Cemaatten bomba iddialara olay yanıtlar
Abone olCemaatin vakfı açıklama yaptı. Yargıya baskı yapıldığını vurguladı ve sokak eylemleriyle provakasyon yapılacağını iddia etti.
İNTERNET HABER - Cemaatin Gazeteciler
ve Yazarlar Vakfı'ndan bomba iddialarla ilgili bomba cevaplar
geldi. Yolsuzluğun üzerinin örtülmemesi isteyen Cemaat Vakfı, AK
Parti hükümetini 2011 yılından itibaren desteklemeyi bıraktıklarını
ilan etti.
Yargıya baskı yapıldığını ve polisteki
atamaların eleştirildiği açıklamada paralel devlet iddiaları için
de “Demokratik bir ülkede paralel devlet kabul edilemez. Varsa
böyle bir yapı hükümetin bunu delilleri ile ortaya koyması
gerekir.” denildi.
İşte açıklamadan önemli bölümler;
"Yolsuzlukla mücadele dünyanın her yerinde kamuoylarının
hassasiyetle talep ve takip ettiği konuların başındadır. Türkiye’de
de ismi yolsuzluğa karışmış ya da maşerî vicdanın yolsuzlukla
mücadele etmediği hükmüne vardığı hükümetlerin güven ve kredi
kaybına uğradığı aşikârdır. Bu günlerde kamuoyunca büyük bir ilgi
ve merakla takip edilen yolsuzluk iddialarının üzerine en etkin
şekilde hem yargı tarafından hem de medya tarafından gidilmesi, tüm
demokratik ülkelerde olduğu gibi, zaruridir.
YARGIYA SAYGI DUYULSUN
Maşeri vicdanın ve kamuoyunun, adaletin hakkı ile yerini
bulduğuna ikna olması için, başta Hükümet, bütün ilgili kişi ve
kurumların Anayasa ve Kanunlarımızda ifade edildiği şekli ile
bağımsız ve Millet adına karar veren Yargıya saygı duyması
gerekmektedir. Gelinen bu aşamadan sonra, hakkında yolsuzlukla
ilgili bir takım iddia ve istifhamlar bulunan kişilerin de
aklanması, ancak yargı sürecine saygı duyulması ve bu sürecin her
hangi bir müdahale olmadan sonuçlanması ile mümkün
olabilecektir.
YÜRÜTMEDE HİZMET İDDİASI
İFTİRADIR
“Yürütülen soruşturmaların ardında “Hizmet” olduğu iddiası çirkin bir iftiradır.”
Onursal Başkanımız Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketi’nin yolsuzluk soruşturmasını yürüten “savcılarla ilişkili” olduğu ve “dış güçlerin maşası” oldukları için bu davaları açtırdıkları iddiaları çirkin birer iftiradır.
CASUS GİBİ
SUNUYORLAR
Ayrıca, vakfımızın hem Türkiye’yi hem de Hizmet Gönüllülerinin
yapmış oldukları faaliyetleri tüm dünyaya anlatma amaçlı yaptığı
şeffaf toplantıların bile hükümete yakın bir kısım medya
organlarınca çarpıtılarak “vatana ihanet”, “casusluk”,
“uluslararası odaklarla işbirliği” gibi akıl almaz komplo teorileri
ve ithamlarla haberleştirilmesi insafla bağdaşmaz.
Aksi takdirde bu tip faaliyetleri yapan herkesi ajanlıkla
suçlamak ülkeyi içinden çıkılmaz bir cinnet haline
sürükleyecektir
2011'DEN SONRA AK PARTİ'YE DESTEĞİMİZİ
KESTİK
“Hizmet Hareketi’nin AK Parti’ye husumeti yoktur ve olamaz.”
Muhterem Hocaefendi ve Hizmet Hareketi’nin, ülkeye çok
hizmetleri geçmiş AK Parti’ye karşı bir husumeti bulunmamaktadır.
Hizmet, AK Parti’nin 2002-2011 arasındaki her tür
demokratikleşme hamlesini açıkça desteklemiştir. Ancak, Sayın
Erdoğan’ın ve partisinin yönetiminde, eylemlerinde ve
eylemsizliklerinde 2011 genel seçimlerinden bu yana ciddi bir
farklılık oluştuğu açıktır. AB sürecinin yavaşlaması,
kuvvetler ayrılığını erozyona uğratan şekli ile başkanlık teklifi,
medya özgürlüklerinin giderek daralması, parlamenter denetimin
zayıflaması, Sayıştay’ın görevini yapamaz hale gelmesi ve
otoriterleşme emarelerinin artması, son olarak yargıya bile
müdahale edilmesi AK Parti’yi destekleyen sağduyulu kesimleri
ülkenin geleceği ile ilgili derin endişelere sevk etmiştir.
DERSHANE İLE BAŞLAMADI ÖNCESİ
VAR...
Camianın da paylaştığı ve defaatle dile getirdiği bu
eleştirilerin dershanelerin yasaklanması tartışmaları ile başladığı
iddiası da gerçek dışıdır. Dershane yasaklama tartışmaları
başlamadan çok önce, Vakfımızın başta medya özgürlükleri olmak
üzere, Türkiye’deki reformların yavaşlaması ve otoriterleşme
eğilimleri hususunda yaptığı açıklamalarla endişelerini kamuoyuyla
paylaştığı herkesçe bilinen bir husustur.
SOKAK EYLEMLERİ PROVAKE
EDİLEBİLİR
“Sokak eylemlerinin bir takım provokasyonlara sebebiyet verebileceği endişesini taşımaktayız.” Yolsuzluk soruşturmasını yürüten yargıya açıkça hükümet tarafından müdahale görüntüsü verilmesi, yargıya bağlı çalışan kolluğa operasyon yapılması ve poliste yapılan yeni atamalar sonucu, polisin kolluk görevini yapmamakta direnmesi pek çok kişide haklı tepkilere sebep olmuştur.
Yasalar çerçevesinde yapılan, şiddete başvurmayan barışçıl sokak
eylemleri demokratik bir haktır. Ancak Hükümetin, Yargıya bile
tahammül edemez bir görüntü verdiği ve her gün üst üste çok gergin
ve kutuplaştırıcı açıklamalar yaptığı bugünlerde, barışçıl ve haklı
da olsa, bu tarz sokak eylemlerinin bir takım provokasyonlara
sebebiyet verebileceği endişesini taşımaktayız.
KAOTİK ORTAMA
SÜRÜKLEYEBİLİR
Açıkçası, eylemlerin ülkemizi kaotik bir ortama sürüklemesinden
kaygı duyuyoruz. Yolsuzluğun protesto edilmesi için ortaya çıkmış
barışçıl protestoların sabote edilmesinin yolsuzluk gündeminin
değişmesine sebebiyet verebilme ihtimali, amaçlananın tam tersi bir
sonuç verecektir. Bu çerçevede, Gezi olaylarında da ifade ettiğimiz
üzere, Hükümeti basiretli ve serinkanlı yönetime ve protesto
eylemlerinde bulunanlar da dâhil olmak üzere 76 milyonun Hükümeti
olarak davranmaya, aynı şekilde eylemcileri de barışçıl yöntemler
ile sınırlı kalmaya davet ediyoruz.
PARALEL DEVLET KABUL
EDİLEMEZ
“Demokratik bir ülkede paralel devlet kabul edilemez. Varsa böyle bir yapı hükümetin bunu delilleri ile ortaya koyması gerekir.”
Öte yandan, yolsuzluk soruşturmaları ile birlikte, hükümetçe ve hükümete yakın medyada daha yüksek sesle dile getirilen, “yargı cuntası”, “paralel devlet”, “otonom yapı”, “casusluk”, “ajanlık” ve benzeri delilsiz ve çok soyut suçlamalar, soruşturmanın üstünü örtme izlenimi vermektedir.
DELİL VARSA HÜKÜMET
AÇIKLASIN
Bu konularda, hükümetin elinde delil varsa bir an önce yargıya
teslim etmesini Ağustos ayındaki açıklamamızda açıkça talep
etmiştik. Ancak, bunun yapılması yerine, soyut ve delilsiz
ithamlarla, milyonlarca seveni, takdir edeni ve gönüllüsü bulunan
Hizmet Hareketini, “dış güçlerin maşası”, “ajanı”,
“karanlık emelleri olan elleri kırılması gereken pis bir
çete” olarak tasvir etmek en hafif ifade ile
insafsızlıktan başka bir şey değildir.
CEMAATE ÇETE DENİLMESİ
İZANSIZLIK
Yolsuzluk iddiası ile suçlanan şüphelilerin masuniyet karinesine aykırı bir şekilde suçlanmasının kişilik haklarının ihlali olduğunu ifade edenlerin haklılığı aşikârdır. Ancak aynı anlayışla da hiç bir hukuki ve demokratik ilkeye dayanmaksızın milyonlarca seveni olan bir camiaya da çete ve örgüt denmesi akıl, izan ve insafla bağdaştırılamaz.
Defaatle dile getirdiğimiz üzere, bir sivil toplum hareketi olan Hizmet Hareketi’ni, iktidar üzerinde vesayet kurmak ve iktidara ortak olmakla suçlamak açıkça abesle iştigaldir. Her hangi bir tavsiye, eleştiri, talep veya hak savunmasında bulunan sivil toplum oluşumlarını, iktidar peşindelermiş gibi sunarak, onlara “siyasete karışma”, “öyleyse parti kur”, “seçimleri bekle”, “manşetlerle milli iradeyi baskı altına alma” demek demokratik sistemin ruhu, norm ve değerleriyle bağdaşmaz ve asla kabul edilemez.
DEVLETİ ELE GEÇİRME İDDİASI MÜMKÜN DEĞİL
Demokratik bir ülkede sadece yasal ve meşru vatandaşlık haklarını kullanarak, liyakat ilkesi çerçevesinde bürokrasiye girmiş, Hizmet’e sempati duyanların veya sevenlerin olması doğaldır. Hukuk somut fiillere bakar. Hangi görüşten ve yaşam tarzından olursa olsun vatandaşların kanunlar çerçevesinde devletin bütün kademelerinde görev almasının “devleti ele geçirme”, “devlete sızma”, “vesayet kurma” veya “paralel iktidar oluşturma” şeklinde sunulmasının iyi niyetle açıklanması mümkün değildir. Askeri vesayetin en güçlü olduğu dönemde, tıpatıp aynı iddialarla suçlanan Sayın Gülen, 8 yıl yargılanmış ve tüm bu suçlamalardan beraat etmiştir.
CEMAAT HAREKETİNDEKİLER
FİŞLENİYOR
Elbette ki, bürokratlar seçilmiş yöneticilerinin ve amirlerinin
(hukuka uygun) emirlerine itaat etmek ve sadece onlardan emir almak
durumundadır. Halkın iradesiyle seçilmiş iktidarların idari
tasarruflarına tabii ki saygılı olunmalıdır; ancak kamuoyuna da
yansıyan ve yalanlanmayan bilgi ve belgelerin de gösterdiği üzere,
insanların Hizmet Hareketi’ne nispet edilerek anayasal bir suç olan
fişlenmeye tabi tutulması ve sonra da kriterleri belirsiz istihbari
bilgilere dayanılarak hukuka aykırı bir şekilde tasfiye edilmesi
demokratik olmadığı gibi en temel insan haklarına da aykırıdır.
NASIL BİR TÜRKİYE
Hem Onursal Başkanımız Sayın Fethullah Gülen hem Hizmet Hareketi hem de Vakfımız defaatle, AB reformlarını, tam demokratik Türkiye’yi, hukukun tam anlamı ile üstünlüğünü, en ileri hali ile insan haklarını, herkesin hukuk karşısında uygulamada da eşit olmasını, sivil anayasayı, şeffaf, hesap verir bir devleti ısrarla talep etmekle kalmamış, Anayasa Referandumundaki gayretleri de dâhil, tüm faaliyet ve projeleri ile bunların gerçekleşmesi için çaba sarf etmiştir.
Şurası çok açıktır ki, Devleti ele geçirmek isteyen ya da Devlet içinde paralel, otonom yapı oluşturanların bu taleplerde bulunması akıl ve mantık dışıdır. Zira paralel yapı oluşmasının ya da Devleti niyetleri belli olmayan dar kliklerin ele geçirmesinin önündeki en büyük engel, AB standartlarında tam demokratik ve şeffaf, hem parlamento, yargı ve Sayıştay’a, hem de medya ve kamuoyuna hesap verir bir hukuk devletidir.
Bu yönde kimin hala gayret edip etmediği ise kamuoyunun takdirindedir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.