Çelik popülist politikalardan yakındı
Abone olMilli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, sınavsız geçiş uygulamasının meslek yüksek okullarını katlettiğini belirtti. Çelik üniversite enflasyonunu da eleştirdi.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, ''mesleki ve teknik eğitim
öğrencilerine sınavsız geçiş uygulaması başlatılmasıyla meslek
yüksek okullarının katledildiğini'' ifade ederek, ''Tabelayla
üniversite olmaz. Bostan kulübesinin üzerine Harvard 2 diye
yazarsanız Harvard olur mu?'' dedi. Gazi Üniversitesi (GÜ)
Endüstriyel Sanatlar Bilgisayar Eğitimcileri Araştırma Topluğu
organizasyonuyla, Bakan Çelik, üniversitenin Mimar Kemaleddin
Salonu'nda ''AB Sürecinde Türk Eğitimi'' konulu konferans verdi.
Siyasi alanın Türkiye'deki kötü örnekler ve kötü uygulamalar
nedeniyle gençlere itici geldiğini kaydeden Çelik, gençlerin
depolitizasyon sürecinden geçirildiğini, öğrencilerin yanlış
düşünmemesi için bazı kesimlerin gençlere düşüncesizlik
pompaladığını ifade etti. Çelik, siyasi alanda bilgi, beceri
sahibi, iyi niyetli namuslu insanların siyasi alana girmek
durumunda olduğunu söyledi. Çelik, AB'nin ekonomik alanda gücün
birleştirilmesinin yanında eğitim, bilgi, teknoloji alanında da güç
birleştirme kararı aldığını, AB'nin eğitim alanında yapılması
gereken çalışmaları belirlediğini, uygulamaya koyduğunu, bu konuya
çok büyük para ayırdığını anlattı. AB ile uyum çerçevesinde eğitim
alanında yapılan çalışmaları anlatan Çelik, Türkiye'nin 2003'te
Avrupa Araştırma Alanı 6. Çerçeve Programı'na ortak olmasını
sağladıklarını, 2004'te 59 milyon Avro ödediklerini kaydetti. Bu
paranın birkaç katıyla geri dönmesi gerektiğini, ancak ödenen
paranın yüzde 10'unun geri döndüğünü anlatan Çelik, Türkiye'ye
projelerin büyük kısmının esastan değil, usulden reddedildiğinin
söylendiğini kaydetti. Türkiye'nin Avrupa eğitim gençlik
programlarına ortak olduğunu kaydeden Çelik, bu programlara ilişkin
bilgi verdi. TÜRK MİLLİ EĞİTİMİNDEKİ BÜYÜK PROBLEMLER Göreve
geldiklerinde Türk milli eğitimindeki büyük problemleri altı başlık
altında tespit ettiklerini anlatan Çelik, bunları şöyle özetledi:
''Okullaşma oranı AB standartlarının hayli altında. Okullaşma
oranında bu yılın sonunda yüzde 20'leri aşmayı hedefliyoruz.
Mesleki ve teknik eğitim Türkiye'de adeta can çekişmektedir.
Mesleki ve teknik eğitim öğrencilerine sınavsız geçiş uygulaması
başlatılmasıyla meslek yüksek okulları katledildi. Meslek
yüksekokullarının durumu yürekler acısı. Okulların üzerine
yüksekokul, fakülte, üniversite tabelası asarak siz yüksekokul,
fakülte, üniversite yapmış olmazsınız. Tabelayla üniversite olmaz.
Türkiye'de 612 meslek yüksekokulu açılmıştır. Bunun 170 küsuru
öğrencisizlikten dolayı kapalıdır. İsimle özü karıştırıyoruz.
Bostan kulübesinin üzerine Harvard 2 diye yazarsanız Harvard olur
mu? Yükseköğretimde örgün eğitim okullaşma oranı yüzde 19-20,
açıköğretimle yüzde 33-34'e çıkıyor. Açıköğretimle rakamı
yükseltince problemi çözdüğümüzü zannediyoruz. İlköğretimde orta
öğretimde ciddi rehberlik mekanizması oluşturulmadığı için çocuklar
Allah'a emanet üniversite kapısına geliyor. İlkokuldan itibaren
çocukların kabiliyetini tespit ederek o alana yönlendirmeliyiz.
Herkes üniversite mezunu olmak zorunda değil. Bizde bir söz vardır:
'Sen ağa ben ağa ineği kim sağa'. İneği sağacak kişiye, çobana,
çırağa, kaportacıya, hizmetliye de ihtiyaç var. Ama toplumda genel
bilgi ve kültür düzeyinin her meslekte yukarıya çıkarılması
gerekir. Türkiye'de 7 milyon kişi okuma yazma bilmiyor. Bu rakamın
5 milyon 900 bini hanımlardır. Haydi Kızlar Okula kampanyası bunun
için. Derslik sayısı, okul sayısı itibariyle AB standartlarının
altındayız. Birçok ilde 50-60 kişilik sınıflar, sabahçı-öğlenci
uygulaması var.'' Çelik, 2005-2005 yılında bütçeden en büyük payın
Milli Eğitim Bakanlığı'na ayrıldığını, ancak Türkiye'de öğrenci
toplamının 20 milyon olduğunu, bu nedenle bütçenin yetersiz
kaldığını söyledi. Çelik, Eğitime Yüzde 100 Destek Kampanyası
çerçevesinde, vatandaşın verdiği desteğin parasal değerinin 1
milyar doların üstünde olduğunu ifade etti. ''MÜFREDATI
DEĞİŞTİRİYORUZ'' Çelik, ilköğretim müfredatının 1967'de
hazırlandığını, statükocu, tutucu yapının bu müfredatı koruduğunu
söyledi. Bakan Çelik, ''Müfredatımız papağan yetiştiren bir
müfredattır. Öğrenci merkezli değil. Öğretmen konferansçıdır,
öğrenciler kendilerine bilgi yüklenen disketler gibi algılanır''
dedi. İlköğretim müfredatını değiştirdiklerini kaydeden Çelik, yeni
müfredatın ''inşacı'' denilen analiz, sentez yapma imkanı getiren,
hayatın içinde bir şeyler yapma imkanı veren bir müfredat olduğunu
anlattı. Müfredatın 9 ilde 120 pilot okulda uygulandığını kaydeden
Çelik, gelecek yıl tüm okullarda bu müfredatın uygulanacağını
söyledi. Çelik, ortaöğretim müfredatının da değişeceğini, bunu
kamuoyuyla paylaşacaklarını ifade etti. Bakan Çelik, konuşmasını,
''Siz öğrenciler, öğretmenler, öğretim üyeleri, merkezi idare,
hükümet, devlet organları kararlılık içinde olursa istiklal
mücadelesini kazandığımız gibi istikbal mücadelesini de kazanırız''
sözleriyle tamamladı. Bilgisayar Eğitimcileri Araştırma Topluğu
Başkanı Kemal Ak da, bilgisayarcıların AB sürecine nasıl katkıda
bulunabileceği konusunda çalıştıklarını söyledi. ''ACİL İHTİYACA
GÖRE ATAMA YAPIYORUZ'' Bakan Çelik, konferansın ardından soruları
yanıtladı. Öğretmen adayı öğrencilerin soruları üzerine Çelik, ''şu
ya da bu branşa, bölüme karşı husumetleri olmadığını,
olamayacağını, acil ihtiyaçları esas alarak atama yaptıklarını''
söyledi. Çelik, bir soru üzerine ''iş eğitimi'' dersinin okullarda
garnitür türünden verildiğini, ciddiye alınmadığını, bu dersi ''iş
eğitimi ve teknoloji'' dersi haline getireceklerini, dersin daha
ciddi hale geleceğini'' kaydetti. Bir öğrencinin, ''Oy istediniz,
360 küsur milletvekiliyle Meclis'e yolladık. Ancak sorun çözmek
yerine şikayet ediyorsunuz. Bu çelişki değil mi?'' sözleri üzerine
Çelik, şöyle konuştu: ''Ben kimseyi kimseye şikayet etmiyorum.
Mesele şudur: ülkenin yönetimini devraldığımız zaman Türkiye
ekonomik olarak adeta iflas etmiş durumdaydı. Şu an ülke
toparlandı, iyiye doğru gidiyoruz. Birileri bazı konulardaki
nezaketimizi bizim acziyetimiz olarak yorumluyorsa yanılıyor, bu
yanılgısından kurtulsun. Biz uzlaşmayla, muhatapları ikna ederek bu
süreci götürmek istiyoruz. Meslek liseleriyle, yükseköğretim
mevzuatıyla ilgili çalışmalar unutulmuş, buzdolabına konmuş değil.
Günü geldiğinde çözülecektir.'' Bir öğrencinin okuduğu bölümde
birikme olduğunu, atamaların yapılmadığını belirterek,
''Atamayacağınız bölüme niye öğrenci alıyorsunuz? Aldığınız
öğrencileri neden atamıyorsunuz?'' sorusuna karşılık Çelik,
''Sizlere hak veriyorum. Ancak gelin empati yapalım. Siz benim
yerime, ben sizin yerinize oturayım. Bütçe belli. 2005 yılında 48
bin kadro ihdas edildi, 25 bini eğitime ayrıldı. Bütün
arkadaşlarımız eğitimi öncelikli mesele olarak gördü. Bizim esas
problemimiz hesapsızlığımız'' diye konuştu. Türkiye'de 94 fen
edebiyat fakültesi bulunduğunu, bu bölüm öğrencilerinin öğretmen
olmasının kenara atıldığını anlatan Çelik, üniversite kurulması
için fen edebiyat fakültesi de kurulmasının zorunluluk olmaması
konusunda kanun taslağı hazırladıklarını söyledi. GÜ Hemşirelik
Yüksek Okulu Müdürü Nalan Özhan Elbaş da, AB koşullarında
hemşireliğin 4 yıllık eğitim gerektirdiğini belirterek, ''AB'ye
göre bu meslek liselerinden hemşire unvanıyla mezun verilemeyecek.
Niçin hala bu liselerin hemşirelik bölümlerine öğrenci alınıyor?''
sorusunu yöneltti. Bakan Çelik de, gelecek yıldan itibaren
Türkiye'deki bütün sağlık meslek liselerini sağlık lisesine
dönüştüreceklerini, 2005-2006 öğretim yılında sağlık meslek
liselerine kayıt olan öğrencilerin yüksek tahsil yapmadığı sürece
ebe, hemşire, sağlık memuru ve diyetisyen olamayacakları yanıtını
verdi. Hazırlanacak ortaöğretim müfredatında felsefenin yerinin
sorulması üzerine Bakan Çelik, felsefenin özellikle ilgilendiği bir
alan olduğunu, müfredatta felsefeye verilen önemin artırıldığını
söyledi.