Cemil Çiçek FETÖ'cü mü 2007'deki bomba açıklama!
Abone olEski Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, FETÖ'cü mü? Bir süredir hakkında FETÖ/PDY bağlantısı tartışılan Cemil Çiçek'le ilgili Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan bugünkü köşesinden ilginç bir anektod aktardı.
Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, bugünkü köşesinden 2007
yılında Cemil Çiçek'le yaptığı bir görüşmenin detaylarını
yazdı.
'Cemil Çiçek'le ilgili kişisel bir tanıklık' başlıklı bugünkü yazısında Ahmet Hakan, Cemil Çiçek'in 2007'de kendisine anlattıklarını 1 Nisan 2007 tarihli yazısında yazdığını ancak Cemil Çiçek'in adını açıklamadığının altını çizdi.
Ahmet Hakan o günkü konuşmada cemaati açıkça eleştiren Cemil Çiçek'in FETÖ'cü ilan edilmesinin ardında yatanları şöyle kaleme aldı:
"2007 baharı...
Cemaat/hükümet ittifakı zirvede...
Zaman gazetesi el üstünde, uçaklardan inmiyor... “Fetullah” diyene “Terbiyesizlik yapma, Hocaefendi diyeceksin” deniyor... Dershane krizi yok henüz. 7 Şubat krizine daha altı yıl var...
İşte böyle bir ortamda...
O günün Adalet Bakanı Cemil Çiçek, bana şunları söylemişti:
- Bu Cemaat de çok olmaya başladı. El attığı bütün işlerden biz zararlı çıktık. Emniyette gruplaşıyorlar. Adliyede gruplaşıyorlar.
- Bir adım attıklarında hükümetin işine yarayıp yaramadığına bakmayıp Cemaat’in işine yarayıp yaramadığına bakıyorlar.
- Bütün sorunlu işlerin arkasında bir Cemaat bağlantısı çıkıyor. Cemaat’seniz Cemaatçiliğinizi bilin kardeşim.
Cemil Çiçek’in bu sözlerini isim vermeden yazmıştım. (Bakınız: 1 Nisan 2007... Hürriyet.)
Cemaat hemen anladı sözlerin sahibinin Cemil Çiçek olduğunu ve ona mavi gökyüzünü dar etti.
Bugünlerde itirafçının tekinin Cemil Çiçek’i “Cemaatçi” olmakla suçlaması karşısında...
Bu tanıklığımı dile getirmeyi bir insanlık vazifesi bildim.
AHMET HAKAN'IN 1 NİSAN 2007 TARİHLİ YAZISI
Ahmet Hakan, 1 Nisan 2007'de Cemil Çiçek'in kendisine anlattıklarını isim vermeden okurlarına şöyle aktarmıştı:
"Bir sabah kahvaltısında buluştuğumuz hükümet içinde etkili bir "Bakan", artık laf nereden açıldıysa, bir ara gözlerini kısıp, "Bu cemaat de çok olmaya başladı... El attığı bütün işlerden biz zararlı çıktık" demesin mi?
Hoppala!
Hemen "Durun bakalım Sayın Bakan... Ne cemaati? Ne çok olması?" diye araya girdim.
Bakan Bey, "cemaatçi polisler" ile "cemaatçi savcılar" meselesini başladı anlatmaya...
Meğer...
Emniyette gruplaşıyorlarmış, adliyede dayanışma içinde oluyorlarmış.
Bir adım attıklarında "Hükümetin işine yarar mı yaramaz mı" diye bakmayıp, "Cemaatin işine yarar mı yaramaz mı" diye bakıyorlarmış.
Bütün sorunlu işlerin ardından bir cemaat bağlantısı çıkıyormuş.
Hükümet onlar yüzünden hep zor durumda kalıyormuş.
Bakan Bey, öfkeliydi...
"Cemaatsen cemaatliğini bil kardeşim" diyerek laik bir çıkış bile yaptı.
Bir de şunu söyledi:
"Fethullah Hoca istihbarat işlerine meraklıdır. Ama onun merakı yüzünden olan bize oluyor."
İkna olmuştum.
Çünkü bunları söyleyen "İflah olmaz bir Fethullah Gülen karşıtı" değildi, dost kuvvetlerdendi.
Tek sorunu konuyu kamu önünde açıkça ortaya koyacak denli "cesur" olmamasıydı.
Eh, her şeyin olağan seyrettiği bir ülkede yaşamadığımıza göre, bu cesaretsizlik bağışlanabilirdi.
* * *
Bazen "cemaatin taktikleri" ile "iktidardaki partinin taktikleri" örtüşebilir.
Nede olsa taktiği besleyen ana unsur, "ortak dost" ve "ortak düşman" meselesidir...
Ancak...
"Cemaatin stratejisi" ile "iktidardaki partinin stratejisi" asla örtüşmez.
Bu yüzden...
Cemaatin yaptığı istihbarat yaramazlıkları, sıklıkla hükümetin başına bela oluyor.
Belki de bu yüzden sabah kahvaltısında buluştuğum Bakan, Fethullah Gülen’e "Hocam din işleri ile istihbarat işlerini birbirine karıştırmayın" mesajı yolluyordu.
Ne dersiniz?
Haksız sayılmaz değil mi?