Murat Kaman ve Emrah Kaman’ın, senaryosunu birlikte yazdıkları ‘Deli Aşk’ vizyona girdi. Filmin yapımcılığını ise ünlü komedyen Cem Yılmaz üstlendi. Yılmaz ve Kaman Kardeşler’le bir araya geldiler. Onlar bir araya gelince neler konuşuldu neler... Kaman Kardeşler nasıl dikkatinizi çekti? Cem Yılmaz: Yolda rastladım! Şaka tabii... İşlerini takip ediyordum. Bir önceki filmlerinin de galasına gitmiştim. Çok gülmüştük. Ekip ruhu denen şeyi yakalamalarından çok etkilendim. Yeni senaryolarını okuyunca da işin içinde olmak istedik. Yalvar yakar kabul ettirdik! Onların mizahını nasıl tanımlarsınız? Cem Yılmaz: Güzel, hızlı, fırlama... Sizi cezbeden de bunlar mı oldu? Cem Yılmaz: İşin özü, aynı kafayı paylaşmak. Mizahçıların aslında sert karakterler oldukları söylenir. Sizin için Cem Yılmaz’la çalışmak zor muydu? Emrah Kaman: Çok kolay ve eğlenceliydi. Dün gibi hatırlıyorum, Cem Abi’ye ilk çekilen görüntüleri izletirken heyecandan titriyordum. Ona bir şey beğendirmek, çocukluk kahramanına bir şey beğendirmek gibi... Cem Yılmaz: İyice yaşlandırdı beni... ‘Gençlik kahramanı’ de bari vicdansız! Cem Yılmaz’ın yetenekli ve komik olduğunu biliyoruz. Bunlar bir yana, onunla tanıştığınızda en çok neye şaşırdınız? Emrah Kaman: Tanıştığımız gün eve gidince “Oğlum, baya’ da yakışıklıymış” dedik. Cem Yılmaz: Olay aşkitoma dönüyor... Ne diyorsun abi sen (gülüyor)? Emrah Kaman: Tabii o kadar değil. Mesela sonra yeni filminin toplantılarına katıldık. Ondan bir sürü şey öğreniyoruz. Cem Yılmaz: Hakan, biz seninle de yeni tanıştık. Senin düşüncen ne oldu, onu merak ettim? Acayip tatlısınız... Cem Yılmaz: Başlık budur bence, bitti! Peki Kaman Kardeşler, bu birliktelikten sonra kariyerinizde ne değişir? Emrah Kaman: Cem Yılmaz’la birlikte başka bir deryaya açılıyoruz. Tabii bu biraz korkutucu ama yanımızda Cem Abi var, boğulmayacağız. Sizinle çalışmak isteyen isteyen yüzlerce komedyen varken Kamanlar şanslıymış... Cem Yılmaz: Günümüzde insanlar tek başlarına da bir şeyleri başarabiliyor. Hiçbir kabiliyeti gömemeyeceğin bir devirde yaşıyoruz. Çocuk evinde çektiği video’yu sosyal medya kanalına koyuyor ve ertesi gün dünyanın en meşhur adamı oluyor. Bugün yolun başında olsaydınız, her şey daha mı farklı olurdu? Cem Yılmaz: Ben sektörün hep dışında oldum. Mesela karikatür çizdiğim dönemde, memlekette özel televizyonlar yeniydi ve değişik şeylere açıktı. Ama ben televizyona çıkmadım. Eğlence sektöründeki insanların izlediği yolu izlemedim. Çünkü benim işim başka. Bu da bana konfor yaratıyor. Bir de ben ekranda birilerini görüp “Sizi geçeceğim” diye başlamadım işe. Gençlere tavsiyem; yola çıkarken meydan okumamaları. Çünkü bir anlamı yok. Ahmet Kural ve Murat Cemcir’in ilk filminin de yapımcılığını üstlenmiştiniz. Boynuz kulağı geçerse tereddüdü yaşamıyor musunuz hiç? Cem Yılmaz: Boynuz kulağı geçebilir ama duyamaz (gülüyor)! Önemli olan; evrensel standardı yakalamak. Ya da işine kendi imzasını atan bir adamın varlığından mutluluk duymak... İnsan bu ‘mesleki ermişlik noktası’na nasıl ulaşıyor? Cem Yılmaz: Herkes bir maceraya atılıyor. Film yapmakla ilgili macera da biraz katmanlı, o yüzden tecrübeni paylaşıyorsun. Hep etrafımda benden daha başarılı insanlar oldu. Mesleki olarak da özel hayatımda da... Zaten öyle de olmasını isterim. Kamanlarla da işlerinde iyi oldukları için beraber çalışıyoruz. Filminizin adı ‘Deli Aşk’... Aşklar artık daha mı deli? Emrah Kaman: Filmin adını Cem Abi koydu. Normalde çok kötü bir ismi vardı: ‘Çocuklarımın Anası’. Cem Yılmaz: Ozan Güven’in ‘Annemin Yarası’ filminin galasından çıkınca karar vermişler herhalde... Emrah Kaman: Biz isim koyma konusunda çok iyi değiliz. Cem Yılmaz: Ben de öyle aslında. Bakınız; ‘GORA’... Baktım bulamıyorum, uyduruyorum. Aslında karakterlerin sivriliklerinden ilham alarak bu ismi önerdim. Çünkü birçoğu deli deli hareketler yapıyor. Aşk sorusunu pas geçtiniz... Filmdeki karakter sevdiği kızı elde etmek için bir sürü taktik deniyor. Aşkta taktik işe yarar mı? Emrah Kaman: ‘4-4-2’ taktiği işe yarıyor. Cem Yılmaz: Sen kalabalık diyorsun... Gençler işi büyütmüş desene. Ben bire birle ilgili cevaplayabilirim: Herhalde taktik işe yaramaz. Peki güldürmek işe yarıyor mu? Cem Yılmaz: E bizim mutlu aşk hayatlarımız oldu tabii. Veteran olarak bunu söyleyebilirim. ‘Kadınlar kendilerini güldüren erkekleri severler’ klişesi gerçek o zaman? Cem Yılmaz: Bunun kadınla, erkekle bir ilgisi yok aslında. Emrah Kaman: Erkekler de kendilerini güldüren erkekleri sever ama (gülüyorlar)! Cem Yılmaz: N’oluyor ya Emrah (gülüyor)? Cinsiyeti ortadan kaldırırsak güldüren insanları elbette seviyoruz. Ama bir aşk ilişkisinde işe yarayıp yaramadığını söyleyemem. Kadınlar komik erkekleri seksi buluyorlar mı? Cem Yılmaz: Zannetmiyorum. Başka bir-iki şeye daha ihtiyaç var sanırım. Sadece güldürerek olmaz o iş! Emrah Kaman: Hocam, nerede güldürdüğün de önemli. Cem Yılmaz: E yatakta komedyen, mutfakta aşçı... Onu başka şeylere de çevirebiliriz... Ama şu bir gerçek; aşkta eğer kendine güldürüyorsan işte o tehlikeli. “Cem Yılmaz izlemek iyi bir seksten daha çok zevk veriyor” diye bir yorum okudum... Katılıyor musunuz? Cem Yılmaz: İnsanların çok kötü seks hayatları var demek (gülüyor)! Cem Yılmaz bu hafta vizyona giren filmde bir psikoloğu canlandırıyor. Emrah Kaman (sağda) ise ‘Deli Aşk’ın başrolünde... Film, Maraş Dondurmacısı Ekrem’in sevdiği kızın kalbini kazanmaya çalışırken başına gelen komik olayları konu alıyor. Sizin filmde küçük de olsa bir rolünüz var. Bu, gişe başarısını garantilemek için yapılmış bir şey mi? Cem Yılmaz: Yok canım, ben zevkine oynadım. Zaten ben teklif ettim. Biz bir işi yaparken ticari kısmıyla pek ilgilenmiyoruz. Neden psikolog rolünü seçtiniz? Cem Yılmaz: Eğlenceli ve daha ekonomik bir roldü. Ayrıca zaten bir ana kahraman var; Ekrem. Onu da Emrah oynuyor. Senaryoyu okuyup “Ben Ekrem olayım mı” demek olmazdı herhalde. Türkiye’nin içinden geçtiği bu zorlu dönemde insanları güldürmek daha mı zor? Cem Yılmaz: Değil. Böyle dönemlerde, gülmeye daha çok ihtiyaç duyulduğuna dair keskin tespitler var. Hayati olaylar olduğu zaman belki üretim biraz yavaşlıyor. Mesela ben geçen yazdan beri sahneye çıkmayı erteliyorum. Tabii hayat devam ediyor duygusuyla yapılacak çok şey var ama komiklik bunların en sonunda... Ülkede sanat özgür mü sizce? Cem Yılmaz: Dünyanın her yerindeki kadar... Bizde bir sürü sivri şey de yapılıyor. ‘Devekuşu’ zamanları gibi değil ama sanki? Cem Yılmaz: Ben onun önemli bir enstrüman olduğunu düşünmüyorum. Dünyaya da bakarsak, lider taklidi meselesi aslında başka bir enstrüman... Nasıl yani? Cem Yılmaz: Mesela kendine Trump’ın saçlarını yapınca ya da bir liderin konuşmasını taklit edince işler düzelmiyor. O bir evcilleştirme projesi. Yalnızca izleyene “A ne tatlı bir adam” dedirtir. Siyasetçilerden daha tatlı birçok insan var üzerine konuşulacak... Neden siyaset yok işlerinizde? Cem Yılmaz: İşlerin içinde politik şeyler olması, illa slogan atmak anlamına gelmiyor. İlk günden beri, sosyal meselelerle ilgili fazla göze sokmadan haberdar etmeyi daha incelikli buluyorum. Peki ülkede yaşananlar mizahınıza nasıl yön veriyor? Cem Yılmaz: Anlık revizyonlar benim işim değil. Murat Kaman: Memlekette gündem o kadar hızlı değişiyor ki ‘güncel politik’ üzerinden bir mizah üretmek çok doğru değil gibi geliyor bize. Çünkü sinema bugün için yapılmaz, filmler kalıcı eserlerdir. Sanat bir şeyleri tedavi eder mi? Cem Yılmaz: Etmez olur mu? Ama alıcısına göre değişir. Asıl önemli olan önyargılarla mücadele etmek. Twitter’da tweet’lerinizi bir süre sonra siliyorsunuz. Neden? Cem Yılmaz: Bazen anlamından koparıp bambaşka bir zaman, başka bir şeye söylemişim gibi yayımlıyorlar. Sosyal medyayla şöhretlerin verdiği mücadeleyi nasıl yorumluyorsunuz? Basit bir tweet’ten sonra bile işitmediğiniz hakaret kalmıyor... Cem Yılmaz: Herkesin dilinde bir, “Ah gördün mü altıma ne yazmışlar?” Bu yeni bir şey, hepimizin altına bir şeyler yazıyorlar. Emrah Kaman: Geçen gün çocuğun biri bana “Ah be, nereden nereye” yazmış. Sanki pavyondan aldılar beni... Siz hiç sevdiğiniz birinin altına yorum yazmadınız mı? Cem Yılmaz: Şener Şen hayatımın her evresinde sevdiğim bir sanatçı ama altına gidip hiçbir şey yazmadım. Bence mücadele etmemiz gereken sosyal medya değil, onun içindeki insan. Bu şuna benziyor; insanların evine mikrofon yerleştirmiş gibi artık ne konuştuklarını duyuyorsun...Tabii bu insanların hepimiz kadar konuşmaya hakkı var. Biz özgürlük diye bağıranların buna katlanması lazım. Twitter demişken, Atatürk portresi önünde bir paylaşım yaptınız. Şimdilerde maçlarda da İzmir Marşı söyleniyor. Bu Atatürk vurgusunu nasıl yorumluyorsunuz? Cem Yılmaz: Ben son dönemdeki vurguyla ilgilenmiyorum. Atatürk benim her zaman sevdiğim bir insan. Bu sevgi yeni filizlenmedi. O paylaşımın romantik bir yanı var. Bu siyasi bir şey değil. Ama insanlar bunu politik bir tavır olarak görüyorlarsa onda da bir sakınca yok. Bir de şöyle bir şey var; ben 23 Nisan’da doğdum, Ozan Güven 19 Mayıs, Zafer Algöz 30 Ağustos doğumlu. Dolayısıyla biz Cumhuriyet çocuğuyuz, ne yapalım? Metin Akpınar röportajımızda “Cem’in sahnesini seviyorum ama sinemasını sevmiyorum. Orhan Pamuk romanları gibi...” demişti. Bu eleştiriler sizi kırıyor mu? Cem Yılmaz: Orhan Pamuk romanı gibi olmak ne güzel bir şey. Teşekkürler. Kırılabilirim de tabii... Çünkü Metin Akpınar benim için çok önemli. Ama beni pek tanıdığını zannetmiyorum. Mizahçılar arasında rekabet ne durumda? Mesela son tweet’iniz Şahan’a (Gökbakar) bir gönderme olarak algılandı... Cem Yılmaz: Başkalarının söyledikleriyle vakit kaybetmek absürd. İnsan kendi değerini kendi belirler. Hiç öyle bir gönderme yapmadım. Öyle bir şeye de karşılıklı olarak kimsenin ihtiyacı yok. Peki ‘Hababam Sınıfı’ gibi içinde birçok mizahçının yer alacağı bir komedi projesi gelse... Kabul eder misiniz? Cem Yılmaz: İlgilenirim. ‘Vizontele’, ‘Organize İşler’ gibi filmlerde oynadım. Önemli olan; ne yapıyoruz, ne amaçla, kime yapıyoruz... Mesela, bana diyorlar ki, “Sen hep arkadaşlarınla film yapıyorsun”. Şaka mı bu? Kusura bakmayın ama benim arkadaşlarım iyi aktörler. Arkadaşlarıma bak yani... Çok havalı oldu, saysanıza... Cem Yılmaz: Yaz; Russell Crowe (gülüyor)... Onunla olan arkadaşlığınızdan size kalan ne oldu? Cem Yılmaz: Dünyanın bir ucunda film çektik. Adam beraber geçirdiğimiz 50 günün sonunda dünyanın farklı yerinden gelen insanlara, “Arkadaşlar biz aynıyız ve ne kadar güzel bir kabileyiz” dedi. Sarıldık, kutladık. Etrafımda bu kafada iş yapan insanlar olsun istiyorum, bana yetiyor... İşin bir de ticari kısmı var. Para? Cem Yılmaz: Beni çok paracı bilirler. Kim ne zaman para vermiş de bir şey yaptırmış bana? Russell Crowe’la hâlâ görüşüyor musunuz? Cem Yılmaz: Londra’da (Cep telefonunu çıkarıp Russell Crowe’dan iki gün önce gelen mesajı gösteriyor: ‘I am in London’)... Unutamadığınız anılarınızdan birini anlatır mısınız? Cem Yılmaz: Daha çekimler başlamamış, ben yeni boşanmışım, Russell da öyle... Sydney’deki evinde oturuyoruz. Ben Stiller bir şişe tekila alıp geldi... ‘Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı’ filmini yeni bitirmiş, galası var. Russell; “Ne zaman bir kırmızı halı mevzuu olsa hanımla kavga ederdik” dedi. Russell’ın evinde, onu teselli ettim. Emrah Kaman: Bir gün sette aşk, kadınlar, ilişkiler falan konuşuyoruz. Cem Abi “Biz bu mevzuyu Russell Crowe’la konuşmuştuk” dedi. Ben şok tabii... Russell Crowe’un evinde oturup kadınlardan konuşuyorsun... Cem Yılmaz: Oğlum kadın konusunu kiminle konuşacağım? Tom Cruise’la mı? O ne anlar o işlerden... Murat Kaman, kardeşiyle bir projede yer almanın avantajları ve dezavantajları olduğunu söylüyor: “Bu işlerde ego çok ön planda. Ama kardeşler birbirine ego gösterisi yapamıyor. Öte yandan çok yakından tanıdığın için gerçekten canını acıtmak istersen, hangi zayıf noktadan vurabileceğini biliyorsun.” Cem Yılmaz filmin üretim aşamasının gırgır şamata şeklinde geçmediğini anlatıyor: “Bazen homurdanan bir amcaya dönüştüğümü bile biliyorum.” Cem Yılmaz olmak zor mu? - Yoo, çok zevkli. Ben mutluyum hayatımdan. Herkese tavsiye ederim ama biraz zaman alabilir. Komedyen değil de jön olmak ister miydiniz? - Onun için çok geç... Jönlere saygım sonsuz. Birçok jön arkadaşım var. Ben zaten genelde jönlerle görüşürüm (gülüyor). Mizahçı olmanın en zor yanı ne? - İnsanlar mizah yapılacak kişi kendileri olmadığı zaman bunu çok kıymetli görüyor. Çünkü nasıl olsa onlara değmiyor. Ama kendilerine değdiği zaman “Bu olmamış” diyor. Nasıl çözülür bu iş? - Tüketenin de başka bir kafada olması gerek. Oscar ödül töreninde gördük ki komedyen Jimmy Kimmel, “Ne espri yaparsak yapalım kendi kendimize yapmayalım. Bizim gibi düşünmeyen birine yapalım” dedi. Bu çok hafif şekilde de yapılabilir. Mesela uzaylılar tarafından kaçırılan bir adam üzerinden de çok güzel mesajlar verebilirsiniz. Yeter ki kahramanına bir macera yaşat, kahramanını bir sınava tabi tut, o bilgi bilinçaltına da geçer. Mizah üretirken kendinize neyi hedef alırsınız? - Bir kitle belirleyip film yapmak kusurlu bir şey. Birleştirici değil. Ben satışa yönelik iş yapmıyorum. İşimizi takip edenleri bir müşteri gibi görmüyorum, onların ne alacaklarına göre üretmiyorum bir şeyi. Şimdiye kadar farklı türlerde filmler yaptım. Her birinin kitlesi başkaydı; ‘Av Mevsimi’, ‘İftarlık Gazoz’, ‘GORA’... Hepsinin duyguları farklı. Zamanında eğlence ve festival filmi diye bir ayrım vardı. Dileğim; hepsinin seyircisi keskin şekilde ayrılmasın, aynı seyirci olsun, beraber çoğalalım. İnsanlar birbirine değsin... Mizahta argo olmazsa olmaz mı? - Bu çok eski bir konu. K.çımızı başımızı kıyafetle kapattığımızdan beri böyle... Şimdi burada birimizin pantolonu yırtılsa güleriz çünkü orada bir sürpriz faktörü vardır. Dil bir tercihtir. Kötü mizah, tertemiz bir dille yapıldığında da kötü mizahtır, argo kullanılarak yapıldığında da... Mizahın fırlamalık dozunu gitgide aşağıya çektiğinizde sonunda fazla evcil bir şeyle karşılaşırsınız. Bu aşırı temizlik, komedinin ruhuna uygun değildir. BAŞKA BİR DERYAYA AÇILDIKLARININ FARKINDALAR - Bu, Cem Yılmaz’la ilk karşılaşmamız. Mizahçıların günlük hayatta ekranda göründüklerinden daha ciddi hatta sert olduklarını, pek öyle espri falan da yapmadıklarını duyarız. Bu sebeple başta biraz tedirginim. Ama endişelerim boşunaymış. Cem Yılmaz; gerçekten çok sıcak, ego problemi olmayan ve etrafta kamera, mikrofon, ses kayıt cihazı yokken de esprili biri. Gördüğüm en çalışkan ünlülerden... Adeta işiyle yaşıyor. Aklına ilk geleni yapmanın değil, düşünerek üretmenin peşinde. Bunca başarısına ve sahip olduğu bütün imkânlara rağmen hâlâ çok uzun saatler çalışıyor. - Emrah ve Murat Kaman’a gelince... Yakında onların isimlerini daha sık duyacaksınız. Hem çok yetenekli hem de çalışkanlar... Söyleşi boyunca ne kadar heyecanlı olduklarını yüzlerinden okumak mümkündü. Murat Kaman sakin, Emrah Kaman fırlama... Cem Yılmaz’la birlikte başka bir deryaya açıldıklarının farkındalar. Şansları bol olsun!