Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Fethullah Gülen’in avukatı Adnan Şeker, geçtiğimiz
çarşamba günü ortalığı karıştıran bir açıklamaya imza attı. Avukat
beyin iddiasına göre Gülen'in açtığı iftira ve hakaret davaları
sonrası bazı gazeteciler af dileyerek paçayı
kurtarmış.
Bu açıklama medyaya yansıdığı andan itibaren bazı gazeteci
kılıklı hafiyeler, bulaşıcı hastalık gibi ortalığa yayıldı.
Yalanlar için yaratılmış ses tonlarıyla ve "Bak
bu da özür dilemiş olabilir" tahminleriyle
ortalığı ateşe verdiler.
Malum...
Ateş kaypaktır. Alevlerin ne tarafa gideceğini, nereyi
saracağını kimse önceden kestiremez. O alevler beni de
sardı.
"Düne kadar televizyon ekranlarında bol bol boy gösteren
Süleyman Özışık nerelerde ve neden
suskun?" diye sormuşlar. Daha doğrusu benim
de "özür dileyen
gazeteciler" arasında olduğumu ima etmeye
çalışmışlar.
İzin verirseniz üzerime atılan çamurdan kurtulmak adına bu
iftiraya cevap vereceğim.
Evet, kabul ediyorum!
Bu aralar suskunum çünkü, suskun kalmamı gerektirecek önemli
nedenlerim var. Ama bu nedenler arasında "Özür
dileyip geri adım atmak" yok!
Suskunluğumun nedenleri aşağıda sıraladığım
şekildedir...
1- Oyuncular ve maymunlar alkış ister!
Ben ne oyuncuyum, ne de maymunum. Sırf ekranda görünmek için
televizyon televizyon dolaşan biri olmadım. Gerçekten söyleyeceğim
önemli şeyler olduğunda ve davet geldiğinde çıkıp konuşan
biriyim.
2- Yine sırf cemaatle ve paralel
yapıyla ilgili yazılar okunma rekorları kırıyor diye Allah
korkusunu bir kenara bırakıp hayali senaryolar üreterek birilerine
iftira atmak benim gazetecilik ahlakıma ters düşüyor. Ben emin
olduklarımı yazıyor, yanlış ve yalan yazanları uyarıyorum ve bunu
yapmaya devam edeceğim.
3- Yazdığım yazılardan ötürü gerek
Fethullah Gülen ve gerekse cemaatin hakkımda pek çok suç duyurusu
var ve bu suç duyurularının büyük kısmı takipsizlikle sonuçlandı.
Bir tek davada geri adım attığımı ya da özür dileyerek kurtulduğumu
ispat eden olursa, gazetecilik mesleğini kendime haram edeceğime
namus sözü veriyorum.
Umarım siyah kabuktan çıkmış gri bezelye tipli sözüm ona
gazeteciler için bu açıklamalar yeterli gelmiştir.
Madem bu konuya girdik, o zaman sizlere hakkımdaki suç
duyurularının ve açılan davaların mahiyetini de
anlatayım...
Yukarıda da anlattığım gibi, hakkımda onlarca suç
duyurusu mevcut ama kabul edilen tek dava
var.
O davayı açan isim ise Hakan Şükür. Dava açmasının nedeni ne
biliyor musunuz? Bir yazımda, "Hakan Şükür'ün
kardeşi Gökhan Şükür" demişim!
Bu!
Başka bir tek satır yok!
Hakan, "İftira ve
hakaret" olarak algılamış bu satırları. Önce
ceza istemiyle suç duyurusunda bulundu,
savcı "Takipsizlik
kararı" verdi.
Bu kez yememiş, içmemiş 100 milyarlık tazminat davası açmış!
Sadece "Hakan Şükür" yazdım
diye, sadece adını andım diye benden 100 milyar istiyor! Hani
kazara, "Eski gol kralı Hakan
Şükür" desem var
ya!... "Donuna kadar
alın" diyerek avukat ordusu salacak üstüme
mübarek!
Bu arada dikkatimi birşey çekti...
Malum...
25 Mart öncesi yayınlanan bütün kasetleri tarihine kadar
yazdım. Yetmedi kasetleri yayınlayan kişilerin şehrini, ismini,
mesleğini, cemaatle irtibatlarını ve daha pek çok detayı
yazılarımda tek tek aktardım.
Bu yazılarla ilgili tek suç duyurusu yok biliyor
musunuz?
Neden yok?
Çünkü bir dava açıldığında bu kişilere kimlerin o ses
kayıtlarını gönderdiği, kimlerin talimat verdiği tek tek ortaya
çıkacak da ondan. Gülen'in sözcüsü Osman Şimşek bu
yazılarıma "Herkul
Org" sitesinde cevap vermekle yetindi
sadece.
Sözün özü, iftira ve hakaretlere başvurmadığım için özür
dilememi gerektirecek bir durum yok!
ÖNEMLİ AÇIKLAMA
Dün bana gelen bir ihbar, Ankara'da İpek
Üniversitesi'nde burslu okuyan Muhammed Moz isimli Mısırlı bir
gencin yaşadığı dramı anlatıyordu. Olayı fazla dramatize etmeden
gelen ihbarı sizinle olduğu şekliyle paylaşacağım.
Şöyle diyordu ihbar mailinde:
"Cemaatle ilgili bir bilgi aktaracağım. Ben
bir uluslararası dernekte (İsmi bende saklı) il
teşkilat başkanıyım. Arkadaşlarımızdan birisi Mısırlı. Abisi Sisi
askerleri tarafından şehit edildi. Annesi ve babası bir iki gun
içinde tutuklanacak. Moaz Muhammed Ankara'da İpek Üniversitesi'nde
burslu okuyor. Mâlum, cemaatin üniversitesi. Cemaat üniversitedeki
Mısırlı kardeşlerimizi evlerine almışlar ve hemen onlara senet
imzalatmışlar 1000-2000 TL'lik. Evde kaldığınıza dair sözleşme diye
kandırmışlar. Ayrılmak isteyenler olmuş çünkü sürekli fitne fesat
anlatılıyormuş. Dinle ilgili hiçbir şey yok diyor. Ayrılmak
isteyenlere senetleri gösterip tehdit ediyorlarmış "ya
ödersin ya kalırsın" diye. Bu kadar iğrençleşmişler artık.
Gerekirse Moaz kardeşim de anlatır. Yeter ki bu durum bilinsin.
Mağdur olmasınlar artık. Şimdi biz kendi imkânlarımızla onları
kurtaracağız ordan. "Bizi kurtarın" dedi inanın o
hâli dayanılacak gibi değildi. Siz de belki bu durumu bir yerlerde
işlersiniz diye anlatmak istedim ayrıntısıyla..."
Bu ihbar mailinden sonra Ankara'daki bir iki dostumu
aradım ve konuyu araştırmalarını rica ettim. Cemaatin evinde kalan
öğrencilerle konuşan arkadaşlarım durumun gerçek olduğunu onların
ağzından teyit edince bu ihbar mektubunu yazıya döktüm.
Ne olduysa ondan sonra oldu. Önce ihbar mektubunu bana gönderen
okurum devreye girip Moaz'ın zor durumda kaldığını, cemaat evinde
büyük baskı gördüğünü söyledi. Ardından cemaat evinden konuştuğum
bazı öğrenciler durumu kurtarmak için "O durumu yaşayan Moaz değil,
başka bir arkadaşımızdı ama başka cemaat evinde kalıyor" dedi. O
baskı gördüğü iddia edilen diğer öğrencinin adını sorduğumda
hiçbiri cevap veremeyip telefonu kapattı.
Anlaşılan o ki cemaat evindeki abiler Moaz ve diğer benzer
durumdaki öğrencileri baskı sonucu farklı konuşmaya ikna
etmişler.
Dile getirdiğim iddiaların gerçekliğinden emin olduğum ve bir
tekzip veya düzeltme talebinde bulunulmadığı için uzun zaman
"Yazıyı çıkarsanız" baskılarına aldırış etmedim.
Ancak akşam saatlerinde ihbarda bulunan kardeşim bana bir açıklama
daha gönderdi. Bu kez açıklamasında şunları söylemiş:
"Ben Nesrin Yiğit. Sayın Süleyman Özışık'a yanlış anladığım
bilgiyi aktararak herkesi zan altında bıraktığım için özür
diliyorum. M. isimli Mısırlı kardeşimizin, Süleyman Özışık'ın ve
İpek üniversitesi'nin konuyla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
Kamuoyuna saygıyla bildiririm."
Özel yazışmaların mahremiyetine olan saygımdan dolayı bu
açıklamadan sonra bana yazılan özel satırları paylaşmayı etik
bulmuyorum.
Tekrar ediyorum!
Olayın doğru olduğunu birkaç kanaldan doğrulattım ama, cevap
hakkına duyduğum saygı gereği bu açıklamayı yapmak zorunda
kaldım.
Bilginize...