Çelik'e göre bunlar komplo teorisi
Abone olAK Parti sözcüsü Hüseyin Çelik açıklama yaptı
Çelik, Hrant Dink cinayetiyle ilgili ''Hedef Dink'tir.
Dink, yem olarak seçilmiştir ama asıl hedef AK
Parti'dir'' ifadelerini kullandı.
AK Partili Hüseyin, Uludere olayında 34 sivil vatandaşın yanında 6 PKK’lının da öldürüldüğüne dair haberleri komplo teorisi olduğuğunu iddia etti. Çelik ayrıca Anter Anter'in en kısa sürede vatandaşlığa alınacağını açıkladı.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ''Hrant Dink, Malatya Zirve Yayınevi, Rahip Santoro cinayeti, amacı ve şekli itibariyle aralarında maddi, somut bir bağ olmasa bile, hedef, amaç ve kurgulanma itibariyle birbiriyle akraba olan, birbirine benzeyen cinayetler'' olarak değerlendirdi.
Parti genel merkezinde kameralar karşısına geçen Çelik, günemdeki konuları yanıtladı. Uludere bombardımanında 6 PKK'lının öldürüldüğü iddialarına Çelik, şu cevabı verdi:
KURUNUN YANINDA YAŞ YANAMAZ
"Bir gemide 6 cani bir masum varsa o gemiyi batıramazsınız. Hukuk buru gerektirir. PKK zaman zaman halkı kendine kalkan yapmak isteyebili. Hukuk devleti kurunun yanında yaş da yansın diyemez. Bizim anlayışımız budur. Hükümette böyle bir bilgi söz konusu değildir. Bunlar komplo teorisi. Devlet yanlış yapıldığını kabul etmiştir."
HEM HRANTÇI HEM ERGENEKONCU
Hrant Dink kararıyla ilgili konuşan Çelik, hükümete yönelik tepki gösterenlere dikkat çekti:
Hrant Dink cinayeti için adalet olması gerektiği gibi tecelli edecektir. Bugün üzülerek şunu ifade etmek isterim. Hem Hrantçı, hem de Ergenekoncu olan insanlar var. Hrant Dink'i katledenlerin Yasin Hayal ve Ogün Samast gibi birkaç kişi olmadığına inanıyorum. Dink davası için her kesimden başka insanlar bir muhasebe yapmışlardır. Bu da demokratikliğin gelişimi için çok iyi bir şeydir.
PKK'LI OLMAYAN KÜRTMER 'ACABA' DER
Emine Erdoğan'ın yapacağı Uludere ziyaretiyle ilgili soruya Çelik, hükümetin yeterince ilgi göstermediği eleştirilere katılmadığını belirterek şunları söyledi:
"Kürtçü olmayan Kürtler de Öcalan posteri, PKK plamaları görürse 'acaba' der. Bunu yabana atmayın. kaymakam linç etmeyen çalışan grubu göz önünde bulundurun."
ERGENEKON'N TRABZON ŞUBESİ
Hüseyin Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın
toplantısında, anamuhalefet partisi liderinin, iddia olunan
Ergenekon terör örgütüyle ilgili ''Örgüt nerededir, bana adresini
verin de kaydolayım şeklinde ifadelerde bulunurken, Hrant Dink
cinayetinin örgüt işi olduğunu söylediğini'' belirtti.
Çelik, ''Sayın Kılıçdaroğlu, bu örgüt hangisidir? Olayın savcısı
diyor ki, bu Ergenekon örgütünün Trabzon şubesidir. Vicdanen,
aklımla ve hislerimle Hrant Dink'i katleden Ogün Samast ve Yasin
Hayal gibi birkaç kişiden ibaret olmadığına inanıyorum. Tetikçi ve
azmettiricinin bu şahıslardan ibaret olmadığına inanıyorum. Beni ve
kamuoyunu oraya götüren deliller var'' diye konuştu.
Hrant Dink olayında Türkiye'de farklı birçok kesimin vicdan
muhasebesi yaptığını, mağdur olan ailesiyle empati kurduğunu ifade
eden Çelik, bunu Türkiye'nin demokratik hayatı için hayırlı bir
gelişme olarak değerlendirdi.
ASIL HEDEF AK PARTİ'YDİ
Çelik, bu konuda AK Parti iktidarını, iftiraların ve saldırıların
hedefi haline getirmenin hakkaniyetle bağdaşan bir durum olmadığını
vurgulayarak, şöyle konuştu:
''Hrant Dink, Malatya Zirve Yayınevi, Rahip Santoro cinayeti, amacı
ve şekli itibariyle aralarında maddi, somut bir bağ olmasa bile,
hedef, amaç ve kurgulanma itibariyle birbiriyle akraba olan,
birbirine benzeyen cinayetlerdir. Hedef Dink'tir. Dink, yem olarak
seçilmiştir ama asıl hedef AK Parti'dir. 6-7 eylül olaylarını
gerçekleştiren karanlık zihniyet neyse, Hrant Dink'e saldırı
düzenleten zihniyet de aynı zihniyettir. Türkiye'de bir kaos
yaratılmak istendi. Türkiye'nin siyasi istikrarına bir darbe
vurulmak istendi.
MİSYONERLİK DALGASI YARATILDI
Ondan önceki altyapıyı da hatırlayalım, 'Misyonerlik faaliyeti kol
geziyor' denildi, 'Her yerde apartman kiliseler oluşturuluyor'
denildi, 'vatan toprakları satılıyor' denildi, 300 tane Kuvayı
Milliye Derneği kuruldu ve bunlar kirli propaganda yapmaya devam
ettiler. Sanal ortamda, gayri müslimlere ciddi saldırılar oldu.
Hrant Dink olayı kime hizmet etti, katledilmesi kimin işine yaradı
meselesine baktığımızda, bu hadiseyi tesadüfi gerçekleşmiş olarak
değerlendiremezsiniz. Alparslan Aslan, güya başörtüsü gerekçesiyle
Danıştay mensuplarına saldırmıştı. Böyle lanse edildi kamuoyuna.
Sayın Başbakanın ve Cumhurbaşkanının ziyareti esnasında
yaşananları, cumhurbaşkanlığı seçimi, e-bildiri, Cumhuriyet
mitingleri bir arada değerlendirildiğinde hedefin ne olduğu çok net
ortaya çıkıyor.''
30 KAMU GÖREVLİSİYLE İLGİLİ SORUŞTURMA
SÜRÜYOR
AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, ''Bitmemiş davalar, soruşturmalarla
ilgili bitmiş gibi yorum yapmamak gerekir. Bütün bunların dışında
şu anda 30 kamu görevlisiyle ilgili adli kovuşturma devam
etmektedir. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanı, Devlet Denetleme Kurulu'na
inceletmiştir inceletiyor. AİHM'nin ailenin açtığı dava sebebiyle
masraflar dahil 130 bin Avro maddi tazminata mahkum etti ve AK
Parti Hükümeti bu karara itiraz etmedi'' dedi.
TİB'in telefon görüşmelerine ilişkin bilgileri göndermediği
yönündeki iddialara değinen Çelik, Yargıtay içtihatları ve Adalet
Bakanlığı genelgeleri çerçevesinde belli isim ve belli telefon
numaraları verilmesi durumunda bölgedeki telefon görüşmelerine
ilişkin kayıtların verilebileceğini, buna rağmen kayıtların
mahkemeye gönderildiğini vurguladı.
Çelik, ''Türkiye'de 2007 öncesinde idari yargı, kendisini AK
Parti'nin elini ayağını bağlamaya yönelik kurgulamıştır. Vicdanıyla
hukuk mantığıyla karar veren mahkemeleri bundan tenzih ediyorum.
Başta Danıştay olmak üzere pek çok idare mahkemesi, hükümet
mensuplarının yürüdüğünü bile haber alsa, bırakın yürütmeyi,
yürümeyi durdurma kararı alıyorlardı'' diye konuştu.
PARA TAHSİS EDİLDİ
Mağdur ailelere tahsis edilen tazminatla ilgili olarak Çelik, "Ailelerin verdiği hesap numaralarına yatacak. Birileri almayın diye tavsiyede bulunabilir. Hukuk devletinin yapması gereken budur. " diye konuştu.
MUHALEFET GÜZELİ DE GÖRSÜN
Muhalefetin tazminatla ilgili eleştirilerine cevap veren Çelik,
terörle mücadele sırasında zarar gören köylülere ödenen parayı
hatırlattı:
"2005 yılına kadar köyü boşaltılan zarar gören vatandaşların meramını anlatabileceği yer yoktu. İktidarımız kanun çıkardı. Eski parayla 2 katrilyonun üzerinde tazminat ödemiştir. Bu kan parası mı? Şunlar da güzel diyebilirse çok daha inandırıcı olacaktır muhahalefet."
ANTER ANTER VATANDAŞLIKLA İLGİLİ NE DEDİ? VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILMASINA NEDEN SUÇLAMA NEYDİ? AYRINTILAR SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Öldürülen Yazar Musa Anter'in oğlu Anter Anter, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın özel izniyle geldiği Türkiye'de tekrar
vatandaşlığa geçmek için başvuruda bulunacağını
bildirdi.
Hakkında 21 yıl önce verilen "Türkiye'ye giriş yasağı" nedeniyle
yurda gelemeyen, 1992 yılında öldürülen Yazar Musa Anter'in oğlu
Anter Anter, bir aylık özel izinle geldiği Türkiye'de, Nusaybin'e
bağlı Akarsu beldesindeki baba ocağında hasret gideriyor.
Musa ve Hale Anter'in 3 çocuğun en büyüğü olan ve 1945 yılında
İstanbul'da doğan Anter Anter AA muhabirine, yaşanan gençlik
çatışmalarından dolayı 11 Nisan 1969'da babası tarafından İsveç'e
gönderildiğini, 1972 yılında da bilmediği ve hala öğrenemediği
nedenden dolayı vatandaşlıktan çıkarıldığını anlattı.
Bir gazetede, "konsolosluk bastı, eylemlere katıldı ve asker kaçağı
olduğu için vatandaşlıktan çıkarıldığına" ilişkin haberin yer
aldığını hatırlatan Anter, bu gerekçelerle hiç kimsenin
vatandaşlıktan çıkarılamayacağını savundu.
AYRIMCI OLMADIM
"Hiçbir zaman ayrımcı olmadım, hala da ayırımcı değilim" diyen
Anter, "Bir başka gazetede atılma sebeplerimden biri de asker
kaçağı olduğum belirtilmiş. 1975'te bedelli askerlik yapmak için
geldik. Kardeşim yaptı, bana ise cevap dahi verilmedi. Bunlar suç
değil, olamaz. Ülkeye giriş yasağının neden olduğunu bilmiyorum.
Vatandaşlıktan neden atıldığımı bilmiyorum" dedi.
Anter, en son Türkiye'ye 29 Ekim 1991 tarihinde geldiğini, bir
hafta boyunca babasının yanında kaldığını ifade ederek, o dönemden
itibaren babasının bazı kişilerce telefonla tehdit edildiğini
anlattı. 1992 yılının yaz ayında bir gece babasının kendisini
telefonla aradığını ve yapılan tehditler ile takiplerden söz
ettiğini belirten Anter Anter, sözlerine şöyle şöyle devam
etti:
"Babamla arkadaş gibiydik, her şeyimizi konuşurduk. Bazen o bana
'Ne haber enişte' derdi. Ben de ona 'İyi be ağabey' derdim. Böyle
şakalaşırdık. Bir akşam Türkiye'den bilgi almak için uydu yayını
almıştım. Gece tam 22.00 haberleriydi, bir baktım ilk haber 'Musa
Anter öldürüldü' diye verildi. Şaşırdım, şaka gibi. Dondum. Bana en
çok dokunan, en çok üzüldüğüm olay, aradan 24 saat geçmeden annem
ve kardeşlerim morg önünde beklerken askerler nezaretinde babamın
naaşı getiriliyor, köye atıyorlar. Bunu bir türlü kabullenemiyorum.
Babamın cenazesine gelemediğim için hala o burukluğu yaşıyorum,
1997'ye kadar 3 defa Türkiye'ye geldim ve her defasında hiçbir
gerekçe gösterilmeden tekrar geri gönderildim."
BURASI BENİM VATANIM
Anter, vatandaşlıktan çıkarıldıktan sonra İsveç vatandaşı olduğunu
anımsatarak, vatandaşı olsa da İsveç'i vatanı olarak görmediğini
söyledi. Anter Anter, şunları kaydetti:
"İsveç benim vatanım değil orada vatandaşım. Tekrar vatandaşlığa
geçmek için başvurum olacak. Burası benim vatanım. İç ve dış güçler
Türkiye'yi yok etmek için çok uğraştı. Bizde her şey var. Dört
mevsimi bir günde yaşayabileceğin bir yer. Dünyada böyle bir yer
yok ve kaynaklarımız çok. Bizi bölmek için ellerinden geleni
senelerdir yapıyorlar. Bozamadılar, bozamayacaklar. 1960'larda ben
'Kürdüm' dediğin zaman ceza yiyordum. Kart- kurtlar ve inkar
politikaları bitti. Zaten biz o inkar politikalarından dolayı bu
günlere geldik. Şimdi 'Kürt-Türk kardeştir' diyorlar. Şimdi başladı
kardeşlik. Biz de zaten bunu istiyorduk. Bizim fazla istediğimiz
bir şey yok ki."
Babasının ölümünün üzerinden 20 yıl geçtiğini aktaran Anter,
dönemin yetkilileri hakkında dava açacağını söyledi.