Cemil Bayık HDP'yi LGBTİ için uyarmış?
Abone olCemil Bayık'ın HDP'ye yaptığı "bazı marjinal gruplardan ayrışmalı" uyarısını yorumlayan Ertuğrul Kürkçü çarpıcı açıklamalar yaparken, sözkonusu marjinal grubun LGBTİ hareketi olduğu iddia edildi...
İNTERNETHABER.COM
KCK Yürütme Kurulu Eş Başkanı Cemil
Bayık'ın Ruşen Çakır'a verdiği
röportajdaki HDP uyarısı yeni bir tartışmayı
tetikledi. Bayık, HDP'nin kendini bazı marjinal
gruplardan ayrıştırması gerektiğini vurguladığı açıklamasında isim
vermemiş, Çakır'ın ısrarına karşın sözkonusu grupları
"Beyoğlu" diyerek kodlaşmıştı.
BAYIK "MARJİNAL" DERKEN LGBTİ HAREKETİNİ Mİ KASTETTİ?
Radikal yazarı Ezgi Başaran, HDP'nin Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü'yle yaptığı röportajda Cemil Bayık'ın sözlerinin perde arkasını sorguladı. Bayık'ın HDP bileşenlerinden hangisini hedef aldığını ve ne söylemeye çalıştığını mercek altına alan Başaran "Bayık’ın ‘marjinal’ bulduğu, Kürkçü’nün ise ‘Beyoğlu ile kodlanan kesim’ dediği LGBTTİ bireylerdir bana göre. HDP’nin LGBTTİ hareketin hak ve taleplerini gündeme getirmesidir Kandil’de tartışma yaratan." diyerek çarpıcı bir iddiada bulundu.
ORTADOĞU'DAKİ SİYASET RAKABETTE LGBTİ İLE DAYANIŞMA MÜMKÜN MÜ?
Ertuğrul Kürkçü ise Başaran'a verdiği röportajda "Neden
söz ettiğini biliyorum Bayık’ın" derken sözkonusu
"marjinal" kesimin kimler olduğunu açıktan söylemekten kaçındı.
Kürkçü PKK'nın Ortadoğu'da siyaset yapan bir güç olarak başta
Rojava olmak üzere ultra-muhafazakar yapılarla rekabet ettiğini
hatırlattı. Ortadoğu'da toplumsal mücadalede siyasal tercihler
kadar kültürel ve ahlaki tercihlerin ön plana çıktığını vurgulayan
Kürkçü, Kandil'in bu zeminde siyaset yaptığı için bazı kültürel
gruplarla ile mesafeli kalmak istediğini kaydetti.
İşte Başaran'ın Kürkçü ile yaptığı röportajdaki ilgili bölüm:
BAYIK'IN NEDEN SÖZ ETTİĞİNİ
BİLİYORUM
Cemil Bayık’ın, Ruşen Çakır’la yaptığı söyleşide “HDP
içinde marjinal bir grup olduğunu”, bu grubu “Beyoğlu” olarak
tanımladığını ve tüm bunlardan rahatsız olduğunu görüyoruz. Siz
söyleşinin bu bölümünü okuduğunuzda ne düşündünüz?
-Okur okumaz bunun esasen bir kültürel ve toplumsal gönderme
olduğunu anladım. Çünkü bunu o cenahtan daha önce işitmişliğim var.
Yani acaba ne deniyor diye düşünmeme gerek kalmadı. Neden söz
ettiğini biliyorum Bayık’ın.
KANDİL BİR SÜREDİR BÖYLE KAYGILARI
DİLLENDİRİYOR
Neden söz ediyor? Sizin sözünü ettiğiniz ‘kültürel ve
toplumsal gönderme’ nedir?
-Burada söz konusu olan "Beyoğlu" ile kodlanan bir toplumsal
kesimle ilişki kurup kurmama, onların ezilmişliğini içerip
içermeme, o grubun haklarını HDP üzerinden savunup savunmama
tercihidir. Yani Bayık HDP’nin "marjinal" addedilen bir toplumsal
kesimin hak savunuculuğuna öncelik tanır görünmesinden pek de
memnun olmadığını söylüyor. Ki Kandil’in bir süredir böylesi
kaygıları dillendirdiğini biliyorum.
AÇIKÇA İFADE EDİLMESİ ŞU ANDA GEREKLİ
VE FAYDALI DEĞİL
Söz konusu hangi ezilmiş grup tahmin ediyorum fakat açıkça
da sormak istiyorum… Bu grup kimdir?
-Ben bunun açıkça ifade edilmesini şu anda gerekli ve faydalı
bulmuyorum. Kimlerden bahsettiğini bence bir gazeteci olarak Cemil
Bayık’a sormanız daha uygun olacaktır. Çünkü şuna da dikkat çekmek
istiyorum: Bayık söyleşi boyunca her konuda son derece açık biçimde
konuşuyor, her meseleye adını koyuyor. Ama bu noktada kapalı
konuşmayı tercih ediyor. Bu durumda ben ne demek istediğini
anlıyorum, herkes anlıyor ama kendisi kapalı konuşuyorsa bizim
tercüme yapmamız doğru olmaz. Ayrıca binde bir ihtimal ama
yanılıyor da olabilirim. Bu vesileyle çok örselenmiş olan bir
kültürel/toplumsal grubun yeniden örselenmesini de istemem.
BAYIK VE KANDİL BÜTÜN SOLU HDP'YE
TAŞIMAKTA ISRARLI
Peki Cemil Bayık’ın HDP içindeki marjinal gruptan kastının
neden siz ve/veya Sırrı Süreyya Önder olduğu varsayımı yapıldı
haftasonu?
-Sırrı ve ben bir "grup" oluşturuyor olamayız, araya en azından bir
kişi daha gerekir! Ama konuyu buraya taşımak için ‘solsuz bir HDP’
özlemi içinde olanlar özel çaba gösterdi. Beyoğlu, Cihangir, sol
diyerek mesele çekiştirildi. Oysa bizim aramızda ne böyle bir
ihtilaf ne de böyle bir karşı karşıya geliş var. HDP'nin,
düşünceleri bilinen onursal başkanı ile hareket arasında durup
dururken böyle bir gerilim doğamayacağını da bilen bilir. Ben,
mantığını dikkatle izleyen birisi olarak Bayık'ın herhangi bir sol
grubu HDP’nin dışında bırakmak bir yana dursun, dışarıda kalanların
hepsini içeriye taşımak konusunda çok ısrarcı olduğunu biliyorum.
HDP’ye katılım konusunda çekince gösteren ÖDP ve Dev-Yol’a ciddi
eleştiriler de yönetildi o cenahtan. Dolayısıyla kimsenin dışarıda
kalmaması konusunda çok ısrarlıdır Kandil. Öte yandan benim de
mensubu olduğum bileşenlerin HDP’de belirleyici konumlarda olduğu
ortada. Kaldı ki PKK, HDP’nin iç meselelerine böyle müdahil de
olmuyor.
Olmuyor mu?
-Olmuyor tabii.
KANDİL TOPLUMSAL DEĞERLERE DAHA MAZBUT
BİR YAKLAŞIM ÖNERİYOR
Kandil’de Karayılan’la konuştuğumda BDP’nin amatörlükleri
olduğunu, BDP’li siyasetçilerin acemice davrandığını söylemişti.
Kandil’in sizleri “Hayal dünyasında toy siyasetçiler” olarak
gördüğü hissine hiç kapıldınız mı?
-KCK’nin yönetiminde bulunan kadronun bir çoğu zindanlardan geçmiş
insanlar. Benimle yaşıt olanları var. Hem silahlı hem politik
mücadele deneyimi, birikimi açısından kendilerine eşdeğer
kadroların HDP/BDP içerisinde yer almalarını istedikleri açık.
Fakat elde olanla da yetinmek gerekiyor. Bu tecrübe açığı kolay
kapatılacak bir şey değil. O nedenle bu duruma hayıflanıyor
olabilirler. Onların sahip olduğu çatışma deneyiminin (büyük
kuvvetlerle karşı karşıya geliş, bu konuda pişme ve çelikleşme)
eksikliğinden ötürü bazı kararların alınamamasına hayıflanıyor
olabilirler. Ki biz de bunlara hayıflanırız. Burada hiçbir tuhaflık
görmüyorum. Ama hiçbir zaman PKK’nin bu nedenlerle HDP/BDP’yi
küçümsediğine, bunları HDP’nin kafasına kaktığına şahit olmadım.
Dolayısıyla ben Bayık’ın sözlerinde HDP’nin sol bileşenlerinden
birini diğerine tercih etme hali görmüyorum. Kandil tarafında olan
şu: Toplumsal değerlerle ilişkilenme bakımından daha mazbut bir
yaklaşıma işaret edildiğini, daha mazbut bir yaklaşımın
önerildiğini düşünüyorum.
KANDİL'İN HİSSİYATINI AŞIRI BULSAM DA
ANLIYORUM!
Bu mazbutluk tercihinde yahut başta sözünü ettiğiniz
şekliyle “ezilenler arasında bir grubun hak arayışına” eşlik etmeme
tercihinde etkili olan nedir Kandil tarafında? Ataerkil anlayış
mı?
-Ben Kandil’in bu hissiyatını aşırı bulsam da anlıyorum.
Kürdistan’da, hem Rojava’da hem Güney’de hemde Kuzey'deki
mücadelede Kürt toplumu içerisindeki ayrışmalarda politik tercihler
kadar belki ondan da çok toplumsal ve ahlaki tercihler öne çıkıyor.
Bu yarışmada, bu rekabette, bu mücadelede aktüel planda ellerini
zayıflatacak şeylerden uzak kalma arzusu var. Özellikle ultra
muhafazakar, siyasi İslamcı unsurlarla mücadelede, IŞİD’in etki
alanındaki gençlerle temasta kültürel rekabet siyasi rekabetten
önde geliyor. O yüzden bu hassasiyetin doğduğunu düşünüyorum. Benim
gördüğüm kadarıyla son bir yıldır gerek IŞİD’in nüfuz alanındaki
Türkiyeli Kürt gençlere ulaşmada gerekse de IŞİD’le mücadelede
HDP’nin bu kesimle ilişkisi istismara açık bir şekilde ön plana
çıkıyor.
PKK ORTADOĞU'DAKİ İSLAMİ DALGAYA KARŞI
YUMUŞAK BİR KARIN İSTEMİYOR
Yani siyasi manada bir yumuşak karın yaratmak istemiyorlar
mı diyorsunuz?
-Evet böyle düşünüyorum. Ben bunu anladım, hiç anlamamış filan
değilim. Bu hassasiyeti perçinleyecek bazı olaylar da yaşadık fakat
bunu da konuşmanın bir faydası yok. Bakın bu tartışma Ortadoğu'da
İslami Kürdi direnişçiler arasında HDP’nin ve PKK’nin elini
zayıflatıyor diye düşünülüyor. Mesele bu.
Orasını anladım ama sonuç itibariyle ezilmiş insanlar
arasında ayrım yapmak olacak iş mi?
-Bana göre değil elbette. Hak kategorilerini bu biçimde birbirinden
ayıramayız. Birini savunmadan diğerini savunamayız. Ama taktik
olarak bazen bir grup diğerinin önüne geçebilir, bir grup da geri
planda kalabilir. Fakat biz bir ezilenler koalisyonuyuz. Bir tek
"marjinal"in bile ezilmesine lakayt kalmak bizde bütünsel bir zaafa
yol açar.
KANDİL'İN UYARISIYLA HDP'DE BİR
DEĞİŞİKLİK OLACAK MI?
Kandil’in bu bakış açısı HDP’nin söyleminde bir değişiklik
yaratacak mı yaratmayacak mı?
-Burada da net olalım. Kandil ya da Öcalan'ın düşünce ve kaygıları
önemlidir. Ve mutlaka üstünde konuşup tartışacağız. Ama, bu bir
kolektif karar olmalıdır. Ben manifestomuzdan ayrılmak için bir
sebep görmüyorum. Selahattin Demirtaş’a Cumhurbaşkanlığı seçim
kampanyasında bütün bunlar hatırlatıldığında “Bu bir risk ve biz bu
riski alıyoruz” demişti. Bence bu yerinde bir tutumdu ve bu tutumda
devam edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Nasıl zaman zaman Kandil ve
Öcalan birbirlerinin farklı tutumlarına rağmen kendi pozisyonlarını
koruyor, kendi rollerini oynuyor ve diğerini siyaseten ikna etme ve
içerme yolunu seçiyorlar, biz de bu yönteme başvurabiliriz. Bu
olgunluğa erişebiliriz.