az olduğundan, yutma işleminin
büyük bir kısmı, yüzeye yakın katmanlarda gerçekleşir. Dolayısıyla,
atmosferin alt tabakaları aşağıdan yukarıya doğru ısıtılmış olur.
Cemre Cemre, kelime karşılığı olarak kor halindeki ateş anlamına
gelir. Diğer bir anlamı ise, Müslümanların hac sırasında Mina
vadisinde attığı taşlardan meydana gelen yığındır. Divan
şairlerinin, cemre zamanlarında baharın gelmesi dolayısıyla, önemli
kişilere yazdıkları övgü şiirleri de Cemreviye olarak bilinir.
Meteorolojik bir olay olarak bilinen cemre ise takvimlerde
ilkbahardan önce birer hafta aralıkla havaya, suya ve toprağa
düştüğü inanılan ısıtıcı (ısıl) güç veya sıcaklık yükselmesi olarak
tanımlanır. Bazı kaynaklara göre, cemre sözcüğüyle adlandırılan
sayılı günlerin, takvim klimatolojisine nasıl girdiği bilinmiyor.
Cemrelerin, yılın 180 gün süren soğuk yarısı olarak ayırt edilen
Kasım döneminin 100. gününden sonra, sıcaklığın yükselmesiyle
ilgili gözlem birikimini, kora benzetilen bir enerji kaynağıyla
açıklama düşüncesinden kaynaklandığı söylenebilir. Birinci cemrenin
20 Şubatta havaya, İkinci cemrenin 27 Şubatta suya, Üçüncü cemrenin
6 Mart’ta (artık yıllarda 5 Mart) toprağa düştüğü varsayılır.
İstanbul’da 60 yıllık dönem için yapılan bir araştırma, cemrelerin
kıştan bahara geçilirken ortalama sıcaklık eğrilerinin yükselmeye
başladığı dönemin başlangıcını belirledikleri ve bu dönemde mevsim
normallerinin üzerindeki az ya da çok bir sıcaklık artışıyla
çakıştıklarını ortaya koymuştur. Cemreler arasındaki günlerdeyse,
sıcaklıklarda az da olsa bir düşüş olduğu saptanmış. Aynı
araştırmaya göre her üç cemre dikkate alındığında, bir iki günlük
farklarla bu tarihlerde %42 olasılıkla, iki cemre dikkate
alındığındaysa %74 olasılıkla belirgin bir ısınma gerçekleşmir.
Cemrenin tıptaki anlamı ise, halk arasında karakabarcık, kabarcık,
kabarcuk, ateşgöynüğü ya da yanıkara adlarıyla bilinen iltihaplı
çıban olarak tanımlanıyor. Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri
Sözlüğü (1993)’ne göre: Cemre, Şubat’ın 21, 28 ve Mart’ın 7 sinde
havaya, suya ve toprağa düşüp bunları ısıttığına ihtimal verilen
hadise için kullanılan tabir olarak belirtilmekte. Nevsal-i Ragıp’
ta cemreler başlıklı yazıda (birinci sene, 1324 s. 195) Ahmet Rasim
Bulüg-ul-ereb’in üçüncü cildinden tercüme ettiği kayıtlarda şu
şekilde ifade edilmektedir: “Cemre ve dönemleri hakkındaki
rivayetler üç kısma ayrılır. Bunun ikisi ananelere göre yapılmış.
1) Bazı rivayetlere göre Arapları bir kısmı çok soğuk dönemlerde
mağaralara girerler ve kendileriyle birlikte koyun, inek, öküz ve
sair hayvanları da yanlarına alıp kendilerine bir mevki tayin
ettikleri gibi hayvanları için de yerler tahsis ederek ateş
yakarlardı. Soğuğun azaldığını hissettikleri zaman sıra ile
söndürürlerdi. İşte böylece “sukut-u cemerat” tabir ettiler ve her
birine de “sukut-u cemre” dediler. 2) Diğer bir deyişe göre Çin
zenginlerinden bazıları soğuğun şiddetli zamanlarında evlerinde üç
soba ve ocak yakarlar, soğuk kırıldıkça sobaları birer birer
söndürürlerdi. Buna da sukutu cemerat denilirmiş. Bu tanımdan
dolayı cemrelerin düşmesi tabiri, hava, toprak ve suda soğukluk
şiddetinin kırılmasını ifade etmektedir. Ancak bu uzak bir ihtimal,
çünkü sukut-u cemerat tabiri bir Arap tabiri olup Çinlilerin
adetleri o dönemlerde Araplar arasında bilinmiyordu. 3) Bazı
eserlerde belirtildiği üzere cemre üç yıldızdan ibarettir. Bunlar
sıra ile tarf, hen’a ve cephe yönünde ve bunlara cemre denilmesinin
sebebi parlak ve bir çeşit kırmızılığa meyilli olmalarıydı. Düştüğü
denilmesi de guruba meyilleri anlamında kullanılıyordu. Şöyle ki,
Şubatın yedinci günü (miladi 21), güneşin doğumundan öğleye kadar
olan vakitte guruba temayül edince suda ısınma meydana gelir.
Şubatın on dördüncü (miladi 28) sabahında guruba başlayınca havada
ısınma belirtileri görülür. Şubatın yirmi birinci (miladi Mart 7)
burç vakti toprakta ısınma meydana gelirmiş. Bu nedenle ilkine
“cemre-ül-ma”, ikinciye “cemre-ül-hava”, üçüncüsüne de
“cemre-üt-türab” denilmiş. Kış 180, yaz 186 gün Eskiler seneyi
Kasım (kış) ve Hızır (yaz) olmak üzere yılı ikiye ayırmışlar. Kasım
180, Hızır 186 gün sürermiş. Kasım günleri 8 Kasım’ da başlar.
Kasımın kırk altısında, kırkgün anlamına gelen erbain, seksen
altısında elli gün anlamına gelen hamsin girer ve böylece kışın en
soğuk zamanları sayılan doksan gün geçmiş olurmuş. Kasımın 105’inde
(19-20 Şubat) birinci cemre havaya; 112’sinde (26-27 Şubat) ikinci
cemre suya; 119’unda (5-6 Mart, Şubatın 29 çektiği dört senede bir
5 Mars’ta) üçüncü cemre toprağa düşer. Buna göre de önce havanın,
sonra suyun, sonra da yerin ısındığı kabul edilirmiş. Tarihleri tam
olarak bilinmiyor Cemre olayı hakkında birbirinden farklı bir çok
açıklama mevcut. Bunun yanısıra, incelenen bütün kaynaklardan,
cemre ifadesinin çok eski zamanlardan beri kullanıldığını da
görüyoruz. Ancak, cemrelerin düşme tarihleri hakkındaki bilgiler
kaynaklara göre değişiyor. Bu da cemrelerin tarihlerinin tam olarak
bilinemediğini ortaya koyuyor.