Cemil Bayık'tan IŞİD bombaları!
Abone olIŞİD'le girdikleri savaş ve Lice'deki heykel krizi için çarpıcı yorumlarda bulunan KCK Yürütme Kurulu Eş Başkanı Cemil Bayık, Ruşen Çakır'ın sorularını yanıtlamaya devam ediyor...
İNTERNETHABER.COM
Kürt sorunu ve Ortadoğu'daki gelişmeleri en yakından takip eden
gazetecilerden Ruşen Çakır'ın
Kandil'de PKK'nın tepe ismi
Cemil Bayık ile yaptığı röportajın ikinci kısmı da
yayınlandı. Bayık, IŞİD ile hem Suriye hem Irak'ta
yaşadıkları savaşın perde arkasını anlattığı röportajda çözüm
sürecinde bir kırılma noktası haline gelen
Lice'deki heykel krizini de değerlendirdi. Bayık,
IŞİD'in arkasındaki güçler ve örgütün savaş tarzına dönük çarpıcı
yorumlarda bulundu.
İşte Çakır'ın Cemil Bayık röportajının ikinci bölümü:
ORTADOĞU'D A3Ç DÜNYA SAVAŞI
YAŞANIYOR
Burada yepyeni bir dönem başlamış gibi. Hem Irak’ta hem
Suriye’de. Musul’un düşmesiyle başlayan bir süreç var. Benim
gözlemlerime göre bölgede yükselen iki güç var: IŞİD ve PKK. Ve bu
iki güç şu anda birbiriyle savaşıyor. Doğru mu
düşünüyorum?
Cemil Bayık: Görünüşte öyledir ama IŞİD’in arkasında bölgesel ve
küresel güçler var. IŞİD bu güçlerin desteğini almadan böyle
savaşamaz, büyüyemez, gelişemezdi. Görünüşte belki IŞİD ile
savaşıyoruz ama bu işin görünen yanı. İşin perde arkası var.
Esasında bazı bölgesel güçler IŞİD’i üzerimize
gönderiyor.
Bunu yapanların amacı nedir?
Bayık: Ortadoğu’da 3. Dünya Savaşı yaşanıyor. Kapitalist-modernist
sistemin Ortadoğu’ya müdahaleleri oldu ama bu müdahaleler sonuç
vermedi. Ne Libya, ne Suriye, ne Irak, ne de Mısır’da... Hatta kriz
daha da derinleşti, yeni krizlere yol açtı. Sistem bu krizi
yönetemeyince farklı arayışlara girdi. IŞİD’i büyütme buradan
gelişti. IŞİD ile mezhep savaşı geliştiriyor. Bu çok tehlikeli bir
savaş. Çünkü hakların kardeşliğini, birliğini ortadan kaldırıyor.
Onları birbirine düşman ediyor. Halklar arası çatışmayı, savaşı
geliştiriyor. Dolayısıyla parçalanmaya yol açıyor. Bir de halkların
tarihlerini, kültürlerini, yani demokrasinin, özgürlüğün dayanacağı
zemini tahrip ediyor. Halkları zayıf düşürüyor, adeta kendisine
mecbur kılmaya çalışıyor, kendisini bir kurtarıcı haline getirmek
istiyor. Bu tarzda Ortadoğu’da kontrolü yeniden sağlamak
istiyor.
IŞİD'İN KATLİAMLARI İSLAMCILARI DA
SORGULAMAYA İTİYOR
Musul’un düşmesiyle beraber Irak’ın üç parçaya ayrılmasının
kesinleştiği yorumu yapılmıştı. Size göre Irak’ı bölmek böyle bir
projenin hedefi miydi?
Bayık: Sadece Irak’ı bölme değil mesele. Suriye’dir, İran’dır,
Irak’tır. Eğer Türkiye tutumunu değiştirmezse Türkiye’dir. Zaten
IŞİD’i geliştirmelerinin bir amacı da bu parçalanmayı sağlamaktır.
Bir de Rojava devrimi etkisiz kılınmak isteniyor. Bir noktaya daha
dikkat çekmek istiyorum: IŞİD İslamiyet adı altında bunları yapıyor
ama İslamiyet ile en ufak bağdaşır tarafı yoktur. Her ne kadar
İslam tarihini, ideolojisini kendisine esas alıyorsa, ki bu açıdan
belli bir destek de buluyor kendine, özellikle Sünni kesimde, fakat
yaptıkları tamamen insanlığa karşıdır. Halklara, kültürlere, din ve
mezheplere karşıdır. Ortadoğu’da İslami kültür, gelenek, demokratik
değerler, toplumcu değerler güçlüdür. IŞİD’in yaptıkları gerçekten
herkesi düşündürüyor, herkesi sorgulamaya itiyor. İslami kesimleri
de sorgulamaya itiyor.
PSİKOLOJİK SAVAŞI İYİ
YÜRÜTÜYOR!
Bir de korku yaratıyor.
Bayık: Zaten bazıları Moğollar’a benzetiyor. Belki benzer yanları
var ama esas IŞİD gerçeğini iyi anlamak gerekiyor. IŞİD aslında
psikolojik savaşı iyi yürütüyor. Dengeleri çok iyi kavrıyor. Tabii
biraz tarihi, İslami kültürü biraz esas alıyor ve topluma hitap
ediyor. Burada biraz karşılık buluyor. Ama IŞİD Irak’ta
gelişebileceği kadar gelişti. Artık son sınırdır. Bundan öteye
gelişemez ve hatta giderek gerileyecektir.
IŞİD DENKLEMİNDE KİM KİMİ KULLANIYOR
BELLİ DEĞİL
Güney’de Şii Arap, ortada Sunni Arap ve Kuzey’de de
Kürtler. Şu an Sünni Araplar IŞİD tarafından yönetiliyor. Bu böyle
sürebilir mi? IŞİD mantalitesi ile burada kurulan Sünni bir devlet
ile Kürtler veya Şii Araplar yaşayabilir mi?
Bayık: Sanmıyorum. IŞİD belki bir dönem daha kullanılacak çünkü
onunla gerçekleştirmek istedikleri var ve daha bitmedi. Bunlar
gerçekleştirildikten sonra sanırım IŞİD giderek
etkisizleştirilecektir. Bu kolay olur mu? Hayır, çünkü dayandığı
bir zemin var ama daraltacak, etkisizleştireceklerdir. Daha çok
Sünni kesimde eski Baasçılar gündeme taşınabilir ve muhtemelen
onlarla Sünni devlet veya oluşum geliştirilebilir. Mantıklı olan da
budur. Şu anda Baasçılar taktiksel olarak IŞİD’in gücünden
yararlanıyor. Çünkü onlar toplumda belli bir korku yaratmış.
Aslında IŞİD de Baasçılar’dan yararlanıyor. Başkalarından da
yararlanıyorlar. Aslında birbirinden yararlanma çok güçlü. Kimin
kimi ne kadar kullandığı, sonuçta kimin ne kadar etkili olacağı
aslında pek belli değil.
SİLAH SAVAŞANLARA VERİLMELİ KAÇANLARA
DEĞİL!
Bayık: Aslında silah savaşanlara verir. IŞİD’e karşı kim savaşıyor?
Başkaları da savaşıyor, bunu inkar etmiyorum ama savaşın esas
yükünü taşıyan bizim hareketimizdir. O zaman silah verilecekse
gerçekten direnenlere bu silahların verilmesi gerekiyor. Doğru olan
budur. Kaçan, savaşmayan güçlere bu silahların verilmesi,
silahların IŞİD’e verilmesi demektir. Burada çok önemli bir noktaya
da değinmek istiyorum: İnsandan daha büyük bir güç yoktur. En büyük
silah insanın kendisidir. İnsanı kazanan her şeyi kazanır. O
silahların tümünü yapan da kullanan da insandır. O silahlar
Musul’da Irak ordusunun elindeydi ama ordu direnmedi. O silahların
hepsini bıraktı. Demek ki burada belirleyici olan insanın kendisi.
İnsan da inançlarıyla, amaçlarıyla ve düşünceleriyle vardır. Eğer
amaç, inanç ve düşünce güçlüyse böylesi insanlar veya böylesi
hareketler en büyük tekniği bile yenebilir. Bunun pratik örnekleri
ortadadır. YPG ve HPG, IŞİD ile çatışıyor ama ne YPG’nin ne HPG’nin
elinde IŞİD’in elinde olan silahlar vardır ama çok basit silahlarla
da IŞİD’e karşı durulabiliyor. Güney’in (Irak Kürdistan Bölgesel
Yönetimi) "elimizde yeterli silah yoktur, IŞİD’in elinde çok güçlü
silahlar var. Bize silah verilmeden biz IŞİD’e karşı savaşamayız"
yaklaşımı doğru bir yaklaşım değil. Belki onların biçimlenişine
göre doğru olabilir ama genel olarak doğru değil. IŞİD’in elinde
olduğu kadar Güney’in de elinde silahlar var. Hem de aynı düzeyde
silahlar var, fakat IŞİD savaşıyor ama onlar savaşmıyor. İşi teknik
üstünlüğe bağlamak bu açıdan doğru değil. IŞİD ideolojik bir güç.
Kendisini adamış bir güç. Ayrıca arkasında uluslararası ve bölgesel
güçler var ve sürekli destekliyorlar. Onun için başarılıdır ama
karşısındaki peşmerge gücü darmadağındır. Son dönemlerde arabadır,
paradır, ticarettir, villadır… Bu tür şeylerin peşine düşmüş.
Bunların peşine düşen bir güç savaşamaz. Peşmergenin ideolojik ve
örgütsel eğitimi yoktur. Askeri eğitimi çok sınırlıdır. Hızla bu
eğitimlerin yapılması gerekiyor. O zaman direnen bir güç haline
gelebilir.
TANKLA HELİKOPTERLE HEYKEL YIKMAK
SÜRECE AYKIRI
Heykel varken birileri "devlet nasıl bu heykele izin
verir?" diye kampanya yürüttü. Heykel yıkılınca birileri size “bu
hükümetle hâlâ nasıl görüşüyorsunuz?” diye kampanya yürütüyor.
Sonuçta Lice’de yaşanan olay çözüm süreci için çok ciddi kırılmaya
neden olabilir mi?
Bayık: Ak ile kara arasında siyaset yapılamaz. Sadece ak ile kara
yok. Arasında bir ton renk var. Biz bütün olasılıkları
değerlendiriyoruz ve bunların arasında en uygulanabilir olan
hangisi ise onu esas alıyoruz. Sorunlar çözüme doğru giderken en
olumsuz olaylar da gelişir. Bu dünyanın pek çok yerinde böyledir.
Türkiye ve Kürdistan bunun dışında değildir. Bazı güçler müzakereye
geçilmesini önlemek ister. Bunlar provokasyonlar, tahribatlar ve
çatışma ortamları yaratabilir. Lice’deki son olay ile ilgili
açıklamamız da oldu. Çözüm isteyen bir gücün elbette ki Kürt
halkının hassasiyetlerine de doğru yaklaşması gerekiyor. Orda yatan
insanlar bu halkın evlatlarıdır. Mücadelede şehit düşmüşlerdir.
Mahsum Korkmaz da bu arkadaşlardan biridir. Bunlara saygılı
olunması gerekiyor. Gidip tanklarla, helikopterlerle o heykeli
sökmek, yıkmak herhalde sürece hizmet etmiyor. O mezarlıkları
kurşunlara tutmak, bazı yerleri ateşe vermek sürece hizmet etmez.
Nasıl ki Türk askeri Türk halkı için bir değer ifade ediyorsa bir
gerillanın mezarı Kürtler için bir değeri ifade eder. O değerlere
el atmak Kürt halkına el atmak demektir. Onun değerlerini
yerle bir etmek demektir. Onun için müzakere sürecini gerçekten
geliştirmek isteyenlerin bu halkın hassasiyetlerini dikkat etmesi
gerekiyor.
İKİ TARAF DA KARŞIDAKİNİN DEĞERLERİNE
HASSAS OLMALI
İki tarafın da hassas olduğu o kadar çok konu, değer, isim
var. Bir de masayı devirmek isteyen çok kişi var. Nasıl yürüyecek
bu süreç?
Bayık: Biz hepsinin farkındayız. İster bizden ister başkalarından
kaynaklansın bu süreci geriye çekecek, sabote edecek anlayış ve
tutumlara karşı duruyoruz. Ama bu tek taraflı olmaz. Aynı şeyin
Türk devleti ve hükümeti tarafından da gösterilmesi gerekiyor. Eğer
bir durum varsa bunu diyalog ile gidermek gerekiyor. Diyalog
yapmadan bir takım şeyler yapmak tahrik etmeye yol açar. Eğer çokça
söylenildiği gibi süreci sabote etmek isteyen varsa onlara yardımcı
olmak olur. Sadece Türkiye’nin hassasiyetleri yok ki, Kürt halkının
da hassasiyetleri var. Tek taraflı hassasiyet olmaz. Hele ki sorunu
çözmek isteyenler her kesimin hassasiyetini dikkate alır.