Cemaatin Hakan Fidan alerjisinin perde arkası...
Abone olHabertürk gazetesinden Özcan Tikit bugün yayımlanan yazısında Hakan Fidan ile ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
17 Aralık ve 25 Aralık'ta hükümeti hedef alan
operasyonların öncesinde, AK Parti ile Cemaat kavgasındaki krizi, 7
Şubat 2012'de Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması
başlatmıştı.
İsrail'in de Cemaat'in de istemediği bir isim olan Hakan Fidan'ın
neden hedef tahtasına konduğu ise o gün bugündür tartışılan bir
konu olmuştu. Cemaat'in Hakan Fidan'a yönelik operasyon
çabasında başta İsrail olmak üzere dış istihbarat servisleriyle
nasıl bir ilişki kurduğunu deşifre eden yazı Habertürk'teki Özcan
Tikit'ten geldi. Tikit, Hakan Fidan'ın; İsrail, ABD'deki Neo-Conlar
ve Türkiye'deki bazı kesimler tarafından istenmediğini belirterek,
neden hedefte olduğunu anlattı.
İşte Tikit'in yazısındaki ilgili bölüm:
İSRAİL VE CEMAATİN "İRANCI HAKAN FİDAN"
SÖYLEMİ
''Eski İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, 2010’da MİT Müsteşarı
Hakan Fidan’dan “rahatsız olduklarını” açıkladı. Ankara, Kürecik’e
radar kurulmasına başta itiraz edince ikinci hamle geldi. Türkiye
bir kez daha Fidan üzerinden hedef alındı ve ABD’deki Neo-Con
tayfası tarafından İrancı olmakla suçlandı. Ama nedense kimse
düşünmedi; bir MİT Müsteşarı’nın İrancı olması nasıl mümkün olur,
mesela kariyerine ne faydası olurdu ki? Komik değil mi(!)
Suçlamalar Neo-Con’lara yakın bir gazeteci olan David Ignatius’un
geçen sene, İranlı 10 İsrail ajanının MİT tarafından ele
verildiğini iddia etmesiyle devam etti. Hedefteki isim yine
Fidan’dı.
"ARABASINA BOMBA KONMAYI
HAKEDİYOR"
Yahudi lobisinin sitesi Jewish Press ise hepsinden cüretkâr çıktı.
Sitenin yazarı Yori Yanover, “Fidan bir sabah aracına binerken
bombayla havaya uçurulmayı hak ediyor” diye yazarak MİT
Müsteşarı’nı açıkça tehdit etti.
İsrail ve Neo-Con tayfanın Fidan’ı “hedef” ilan etmesine şaşıracak
değiliz. Fidan’ın MİT’i küresel bir istihbarat teşkilatına
dönüştürmeye çalıştığı biliniyor. Bunun için de hazmedilemiyor.
MİT’i babasının malı gibi görenlerin bu durum karşısında rahatsız
olmaları normal.
FİDAN'I İÇERDEN TEHDİT EDEN YERLİ YORİ
YANOVER'LER
Normal olmayan, başkalarının hesapları doğrultusunda Fidan’ı
içeriden tehdit edebilen yerli Yori Yanover’lerdir. Bu yapının
maşaları daha önce Oslo görüşmeleri üzerinden Fidan’a
saldırmışlardı. Şimdi de yasadışı dinlemelere temel teşkil eden
Selam-Tevhid dosyası yerli Yori Yanover’lerin yeni saldırı aracına
dönüşmüş gibi görünüyor. Madem öyle gelin biz de, bu dosyanın
hazırlanış aşamasına ilişkin dün gazetemizde Hilal Öztürk imzasıyla
yayınlanan habere göz atalım.
CEMAAT DİNLEMELER İÇİN HANGİ İSTİHBARAT
ÖRGÜTÜYLE İŞ TUTTU?
Haberde, Emniyet’teki “Paralel operasyonu”na ilişkin istihbarat
soruşturmasından önemli iddialara yer veriliyor. Haberdeki 2 iddia
hemen göze çarpıyor. İlki Fidan’ın, Başbakan’ın, bakanların ve
gazetecilerin telefonlarının yurtdışındaki bir ofisten dinlendiğine
işaret ediyor. İkinci iddiaysa; dinlemelerin kişi başına birer
adamın görevlendirilmesi suretiyle yapıldığını gösteriyor. Üstelik
“Paralel yapı”nın bu kadar çok dinlemeyi tek başına yapacak bir
kapasitesi bulunmuyor. Yani... Yanisi şu, bu iddia doğruysa dosyayı
hazırlayanlar bir istihbarat teşkilatıyla işbirliği yapmış
demektir.
SUÇLAMALAR İÇİN MALZEME
HAZIRLANDI
Ayrıca dosya hazırlanırken dinlemelerin aslına sadık kalınmamış.
Dinlemeler “önceden hazırlanmış bir senaryoya göre” kurgulanmış.
Deliller ve dinlemeler bu senaryo doğrultusunda toplanmış ya da
üretilmiş. Söz konusu soruşturmanın bugün çok daha net olan haline
bakılınca, belli ki önce hedef isimler belirlenmiş. Sonra onların
etrafındaki bir halkanın görüşmeleri, ardından da rastlantısal bile
olsa o halkanın etrafındaki üçüncü veya dördüncü şahıslar.
Kısacası, önce hedef seçilip sonra suç isnat etmek için malzeme
ayarlama çabasına girişilmiş, ilgisiz insanlar ve olaylar arasında
irtibat kurulmuş gibi görünüyor.
EKONOMİNİN ÇÖKTÜĞÜ HÜKÜMETİN DÜŞTÜĞÜ BİR
TÜRKİYE...
Dosya hazırlandıktan sonra da düğmeye basılmış. Bağlı polislere
gönderilmiş. Polisler de dosyayı savcılara iletmiş. Savcılara da
imzaları basıp operasyon emrini vermek kalmış. Amaç mı? Amacı
görmek istiyorsak, operasyonun başarılı olması halinde bugün nasıl
bir Türkiye’de yaşıyor olacağımızı düşüneceğiz. Başbakan’dan MİT
Müsteşarı’na pek çok kişiye gözaltıların planlandığı, ekonominin
çökertildiği, hükümetin düşürülmesinin hedeflendiği bir ülke...