Çelik merkeziyetçi yapıya savaş açtı
Abone olMilli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik, eğitimde bir dizi reformlara imza atmaya hazırlanıyor.
Bakan Çelik, ilköğretimden yükseköğretime, öğretmen alımlarından
yönetici atamasına, YÖK reformundan üniversite sınav sisteminin
değiştirilmesine kadar eğitimin gündemindeki bütün konuları ZAMAN’a
anlattı. YÖK Yasası değişikliğine, Erkan Mumcu’nun kaldığı yerden
devam edecek misiniz? YÖK Yasası’nın çok ciddi bir revizyona
ihtiyacı var. Bir öngörünüz var mı, ne kadar süre içerisinde
değişecek? Süre vererek kendimizi bağlamak istemiyorum. Ama bu
yasama yılı bitmeden bunu çıkarma niyetindeyiz. Değişiklikteki en
büyük amaç daha kaliteli, dünyadaki emsalleri ile yarışabilir
yükseköğretim kurumlarının olmasıdır. Türk yükseköğretimi nicelik
bakımından belirli bir yere varmıştır. Ama nitelik açısından çok
ciddi sıkıntılarımız var. Üniversite sınav sistemi değişecek mi?
Mutlaka değişecek. Üniversitelerin kapısına dayanmış milyonlara
öğrenci var. Esas yanlış buradadır. Herkesin üniversiteye gitme
gibi bir mecburiyeti yoktur. Çağdaş ülkelere baktığımız zaman
üniversiteye gidebilecek öğrenci ortaokul zamanında
belirginleşiyor. Yani düz liseye gidecek öğrenci sayısı normalde
mesleki okullara gideceklerin oranı üçte birdir. Yani yüzde 65
yüzde 35tir; ama bugün ne olmuş? Bunu gündeme getirdiğiniz zaman
sekiz yıllık kesintisiz eğitimi sorgulamamız gerekiyor... Sekiz
yıllık kesintisiz eğitimi sorgulamaya gerek yok. Ama yönlendirmeyi
ne zaman yapacaksınız? Ortaokul düzeyindeyken bu yönlendirmeyi
yaparsınız. Şu yapılabilir; 6. sınıftan itibaren bazı derslerde
farklılaşma olacak. Rehberlik dediğimiz yönlendirme ile
öğrencilerin kabiliyetleri keşfedilebilir. Liselerin dört yıla
çıkartılmasından söz ediliyor; ama gelin görün ki liseler iki yıla
inmiştir. Üniversite sınavlarında lise üçüncü sınıftan soru
sorulmuyor. Lise birden ve lise ikiden sorular çıkıyor. Ne oluyor
bu sefer? Öğrenci lise ikinci sınıfı geçtikten sonra okulu
bırakıyor bir köşeye ve rapor alan öğrencilerin haddi hesabı yok.
Sınav sisteminde ne tür düzenleme düşünüyorsunuz? YÖK Yasası ile
birlikte sınav sistemi de değişecek. Bu sınav sistemiyle gerçek
manada seçme yapıldığı söylenemez. Bunu ilgili taraflarla oturup
konuşarak çözeceğiz. Türkiye’nin böyle yaz boz tahtası olmasına
karşıyım. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Dünyanın çağdaş
kalkınmış medeni ülkeleri bu işi nasıl yapıyorsa öyle yapalım. Bunu
nasıl yapacaksınız, bu konuda YÖK yetkili? Eğitim uzmanlarını,
üniversite rektörlerini, Üniversitelerarası Kurul’u, YÖK’ü, ÖSYM’yi
bir araya getireceğim. Buyrun kardeşim, yürümeyen eksiklik aksaklık
kabul ettiğimiz hususlar var. Bunu veli de biliyor, öğrenci de,
lise hocası da üniversite hocası da biliyor. Eğer ben Milli Eğitim
Bakanı isem benim varlık sebebim bu dertlere deva olmaktır, bunlara
çözüm getirmektir. Hükümet programına ‘Meslek liselerinin
mağduriyeti önlenecek’ diye bir söz konulmuştu; ama bu sene
yapılacak sınava bu yetişmedi... YÖK Yasası çıkmış olsaydı bu
mağduriyet önlenmiş olacaktı. Bu sene geçti; ama üniversite seçme
sisteminde ÖSYM meselesini yeniden düzenlediğimiz zaman gelecek
seneden itibaren bu yanlışlık düzeltilmiş olur. Sınavın kalkması
mümkün mü? Hayır. Şöyle diyelim, bir eleme olması lazım; çünkü
başarı kıstasına göre üniversiteye öğrenci yerleştireceksiniz,
başka türlü olmaz. Bununla ilgili olarak Talim Terbiye Kurulu’nu
görevlendirdik. Göreve başlar başlamaz ilk atamayı oraya yaptım. Bu
konuda son derece yetkin olan bir arkadaşımızı bu işin başına
getirdik. O kurumdan özellikle eğitim planlamacılığı
programlamacılığı açısından yetkin olan arkadaşlarımızla, müfredat
geliştirme ile ilgili uzman olan arkadaşlarımızla orayı takviye
edeceğiz. Milli Eğitim neredeyse vekil kadrolarla yönetiliyor, bu
konuda ne yapacaksınız? Yönetmeliği değiştirip onları asıl kadro
haline getireceğiz. Gerek akademisyen uzmanlardan, gerekse farklı
Milli Eğitim’in DNA’larını bilen insanlarla takviye edeceğiz. Ümit
ediyorum ki bütün bu meseleler çözülecek. En kısa zamanda da bu
meseleler masaya yatırılacak. Türk Milli Eğitim’inin hiçbir
meselesi çözümsüz değildir. Hiçbir problem bence büyük değildir.
Yeter ki onu küçük parçalara bölerek çözmeyi bilin. Türk Milli
Eğitim’inin en büyük problemi nedir? Öğrenci sayısının çok kabarık
olması, dersliklerin yeterli olmaması, hoca başına düşen öğrenci
sayısının çok olması. Bütün bu problemlerin çözümü kaynağa bağlı,
bütçe de belli; ne yapacaksınız o zaman? Biz nasip olursa
sponsorluk yasası üzerinde çalışıyoruz. Özel sektörü, üçüncü sektör
dediğimiz gönüllü sektörleri bu işin içine çekmeye çalışıyoruz.
Özel sektörden hizmet satın alma gibi bir şey vardı parti
programında... Var, var. Onu uygulayacağız, o çok önemli. Bakın
mesela İngiltere’de eğitim yükü devletin sırtından bu şekilde
alınıyor. Biz çocuğunu özel okula göndereni teşvik vereceğiz. Yani
dedik ki çocuğunu gönder özel okula parasının yarısını gel benden
geri al. Ve bu şekilde devlet okullarına giden öğrenci sayısı
azalacak ve devlet eğitimine hiç para ayıramayacak. Dar gelirlilere
de bu vesileyle daha az sınıflarda daha kaliteli eğitim verilecek.
Af konusunda çok soru geliyor, öğrenci affı gündeminizde var mı?
Aflardan yana değilim açıkçası. Öğrencileri af beklentisine sokmak
başarıyı düşüren bir husus. Bugüne kadar 65 bakan 71 kez göreve
geldi, bakanlar genelde az bir süre görevde kalıyor. Bundan dolayı
iz bırakan bakan sayısı az. Siz iz bırakma adına ne yapacaksınız?
İz bırakıp bırakmayacağımı zaman gösterecek. Peşin konuşmak doğru
değil; ama ben eğitim camiasının içinden gelen bir insanım. Yani
eğitimin meselelerini bizatihi yaşayarak gelmiş birisiyim. İlkokul
dahil yatılı okumuş bir insanım. Öğretmen okulu mezunuyum. Artı 18
yıl hocalık yaptım. Ortaöğretimi biliyorum, ilköğretimi biliyorum,
yükseköğretimi biliyorum; yükseköğretimin de birçok kademesinde
görev aldım. Yükseköğretimin içinde bulunduğu problemleri
biliyorum. Bunların çözümü için iyi niyetle ve kararlı bir şekilde
göreve başladım. Amacım üzüm yemek olacaktır, bağcıyı dövmek değil.
Bizim kesinlikle şu kurumla hesaplaşmak, şu veya bu müesseseyle
cedelleşmek gibi bir amacımız yok. Karşılıklı karalama ve
ithamlarla bir yere varılamaz. Eğitimde köklü reformdan
bahsediyorsunuz, nedir bunlar? Devletin özel okullardan hizmet
satın alması dediğimiz zaman köklü bir reformdur. Atamalarda mesela
merkeziyetçi yapıyı yerle bir edeceğim. 81 il müdürünü tayin
edeceğim, gerisini mahalline bırakacağım. İl milli eğitim müdür
yardımcısı, ilçe milli eğitim müdürü, okul müdürleri, şube
müdürleri bütün bu kademelerdeki atamaları milli eğitim müdürünün
teklifi, valinin onayına bırakacağım. Ne olacak o zaman? Yardımcı
personeli ile birlikte 800 bine varan Milli Eğitim Bakanlığı
böylelikle merkeziyetçi hantal yapıdan kurtulacak. Bu bir reform
değil mi? Sponsorluk yasası çıkartarak özel sektörü, vakıfları,
gönüllü teşekkülleri işin içine sokmak başlı başına bir reform
değil mi? Üniversite yasasını değiştirmek, üniversiteleri daha
özgür daha özerk kurumlar haline getirmek bir reform değil mi?
Eğitimde rehberlik sistemini getirerek öğrencileri yapabilecekleri
işlere yönlendirmek bir reform değil mi? Ezberci anlayışı bir
tarafa bırakarak yüklendiği bilgiyi kullanabilen, muhasebe yapan
birey oluşturmak reform değil mi? Kitap değişikliği, ödevsiz
eğitim, çantasız eğitim, kıyafet serbestisi gibi konulara girecek
misiniz? Bunlar bana göre detaydır; ama önemsiz değildir. Bence
içeriğin şekilden önce gelmesi lazım. Önce özle uğraşalım. Öğretmen
alımları konusunda bilgi verebilir misiniz? Bu sene zannediyorum 25
bin civarında öğretmen alacaksınız. Nasıl seçim yapacaksınız? Sınıf
öğretmenliğine sadece sınıf öğretmenliği mezunları alınacak. Diğer
türlü branş öğretmenliklerinde fen–edebiyat ve eğitim fakülteliler
arasında bir ayrım yapılmayacak. Bir sınava tabi tutacağız. Tezsiz
yüksek lisans yapanlar ne olacak? Daha önce elinde sertifikası
olanları tezsiz yüksek lisans hesabı yapmadan atayacağım.
Kesinleşmemekle birlikte başka hesabımız şudur; bundan sonraki
dönemde tezsiz yüksek lisansı kazanan kişileri biz stajyer öğretmen
olarak tayin edeceğiz, ihtiyacımız kadar. Bir buçuk sene boyunca
bunlar bizim stajyer öğretmenimiz olacak, maaşlarını alacaklar.
Belki bu staj döneminde diğer öğretmenler kadar maaş almayacaklar,
daha az alacaklar; ama hiç olmazsa öğretmen olacaklar. Sınavla mı
alacaksınız? Bu programa girdiği zaman biz onu ayrıca ayrı bir
sınava tabi tutmayacağız. Tezsiz yüksek lisans sınavı da merkezî
olacak. Bunlar bizim stajyer öğretmenlerimiz olacaklar. 1,5 yıl
boyunca merkezi formasyon dersi de alacaklar, ayrıca tatbikat için
okullara gidecekler. Teorik derslerden arta kalan zamanlarını da
pratik yaparak öğretmenliğe hazırlanarak geçirecekler. Biz
ihtiyacımız olan alanlarda alacağız. Yani tezsize giren her
öğrenciyi alacağımız anlamına gelmiyor. Biz diyeceğiz ki Türk dili
ve edebiyatı konusunda 1000 tane öğretemene ihtiyacımız var. Sınavı
kazanan 1000 kişiyi alacağız; ama diyelim ki tarih konusunda tezsiz
yüksek lisansa girse bile bizim ihtiyacımız yoksa onu alamayız. Her
zaman fen–edebiyatlar gündeme geldi. Teknik eğitim ve ilahiyat
mezunları da sıkıntıda. Onlar için ne düşünüyorsunuz? Teknik
eğitimleri, ilahiyatları, beden eğitimleri masaya yatıracağız. İlk
etapta fen–edebiyatları halledeceğiz.