Cemil Çiçek'ten giderayak cemaat ve Gülen açıklaması
Abone olAK Parti'de 3 dönem kuralına takılanlar arasında yer alan TBMM Başkanı Cemil Çicek'ten cemaat açıklaması.
1987'den bu yana parlementoda görev alan TBMM Başkanı
Cemil Çiçek, 1 ay sonra aktif siyasete veda edecek.
AK Parti'nin 3 dönem kuralına takılanlar listesinde yer alan Cemil
Çiçek görevi bırakması öncesi hem iktidarı hem de muhalefeti hedef
alan çarpıcı açıklamalarda bulundu.
AK Parti-cemaat savaşını analiz eden Cemil Çiçek, "İşi
birilerine yıkarak bu problemi çözemeyiz. Eğer bu konuda masum
birini arıyorsanız, en masum insan benim" dedi.
7 YIL SONRA AÇIKLADI
Hürriyet'e konuşan Çiçek, 2008 yılında AK Parti'ye açılan kapatma
davası sırasında "Bizimde yanlışlarımız oldu"
açıklamasıyla gündeme gelen bakanında kendisi olduğunu
açıkladı.
Cemil Çiçek'in açıklamalarında öne çıkan bölümlör şöyle:
AK PARTİ CEMAAT İLİŞKİSİ... TEK KRİTER DİNDARLIK
MI?
Tabiatıyla her eleştirinin kabul edilebilecek yanları vardır. Ama bu eleştiriyi yapanlar ne kadar masum, onu da görmek lazım. Sadece tek taraflı bakılırsa bu manşet olur, hükümeti suçlama aracı olarak kullanılır. Ben böyle bir suçlamaya alet olmam. Hangi işadamlarının Amerika’ya gittiğini, hangi basın mensuplarının gittiğini herkes biliyor. İşi birilerine yıkarak bu problemi çözemeyiz. Eğer bu konuda masum birini arıyorsanız, en masum insan benim.
FETHULLAH GÜLEN'LE GÖRÜŞTÜM
Ben Amerika’ya gitmedim ama görüştüm. Ben siyasetçiyim herkesle
görüşürüm.
...Birebir olarak değil ama zaman zaman faaliyetlerine gittik.
Gidiyoruz. Biz siyasetçiyiz, gideriz. Ama benim kendime göre bir
ilkem var; aklımı ve vicdanımı kimseye ipotek vermem. Herkesle
görüşürüm ama doğruya doğru, eğriye eğri demeye çalışırım. Bunda
bazen isabet ederim, bazen yanlış da yapabilirim. Bugün şimdi
hükümete karşılar diye orayla irtibat kurmuyor mu? Birileri dün tu
kaka dediklerine bugün arka çıkmıyor mu? Kendi üzerlerine düşeni
bir kenara bırakıp sadece tek kareye yoğunlaşırlarsa gerçeği yine
göz ardı etmiş oluruz. Bu oportünizmden, kuralsızlıktan Türkiye’nin
kurtulması lazım.
EVET, O BAKAN BENDİM
Cemil Çiçek, 2008’de AK Parti kapatma davası öncesinde bir
gazetenin manşetinde AK Partili bakanlık da yapmış üst düzey bir
yöneticinin ‘Laiklik hassasiyetleri var. Bizim de
yanlışlarımız oldu. Güven arttırıcı adımlar atılmalı’
şeklinde sözlerin de kendisine ait olduğunu açıkladı.
Çiçek o sözlere ilişkin şunları söyledi:
"O dava hukuka uygun açılmamıştı, delili de yoktu. Yetmişin
üzerinde asılsız konu delilmiş gibi dosyaya konulmuştu. Benim orada
söylediğim şey şu... Cümlenin başına da bakın.
O bakan bendim. Ben gizlemedim zaten, o (Fikret Bila) öyle
yazdı.
Şunu söyledim: ‘AK Parti’nin varlığından rahatsız olanlar,
yokluğundaki problemleri iyi düşünsünler. Elbette ki partilerin
yaptıkları bir takım yanlışları olabilir. Benim yanlışım olabilir,
partilerin yanlışı olabilir. Ama bu yanlışlardan dolayı parti
kapatırsanız bu demokratik açıdan da başka açıdan da doğru
olmuyor’. AİHM bugün bir tek noktada parti kapatmaya imkân veriyor;
parti cebir ve şiddeti yöntem kabul ediyorsa. Ben 25 Mart 2007’de
demişim ki; bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felaket
yargının siyasallaşmasıdır. Anlayan anlasın. Bugün bu durumun büyük
sıkıntılarını çekiyoruz.
HDP BARAJI GEÇER Mİ?
Şu anki Meclis yüzde 10 barajına rağmen seçmenin yüzde 95’ini
temsil ediyor. Bir sonraki seçimde kimin ne olacağı, seçime katılım
oranına bağlı. HDP’ye ilgi biraz da şuna benziyor; Hazreti Ali
sevgisinden değil, Hazreti Muaviye’ye düşmanlıktan dolayı bazen
insanlar bir yerde olur. Galiba Ak Parti’nin iktidar olmasını arzu
etmeyen bir kısım çevrelerin şöyle bir hesabına dayanıyor; HDP
barajı aşarsa büyük ölçüde AK Parti’den oy alacak, AK Parti’nin
milletvekili sayısı düşecek, böylece başkanlık sistemi de
engellenir. Oysa vatandaş kimi seçerse herkesin kabul etmesi lazım.
HDP de bir partidir, seçime giriyor.
HDP'SİZ PARLEMENTO EKSİK BİR PARLEMENTO MU
OLUR?
Vatandaş bunları değerlendirir, ben vatandaşa güveniyorum. Ben
şimdi bir parti lehine ya da aleyhine konuşmayı doğru bulmam. Ama
vatandaşımız Meclis’te en yüksek temsilin olması yönünde 2011’de
önemli bir irade koydu; yüzde 95 temsil. Bu da parlamentonun
yaptığı işlerin meşruiyeti açısından önemli bir fırsat. Şunu kabul
edelim, ondan sonrası kolay; kurallara uymak kaydıyla her siyasi
görüş siyaset yapabilir, Meclis’e girebilir. Partilere düşen de
vatandaşın bu beklentisinin hilafına demokrasiyi
kullanmamalarıdır.
HEM İKTİDARA HEM DE MUHALEFETE 'GRUP TOPLANTISI'
ELEŞTİRİSİ
TBMM Başkanı Çiçek, salı günü Meclis'te yapılan parti grup
toplantılarına geniş kalabalıkların davet edilmesini de
eleştirdi.
Çiçek şunları söyledi:
"Bugün herkesin kabul ettiği bir şey var ki; toplumda ciddi bir
gerginlik var. Bu gerginliğin önemli platformlarından biri salı
günleri yapılan grup toplantılarıdır. Bu bir rezalettir. Yazdım,
söyledim, herkesle konuştum. Benim çevik kuvvetim yok, kapının
önüne dikemem. Parlamento içinde fiziki güç kullanılmaz, bu
parlamento kavramıyla bağdaşmaz. Tatlı dille, nezaket içinde
bunları yapmamalarını söylersiniz. Buna rağmen her salı adeta kâbus
yaşadığımız gün. Daracık bir mekânda 15-20 bin kişi. Hepsi de kendi
grup yönetmeliklerine açıkça aykırı. Kuralı koyan kurala kendisi
uymuyor.
MECLİS SEBZE HALİNE DÖNDÜ
Burada da en büyük sorumluluk parti başkanlarına ait. Anayasa’ya da iç tüzüğe de göre, grup toplantısı sadece milletvekillerinin katıldığı toplantıdır. Eski milletvekilleri bile grup toplantılarına giremiyor. Bu salatalık, bu domates grup toplantısına nasıl giriyor? Ayrancı pazarı gibi. Genel başkanlara hediye sunacağız diye Kastamonu’nun sarımsağından Antalya’nın narenciyesine, Polatlı’nın soğanına hepsi geliyor. Meclis hale dönüyor. Milletvekili oturacak yer bulamıyor. Balkonlarda da korolar. Bindirilmiş kıtalar sebebiyle milletvekillerine yer kalmıyor. 300-500 kişilik salonda 10 bin, 20 bin kişi. Ve o balkonlardakilerin o sloganlarına nasıl müsaade ediliyor?
YUH ÇEKENE ‘AYIPTIR’ DİYEN YOK
Ben hepsiyle konuştum. Hepsi ‘Haklısınız’ diyor. Ama sonuç yok. Zaten üzücü olan da bu. Meclis siyasi parti faaliyeti yeri değil, yasama faaliyeti yeri. Çoklu katılımlı basın toplantılarına döndü grup toplantıları. Buralarda en üst düzeyde şarj edilmiş olan milletvekilleri o psikolojiyle yarım saat sonra genel kurula giriyor. Ondan sonra karşılıklı ‘yuh’lar. E bu ortamda sükûnet mümkün değil. ‘Yuh’ çekiliyor, birisinin de demesi lazım ki ‘Ayıptır, burası Meclis’tir. Bakıyorum herkes memnun bu işlerden. Böyle bir parlamento içerideki ilişkiler kadar toplumsal barışa da çok olumsuz etkiler yaptı, yapmaya da devam eder böyle giderse. Herkesin 8 Haziran sabahı bir özeleştiri yapması lazım. Bu grup toplantıları ciddi bir felakettir. Şu an yaşadığımız gerginliklerin merkezinde de bu grup toplantılarında yapılan konuşmalar var. Önümüzdeki dönem böyle olmamalı. Ama iyimser değilim bu yönde.