Çeliker, ünlüleri maskeli görüyor
Abone olÜnlüler Çiftliği'ndeki ünlüleri samimiyetsiz bulan köşe yazarlarından bir tanesi de İdil Çeliker. Çeliker'e göre ünlü insanların çoğu kaprisli, bencil, narsist, kıskanç....
İdil Çeliker, Ünlüler Çiftliği'nde yarışan ünlülerin samiyetsiz olduklarını dile getiriyor. Çeliker, birçok ünlünün şöhretle birlikte insanlıktan çıktığını ifade ediyor. Çeliker, kameralar karşısında ise bu tür ünlülerin sahte davranışlar sergilediğini söyleyerek, ünlüleri maskelerini tek tek sıralıyor...
Sarmısağın kokusu çıkar mı?
Medyanın magazin kanadında olmayı kolay sanmayın... Renkli yaşamlar, kolay diyaloglar altında yatan, direnç kırma operasyonlarını da... İnanmıyorsanız Ünlüler Çitliği'ne bir göz atın... Atın da yıllarca kimlerle muhatap olduk anlayın.
Bu hal sadece çiftliktekilerle sınırlı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz...
Bugünün servet ve şöhret sahibi pek çok ismi, onlardan zerre farklı değil.
Kamera karşısında oynanan 'örnek insan' tiplemelerinin gerisinde, anasına, babasına galiz küfürler sarfedebilen, kendinden başkasını yok sayan, çoğu narsist, kıskanç, acımasızlığa varan dokularla bezeli...
Medya mensuplarıyla, içli dışlı muhabbetlerine de aldanmayın... Muhtemelen , şöhret kapısını açmak için itilip, kakıldıkları döneme rastgelmiştir.
'Ben hiç değişmeyeceğim'le başlayan sıkı dostluklar, para ve güç arttıkça, yöneticilere hatta patronaja kadar uzanır. Sırasında borç aldıkları muhabirleri, işinden attırmaya kalkanlara bile rastlanmıştır bu çarkın içinde... Nasıl bir kompleksse 'Bana bundan sonra 'Hanım' diye hitap edeceksiniz''ler mi istersiniz, 'Ben içeri girince ayağa kalkılacak' bahaneleri mi?
Keşke milyarlar döküp, bugün hala gündemde olan A takımından isimler de alasabilseler çiftliğe... O zaman anlarsınız ne demek istediğimi... Biz izlerken hiç ama hiç şaşırmıyoruz da sizlerden gelen talep bu merkezde toplanınca yazmak kaçınılmaz... 'Dostuz' diyenlerin, iki haftada, 'düşman' kılığına girdiğini görmek olağan. Onların gerginliği, iş yapmak, yorulmak, lüksten, konfordan ayrı kalmaktan değil... İlgisizlikten, alkışsızlıktan 'benlik'lerinin okşanmamasından, hayatı ille de neon tepesinde yanıp sönen isimleri kadar zirvede yaşama hırsından kaynaklanıyor. Hiçbiri bir diğerine dost değil... Sadece kısıtlı sürelerde, öyleymiş gibi davranıyorlar hepsi bu...
Bilirsiniz ne der eski insanlar; 'Sarmısağın kokusu bile 40 günde çıkar'
Evde kalış sürelerine bakınca, bu deyişe şapka çıkartmamak elde değil. Bu arada hazır buralara gelmişken, o meşhur tanımın öyküsünü de paylaşmak isterim sizlerle...
Genç adam babasına demiş ki bir gün, 'Benim de dostalarım var seninki gibi.'
İtiraz etmiş babası, 'Dost dediğin öyle çok olmaz. Hakikisi belki bir, belki iki. Fazlasını bulamazsın.'
Tartışmaya başlamışlar ve karar vermişler dostun hakikisini anlayacak bir sınava...
Bir aksam bir koyun kesmişler. Koymuşlar çuvala. Baba demiş ki oğluna,
'Şimdi al bu çuvalı götür dostuna.'
Kanlar damlıyormuş çuvaldan. Sanki birini öldürmüşler de çuvala gizlemişler. Öyle görünüyormuş dışarıdan. Delikanlı çuvalı sırtlamış, gitmiş en yakın dostunun kapısına... Dostu bakmış çuval kanlı, hızla kapatmış kapıyı suratına. Kime gittiyse tek, tek kapanmış kapılar...
Yıkık, kırık dönmüş evine çaresiz. Demiş ki babasına 'sen haklıymışsın. Dost yokmuş şu dünyada ne sana, ne bana.'
Babası itiraz etmiş 'Hayır evlat, benim bir dostum var. Haydi, çuvalı al da bir kere git ona.'
Genç adam, çuvalı sırtlamış yeniden. Alnında ter, çuvalda kanlar... Kapıyı vurmuş, kabul görüp girmiş içeri. Geçmişler arka bahçeye, bir çukur kazıp gömmüşler koyunu, adam niyetine. Toprak serpip, üzerine de sarmısak ekmişler belli olmasın diye...
Genç adam babasının yanına varmış, 'işte gerçek dost buymuş' diye...
Demiş ki babası bu kez 'O daha belli olmaz. Sen yarın git ona, çıkart bir kavga. Çekinme iki de tokat salla, o zaman anlarsın dost mu, düşman mı?'
Öyle yapmış delikanlı... Çakmış tokadı adamın yüzüne.
Demiş ki tokadı yiyen dost; 'Git söyle babana, biz sarmısak tarlasını böyle iki tokada satmayız.'
Her daim gerçek dostlarınız olması dileğiyle, iyi pazarlar hepinize...
Sözün Özü
Bir insanı bulunduğu konumla değil, göz koyduğu konumla ölçmelidir. Tolstoy
KAYNAK:GÜNEŞ