Çelikten ilginç açıklama
Abone olMilli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, "Tedbir alalım derken bunu paranoya haline getirmeyelim" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, "Tedbir alalım derken bunu
paranoya haline getirmeyelim. Çocuklara uygulanacak müeyyideler
bellidir. Bunun polisiye tedbirlerle çözüleceğine inanmıyoruz"
dedi.
Bakan Çelik, Conrad Otel'de düzenlenen "1. Şiddet ve Okul: Okul ve
Çevresinde Çocuğa Yönelik Şiddet ve Alınabilecek Tedbirler
Sempozyumu'nun açılış resepsiyonu ve basın toplantısına katıldı.
Burada bir açıklama yapan Çelik, sözlerinin başında, şiddetin
hiçbir toplumda hoşgörülen bir konu olmadığını hatırlattı. Eli
sopalı, eli silahlı insanların okul önlerinde ve eğitimin içersinde
bulunmaması gerektiğini savunduklarını söyleyen Çelik, "Şiddetin
hayatımızın her safhasından kazınıp atılması hepimize düşen
görevdir" diye konuştu.
Şiddetin nedenlerine de değinen Bakan Çelik, "Eğer bir yerde şiddet
varsa, bunu sebep sonuç ilişkisiyle izah etmek mümkün değil. Bunun
birçok sebebi var. Aslında sonuçları doğuran sebepler üzerinde
durmak daha rasyoneldir. Aile içinde çocuklar anne ve babalarından
dayak yiyor. Okula gidiyor arkadaşlarından dayak yiyor.
Üniversitede polisten, hapiste gardiyandan, askerde komutanından
dayak yiyor. Dayak atma toplumumuza uyan bir durum değil. Biz
kalemli kuvvetleriz. Silahlı kuvvetler bile silahlarını
birbirlerine değil, yeri geldiği zaman düşmana karşı kullanır. Okul
ve şiddet birbirine uyan kavramlar değil. Ne yazık ki şiddet aile
ortamında başlıyor. Dayak maalesef toplumsal rahatsızlığımız. Bunun
sebebi tek değil. Sorumlusu bir kişi değildir. Bu iş ailede başlar,
okulda devam eder. Okul dışında bir çevre vardır. Bunun bir medya
boyutu, internet kafe boyutu vardır ve daha birçok sebep sıralamak
mümkündür" dedi.
Son günlerde okullarda yaşanan şiddet olaylarının altını çizen
Bakan Çelik, "Bir tek çocuğumuzun burnunun kanaması bizim
yüreğimizi kanatır. Birkaç gün içinde meydana gelen olaylarda
hayatını kaybeden 2 yavrumuza rahmet, ailelere başsağlığı
diliyorum. Bunun son olmasını temenni ediyorum. Son olması için
elimizden geleni yapmalıyız" şeklinde konuştu.
Hüseyin Çelik, konuşmasında disiplinin önemine de değindi. Göreve
geldiklerinde sınıfta kalma olmadığını kaydeden Çelik, öğrencinin
kaç dersten kalırsa kalsın sınıf geçtiğini hatırlatarak, "Biz
sınıfta kalmayı geri getirdik ve prensiplere bağladık. Yeni
düzenlemeler yaptık. Biz göreve geldiğimizde disiplin kuruları
lağvedilmişti. Okullarda değerlendirme kurulları oluşturduk. Zaman
zaman öğrencilere dostça bir yaklaşım içinde olmayı ve sevgiyle
yaklaşmayı başıboşlukla eşleştiriyoruz. Bu doğru değildir. Biz ille
kışa ve yaza mahkum olmak zorunda değiliz. Disiplinle despotizm
aynı şey değildir. Eskiden veliler çocuklarını götürüp eti seni
kemiği benim derlerdi. Bunu onaylamak doğru değildir. Biz
öğrencilerimizi seveceğiz. Şefkat göstereceğiz. Öğretmenleri olarak
anne ve baba sıcaklığı göstermek zorundayız. Ama gelecekleri için
onları disipline etmeliyiz. Bu illa şiddet uygulamak anlamına
gelmez. Başta İngiltere olmak üzere bir çok ülkede öğrenciler
başıboş bırakıldı ve faturalarını acı şekilde ödediler.
İngiltere'de ortaöğretimde öğretmen bulmak zor. Hele bayanlar
öğretmen olmak istemiyor. Talimde, terbiyede ve eğitimde sınırsız
parmak hesabına dayalı demokrasi olmaz. 40 kişilik bir sınıfa
girdiğinizde, 'Bugün ders yapalım mı' diye sorduğunuzda, 21 kişi
olumsuz yönde parmak kaldırırsa orada ders olmaz. Özellikle oy
verme yaşının 18 olması bizi düşünmeye sevk etmeli. Bireyi
önemsemek, onlara değer verdiğimizi hissettirmek ile onları kendi
kararlarına terk etmek ve kendi kararlarını versinler diye yanlış
yöne sevk etmek farklı yaklaşımlardır" dedi.
Konuşmasında yeni eğitim müfredatına da değinen Çelik, bu müfredatı
iyi bir birey ve iyi vatandaş yetiştirmek üzere hazırladıklarını
belirtti. Müfredatta öğrencinin en önemli unsur olarak görüldüğünün
altını çizen Çelik, "Her şey onun etrafında döner. Öğrenciyi karar
mekanizmasına katmak için okul meclisi uygulaması başlattık. Her
okulun okul meclisi var. Öğrenci kulüplerini faal hale getirdik.
Toplum hizmeti adıyla hepsine sorumluluk yükleniyor. Okul aile
birlikleri fonksiyon olarak yoktu. Yasasını çıkardık ve velileri
idarecilerle birlikte okulu yöneten insanlar haline getirdik.
Öğrencilerimizi önemsemek onları karar sürecine katmak, kendi
başlarına bırakmak anlamına gelmez" diye konuştu.
"ELEŞTİRİ HAKKI KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİLDİR"
Bakan Çelik, konuşmasında, olayların önüne geçmek için medyaya da
büyük görevler düştüğüne değindi. Olayların abartılmamasını
istediklerini hatırlatan Çelik, "Abartırsak olaylar daha da kabarır
demek istedim. Halkın medyasından duyarlılık talebinde bulundum.
Benimle birlikte çalışan yüzlerce pedagog var. Onların aklına
gelmeyen şeyi getirmeyelim. İstediğim şey budur. Eleştiri hakkı
kimsenin tekelinde değildir. Biz de yayınlarınızda problem
görüyorsak sizi eleştirme hakkına sahibiz. X dizi yayınlandıktan
sonra mafya babalarına özenme olduğu belirtiliyor. O dizileri ben
çektirmedim. Kahraman tiplerini ben yaratmadım. Bu dizileri
transfer yapmak için ben para ödemedim. Bir özeleştiri yapacaksak
ve tavır koyacaksak bunu hep birlikte yapmalıyız. Bu konuda ailenin
sorumluluğu vardır, rehber öğretmenin sorumluluğu vardır, polisin
sorumluluğu ve yöneticilerin sorumluluğu vardır, akraba, akranın
sorumluluğu vardır, medyanın sorumluluğu vardır. Sorumluluğu
bilmemiz lazım. 13-18 yaşlarındaki öğrenciler, kendilerini
göstermek ve tanınmak istiyor. Medya bu olayları her gün verirse,
onlar da ekranda her gün kendini görürse, bu olayları kamçılar"
ifadelerini kullandı.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın aldığı tedbirlere de değinen Bakan
Çelik, '1. Şiddet ve Okul: Okul ve Çevresinde Çocuğa Yönelik Şiddet
ve Alınabilecek Tedbirler Sempozyumu'nun hazırlığının 1.5 yıl önce
yapıldığını belirterek, "Bir tek çocuğun burnunun kanaması bile
duyarsız kalmamamızı gerektirir. Biz bu meseleyi küçümseyemeyiz.
Uzmanlar olarak üzerine gidelim ve gerekeni yapalım ama
tırmandırmamak için bu olayları sık sık gündeme getirip
tekrarlamayalım. Biz bakanlığımız sırasında 2 ayrı kitap çıkardık
ve bunu her tarafa gönderdik. Bu zaten gündemimizde olan bir
konudur. Sebebi ne olursa olsun, biz bunu sosyokültürel ve
sosyoekonomik sebepler silsilesi olduğunu düşünüyoruz. Gerekli
önlemlerin alınması için genelge yayınladık. Rehberlik araştırma
merkezlerimize gerekli talimatı verdik. İçişleri Bakanlığı üzerine
düşeni yapıyor. Güvenlik ayrılmaz bir parçamızdır. Güvenliği
önemsiyoruz. Ama güvenliği paranoya haline getirirsek, hayat
çekilmez olur. Okulların önlerine MOBESE kameraları
yerleştirilebilir. Ama okulların her tarafına hatta sınıflara
kamera yerleştirme çabaları oldu. Tedbir alalım derken bunu
paranoya haline getirmeyelim. Çocuklara uygulanacak müeyyideler
bellidir. Bunu polisiye tedbirlerle çözüleceğine inanmıyoruz.
Topyekün bu sorumluluğu üstleneceğiz ve üstesinden geleceğiz.
Şiddet bize ve eğitimin ruhuna yakışır olaylar değildir. Yeni
müfredatımız bu problemlerin çözümüne yöneliktir. Ama eğitimdeki
yeni uygulamalar sabahtan akşama çözüm vermez. Müfredatımızın
sonucunu 8 sene sonra alacağız. Bunun özellikle bilinmesini
istiyorum" dedi.
İnternet kafelere çekidüzen verilmesi için Başbakan Erdoğan'ın
talimatı olduğunu hatırlatan Çelik, "Gerekli tedbirler alınacaktır"
diye konuştu.
Bakan Çelik toplantıda ayrıca, Dünya Bankası'nın eğitimle ilgili
raporuna da değinerek, bu konuda şunları söyledi:
" Bu rapor kamuoyuna sunuldu. Dünya Bankası'nın söylediği şeyler
bizim ilk günden söylediğimiz şeylerdir. Yüzümüze ayna
yansıtılmasına asla kızmayız. Eğitimde 6 büyük problem var dedik.
Okullaşma oranlarımız, AB'ye mukayese edilirse bir hayli geridedir.
3 yıl içinde, okul öncesi eğitimde yüzde 20'yi geçtik. İlköğretimde
nerdeyse okullaşmada yüzde 100'e vardık. Sadece 'Haydi kızlar
okula' kampanyası çerçevesinde, 175 bin kızı okula gönderdik.
Çocukların annelerine eğitim masraflarını karşılamaları için para
aktarıldı. Bundan yararlanan aile sayısı 1 milyon 250 binin
üzerindedir. İlköğretimden orta öğretime geçerken büyük kaybımız
vardır. Dünya Bankası bunu söylüyor. Dikkatlerin eğitime
toplanması, eğitimin en önemli mesele haline gelmesi için bütün
raporlara müteşekkir oluruz. Bu, 'eğitim bitti', 'battık', 'çöktük'
anlamına gelmiyor. Yarın bugünden daha iyi olacak. Önümüzdeki
eğitim ve öğretim yılında bilgi teknolojisi olmayan hiçbir okul
kalmayacak. Bunlar önemli gelişmedir."
Milli Eğitim Bakanlığı'nın YÖK'le işbirliği yaptığının altını çizen
Çelik, bundan sonra yüksek öğretim kurumlarının Milli Eğitim
Bakanlığı'nın müfredatına paralel bir eğitimle öğretmen
yetiştireceğini vurguladı.