Çelik’ten Kılıçdaroğlu’na: Edep yahu
Abone olAK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tandoğan’daki Cumhuriyet Mitingi’n...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tandoğan’daki Cumhuriyet Mitingi’nde Başbakan’a yönelik sözlerine ilişkin olarak, “Sayın Kılıçdaroğlu bu söylemiyle Başbakan’a ahlak dersi vermeye kalkışması, karganın bülbüle lisan dersi vermesi gibi bir şeydir. Büyüklerimiz her zaman şunu söylemiştir, edep yahu, edep, ille edep” dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Çelik, bir basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki konuları değerlendirdi. Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıda Çelik, dün kutlanan Cumhuriyet’in 90. yıl dönümünü hatırlatarak, ülkemizin, milletimizin sevgi ve barış ortamında daha nice 90 yıllara ulaşması temennisinde bulundu. Cumhuriyet’in 90. yılına uygun ve anlamlı bazı etkinlikler de olduğunu kaydeden Çelik, “Malumunuz asrın projesi olarak tanımlanan Marmaray tamamlandı ve sadece Türkiye’nin değil dünyanın gündemine oturdu. Meclis Başkanımızın ifadesiyle daha önce iki yakayı bir araya getiremeyen Türkiye, iki kıtanın yakasını bir araya getirdi. Dünkü görkemli merasim hem Türkiye’de hem dünyada çok büyük bir ilgiyle takip edildi” diye konuştu.
Cumhuriyet’in 90. yılı nedeniyle İzmir’de toplanan İktisat Kongresi ile ilgili olarak da Çelik, “Türkiye emin adımlarla istikbal mücadelesini sürdürüyor. İstiklal mücadelesini kazanmış bir ülke. Şuanda istikbal mücadelesiyle emin adımlarla dünya sahnesindeki yürüyüşüne devam ediyor. Bunlar hepimizin göğsünü kabartan ve iftihar edeceğimiz tablolardır” dedi.
ALTERNATİF KUTLAMALAR
Dün bir anormallik olduğunu, başta ana muhalefet partisi olmak üzere çeşitli grupların alternatif kutlamalar yaptığını söyleyen Çelik, şöyle konuştu:
“Bildiğiniz gibi milli bayramlar bütün bir milletin birlikte kutladığı, idrak ettiği bayramlardır. Ama CHP sanırım başka niyetlerle bunu yapıyor. Ona söyleyeceğimiz bir şey yok. AK Parti’nin programının sonuç bölümünde bir ifade var arkadaşlar. Cumhuriyet binlerce yıllık tarihimiz içerisinde elde ettiğimiz kazanımların en büyüklerinden birisidir. Cumhuriyet’i demokrasiyle taçlandırmak AK Parti’nin varlık sebebidir. Daha önceki basın toplantılarımda da ifade ettim. Cumhuriyet tek başına bize yetmez. Yeryüzünde otoriter, totaliter cumhuriyetler var. Sosyalist cumhuriyetler var. Teolojik cumhuriyetler var. Bürokratik cumhuriyetler var. Bir de demokratik cumhuriyetler var. Bizim Cumhuriyetimiz tasarlanırken bürokratik bir Cumhuriyet olarak tasarlanmış ama bugün Cumhuriyetimiz demokratik bir Cumhuriyet olma yolunda emin adımlarla yoluna devam etmektedir. Aksi takdirde eğer Cumhuriyet’in demokratiklik vasfı olmazsa bu çokta fazla bir anlam ifade etmez. Çünkü Cumhuriyet bir ülkenin kim tarafından idare edileceği sorusuna cevap verir.”
KILIÇDAROĞLU’NA TEPKİ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için kullandığı "Kadınları dikizliyor" şeklindeki sözlerine tepki gösteren Çelik, "Bu nasıl bir ahlak anlayışı? Şu ahlak dersi verene bakar mısınız? Sayın Kılıçdaroğlu bu söylemiyle Başbakan’a ahlak dersi vermeye kalkışması, karganın bülbüle lisan dersi vermesi gibi bir şeydir. Büyüklerimiz her zaman şunu söylemiştir, edep yahu, edep, ille edep. İki sokak serserisinin kavga ederken bile birbirine söylemeyeceği sözleri bir ana muhalefet partisinin lideri çıkıp meydanda canlı yayınların yapıldığı meydanda halkın huzurunda nasıl söyleyebilir?" dedi.
CHP’nin Tandoğan Meydanı’ndaki alternatif kutlaması esnasında Kılıçdaroğlu’nun kürsüde herkesin başını önüne eğdirecek kadar utanması gereken, birilerinin dinlediği zaman ’edep edep yahu’ diyeceği konuşmalar yaptığını söyleyen Çelik, şöyle konuştu: “Bu yakışmıyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin bugün başında olması, Türkiye’nin ana muhalefet lideri unvanına sahip olması ülkemiz açısından büyük bir talihsizlik, CHP açısından da büyük bir bedbahtlık sebebidir. Bu sözleri niçin söylüyorum? Ana muhalefet partisi lideri ne dedi ki biz bu tepkiyi gösteriyoruz? Ben siyasetin dilini çirkinleştirmemek adına, siyasetin dilinin seviye kaybetmemesi adına Sayın Kılıçdaroğlu’na aynı sözlerle mukabele etmeyeceğim. Sayın Başbakanımız hiç etmeyecek. Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri, bu duruşunu ben milletimize havale ediyorum. Edep, terbiye nedir bilen bir halkız ve kendi başımızdakileri de böyle görmek isteriz."
Sayın Başbakan’ın özellikle Gezi olaylarının hemen akabinde katıldığı bir TV programında sorulan bir soruya verdiği cevabı hatırlatan Çelik, “Sayın Başbakan ‘Ben başbakanlık ofisine gittiğimde ofisimin önüne gelenlerin durumunu görüyorum. Bu hal ve tavır olabilir, bu giyim kuşam olabilir, burada o insanların sergiledikleri hareketler olabilir. Aslında benim değerlerimle uyuşan şeyler değil ama benim insanımdır diyorum ve saygı gösteriyorum ama ben saygı gösteriyorsam aynı saygıyı onlardan bekliyorum, eşime, kızıma aynı saygıyı bekliyorum.’ O günlerde Başbakana bunları söyletenin ne olduğunu biliyorsunuz” diye konuştu.
“BEN AŞIRI DEKOLTEYE KARŞIYIM, KARŞI OLABİLİRİM AMA ONA MÜDAHALE EDECEĞİM ANLAMINA GELMEZ”
Demokrasinin insanların farklı tercihlere sahip olabildiği, bu tercihlerini dillendirdiği, savunabildiği sistemin adı olduğunu vurgulayan Çelik, şunları söyledi:
"Herkes farklı farklı tercihlere sahip olabilir ve bunu da ifade edebilir. Demokratik çoğulculuk da esasen budur. Ama diğerine müdahale etmemek şartıyla. Diğerine fiili ve fiziki müdahale etmemek şartıyla, ona yasak getirmemek şartıyla siz beğendiğinizi söyleyebilirsiniz, beğenmediğinizi söyleyebilirsiniz. Bir şeyi tasvip edebilirsiniz, etmeyebilirsiniz. Taraftar veya karşı olduğunuzu söyleyebilirsiniz. Bu en demokratik hakkınızdır. Ben aşırı dekolteye karşıyım, karşı olabilirim ama ona müdahale edeceğim anlamına gelmez."
Yıllarca süren başörtü tartışmalarına da değinen Çelik, "Üniversitelerin kapılarında genç kızların yaşları sel oldu, öğretim hakları ellerinden alındı. Okullarında birinci oldular, diplomaları verilmedi. Beratları takdim edilmedi. Mezuniyet kitaplarında onlara yer verilmedi. Binlerce kamu çalışanı, malum medyanın da adeta başörtülü avına çıkmasıyla ihbar edildi ve işlerinden atıldılar bu insanlar. Eşi başörtülü olduğu için birçok insan ordudan atıldı. Binlerce mağduriyet meydana geldi. CHP’liler başörtüsüne karşı olabilir. Tasvip etmeyebilirler. Ama bu başörtülülere müdahale etme hakkını kendilerinde bulacağı anlamına gelmez. Sayın Başbakan diyor ki, gördüğüm bazı haller var, ben bunu tasvip etmiyorum, o benim vatandaşımdır, ben ona saygı duyuyorum. Burada anormallik neresi? Buna karşılık Sayın Kemal Kılıçdaroğlu 2 Haziran tarihli bir grup konuşmasında diyor ki, bu ilk defa değil bu yapılan konuşma, ‘Ya biz seni Başbakan olarak mı dikizci olarak mı seçtik?’ Bir de bunu utanmadan söylüyor, diyor ‘Başbakan dikizci.’ Arkadaşlar bunun ne anlama geldiğini biliyorsunuz dimi? Dün bu sefer diyor ki, Dolmabahçe’de oturup Kadıköy’den gelen kadınları dikizliyor. Bu nasıl bir ahlak anlayışı? Şu ahlak dersi verene bakar mısınız? Sayın Kılıçdaroğlu bu söylemiyle Başbakana ahlak dersi vermeye kalkışması, karganın bülbüle lisan dersi vermesi gibi bir şeydir. Büyüklerimiz her zaman şunu söylemiştir, edep yahu, edep, ille edep. Bir ülkenin Başbakanına bu söylenecek laflar mıdır? Bir ana muhalefet liderinin söyleyeceği laflar mıdır? İki sokak serserisinin kavga ederken bile birbirine söylemeyeceği sözleri bir ana muhalefet partisinin lideri çıkıp meydanda canlı yayınların yapıldığı meydanda halkın huzurunda bunu nasıl söyleyebilir? Başbakanın bir edep timsali insan olduğunu bu ülkedeki herkes bilir. Başbakan her şeyden önce iyi bir aile terbiyesi almış insandır. Adab-ı muaşeret nedir bilir. Hele hele hanımlarla muhataplığında hakikaten bir centilmen erkeğin, edep, ahlak dersini iyi almış bir erkeğin davranışlarının en güzel örneklerini sergilediğini görürsünüz" ifadelerini kullandı.
“HİÇ ÇOCUĞU OLMAYAN İNSANLARI KAMUDAN MEN Mİ ETTİ BAŞBAKAN?”
Kılıçdaroğlu’nun kadınlara seslenerek bedenleri üzerinden siyaset yapan Başbakan Erdoğan’a gereken dersi vermelerini istediğini hatırlatan Çelik, şöyle devam etti:
"Esas her gün bu meseleyi bu şekilde gündeme getirerek kendisi kadınların bedeni üzerinden siyaset yapmış olmuyor mu? Ne demiş Başbakan? Kadınların ne zaman doğum yapacaklarına, kaç çocuk dünyaya getireceklerine, nasıl doğum yapacaklarına Başbakan karar veriyormuş. Bu ülkede AK Parti iktidarından önce devlet eliyle devlet kaynaklarıyla bazı özel firmaların da sponsorluk yapmasıyla bu ülkede resmen valilerin ve başbakanların nezaretinde doğum kontrol programları yürütüldü. Ücretsiz dağıtılan doğum kontrolü haplarını ve diğer uygulamaları bu toplum çok iyi biliyor. Resmen ve devlet eliyle. Kadınlara doğurma dediğiniz zaman bu müdahale olmuyor. Ama Sayın Başbakan katıldığı nikah merasimlerinde 2037 yılında nüfusumuzun bu trend devam ederse yaşlanan nüfus olacağını, Türkiye’nin en büyük zenginliğinin genç nüfus olduğunu ve genç bir ülke olarak kalmamız için asgari her ailenin 3 çocuğu olsun temennisinde bulunuyor. Bir dileğini ortaya koyuyor, tavsiyesini dile getiriyor. İki çocukta kalana başbakan ceza mı verdi bugüne kadar? Hiç çocuğu olmayan insanları kamudan men mi etti başbakan? Veya insanlara müeyyide uygulayacak bir kanun tasarısı mı hazırlayıp TBMM’ye gönderdi. Başbakanın tercihlerini temennilerini tavsiyelerini siz mi kararlaştıracaksınız, onun ne yapacağına siz mi karar vereceksiniz? Siz bunu birisine söylediğiniz zaman ona müdahale etmiş mi oluyorsunuz. Hangi kadına ille de sen şu kadar çocuk doğuracaksın diye bir dayatmada bulunulmuş? Bu istisnadır. Olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek işte ahlaksızlığın en güzel örneğidir. İftiradır bu."
HAMİLE KADINLAR
Çelik ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’ın hamile kadınların sokağa çıkmaması gerektiğini söylediğine dair bir cümle kurduğuna da değinerek, "Bu yalan ve bu iftiradır. Yalan ve iftira bir araya geldiği zaman nasıl bir alaşım ortaya çıkar? Bir aydın, yazar-çizer bunu söyledi, birileri de ona tepki gösterdi. Bir başkası bir şey söylediği zaman bunu getirip bir şey duymuş Sayın Kılıçdaroğlu’nun kulağına bir şeyler çalınmış. Sokakta duyduklarıyla medyada yazılanları, kenarından kıyısından duyulanlarla bir ana muhalefet lideri meydanlarda konuşma yapar mı? Bu kabul edilebilir bir tutum mudur? Siz bu ülkenin başbakanı olsanız, ana muhalefet lideri diyor ki; ‘Başbakan dedi ki kadınlar hamile sokağa çıkmasın’. Sayın Başbakan rüyasında bile böyle bir şey görmedi, bunu asla söylemedi. Söylemediği bir sözden dolayı yola çıkarak siz yorum yapıyorsunuz ve saldırıda bulunuyorsunuz. Bunu hangi edeple, hangi ahlakla, hangi siyasi etikle bağdaştırabilirsiniz? Bazı arkadaşlarım da diyor, ‘Kılıçdaroğlu konuşsun dursun, Hüseyin bey buna cevap vermeseniz daha iyi olur’ diyen arkadaşlarım var. Biz Sayın Kılıçdaroğlu’nun ve sözlerini çok ciddiye aldığımız için değil, kendi halkımızı ciddiye aldığımız için bunlara cevap veriyoruz” şeklinde konuştu.
Çelik, "CHP’nin Antalya Belediye Başkanı çıktı dedi ki, ’Başörtüsü Türk kadınlarına yakışmıyor’. Bu kendi ifadesiydi. Hüseyin Çelik’e uyguladığınız linçi, gösterdiğiniz tepkiyi ona neden göstermiyorsunuz? Belediye başkanı bunu söyleyebilir, tercihi olabilir. Ama gidip bir başörtülüye fiili ve fiziki olarak müdahale etmediği sürece bu kendi görüşüdür, bunu söyleyebilir" şeklinde konuştu.
AK PARTİLİ MİLLETVEKİLLERİNİN MECLİS’E BAŞÖRTÜLÜ GELMESİ
AK Partili bayan milletvekillerinin TBMM’ye başörtülü olarak geleceklerini açıklamalarına da değinen Çelik, şunları söyledi:
“CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kısa süre önce yaptığı açıklamada bir özeleştiri yaptı. Bu doğru bir özeleştiriydi. Biz dedi ’25 yılımızı başörtüsü tartışmalarıyla geçirdik. 20-25 yılımızı bir türban olayıyla götürdük bütün enerjimiz oraya gitti’ diyor. Bu bir tespittir. Buraya varmış olmaları doğru bir özeleştiridir. Kendisi diyor ki ’Şapka Kanunu var hangimiz onu uyguluyoruz? Arkasından daha da güzel bir cümle söylüyor. ’Hayatın gerçeğinden koparıyoruz Türkiye’yi’ diyor. CHP hayatın gerçeğinden Türkiye’yi koparmıştır. Bugün toplumun kadınlarının yarısından daha fazlası başörtülü. Onların tercihlerinin TBMM’ye yansıması başörtülü hanımların TBMM’de bulunması kimi niye rahatsız etsin? Kamuda çalışabilir, üniversiteye gidebilir. Başı açıklık tercihi de bizim için saygıdeğerdir. Ona müdahale edildiği zaman bunu da namus meselesi yaparız. Başı açık olan hanıma tercihinden dolayı hiç kimse müdahale edemez. Ama aynı şekilde baş kapalıya da birileri müdahalede bulunursa, tercihleri farklı olabilir başörtüsüne karşı olabilirler. CHP TBMM’de bayan milletvekillerinin başörtü takmadan gelmesi gerektiği tezini savunabilir, tercihini bu yönde kullanabilir ama 1999’daki tavırlar olursa kusura bakmasınlar ne Türkiye 1999’un Türkiyesi’dir ne de TBMM 1999’daki 21. dönem TBMM’sidir. Orada ’dışarı dışarı’ diye bağıran DSP’lileri hatırlıyorsunuz. Merhum Ecevit’in tarihi hatasıdır. 12 Mart’a karşı durmuş halkçı Ecevit, orada çıkıp bu duruşu sergileyerek kendisi ve partisinin intiharını ilan etmiştir. Yüzde 22 ile koalisyonun büyük ortağı olurken 3 yıl sonra bu halk yüzde 1’e düşürmüştür DSP’yi ve DSP tarih sahnesinden silinmiştir. CHP’nin bundan da ders çıkarması gerekiyor. Böyle bir şeyin olmamasını biz temenni ederiz."
“TÜRKİYE’DE BAŞINA TÜRBAN TAKANLAR VAR. BİR DE KAFAYA TÜRBANI TAKANLAR VAR”
TBMM’de bir iç tüzüğü komisyonu olduğunu ve dört siyasi partinin temsilcilerinin bu komisyonda başörtüsünün TBMM’de takılmasının hiçbir zaman problem olmadığı, olmaması gerektiği konusunda hemfikir olduklarını belirten Çelik, "CHP’nin buna bir itirazı olmamıştır. Tayyör tanımı yapılırken de iki parçalı bir elbiseden söz ediliyor. Bu etek olabilir, pantolon olabilir. Pantolon meselesini de böyle aşarız, bunun için düzenlemeye gerek yok. Başörtüsü için de bir düzenlemeye gerek yok. Özellikle bir madde ile gerek yok. Pantolon, hanım milletvekillerinin pantolon giymesi için de bir düzenlemeye gerek yok. Yetki birliğine, karar birliğine varmalarına rağmen, şimdi şu anda Türkiye’de birkaç bayan milletvekili arkadaşımız, “Biz hacca gittik geldik tercihimizi bu yönden yana kullanmak istiyoruz başörtülü olarak girmek istiyoruz” dedikten sonra, CHP’li sözcülerden peş peşe gelen açıklamalar CHP’nin tarihten ders almadığını Türkiye’deki bu demokratik olgunluğu hazmedemediğini gösteriyor. Zamanın ruhu diye bir kavram var. Biz başkasını, Türkiye’nin düşmanlarını sevindirmeyecek şekilde birbirimizi ikna ederek bu meseleyi götürmek zorundayız demiştik. Bakanlığım esnasında türban meselesi bana sorulduğunda şunu söylemiştim, Türkiye’de başına türban takanlar var. Bir de kafaya türbanı takanlar var. Başına türban takanlar, kafayı türbana takanlarla uzlaşmak durumundadır. Oturup birbirimizi ikna etmemiz gerekiyor. Nitekim toplumsal olarak böyle bir uzlaşma sağlanmıştır. Üniversitelerde başörtüsü serbestisi olursa şöyle olur, böyle olur demişlerdir. Ama bir problem olmamıştır. Onların endişe ettikleri aşırılıkların hiçbirisi vaki olmamıştır. Ben TBMM’de de bu olgunluğun gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. CHP’lilerin de daha önce kendi beyanlarında da yaptıkları özeleştiriye burada da uymaları gerektiğini söylüyorum. Temenni ediyorum ki, Türkiye’yi germezler. Türkiye’nin ağzının tadını kaçırmazlar. Türkiye emin adımlarla yoluna devam eder. Gelişmekte olan dünyada her geçen gün saygınlığı artan bir ülke iken bu tür kısır tartışmalarla bugün de enerjisini tüketmezler” değerlendirmesini yaptı.
Bir seçime gidildiğini belirterek herkesin tercihlerini halkla paylaşmasını isteyen Çelik, halkın bu tercihlere göre oyunu kullandığını ifade etti. CHP Genel Başkanı’nın Başbakan’a en fazla kullandığı ifadelerden birisinin ‘Sen kimsin’ olduğunu vurgulayan Çelik, “Arkadaşlar Kılıçdaroğlu, Sayın Erdoğan’ın kim olduğunu anlayamamışsa kusura bakmasın, rakibini tanımayan onu hiçbir zaman yenemez. Recep Tayyip Erdoğan sizin partiyi 7 kere sandıkta yenmiş olan bir liderdir. 10 yılı aşkındır bu memleketi başarıdan başarıya götüren bir Başbakandır ve dünyadaki sayılı karizmatik liderlerden birisidir. Halkın gönlünde taht kurkmuş bir liderdir. Ahlak-i müsellemdir eski tabirle. Eğer tanımıyorsa o zaman rakibin olan insanı tanımıyorsan kusura bakma rekabetten söz etmeyeceksin. Sen kimsin derken küçümseyen bir tavrı var. Sana söyleyeyim Türkiye Cumhuriyeti’nin en uzun süreyle başbakanlık yapmış, değerli bir şahsiyetidir. Daha fazla tanımlamaya, tasvire gerek var mı?” diye konuştu.
(İHA)