Sosyal medyadan tutun da birbirleri hakkında ne düşündüklerine
kadar pek çok şeyi konuştum bu ekiple. Her hafta onlar soruyordu bu
kez ben sordum Twit-ül Havadis namına " Neye göre Kime
göre? "
Maksat biraz insanların sorgulamasını sağlamak. Genelde
konuları hep geçmişten günümüze alıyoruz. İnsanların bize
biraz alışması lazım. İzleyici genelde bir sonuca bağlanmasını
bekliyor konunun. Biz siyahla beyaz arasında gri de vardı ve bu
grinin de bir çok tonu vardı, bunu hatırlatıyoruz. Ve hiç bir zaman
bir sonuca varılmayacak bu programda. Başlarda bize "ee
sonuçta ne oldu şimdi?" diye twitler geliyordu. Fakat
şimdi çok farklı twitler geliyor.
Bazen yorumcular hep birlikte konuşuyor ya da
birbirlerini dinlemeden konuşuyor. Siz moderatör olarak nerede
müdahale edeceğinizi nasıl ayarlıyorsunuz?
Geçen hafta bir üst üste konuşma mevzusu
oldu "insanlar kimseyi duymuyoruz" diye
Twitler attı ama birbirlerine hakaret etmediler mesela.
Birbirlerini duymadıklarının kendileri farkına vardılar ben de
zaten ekran da söyledim "arkadaşlar kakafoni oluyor,
duymuyorlar bizi" dedim. Çünkü onlar televizyoncu
değil, bunu bilemezler.
HEPSİ BANA GÖRE DİYEBİLDİ
Bu ekibin enerjisi çok yüksek o yüzden çok şanslıyım. Aynı
zamanda da çok dolu bir ekip. Bu insanlar özel seçildi ve bu
insanlar programı sahipleniyorlar. 5,5 saatlik toplantılarımız oldu
bu odada. Herkes birbiriyle yeni tanıştı aslında. Bunun endişesini
tabi ki bir moderatör olarak ben düşündüm. "5 tane renkli
yorumcu var". Ama programı adıyla çok iyi kavradıklarını
gördük. "Kime göre neye göre". Hepsi bana göre
diyebildi.
Cemil İpekçi, kendisi de hep belirtiyor bunu"
doğduğunda ona kanarya suyu içirmişler, bundan dolayı ben çok
konuşurum" diyor. Program öncesi yaptığımız toplantılar o
kadar işe yaradı ki artık benim bakışımdan da birbirlerinin
bakışından da nasıl davranacaklarını onlar da biliyor. Ben
aslında onları yönetmiyorum onlar birbirlerini yönetirlerken
gerçekten modere ediyorum. Belki de o yüzden çok mutluyum bu
programda.
BAĞIRMAK MODA OLDU EKRANDA AMA BİZ O MODAYI TAKİP
ETMİYORUZ!
Birbirlerine de müdahale ediyorlar. Birbirlerine soru
sorabilen konuk çok fazla değil, genelde birbirine bağıran konuklar
görüyoruz ekranda. Bağırmak moda oldu ama biz modayı takip
etmiyoruz. Bu programa alışacak insanlar. Yorumcuların
bağırmamasına da alışacaklar, birbirlerine ahkam kesmemesine de
alışacaklar, benim güler yüzlü olmama da alışacaklar.
Çünkü bana öyle twitler de geliyor. " Bu kadar insana nasıl böyle
güleryüzlü oluyorsun, sakin oluyorsun" diyorlar. Ben onların
enerjisine çok inanıyorum.
Programın yorumcularına baktığımızda birbirlerinden
çok farklı olduklarını görüyoruz. Onları bir araya nasıl
getirdiniz?
Çok farklı kimlikler, çok farklı kültürler biraraya geldi bu
programda. Birisi Japonya'da uzun yıllar yaşamış, sanatla uğraşmış.
Orada hep bir adım geride durmaya alışmış, ama aynı zamanda da bu
kültürü özellikle benimsemiş Günseli Kato...
Pelin Batu, ilkokulu Pakistan'da okuyup devamında Osmanlı'nın
bütün tarihsel sürecini okumuş, tezini yapmış, aynı zamanda oyuncu.
Ve bize tarihsel çok güzel şeyler anlatıyor.
Cem Mumcu karakterine bakıyoruz. O hem kendi
danışanlarından yola çıkıyor hem de analizleri çok
kuvvetli. Cemil İpekçi sürekli ona " hocam " der, o da
"Estagfirullah" der.Toplumu çok güzel analiz edebiliyor. Onunla
ilgili sosyal medyada, Twitter'da " Analiz Analiz" diyorlar. Cem
Mumcu ilk önce diğer dört yorumcuyu dinleyip üstüne konuşmayı
seviyor. Bana şöyle twitler de geliyor "Cem Mumcu'yu konuştursana".
Hayır ben kimsenin üzerine "hadi hadi sen söyle bakim" şeklinde bir
baskı kuramam.
ESRA ELÖNÜ ŞİMDİYE KADAR HEP DEFANSTA
KALMIŞ
Mesela Esra Elönü, şimdiye kadar hep defansta olmuş. Bütün
katıldığı tartışma programlarında hep saldırılmış. O yüzden de hep
onu bağırırken hatırlıyoruz. Esra Elönü'yle ilgili ilk
bölümde "Aaa gülebiliyormuş bu kız "
dediler. Çünkü gülebiliyor o da bir insan ve espri yapabiliyor. Ama
bunu daha önce katıldığı programlarda görmemişler.
Cemil İpekçi konuşmayı çok seviyor ve konuştuğu andan itibaren
çok güzel hikayeleri var. Hem yaş tecrübesi hem de ailesinden gelen
inanılmaz bir kültür var. Bunu hatırlatabiliyor. Ama aynı zamanda
da diyor ki " ben eşcinsellerin değil ben insan
hakları savunucusuyum" diyor.
Herkesin onlardan bir beklentisi var ama onların söyleyeceği
sözler var. Burda bunu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. "Biz bekleneni
değil biz "bize göre" düşüncemizi
söylüyoruz" diyorlar. Yani kime göre; bana göre, sana
göre oluyor...
EKİP DÜŞÜNCELERİNDE MARJİNAL AMA HAYATLARINDA
DEĞİL!
"Neye göre kime göre?" diyorsunuz ama yorumcuların
hepsi farklı kesimleri temsil ediyor, marjinal diyebileceğimiz
tipler. Peki sade vatandaşın fikri nerede?
Sosyal medya işte bu yüzden çok önemli. Sürekli hashtag'imizi
ve @tvhaberturk u o yüzden söylemeye çalışıyoruz.
Twitter'dan gelen twitler, onların görüşleri çok önemli
bizim için. Ayrıca seyircilerimizde var, bu seyircilerin varlığı da
bunu sağlamaya yönelik.. Bugün şöyle bir değişiklik daha
yaptık; Taksim'e çıktık ve "kadın haklarını" insanlara
sorduk.
Program Müdürü Ebru Hanım burada söze giriyor ve bakın
bu ekibi nasıl anlatıyor!
Aslında bu insanlar hayatlarında marjinal değiller. hayatlarına
bire bir baktığınızda aynen televizyonda onları izleyen insanların
yaşantılarına sahip çıktıklarını da görüyorsunuz. Düşüncelerinde
marjinaller ama hayatlarında değil.
Moderatörü dahil
bu ekip birbirinden çok farklı, çok farklı yaşam tecrübelerine
sahipler. Aslında Türkiye'nin de bir zenginliğini temsil
ediyorlar. Birbirlerinden farklı ama birbirlerini
tamamlayarak tartışmayı becerebiliyorlar.
NORMAL MODERATÖR KARAKTERİNİ KABUL
ETMİYORUM!
Ceren Akdağ Şahin'e göre onlar kendilerine
yapıştırılmaya çalışılan kimlikleri kabul
etmiyor. "Toplumun genel sorunu değil mi bu
aslında?" diyor ve devam ediyor: Görünüşe göre yafta
yapıştırılmaya çalışılıyor. Ve hiç biri bunu kabul etmiyor. Ben de
normal moderatör karakterini kabul etmiyorum burda işte. Bu kadar
sakin olabilmemi enteresan karşılıyorlar. Bir kere ben gazeteci
olduğum için merak ettiğim şeyleri de onlara soruyorum. Sadece
modere etmiyorum.
"Ahkam kesmeye bunları mı
getirdiniz?" diye mutlaka soracaklardır. Böyle
twitler de geldi ama her twit olumlu olacak diye bir şey yok
ki.
KRALİÇE ELİZABETH ÇAĞIRSA GİTMEM!
Bu ekip dışarıda da, günlük hayatta da görüşüyor
mu?
Görüşmeye çalışıyoruz ama hepimizin yoğun bir programı var.
Cemil İpekçi mesela yoğunluktan ilk programa katılamadı.
Bodrum'daydı. " Bir daha kraliçe Elizabeth çağırsa
gitmiycem "dedi o kadar üzüldü. Ama mecburen gitmek
zorundaydı çünkü okulunun açılışı vardı Bodrum'da. Hepimizin ayrı
ayrı görev ve sormlulukları var ama buna rağmen geçen akşam ki
toplantımızda bir aradaydık. Biz her hafta ya da iki haftada bir
toplanmaya çalışıyoruz. Ama ancak gece toplanabiliyoruz. Bizim
toplantılarımız hep gece oluyor. Genelde 8'de başlayıp 12'de
bitiyor.
Sosyal medyayla aranız nasıl?
Ben de yani yeni yeni sosyal medyacıyım. Ben de daha çok
programlarım için kullanıyorum. Sosyal medyanın Türkiye'deki
etkisini yadırgayamayız hiç birimiz. İnsanların tepkisi ne yönde,
neler merak ediyorlar, neler soruyorlar, bunu da ölçmek için
kullanıyoruz Twitter'ı.
Program içinde çok önemsiyoruz hepimiz gelen twitleri. Rejide
sürekli gelen twitler ekrana yansıtılmaya çalışıyor. Bazen internet
gidiyor ben panik oluyorum "aaa hemen vermemiz lazım o
insanların yorumlarını, ekranda görmemiz
lazım" diye.
Eleştiri twitlerini de yayınlıyor
musunuz?
Geçen hafta üst üste konuşmalar oldu ya arkadaşlar
kakafani diyorlar sesinizi duymuyorlar ve bende söylüyorum küfür
,hakaret olmadığı sürece her şeyi söyleyebiliriz. Küfür ve hakaret
yüzüne bakarken de edemeyiz asla. Hem o kurucuya hem de o
yorumcularıma rencide etmiyecek şekilde mutlaka söylemeye
çalışıyoruz. Açık açık söylüyoruz. Yayına da veriyoruz. Bu
bence yeni bir format..
PELİN BATU HAKKINDA ÇIKAN MAGAZİN
HABERLERİ İÇİN NE DİYOR?
GÜNSELİ KATO'DAN ESRA ELÖNÜ YORUMU: "ESRA
BAŞÖRTÜSÜNE TAKIK"
CEM MUMCU EKİBİN EN ÇILGININI
AÇIKLADI!
CEMİL İPEKÇİ AK PARTİ'YE ATEŞ
PÜSKÜRDÜ!
[PAGE]
Ceren Akdağ Şahin'le sohbetimiz bittiğinde Pelin
Batu'ya dönüyorum. Önce ekiple sonra da kendisiyle ilgili
sorularımı yöneltiyorum...
Bu ekibi daha önceden tanıyor musunuz?
Cemil’i çok yakından tanıyorum Habertürk’te program yapmıştık.
Cemil İpekçi'yi çocukluğumdan beri tanıyordum. Annemin çok yakın
arkadaşıydı. Esra'yla bu program vasıtasıyla tanıştık. Gülseli ile
de öyle. Ceren'le yeni tanıştık. Dolayısıyla programın erkeklerini
tanıyordum.
HAKKIMDA YAZILANLARA BAKMIYORUM BİLE
Programın enerjisi nasıl sizce? İzleyenlere doğru
yansıdığını düşünüyor musunuz?
Biz nasıl kamera önündeysek arkasında da öyleyiz. Programın
isminden de belli kendi şahsına münhasır, kendi rengini net bir
şekilde belirten ve olduğu gibi insanlar. Yani kimse orada rol
yapmıyor. Dolayısıyla kendi aramızda sohbet ediyormuş gibi
oluyor.
Bu zamana kadar yaptığınız programlarda dahil medyada
genelde bilgi birikiminizle değil de sansasyonel olaylarla gündeme
geldiniz. Bu sizi rahatsız etmiyor mu?
Doğrusunu söylemek gerekirse medyanın nasıl işlediğini
biliyorum. Ben hiç bir zaman sansasyonel diye düşünmedim. Bazen
şaşırıyorum cımbızlayıp haber yaptıklarında çünkü kontekst dışı bir
haber olduğunda taktir edersiniz ki başka bir hal alıyor. Ama
kendini koruma mekanizması, hiç takip etmiyorum. Büyük şeyler
olunca, her yerde yazılıp çizilince ister istemez duymuş oluyorum.
Ne internette ne gazetede "şöyle yazmışlar böyle
yazmışlar" diye bakmıyorum. Medya da sadece bana değil
herkese aynı muameleyi yapıyorlar.
Dediğiniz gibi böyle sansasyonel şeyler ortaya çıkıyor.
Oyuncuysanız hep böyle aşk hayatı vs. şeyleri görmek mümkün. Ben
şimdiye kadar kaç filmde oynadım. Neredeyse her filmde erkek
oyuncuyla bir dedikodu yazısı yazıldı. Bunların her birine
tek tek cevap vermeye kalkarsanız sinir hastası olursunuz. Gereksiz
kendini açıklama çabası olur. Bin tane iş yapıyorum kendi işlerime
de devam ediyorum çok fazla medya ile ilgili şeylere üzülmemeye
çalışıyorum. Beni bilen biliyor. Beni takip eden ediyor.
Beni herkesin sevmek zorunda olduğunu düşünmüyorum bu konuda
rahatım.
Pelin Batu'yla sohbetimizin ardından mavi saçlarıyla
Günseli Kato giriyor içeriye. Ama bu defa bir farklılık var,
saçları dik değil, yapıştırmış saçlarını. Herkes çok yakıştığını
söylüyor. Ben de mavi saçlı bu kadına ilk sorumu yöneltiyorum.
EN YAKINIMDAKİLER TEPKİ VERDİ MAVİ SAÇLARIMA
Gülseli Hanım mavi saçlarınıza bakıldığında çok farklı
duruyorsunuz sizi dinlediğimde ise muhafazakar bir yapınız olduğunu
görüyorum. Bu durum insanları da şaşırtıyor, siz nasıl
değerlendiriyorsunuz bunu?
Hiç öyle bir şey düşünmedim; "Yok ben buyum, ben böyleyim"!
Toplumda bunu kabul etmiş durumda. Anormal olarak kimse
karşılamadı benim saçımı. 15 senedir mavi... "Aaa
neden yaptın?" diyenler benim çevremdeki en yakın
kişiler, halk çok normal ve sevecen karşıladı.Yakıştığını
biliyorum. Bu saç benimle bütünleşmiş. En yakınlarım mesela
çok karşı çıktılar ilk başta, "sen Geleneksel Sanat yapan birisin
ne münasebet saçını mavi yaparsın" dediler. Ama ben
takılmadım. Eğer buna çok takılan bir insansa sorunu vardır.
Beynini kullanabiliyorsa ne ala.
ESRA BAŞÖRTÜSÜNE TAKIK AMA BİR SIKINTISINI
ÇEKMEDİ!
Ekiptekileri daha önce tanıyor muydunuz?
Daha önce arkadaşlığım yoktu. Cemil'i tanıyordum diğer dördünü
tanımıyordum. Cem Mumcu, benim mahallemde oturuyordu zaten arada
karşılaşırız şöyle bir selamlaşırız. Sevdiğim insanlar, beğendiğim
insanlar. Esra'yı bu hikayede tanıdım, bir kaç kere ekranda
görmüştüm, radikal çıkışlarını. Çok genç daha, radikal çıkışları da
çok genç, daha oturacak o.
Ekrandaki kişiliğiyle gerçek kişiliği arasında fark var
Esra'nın. Biz hepimiz gerçek kimliğimizle ortadayız ama Esra
takındiği kimliğini şimdi ortaya çıkarttı. Diğer programlarda hep
kuul, soğuk, çok ızdırabı olan... Esasında Esra öyle değil, çok
cıvıl cıvıl... Dans et desem dans eder...
Şarkı söylüyor, fıkır fıkır... O kimliğini eğer ortaya
çıkarırsa ekranda bilinir, halkın bu kadar tepkisi de
kalmayacaktır. O korkusundan dolayı defansta, yoksa başörtüsü olayı
değil. Türkiye'de başörtüsü olay değil... Ama kendisi takık hala, o
başörtüsüne takık...
Neden peki sizce?
Bilmiyorum, onun korkuları var. Çevresinden mi bilemiyorum,
niye rahatlayamıyor anlayamıyorum. Yoksa bu sorun değil ki
Türkiye'de yüzyıllardır sorun değil esasında. Siyasi bir polemik
haline geldi.
Başörtülü olduğu için yaşadığı sıkıntılardan olabilir
mi?
Esra bir sıkıntı çekmedi. Esra'dan öncekileri tarihsel olarak
biliyor ama sıkıntı çekmedi. Bu sıkıntının olmaması gerekiyor
esasında. Sıkıntı çekenler çok daha natürel ekranda. Aile,
cemyet, camia... Bilemiyorum bir baskı hissediyor. O baskıları
aşması gerekiyor.
CAMİANIN KURALLARI ALLAH'IN KURALLARI
DEĞİL!
Camia bu şekle sokuyor, tenkit ediyor, Esra'da bundan
tedirgin. Camia kuralları seviyor. Onun dışında hareket ettiğin
zaman sorun oluyor. Kurallar çünkü Allah'ın kuralları değil,
onların kendi koyduğu kurallar. Ama onu Kur'an'a bağlayabiliyorlar.
Çünkü Kur'an o kadar yoruma açık bir kitap ki...
Ve erkek kültürü, erkek kültürü de çok baskın. Sanki
Türkiye'de kadın yok, yeraltında, erkekler kuralları koyuyor.
Kürtaj konusunda da bir tane kadını çıkartıp doğru düzgün
konuşturamadılar. Aslında Ana erkil bir toplumuz. Niye Anadolu ismi
konmuş? Atadolu derdi, başka bir şey derdi! Kadınlar erkek konusunu
gündeme getirip, erkekleri konuşmalı aslında.
Esra Elönü giriyor o sırada içeriye. Günseli Kato
gülerek senden bahsediyoruz diyor. "Aaa öyle mi?" diyor Esra Elönü.
Kısa bir özet geçiyoruz konuyla ilgili ve ben soruyorum Esra
Elönü'ye;
Senin ne gibi korkuların var?
Benim bir korkum yok. Benim toplumla karşı karşıya gelişimle
ilgili bir sorun olabilir. Benim camianın inançları farklı bir
tarzla yaşayışım onları korkutuyor.
Burdan sonra devam ediyoruz Esra Elönü ile program
hakkında söyleşimize. Ekibi birer cümleyle anlatmasını istiyorum
kendine has üslübuyla. Bakın neler diyor Esra Elönü...
[PAGE]
YAŞLARI KIRKI GEÇSE DE BEYİN SİVİLCELERİ PATLAMAMIŞ İNSANLARDAN
BIKTIM!
Senin bu program teklifini kabul etmendeki en önemli
neden nedir?
Yaşları kırkı geçse de beyin sivilceleri patlamamış diliyle
kalbi arasında etten giyotin kıvamında durup sürekli kafa koparan
önyargılı insanlardan bıktığımı fark ettim. Yani kalbiyle geviş
getirip posasıyla adamım diye ortalıkta gezinenleri çiğnemeden
yutmaya çalışmak enerjimi alıyordu. Tam da O anıma denk gelen bir
teklifi rabbin ikramı sayarım. Ne fikir kasapları için ince
kıyılacak et parçası , ne de fesatlar için ara sıcak malzeme olmaya
tahammülüm var.
CENAZE TÖRENİMİN PROTOKOLÜNDE BU EKİBİ GÖRMEK
İSTERDİM
Kafa tutmadan başkaldırmak bir erdemdir ben bu sebeple bu
ekipteyim. Başkaldırma ahlakına sahip olmak bu programın harcı
bence. Ha bir de iki önemli tören var biri
belediyenin verdiği yetkiye dayanarak ayvayı yeme töreni yani düğün
törenleri bir de Allah’ın verdiği yetkiye dayanarak dünyadan
çekiliş yani cenaze töreni. Hoş her ne kadar güzel insan
Cemil İpekçi kibar olan önden buyursun dese de Azrail yaşam
tiryakisi insanın son nefesi alınmazmış diyerek hiçbirimize kıyak
geçmeyecekmiş. Yani anlayacağınız bugün oturup cenaze
törenimin davetiyesini yazsam protokolde görmek istediğim ekip yine
bu ekip olurdu. Kime Göre ? Bi zahmet bana göre hah haa..
Ekip arkadaşlarını bir cümleyle tarif etmeni istesem ne
dersin?
Günseli Kato: Saçları kadar kalbi de uçsuz
mavilikte bir insan.
Cem Mumcu: Programın solunum cihazı bence
..
Cemil İpekçi: İnsan sarrafı olmak başka bir şey
adamlığın sarrafı olmak başka bir şey. Bulunmaz hint kumaşı neyse
bulunmaz hint insanı da o.
Pelin Batu: Ayakta uyuyanlar için fazla dinç
bir beyin .
CEM MUMCU: BU PROGRAMDA HAYRA VESİLE OLALIM!
Ekranda göründüğü kadar pozitif enerjisini
yanındakilere de yansıtan Cem Mumcu'un yanına geçiyorum ve
soruyorum;
Tartışma Konularını düşündüğümüzde hep toplumsal konular ve derin
konular. Yorumcular tartışırken toplum psikolojisini yansıtıyor mu
ya da ne veriyor psikolojik anlamda topluma soruyorum
size?
Ya bilmiyorum daha henüz. Yani isteğim bu programa gelirken de,
hep şöyle şey için dua ediyorum; iyiliğe vesile olalım yoksa hiç
birimizin buradan aldığı maddi bir şeye ihtiyacımız yok.
Televizyonda gözükünce bir şey olmuyor hatta risk alıyoruz. İyiliğe
vesile olmak istiyorum ben kendi adıma.
Oluyor mu peki?
Kısmen. O kadar kolay değil o, kısmen. İnşallah da artar. İtiraz
ederken de düşünsünler. Hayra vesile olalım.
Siz de sosyal medyayı çok aktif kullanıyosunuz. Sosyal
medyanın programa katkısı nasıl yorumluyorsunuz?
Sosyal medyada genel bir hoyratlık var. Olumlu şeyler çok var da
olumsuz şeyler de çok var. Hep birlikte biraz iyiye dönük davransak
iyi olacak. Biraz daha yapıcı olsak. Doğru taleplerde bulunsak,
doğru eleştirilerde bulunsak, tipe, şuna, buna, saça başa bakarak
yapılan eleştirileri ben kale alamıyorum. Ama programdaki
yorumcuların ne söylediklerini bakmalı, düşünmeli
izleyenler.
UMUTSUZLUK HARAMDIR!
Gelen eleştiri twitleri konudan ziyade yorumcuların
üzerine mi?
Bu genel çağın hastalığı belki bu programla onu aşabiliriz belki
bir parçacık da olsa.
Umutlusunuz yani?
Ben umutsuz hiç bir şey yapmam umutsuzluk haramdır!
Bu programın en çılgını sizce kim?
( Cemil İpekçi'ye bakıyor gülüyor ) Cemil işte!
Baksana küpesine bak.
Cemil İpekçi bu cevabın üstüne gayet ciddi bir şekilde
"Hiç biriniz kadınlar hakkında benim kadar çok şey bilmiyorsunuz."
deyince Cem Mumcu'da geri kalmıyor veriyor cevabını:
"Deli işte görüyorsun. Bir heteroseksüle söylüyor bunu.:))"
CEMİL İPEKÇİ: AKP'NİN BU HALİ BENİ
KORKUTUYOR!
[PAGE]
Cemil İpekçi ile program hakkında konuşmaya fırsatım olmuyor.
O kadar kızgın ve üzgün bir halde geliyor ki odaya. Bodrum
Belediye Başkanı'nın tutuklanmış olması onu çok sarsmış belli. O
gün programın konusu da kadın olunca Başbakan'ın "kürtaj"
açıklamaları da tuzu biberi olmuş. Hepsi birleşmiş Cemil İpekçi'de,
resmen ateş püskürüyor.
Daha ben hiç bir şey soramadan başlıyor anlatmaya...
Çok üzgünüm. Bugün Bodrum Belediye reisini içeri aldılar. AKP
geçen sene uyarmıştı partiye geçsin diye. Olmazsa da bunu
yapacağını söylemişti. Adam inatla geçmedi AKP’ye adamı içeri
aldılar. Muazzam bir belediye başkanı! Aynısını İzmir'e
yapmadılar mı?
AKP'NİN BU HALİ BENİ KORKUTUYOR
Neye dayanarak içeri aldılar?
İşte bir şey buluyorlar, içeri alıyorlar.AKP'nin bu hali beni
korkutuyor. Ben ki bu kadar seviyorum Tayyip Erdogan'ı ve AKP'yi.
Bitti benim için bitti çocuklar.
Ben AKPliyim. Ben Tayyip Erdoğan'a çok güveniyordum,
liberal bir demokrasi getirecek diye. Ve Temmuz Ağustos'ta Cemil
demişti dersiniz; ruhani tarafımla" bu ülkede kanlar dökülecek"
diyorum. Bakın kanlar dökülecek!
KÜRTAJI NEDEN YASAKLIYORLAR ERKEKLERE YASAK
GETİRSİNLER!
Neden Temmuz Ağustos bildiğiniz bir şey mi var?
Bugün ayol, kürtaj için yürüyen kadınları dövdüler. Kürtajı
yasakla, ondan sonra yine masa altında, merdiven altında şişlerle
kadınlar bunu yapsın. Erkeklere niye böyle bir yasak
getirmiyorsun. Niye kürtaj yasağı getiriyorsun. İki çocuktan
sonra erkeği hadım et. Hadım etme yani erkeğin bağla
yumurtalıklarını. Niye sen kadına böyle bir şey yapıyorsun? Kadının
elinde değil ki zavallının. Hormon ilacı alsa dengesi
bozulur. Korunmak kadından çok erkeğe mahsus. Burada niye
kadını suçluyorsun, kadına kürtajı yasaklıyosun erkeğe
koysana.
Hep kadın hep kadın! Bakıyorsun kardeşim ekonomiyi herifler
yönetiyor, kadınları kullanıyor, elbise için kadın, yiyecek için
kadın, politika için kadın. Ne zayıf bir mahlukmuş bu erkek bu
kadar kadınları kullanıyorlar. Gözü kör olmayasıca. Nerden
yaratmış, Allah.