Sosyal medyadan tutun da birbirleri hakkında ne düşündüklerine kadar pek çok şeyi konuştum bu ekiple. Her hafta onlar soruyordu bu kez ben sordum Twit-ül Havadis namına " Neye göre Kime göre? "
Maksat biraz insanların sorgulamasını sağlamak. Genelde konuları hep geçmişten günümüze alıyoruz. İnsanların bize biraz alışması lazım. İzleyici genelde bir sonuca bağlanmasını bekliyor konunun. Biz siyahla beyaz arasında gri de vardı ve bu grinin de bir çok tonu vardı, bunu hatırlatıyoruz. Ve hiç bir zaman bir sonuca varılmayacak bu programda. Başlarda bize "ee sonuçta ne oldu şimdi?" diye twitler geliyordu. Fakat şimdi çok farklı twitler geliyor.
Bazen yorumcular hep birlikte konuşuyor ya da birbirlerini dinlemeden konuşuyor. Siz moderatör olarak nerede müdahale edeceğinizi nasıl ayarlıyorsunuz?
Geçen hafta bir üst üste konuşma mevzusu oldu "insanlar kimseyi duymuyoruz" diye Twitler attı ama birbirlerine hakaret etmediler mesela. Birbirlerini duymadıklarının kendileri farkına vardılar ben de zaten ekran da söyledim "arkadaşlar kakafoni oluyor, duymuyorlar bizi" dedim. Çünkü onlar televizyoncu değil, bunu bilemezler.
HEPSİ BANA GÖRE DİYEBİLDİ
Bu ekibin enerjisi çok yüksek o yüzden çok şanslıyım. Aynı zamanda da çok dolu bir ekip. Bu insanlar özel seçildi ve bu insanlar programı sahipleniyorlar. 5,5 saatlik toplantılarımız oldu bu odada. Herkes birbiriyle yeni tanıştı aslında. Bunun endişesini tabi ki bir moderatör olarak ben düşündüm. "5 tane renkli yorumcu var". Ama programı adıyla çok iyi kavradıklarını gördük. "Kime göre neye göre". Hepsi bana göre diyebildi.
Cemil İpekçi, kendisi de hep belirtiyor bunu" doğduğunda ona kanarya suyu içirmişler, bundan dolayı ben çok konuşurum" diyor. Program öncesi yaptığımız toplantılar o kadar işe yaradı ki artık benim bakışımdan da birbirlerinin bakışından da nasıl davranacaklarını onlar da biliyor. Ben aslında onları yönetmiyorum onlar birbirlerini yönetirlerken gerçekten modere ediyorum. Belki de o yüzden çok mutluyum bu programda.
BAĞIRMAK MODA OLDU EKRANDA AMA BİZ O MODAYI TAKİP ETMİYORUZ!
Birbirlerine de müdahale ediyorlar. Birbirlerine soru sorabilen konuk çok fazla değil, genelde birbirine bağıran konuklar görüyoruz ekranda. Bağırmak moda oldu ama biz modayı takip etmiyoruz. Bu programa alışacak insanlar. Yorumcuların bağırmamasına da alışacaklar, birbirlerine ahkam kesmemesine de alışacaklar, benim güler yüzlü olmama da alışacaklar. Çünkü bana öyle twitler de geliyor. " Bu kadar insana nasıl böyle güleryüzlü oluyorsun, sakin oluyorsun" diyorlar. Ben onların enerjisine çok inanıyorum.
Programın yorumcularına baktığımızda birbirlerinden çok farklı olduklarını görüyoruz. Onları bir araya nasıl getirdiniz?
Çok farklı kimlikler, çok farklı kültürler biraraya geldi bu programda. Birisi Japonya'da uzun yıllar yaşamış, sanatla uğraşmış. Orada hep bir adım geride durmaya alışmış, ama aynı zamanda da bu kültürü özellikle benimsemiş Günseli Kato...
Pelin Batu, ilkokulu Pakistan'da okuyup devamında Osmanlı'nın bütün tarihsel sürecini okumuş, tezini yapmış, aynı zamanda oyuncu. Ve bize tarihsel çok güzel şeyler anlatıyor.
Cem Mumcu karakterine bakıyoruz. O hem kendi danışanlarından yola çıkıyor hem de analizleri çok kuvvetli. Cemil İpekçi sürekli ona " hocam " der, o da "Estagfirullah" der.Toplumu çok güzel analiz edebiliyor. Onunla ilgili sosyal medyada, Twitter'da " Analiz Analiz" diyorlar. Cem Mumcu ilk önce diğer dört yorumcuyu dinleyip üstüne konuşmayı seviyor. Bana şöyle twitler de geliyor "Cem Mumcu'yu konuştursana". Hayır ben kimsenin üzerine "hadi hadi sen söyle bakim" şeklinde bir baskı kuramam.
ESRA ELÖNÜ ŞİMDİYE KADAR HEP DEFANSTA KALMIŞ
Mesela Esra Elönü, şimdiye kadar hep defansta olmuş. Bütün katıldığı tartışma programlarında hep saldırılmış. O yüzden de hep onu bağırırken hatırlıyoruz. Esra Elönü'yle ilgili ilk bölümde "Aaa gülebiliyormuş bu kız " dediler. Çünkü gülebiliyor o da bir insan ve espri yapabiliyor. Ama bunu daha önce katıldığı programlarda görmemişler.
Cemil İpekçi konuşmayı çok seviyor ve konuştuğu andan itibaren çok güzel hikayeleri var. Hem yaş tecrübesi hem de ailesinden gelen inanılmaz bir kültür var. Bunu hatırlatabiliyor. Ama aynı zamanda da diyor ki " ben eşcinsellerin değil ben insan hakları savunucusuyum" diyor.
Herkesin onlardan bir beklentisi var ama onların söyleyeceği sözler var. Burda bunu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. "Biz bekleneni değil biz "bize göre" düşüncemizi söylüyoruz" diyorlar. Yani kime göre; bana göre, sana göre oluyor...
EKİP DÜŞÜNCELERİNDE MARJİNAL AMA HAYATLARINDA DEĞİL!
"Neye göre kime göre?" diyorsunuz ama yorumcuların hepsi farklı kesimleri temsil ediyor, marjinal diyebileceğimiz tipler. Peki sade vatandaşın fikri nerede?
Sosyal medya işte bu yüzden çok önemli. Sürekli hashtag'imizi ve @tvhaberturk u o yüzden söylemeye çalışıyoruz. Twitter'dan gelen twitler, onların görüşleri çok önemli bizim için. Ayrıca seyircilerimizde var, bu seyircilerin varlığı da bunu sağlamaya yönelik.. Bugün şöyle bir değişiklik daha yaptık; Taksim'e çıktık ve "kadın haklarını" insanlara sorduk.
Program Müdürü Ebru Hanım burada söze giriyor ve bakın bu ekibi nasıl anlatıyor!
Aslında bu insanlar hayatlarında marjinal değiller. hayatlarına bire bir baktığınızda aynen televizyonda onları izleyen insanların yaşantılarına sahip çıktıklarını da görüyorsunuz. Düşüncelerinde marjinaller ama hayatlarında değil.
Moderatörü dahil bu ekip birbirinden çok farklı, çok farklı yaşam tecrübelerine sahipler. Aslında Türkiye'nin de bir zenginliğini temsil ediyorlar. Birbirlerinden farklı ama birbirlerini tamamlayarak tartışmayı becerebiliyorlar.
NORMAL MODERATÖR KARAKTERİNİ KABUL ETMİYORUM!
Ceren Akdağ Şahin'e göre onlar kendilerine yapıştırılmaya çalışılan kimlikleri kabul etmiyor. "Toplumun genel sorunu değil mi bu aslında?" diyor ve devam ediyor: Görünüşe göre yafta yapıştırılmaya çalışılıyor. Ve hiç biri bunu kabul etmiyor. Ben de normal moderatör karakterini kabul etmiyorum burda işte. Bu kadar sakin olabilmemi enteresan karşılıyorlar. Bir kere ben gazeteci olduğum için merak ettiğim şeyleri de onlara soruyorum. Sadece modere etmiyorum.
"Ahkam kesmeye bunları mı getirdiniz?" diye mutlaka soracaklardır. Böyle twitler de geldi ama her twit olumlu olacak diye bir şey yok ki.
KRALİÇE ELİZABETH ÇAĞIRSA GİTMEM!
Bu ekip dışarıda da, günlük hayatta da görüşüyor mu?
Görüşmeye çalışıyoruz ama hepimizin yoğun bir programı var. Cemil İpekçi mesela yoğunluktan ilk programa katılamadı. Bodrum'daydı. " Bir daha kraliçe Elizabeth çağırsa gitmiycem "dedi o kadar üzüldü. Ama mecburen gitmek zorundaydı çünkü okulunun açılışı vardı Bodrum'da. Hepimizin ayrı ayrı görev ve sormlulukları var ama buna rağmen geçen akşam ki toplantımızda bir aradaydık. Biz her hafta ya da iki haftada bir toplanmaya çalışıyoruz. Ama ancak gece toplanabiliyoruz. Bizim toplantılarımız hep gece oluyor. Genelde 8'de başlayıp 12'de bitiyor.
Sosyal medyayla aranız nasıl?
Ben de yani yeni yeni sosyal medyacıyım. Ben de daha çok programlarım için kullanıyorum. Sosyal medyanın Türkiye'deki etkisini yadırgayamayız hiç birimiz. İnsanların tepkisi ne yönde, neler merak ediyorlar, neler soruyorlar, bunu da ölçmek için kullanıyoruz Twitter'ı.
Program içinde çok önemsiyoruz hepimiz gelen twitleri. Rejide sürekli gelen twitler ekrana yansıtılmaya çalışıyor. Bazen internet gidiyor ben panik oluyorum "aaa hemen vermemiz lazım o insanların yorumlarını, ekranda görmemiz lazım" diye.
Eleştiri twitlerini de yayınlıyor musunuz?
Geçen hafta üst üste konuşmalar oldu ya arkadaşlar kakafani diyorlar sesinizi duymuyorlar ve bende söylüyorum küfür ,hakaret olmadığı sürece her şeyi söyleyebiliriz. Küfür ve hakaret yüzüne bakarken de edemeyiz asla. Hem o kurucuya hem de o yorumcularıma rencide etmiyecek şekilde mutlaka söylemeye çalışıyoruz. Açık açık söylüyoruz. Yayına da veriyoruz. Bu bence yeni bir format..
PELİN BATU HAKKINDA ÇIKAN MAGAZİN HABERLERİ İÇİN NE DİYOR?
GÜNSELİ KATO'DAN ESRA ELÖNÜ YORUMU: "ESRA BAŞÖRTÜSÜNE TAKIK"
CEM MUMCU EKİBİN EN ÇILGININI AÇIKLADI!
CEMİL İPEKÇİ AK PARTİ'YE ATEŞ PÜSKÜRDÜ!
[PAGE]
Ceren Akdağ Şahin'le sohbetimiz bittiğinde Pelin Batu'ya dönüyorum. Önce ekiple sonra da kendisiyle ilgili sorularımı yöneltiyorum...
Bu ekibi daha önceden tanıyor musunuz?
Cemil’i çok yakından tanıyorum Habertürk’te program yapmıştık. Cemil İpekçi'yi çocukluğumdan beri tanıyordum. Annemin çok yakın arkadaşıydı. Esra'yla bu program vasıtasıyla tanıştık. Gülseli ile de öyle. Ceren'le yeni tanıştık. Dolayısıyla programın erkeklerini tanıyordum.
HAKKIMDA YAZILANLARA BAKMIYORUM BİLE
Programın enerjisi nasıl sizce? İzleyenlere doğru yansıdığını düşünüyor musunuz?
Biz nasıl kamera önündeysek arkasında da öyleyiz. Programın isminden de belli kendi şahsına münhasır, kendi rengini net bir şekilde belirten ve olduğu gibi insanlar. Yani kimse orada rol yapmıyor. Dolayısıyla kendi aramızda sohbet ediyormuş gibi oluyor.
Bu zamana kadar yaptığınız programlarda dahil medyada genelde bilgi birikiminizle değil de sansasyonel olaylarla gündeme geldiniz. Bu sizi rahatsız etmiyor mu?
Doğrusunu söylemek gerekirse medyanın nasıl işlediğini biliyorum. Ben hiç bir zaman sansasyonel diye düşünmedim. Bazen şaşırıyorum cımbızlayıp haber yaptıklarında çünkü kontekst dışı bir haber olduğunda taktir edersiniz ki başka bir hal alıyor. Ama kendini koruma mekanizması, hiç takip etmiyorum. Büyük şeyler olunca, her yerde yazılıp çizilince ister istemez duymuş oluyorum. Ne internette ne gazetede "şöyle yazmışlar böyle yazmışlar" diye bakmıyorum. Medya da sadece bana değil herkese aynı muameleyi yapıyorlar.
Dediğiniz gibi böyle sansasyonel şeyler ortaya çıkıyor. Oyuncuysanız hep böyle aşk hayatı vs. şeyleri görmek mümkün. Ben şimdiye kadar kaç filmde oynadım. Neredeyse her filmde erkek oyuncuyla bir dedikodu yazısı yazıldı. Bunların her birine tek tek cevap vermeye kalkarsanız sinir hastası olursunuz. Gereksiz kendini açıklama çabası olur. Bin tane iş yapıyorum kendi işlerime de devam ediyorum çok fazla medya ile ilgili şeylere üzülmemeye çalışıyorum. Beni bilen biliyor. Beni takip eden ediyor. Beni herkesin sevmek zorunda olduğunu düşünmüyorum bu konuda rahatım.
Pelin Batu'yla sohbetimizin ardından mavi saçlarıyla Günseli Kato giriyor içeriye. Ama bu defa bir farklılık var, saçları dik değil, yapıştırmış saçlarını. Herkes çok yakıştığını söylüyor. Ben de mavi saçlı bu kadına ilk sorumu yöneltiyorum.
EN YAKINIMDAKİLER TEPKİ VERDİ MAVİ SAÇLARIMA
Gülseli Hanım mavi saçlarınıza bakıldığında çok farklı duruyorsunuz sizi dinlediğimde ise muhafazakar bir yapınız olduğunu görüyorum. Bu durum insanları da şaşırtıyor, siz nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?
Hiç öyle bir şey düşünmedim; "Yok ben buyum, ben böyleyim"! Toplumda bunu kabul etmiş durumda. Anormal olarak kimse karşılamadı benim saçımı. 15 senedir mavi... "Aaa neden yaptın?" diyenler benim çevremdeki en yakın kişiler, halk çok normal ve sevecen karşıladı.Yakıştığını biliyorum. Bu saç benimle bütünleşmiş. En yakınlarım mesela çok karşı çıktılar ilk başta, "sen Geleneksel Sanat yapan birisin ne münasebet saçını mavi yaparsın" dediler. Ama ben takılmadım. Eğer buna çok takılan bir insansa sorunu vardır. Beynini kullanabiliyorsa ne ala.
ESRA BAŞÖRTÜSÜNE TAKIK AMA BİR SIKINTISINI ÇEKMEDİ!
Ekiptekileri daha önce tanıyor muydunuz?
Daha önce arkadaşlığım yoktu. Cemil'i tanıyordum diğer dördünü tanımıyordum. Cem Mumcu, benim mahallemde oturuyordu zaten arada karşılaşırız şöyle bir selamlaşırız. Sevdiğim insanlar, beğendiğim insanlar. Esra'yı bu hikayede tanıdım, bir kaç kere ekranda görmüştüm, radikal çıkışlarını. Çok genç daha, radikal çıkışları da çok genç, daha oturacak o.
Ekrandaki kişiliğiyle gerçek kişiliği arasında fark var Esra'nın. Biz hepimiz gerçek kimliğimizle ortadayız ama Esra takındiği kimliğini şimdi ortaya çıkarttı. Diğer programlarda hep kuul, soğuk, çok ızdırabı olan... Esasında Esra öyle değil, çok cıvıl cıvıl... Dans et desem dans eder...
Şarkı söylüyor, fıkır fıkır... O kimliğini eğer ortaya çıkarırsa ekranda bilinir, halkın bu kadar tepkisi de kalmayacaktır. O korkusundan dolayı defansta, yoksa başörtüsü olayı değil. Türkiye'de başörtüsü olay değil... Ama kendisi takık hala, o başörtüsüne takık...
Neden peki sizce?
Bilmiyorum, onun korkuları var. Çevresinden mi bilemiyorum, niye rahatlayamıyor anlayamıyorum. Yoksa bu sorun değil ki Türkiye'de yüzyıllardır sorun değil esasında. Siyasi bir polemik haline geldi.
Başörtülü olduğu için yaşadığı sıkıntılardan olabilir mi?
Esra bir sıkıntı çekmedi. Esra'dan öncekileri tarihsel olarak biliyor ama sıkıntı çekmedi. Bu sıkıntının olmaması gerekiyor esasında. Sıkıntı çekenler çok daha natürel ekranda. Aile, cemyet, camia... Bilemiyorum bir baskı hissediyor. O baskıları aşması gerekiyor.
CAMİANIN KURALLARI ALLAH'IN KURALLARI DEĞİL!
Camia bu şekle sokuyor, tenkit ediyor, Esra'da bundan tedirgin. Camia kuralları seviyor. Onun dışında hareket ettiğin zaman sorun oluyor. Kurallar çünkü Allah'ın kuralları değil, onların kendi koyduğu kurallar. Ama onu Kur'an'a bağlayabiliyorlar. Çünkü Kur'an o kadar yoruma açık bir kitap ki...
Ve erkek kültürü, erkek kültürü de çok baskın. Sanki Türkiye'de kadın yok, yeraltında, erkekler kuralları koyuyor. Kürtaj konusunda da bir tane kadını çıkartıp doğru düzgün konuşturamadılar. Aslında Ana erkil bir toplumuz. Niye Anadolu ismi konmuş? Atadolu derdi, başka bir şey derdi! Kadınlar erkek konusunu gündeme getirip, erkekleri konuşmalı aslında.
Esra Elönü giriyor o sırada içeriye. Günseli Kato gülerek senden bahsediyoruz diyor. "Aaa öyle mi?" diyor Esra Elönü. Kısa bir özet geçiyoruz konuyla ilgili ve ben soruyorum Esra Elönü'ye;
Senin ne gibi korkuların var?
Benim bir korkum yok. Benim toplumla karşı karşıya gelişimle ilgili bir sorun olabilir. Benim camianın inançları farklı bir tarzla yaşayışım onları korkutuyor.
Burdan sonra devam ediyoruz Esra Elönü ile program hakkında söyleşimize. Ekibi birer cümleyle anlatmasını istiyorum kendine has üslübuyla. Bakın neler diyor Esra Elönü...
[PAGE]
YAŞLARI KIRKI GEÇSE DE BEYİN SİVİLCELERİ PATLAMAMIŞ İNSANLARDAN BIKTIM!
Senin bu program teklifini kabul etmendeki en önemli neden nedir?
Yaşları kırkı geçse de beyin sivilceleri patlamamış diliyle kalbi arasında etten giyotin kıvamında durup sürekli kafa koparan önyargılı insanlardan bıktığımı fark ettim. Yani kalbiyle geviş getirip posasıyla adamım diye ortalıkta gezinenleri çiğnemeden yutmaya çalışmak enerjimi alıyordu. Tam da O anıma denk gelen bir teklifi rabbin ikramı sayarım. Ne fikir kasapları için ince kıyılacak et parçası , ne de fesatlar için ara sıcak malzeme olmaya tahammülüm var.
CENAZE TÖRENİMİN PROTOKOLÜNDE BU EKİBİ GÖRMEK İSTERDİM
Kafa tutmadan başkaldırmak bir erdemdir ben bu sebeple bu ekipteyim. Başkaldırma ahlakına sahip olmak bu programın harcı bence. Ha bir de iki önemli tören var biri belediyenin verdiği yetkiye dayanarak ayvayı yeme töreni yani düğün törenleri bir de Allah’ın verdiği yetkiye dayanarak dünyadan çekiliş yani cenaze töreni. Hoş her ne kadar güzel insan Cemil İpekçi kibar olan önden buyursun dese de Azrail yaşam tiryakisi insanın son nefesi alınmazmış diyerek hiçbirimize kıyak geçmeyecekmiş. Yani anlayacağınız bugün oturup cenaze törenimin davetiyesini yazsam protokolde görmek istediğim ekip yine bu ekip olurdu. Kime Göre ? Bi zahmet bana göre hah haa..
Ekip arkadaşlarını bir cümleyle tarif etmeni istesem ne dersin?
Günseli Kato: Saçları kadar kalbi de uçsuz mavilikte bir insan.
Cem Mumcu: Programın solunum cihazı bence ..
Cemil İpekçi: İnsan sarrafı olmak başka bir şey adamlığın sarrafı olmak başka bir şey. Bulunmaz hint kumaşı neyse bulunmaz hint insanı da o.
Pelin Batu: Ayakta uyuyanlar için fazla dinç bir beyin .
CEM MUMCU: BU PROGRAMDA HAYRA VESİLE OLALIM!
Ekranda göründüğü kadar pozitif enerjisini yanındakilere de yansıtan Cem Mumcu'un yanına geçiyorum ve soruyorum;
Tartışma Konularını düşündüğümüzde hep toplumsal konular ve derin konular. Yorumcular tartışırken toplum psikolojisini yansıtıyor mu ya da ne veriyor psikolojik anlamda topluma soruyorum size?
Ya bilmiyorum daha henüz. Yani isteğim bu programa gelirken de, hep şöyle şey için dua ediyorum; iyiliğe vesile olalım yoksa hiç birimizin buradan aldığı maddi bir şeye ihtiyacımız yok. Televizyonda gözükünce bir şey olmuyor hatta risk alıyoruz. İyiliğe vesile olmak istiyorum ben kendi adıma.
Oluyor mu peki?
Kısmen. O kadar kolay değil o, kısmen. İnşallah da artar. İtiraz ederken de düşünsünler. Hayra vesile olalım.
Siz de sosyal medyayı çok aktif kullanıyosunuz. Sosyal medyanın programa katkısı nasıl yorumluyorsunuz?
Sosyal medyada genel bir hoyratlık var. Olumlu şeyler çok var da olumsuz şeyler de çok var. Hep birlikte biraz iyiye dönük davransak iyi olacak. Biraz daha yapıcı olsak. Doğru taleplerde bulunsak, doğru eleştirilerde bulunsak, tipe, şuna, buna, saça başa bakarak yapılan eleştirileri ben kale alamıyorum. Ama programdaki yorumcuların ne söylediklerini bakmalı, düşünmeli izleyenler.
UMUTSUZLUK HARAMDIR!
Gelen eleştiri twitleri konudan ziyade yorumcuların üzerine mi?
Bu genel çağın hastalığı belki bu programla onu aşabiliriz belki bir parçacık da olsa.
Umutlusunuz yani?
Ben umutsuz hiç bir şey yapmam umutsuzluk haramdır!
Bu programın en çılgını sizce kim?
( Cemil İpekçi'ye bakıyor gülüyor ) Cemil işte! Baksana küpesine bak.
Cemil İpekçi bu cevabın üstüne gayet ciddi bir şekilde "Hiç biriniz kadınlar hakkında benim kadar çok şey bilmiyorsunuz." deyince Cem Mumcu'da geri kalmıyor veriyor cevabını:
"Deli işte görüyorsun. Bir heteroseksüle söylüyor bunu.:))"
CEMİL İPEKÇİ: AKP'NİN BU HALİ BENİ KORKUTUYOR!
[PAGE]
Cemil İpekçi ile program hakkında konuşmaya fırsatım olmuyor. O kadar kızgın ve üzgün bir halde geliyor ki odaya. Bodrum Belediye Başkanı'nın tutuklanmış olması onu çok sarsmış belli. O gün programın konusu da kadın olunca Başbakan'ın "kürtaj" açıklamaları da tuzu biberi olmuş. Hepsi birleşmiş Cemil İpekçi'de, resmen ateş püskürüyor.
Daha ben hiç bir şey soramadan başlıyor anlatmaya...
Çok üzgünüm. Bugün Bodrum Belediye reisini içeri aldılar. AKP geçen sene uyarmıştı partiye geçsin diye. Olmazsa da bunu yapacağını söylemişti. Adam inatla geçmedi AKP’ye adamı içeri aldılar. Muazzam bir belediye başkanı! Aynısını İzmir'e yapmadılar mı?
AKP'NİN BU HALİ BENİ KORKUTUYOR
Neye dayanarak içeri aldılar?
İşte bir şey buluyorlar, içeri alıyorlar.AKP'nin bu hali beni korkutuyor. Ben ki bu kadar seviyorum Tayyip Erdogan'ı ve AKP'yi. Bitti benim için bitti çocuklar.
Ben AKPliyim. Ben Tayyip Erdoğan'a çok güveniyordum, liberal bir demokrasi getirecek diye. Ve Temmuz Ağustos'ta Cemil demişti dersiniz; ruhani tarafımla" bu ülkede kanlar dökülecek" diyorum. Bakın kanlar dökülecek!
KÜRTAJI NEDEN YASAKLIYORLAR ERKEKLERE YASAK GETİRSİNLER!
Neden Temmuz Ağustos bildiğiniz bir şey mi var?
Bugün ayol, kürtaj için yürüyen kadınları dövdüler. Kürtajı yasakla, ondan sonra yine masa altında, merdiven altında şişlerle kadınlar bunu yapsın. Erkeklere niye böyle bir yasak getirmiyorsun. Niye kürtaj yasağı getiriyorsun. İki çocuktan sonra erkeği hadım et. Hadım etme yani erkeğin bağla yumurtalıklarını. Niye sen kadına böyle bir şey yapıyorsun? Kadının elinde değil ki zavallının. Hormon ilacı alsa dengesi bozulur. Korunmak kadından çok erkeğe mahsus. Burada niye kadını suçluyorsun, kadına kürtajı yasaklıyosun erkeğe koysana.
Hep kadın hep kadın! Bakıyorsun kardeşim ekonomiyi herifler yönetiyor, kadınları kullanıyor, elbise için kadın, yiyecek için kadın, politika için kadın. Ne zayıf bir mahlukmuş bu erkek bu kadar kadınları kullanıyorlar. Gözü kör olmayasıca. Nerden yaratmış, Allah.