Cemil Çiçek'ten Cemaatle ilgili ilginç yorum
Abone olTBMM Başkanı Cemil Çiçek, A Haber'de Cemaat Hükümet gerilimini, "bu kayıt dışı siyasetin kayıt içi siyasetle çatışmasıdır" yorumu yaptı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil
Çiçek, A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün’ün sorularını
yanıtladı. Özel Yetkili Mahkemelerden, Uzun tutukluluk sürense,
yeniden yargılamadan, paralel yapılanmaya kadar pek çok konuya
değinen Çiçek Başbakan Erdoğan'ın bahsettiği devlet içindeki
paralel yapıya da tepki gösterdi.
"Türkiye’de şu an yaşananlar kayıt dışı siyasetin kayıt içi siyasetle çatışmasıdır" diyen Cemil siyaset yapacakların aleni olarak belli olması gerektiğini de vurguladı.
ÜMİT EDERİM Kİ NORMAL MAHKEMELERDE BAŞKA TÜRLÜ MAHSURLA ÇIKMAZ
Özel Yetkili Mahkemeler 3. Yargı paketi ile kaldırıldı, sadece geçici bir hükümle, görülmekte olan davalar bitinceye kadar o davaya mahsus olarak yetkileri devam ediyordu. Şimdi geldiğimiz durum itibariyle o davalar da büyük ölçüde bitti, gerçi kesinleşmemiş olanlar da var ama ancak yaşadığımız süreçte anlaşılıyor ki bunların kalkması gerekiyor.
Genelde bir mutabakat var. Dolayısıyla bu tartışma da bitmiş
olacak. Tabi her düzenleme bir ihtiyaçtan kaynaklanıyordu.. Bu
mahkemelerin kalkmasını isteyenler, önemli bir kısmı geçmişte böyle
bir mahkemenin varlığına ihtiyaç olduğunu savunanlardı, bir kısmı.
Şimdi anlaşılıyor ki uygulamalar sebebiyle herkes fikir değiştirdi.
Bu mahkemeler kalksın deniliyor, kalkmış olacaktır. Ümit ederiz ki
bu düzenleme bir süreden beridir yaşadığımız sıkıntılar öbür
mahkemelerde çıkmaz. Onu da bir rezerv cümle olarak söylemem
gerekiyor.
Günümüzde artık bireysel suçlar bile örgütlü işlenir hale geldi. Yargının da hazırlığını bu davalara bakacak olan mahkemelerin de fikren ve hukuken hazırlığını ona göre yapmaları gerekecektir. Artık örgütlü suçlar, hatta bunların önemli bir kısmı da sınır aşan suçlardır. Karar başka yerde veriliyor, lojistik destek bir başka ülkeden sağlanıyor, icrası bizim ülkemizde yapılıyor. Onun için bağlantıları çok. Ümit ederim ki normal mahkemeler yoluyla bu tip davalara bakıldığında başka türlü mahsurlar çıkmamış olsun.
BAZI DAVALKARDA SIKINTILAR YAŞANABİLİR
Yeniden yargılama müessesi ilk defa gündeme gelen bir konu değil. Ceza Muhakemeleri Usul Kanununda da var. 311. madde olarak düzenleniyor. Bu zaten vardır. Bir olağanüstü kanun yoludur. Dava kesinleşmiştir, Yargıtay kararı onamıştır ama kararın onanmasından sonra o davada o hükmün verilmesine etki eden önemli bilgi ve belge yeni çıkmıştır veya siz kararı verirken mahkeme olarak o belgeye dayanmıştınız o belgenin sahteliği ortaya çıkarsa ya da AİHM Türkiye aleyhine bir karar verdiyse davanın yeniden yargılanmasına sebep oluyor. Bizim eski hukukumuzda da uygularlarımızda da var bu.Şimdi gelinen noktada belli ki karar çıkmış, kesinleşmiş bazı dosyalar açısından yeniden yargılama yapılsın diye bir kısım talepler var. bunlardan bir tanesi de, özel yetkili mahkemelerle ilgili hüküm kalkmış olursa bunun da yeniden yargılama sebebi olabileceği gibi bir düşünce var. bu ne kadar doğrusu, ne kadar isabetli olacak onu bilemem. Usul hükmü olarak geriye doğru işleyecek mi işlemeyecek mi Buna yargı makamları Yargıtay karar verecek. Hukukta biz düzenlemeyi eşit ve temel düzenleme olarak yaparız. Bir kanun hükmünü yazarken falanca dosyası, falanca davayı, falanca kişiyi hesaba katarak yazamayız. 3. Yargı paketinde şöyle bir madde vardı; cezanın üst sınırı 5 yıldan aşağı olan suçlarda kişi ceza almışsa, 3 yıl içerisinde bir suç işlemezse bu cezasını çekmiş sayılır. Dolayısıyla infazlar durduruldu. 5 yıldan aşağı kim suç işlemişse, burada sizin sevdiğiniz, sevmediğiniz hatta Tepki duyduğunuz bir kısım adamlar bile bununla çıktı. Kanun yürürlüğe girdikten sonra basında da yer aldı; Vay falancalar da çıktı, filancalar da çıktı diye. Bu tür düzenlemelerde bazı sıkıntılar da yaşanabilecektir. Bazı davalarda haksızlık hukuksuzluk yapıldığı düşüncesiyle yeniden yargılama yaparken, öbür taraftan da bu cezayı fazlasıyla hak etmiş bir kısım adamlar da bunlardan istifade edecektir. Bu ayrımı yapmak fevkalade zordur. Onun için kamuoyunun da buna hazır olması lazım.
TOPLUMDA EKSEN KAYMASI VAR
Meclis’in iradesi geçmişte de tutukluluğun uzun sürmemesi yönündeydi ama uygulamalarda bir takım sıkıntılar oldu. Maalesef biz bu konularda bir taraftan bir taraftan tutukluluk 10 yıl uzundur dedik, ama öbür tarafta da kamuoyunda infial uyandırmış bazı fiiller sebebiyle 10 yıl tutuklu kalanları Yargıtay 9. Dairesi tahliye ettiğinde, kamuoyunda Hizbullahçılar olarak bilinenler, ama bu Tutukluluk uzun diyenlerin bir kısmı da vay nasıl olur da bu kadar cani adamları siz tahliye edersiniz diye kıyamet koptu. Evvela hukuka göre mi mesafe alacağız yoksa ideolojimize pozisyonumuza, fiili işleyen kişilere yakınlığımıza uzaklığımıza göre mi vaziyet alacağız. Maalesef bu toplumda böyle bir eksen kayması var. Bir taraftan 10 yıl içeride kalmış olan kim olursa olsun, şahsa bakarak değil “Vay nasıl tahliye ettin”, öte yandan 3 yıldır tutuklu olanlara “Niye bunları tahliye etmiyorsun” diye farklı yorumlar yapacaksak bu yorumların içerisinde hukuk olmaz. Onun için tutukluluğun kısaltılması doğru olabilir.
"PARALEL DEVLET" YAPILANMASI
Paralel, ikizkenar üçgen, dörtgen ifadeleri bunlar geometrik ifadeler. Geometride sadece paralel ifadesi yok yumuk da var dikdörtgen de var, kare de var. ama şu içinde geçtiğimiz süreç önemli bir süreç. İnşallah bundan hep beraber sağlıkla çıkarız. Bu normal bir durum değil, bunun getirdiği sıkıntıları zararını yaşıyoruz. Bu tartışmalardan rahatsız olan evvela yargının kendisidir. Ben bunu bilerek söylüyorum. Belli uygulamaların, hukuksuz bir şekilde, hukuk ihmal edilerek yapılıyor olmasından ve bundan dolayı yargının tümünün tartışılıyor olmasından yargı mensuplarının rahatsız olduğunu biliyorum. Lafın kötüsü işin kötüsünü yapanadır. Bur herkes için geçerlidir. sınırlı sayıda bir kısım tartışmalı uygulamalar sebebi ile yargının bütünü ile değerlendirildiği için rahatsız olduklarını düşünüyorum da biliyorum da. Gerçekten çok zor şartlar altında görevlerini yapan hakim ve savcılar var.
"TARTIŞMA DEVLETİN İÇİNDE ÇIKIYOR"
İş dünyası tedirgin. Bir belirsiz ortam olduğu düşünülüyor bu da ekonomi açısından bir sıkıntı getiriyor. Bu şu anlama gelmiyor, ekonomi şöyle olacak, öbür taraf böyle olacak. Türkiye çok önemli bir dönemeçte, bugüne kadar yaşamadığı bir tartışma yaşıyor. Bir demokratik toplumda baskı grupları var. sendikalar, meslek örgütleri, fiili organizasyonlar, sosyolojik grupların elbette siyasette beklentileri ve tercihleri vardır. Ama şunu görmek lazım tartışma devletin içinde çıkıyor, devletin yönetiminde çıkıyor bu sıkıntı. buna bakmak gerekecektir. Doğru olmayan kısmı burasıdır. Bu grupların hepinsin devletten siyasetten talepleri, beklentileri olur. Talepleri karşılanır evet der, talepleri karşılanmaz protesto yapar. Herkes ne yapıyorsa hukukun içinde kalarak yapması lazım. Bir devlette iki tane otorite olmaz. Bir demokratik toplumda hukuk ve hukukun üstünlüğü kavramlarına vurgu yapıyorsak keyfilik olmaz. Kim neyi nasıl yapacaksa bunun bir çerçevesi vardır, bu kuralarla uyarak yapılması gerekir. Anlaşılıyor ki Türkiye’de bir kısım kuralsızlıklar oluyor. Kurallardan istifade ile, kuralın öngörmediği sonuçlar elde edilmeye çalışılıyor. Bunlara iyi bakmak gerekir.
DEVLETE ÇALIŞANLAR BAŞKA YERE HİZMET EDEMEZ
Kamu görevlisiyseniz devletle bir sözleşme yapıyorsunuz.diyorsunuz ki, ben bana sağlanan statü çerçevesinde, vereceğiniz ücret karşılığında, oradaki kurallara da uyarak görev yapacağım. Ben senin memurunum, senin koyduğun kurallara göre ast üst ilişkisi çerçevesinde hizmet vereceğim. Kamuda çalışanın bir siyasi görüşü olabilir, bir kulübe üye olabilir, bir cemaate mensup olabilir. Yadırganan bu değil, yadırganan husus devlete girip devlete hizmet vereceğine başkasına hizmet vermesidir. Devletin memurudur, hizmetini devlete verecek devlet aracılığıyla da topluma hizmet edecek. Bu prensibin dışına çıkılırsa kavga çıkar.
BU KAYIT DIŞI SİYASETİN KAYIT İÇİ SİYASETLE KAVGASI
Şu an kayıt dışı siyasetin kayıt içi siyasetle kavgasıdır bu. Yerine tam oturtalım. Onun için Türkiye, bence bu sıkıntılardan sağlıklı bir sonuca varmış olması gerekir. Bunun bedelini toplum çok ağır ödüyor. Türkiye’nin bir imajı var, bu imajı sıkıntıya sokuyoruz. Kim Türkiye’de neyi yapacaksa kayıt içinde yapması lazım.
GÜLEN’E “DÖN” ÇAĞRISINI 2004 YILINDA YAPTIM
Bir ülkenin vatandaşı, velev ki suç işlemiş olsa bile burası onların da vatanıdır. Dolayısıyla birilerinin gelip gelmemesi noktasında bu tür çağrılara ihtiyaç var mıdır onu bilemem ama gelmesine engel yok. bu ilk çağrıyı yapanlardan biri de benim, 2004 gibiydi. 2004’e kadar bir kısım soruşturma falan vardı, ben adalet bakanıyken o davalar neticelendi ve bildiğim kadarıyla hiçbir hukuki engel yoktu. Ben de o zaman dönmesi için hiçbir hukuki engel yoktur dedim. hukuki engel olsa bile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliğini taşıyorsa her halükarda gelebilir, gelmesine engel yoktur. Gelir yanlış bir şey yapıyorsa, hukuk ne derse onu yapar. Zaten bu türlü problem yoksa gelmesi için hiçbir engel yok. neden gelir, neden gelmez bu tamamen farklı bir konu. kendi bileceği iştir.