Çelik Gülen'in cemevi önerisi için ne dedi?
Abone olAlevi açılımını üstlenen Bakan Faruk Çelik, Gülen'in 'cami ile cemevi yan yana olsun' önerisini olumlu buldu.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ‘Cami ile cemevi yan yana olsun.
Sema ile semahı beraber görelim’ çağrısına bir destek de Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’ten geldi.
Bakan Çelik, Gülen’in çağrısına şöyle destek verdi: “Bir
kışla düşünün, içindeki herkes barışık. Bütün farklı mezhepler
kendisine yer bulmuşlar. Bundan dolayı bende son derece isabetli
görüyorum. Hepimiz Müslüman değil miyiz, Müslümanız. Müslüman
olduğumuza göre, cami ile cemevinin yan yana olmasının, arzulanan,
istenen, talep olunan yerde ben isabetli olacağı inancı
içerisindeyim.”
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez gerçekleşen Alevi
Çalıştayları'nı yürüten Faruk Çelik, bugün tekrar gündeme gelen
Alevi sorunu hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu. Çelik,
“Bizim toplum bir bütün; ne Türk ne Kürt, biz bir milletiz. Etnik
unsurları ile bir milletiz, inanç grupları ile bir milletiz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 780 bin kilometresinde yaşayan
vatandaşlarıyız. Farklılıkların ihtiyaçları olabilir. Bütün bu
farklılıkları zenginlik olarak kabul edip, ihtiyaçlarımızın,
taleplerimizin karşılanması gerekiyor. Bunu dikkate alan
hükümetimizin öteden beri özellikle Alevi kardeşlerimizin,
siyasette çok farklı şekilde istismar edildiklerini de gördük. Bu
mesele oy avcılığı meselesi olmamalıydı. Aleviler bizim
vatandaşlarımızdır, sayısı 1’dir sayısı 10 milyondur, sayısı 1’dir
sayısı 15 milyondur. Fark etmez yani kaç kişi olursa olsun, talep
var mı, var. Talebi meşru zeminde oturup çözme ne yazık ki AK Parti
iktidarından önce gündeme gelmeyen ama seçimde seçime Alevilerin
hatırlandığı dönemler yaşanmış. Aleviler bunların farkında, çözüm
yok ama seçimden seçime hatırlanma gibi…” diye konuştu.
“TBMM’YE ARAŞTIRMA ÖNERGESİ VERMİŞTİK, MECLİS TATİLE GİRDİ
ÖYLE KALDI”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile çalıştayları samimi
bir şekilde başlattıklarını aktaran Bakan Çelik, şu ifadeleri
kullandı: “Birinci çalıştayımızı yaptık ve oradan huzurla ayrıldık.
Aslında birinci çalıştay çok sert başlamıştı. Güvensizlik üzerine
bina edilen geçmiş yılların güven ortamını ortadan kaldıran tüm
olayların neticesinde sert başlaması çok doğaldı. Sabırla bunları
karşıladık ve sonunda bir yol haritasıyla 7-8 çalıştay yaparak
süreci tamamladık. Biz şunu gördük, ön yargılardan bir kere
herkesin kurtarılması gerekiyor. Alevilerin Sünnilere bakışında,
Sünnilerin Alevilere bakışında ön yargılar veya dedikodular daha
çok kuşatıcı olmuş. İkinci olarak dedik ki 'irtibat kanalları yani
diyalog kanallarını çeşitlendirmek gerekir' dedik. Üçüncü nokta ise
kuşatıcı bir dil kullanılması gerekiyor, hem Sünniler tarafından
hem Aleviler tarafından. Önyargıların kalkmasının ardından Sivas’ta
Çorum’da Maraş’ta birçok hadise yaşanmış. Bunlarla ilgili Meclis
Araştırma Komisyonu kurulması ve bizzat o günleri yaşayan
insanların da tanıklığı ile orada ne oldu ne bitti. Sünniler mi bir
şey yaptı, Aleviler mi bir şey yaptı ki ben kimsenin bir şey
yaptığına inanmıyorum. Kimdi bu kardeşleri birbirine düşüren, ne
yapmak istiyordu? TBMM’ye araştırma önergesi verildi fakat Meclis
tatile girdi, araştırılamadı. Keşke araştırılmış olsaydı. Ama o
araştırma önergesi çalıştaydan çıkan bir tavsiye olarak TBMM’ye
verildi. Araştırma devam etmeliydi. Etseydi ben bu olaylara
şahitlik eden insanların olacağı inancındayım.”
Madımak Oteli’nin Alevileri rahatsız ettiğini kaydeden Çelik,
Madımak Oteli’nin farklı bir mekan haline gelmesi için yaptıkları
çalışmaları anlattı. Kamulaştırma yaptıklarını ve oteli bir bilim
merkezine dönüştürdüklerini belirten Çelik, yangının çıktığı,
pınarların aktığı yeri ise Mustafa Kemal Atatürk’ün, Hacı Bektaş-i
Veli’nin, Pir Sultan Abdal’ın, Yunus Emre’nin, Mevlana’nın veciz
sözleri ile donatılan bir yere dönüştürdüklerini ifade etti.
“DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DİN EĞİTİMİ DEĞİL,
ÖĞRETİMİ”
Bir diğer konu olarak ise din kültürü ahlak bilgisi derslerinin
AİHM kararları çerçevesinde çözülmesi olduğunu bildiren Çelik, bu
konunun da gerek Sünni kesimin gerekse Alevi kesimin çok
bilinmediğini işaret etti. ‘Din dersi niye kalksın’ taleplerini
hatırlatan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Din kültürü ve ahlak
bilgisi diye bir eğitim değil, öğretim aracıdır. Yani din kültürü
ve ahlak bilgisi pratik bir eğitim değil, bu bir öğretim. Bu
coğrafyada dinleri öğrenmemek gibi bir yanlış bir şey olabilir mi?
etrafımıza bir bakalım, Batıdan Doğuya kadar nereden bakarsanız
bakın, yoğun dini akımların olduğu coğrafyada din kültürü ve ahlak
bilgisi olmaması olur mu? Din kültürü ve ahlak bilgisi zorunlu bir
derstir, ben zorunlu olmasından yanayım. Ama İslamı öğrettiğimiz
gibi diğer semavi dinleri de çocuklarımızın öğrenmesi çok
önemlidir. Objektif bir şekilde bütün dinleri. Ülkenin yüzde 99’u
Müslüman diyoruz. O zaman genel çerçevesi ile ve farklı yorumları
ile çocukların bilmesi çok önemlidir. AİHM’de zaten bu dersler
kalksın demiyor. Bu da çarptırılıyor. Din kültürü ve ahlak bilgisi
kalksın demiyor, yani nesnellik açısından diyor. Bu dersi verirken,
toplumun bütün katmanlarını dikkate alarak bunu belirleyin. ‘Farklı
görüşleri içeren kuşatıcı din kültürü ve ahlak bilgisi dersi yapın’
diye ifade ediliyor.”
“DİN EĞİTİMİ EBEVEYNİN İSTEĞİ DOĞRULTUSUNDA
ŞEKİLLENİR”
Kendilerinin de bu dersle ilgili olarak ciddi ilaveler yaptığının
altını çizen Bakan Çelik, “Yanılmıyorsam 103 sayfalık lise 1’den
12. sınıfa kadar birçok ilaveler yapıldı. O AİHM’nin kararlarından
daha kapsayıcı din kültürü dersleri verildi. Din dersi farklı, din
eğitimi farklı bir şey. O anayasa 24’te çok açık bir şekilde
ebeveynin isteği doğrultusunda şekillenmesi gerekiyor. Yani benim
inancım bu, çocuğumun da bu eğitimi almasını istiyorum demesiyle
gerçekleşir.” şeklinde konuştu.
CEMEVLERİNİN STATÜSÜ; KAMU YARARINA VAKIFLAR OLSUN, KAMU
İMKANLARI AKTARILSIN
En önemli konunun cemevlerinin statüsü meselesi olduğunu vurgulayan
Çelik, bu konu ile ilgili bugün yapılan değerlendirmelere de
değindi. Bu konuyu ele aldıklarında hukuki bazı tartışmalara
girmenin doğru olmayacağını, teolojik bazı tartışmaların doğru
olmayacağı noktasına geldiklerini ifade eden Çelik, şöyle konuştu:
“Alevilerin bazı talepleri var. Yukardan aşağı saydık, bunların
bazılarını gerçekleştirdik. Efendim cemevlerinin durumu ne olacak?
Kamu yararına bir vakıfla bir nasıl Cem İnanç Kültür Vakfı olduğu
gibi Cem Vakfı da olabilir, kamu yararına bir vakıf kurulsun ve bu
şekilde kamu imkanları buraya aktarılabilir. Yine talep edilirse
belediyelerden arsa tahsisi gerçekleştirilsin. Ayrıca yardım alma
imkanları da olacak. Arazi imkanı olacak. Zaten sorunun kaynağını
da oluşturan bunlar. Bu şekilde yola girilmesinin az ihtilaflı,
daha çok sorun çözmeye yönelik bir girişim olacağı
inancındayım.”
“RAPORDA, ‘ALEVİLİK HAK, MUHAMMET, ALİ YOLUDUR’ TANIMI YER
ALDI”
'Çalıştaylarda Alevilik nedir?' sorusuna çok güzel tanımlar
getirildiğini bildiren Çelik, bunlardan bir tanesini paylaştı.
‘Alevilik, Hak, Muhammed, Ali yoludur’ tanımının yapıldığını ve
bunun raporda da yer aldığını dile getiren Çelik, “Bugün bu
tanımlamayı ret eden unsurlar da var. Ama ben bunu bütün
samimiyetimle söylüyorum. Anadolu’nun neresine giderseniz gidin
İslamı anlamaya anlatmaya gayret eden, Allah’ına inanan,
Muhammed’ine inan, kitaba inan kardeşlerimizdir. Alevilik’e çok
farklı tanım getirmek isteyenler var. İnsanların ateist olmasına
bir şey demeyiz. Ama Alevi olan birisine Aleviliği farklı
yorumlamaya kalkmak en çok Alevi kardeşlerimizi üzdüğü kanaati
içindeyim. İnsanları Marksist ve Ateist bir yola sevk etmeye
çalışmak, lanse etmek Alevi kardeşlerimize en büyük haksızlıktır.”
sözlerini dile getirdi.
“ÇALIŞTAYLARA BEYNİMİ SIFIRLAYARAK KATILDIM”
Çalıştaylara hangi düşünce ile oturduğu, sonunda ise hangi düşünce
yapısı ile kalktığı yönündeki bir soruya da Çelik, “Ben İslam’ın
Sünni geleneğinden geliyorum. Fakat bu çalışmaları yaparken,
doğrusu benim çocukluğum Alevi arkadaşlarım içerisinde geçti. Yani
çok uzak olduğum bir konu değildi. Bu konuda biraz beyin
hücrelerinin nötürleşmesinin, beynin sıfırlanması inancındayım ben.
Önyargı olmaması adına ben söyledim. Şu ya da bu anlayıştan birisi
olarak değil, sizi anlamak için sizi dinlemek için beynimi
sıfırlamış durumdayım dedim. Samimi olarak masaya oturduğumuzu,
çözümden yana olduğumuzu ifade ettik.” ifadesini kullandı.
“ŞAH İSMAİL DE BİZİM YAVUZ SULTAN SELİM DE
BİZİM”
İstanbul’a yapılacak olan 3. köprüye ‘Yavuz Sultan Selim’ isminin
konmasının ardından gelişen tartışmaların hatırlatılması üzerine
Çelik, sözlerine şöyle devam etti: “Şunu çok net bir şekilde
söyleyebilirim, kesinlikle bir art niyet yoktur bu işte. Yani benim
çok dostane görüştüğüm birçok Alevi önderi abimiz arkadaşımız var.
Yavuz Sultan Selim’in tarihimizde çok önemli misyonları var. Bu
özellikler düşünülerek bu isim verildi. 500 yıl önceki kavgaların
bugünlere taşınması ve bu konuda benim senin gibi bir yaklaşım
doğru değil. Ben Şah İsmail’de bizim Yavuz Sultan Selim’de bizim,
Hacı Bektaş’ta bizim, Pir Sultan’da bizim Mevlana’da bizim. Şah
İsmail ile Yavuz Sultan Selim arasında yaşananlar tarihçilerin
işi.”
"O DÖNEM HOCAEFENDİ’NİN ÇOK DEĞERLİ MEKTUPLARINI
ALDIM"
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin sözlerine de değinen Bakan Çelik,
“Ben Hocaefendi’nin bu konudaki görüşlerini biliyorum. Aslında
Hocaefendi bunları bugün söylemiyor. Gelecekte oluşacak olan
muhtemel sıkıntıları önden de haber vererek, bunlara önlem alınması
konusunda büyük bir çaba içerisinde olduğunu biliyorum. Benim o
dönemdeki çalışmalarımda çok değerli mektuplarını aldım. Gerçekten
de o konularda yeni yeni sorun alanlarının oluşmaması ile ilgili
kendilerinin tavsiyeleri var.” ifadelerini kullandı.
"BİR KIŞLA DÜŞÜNÜN İÇİNDEKİ HERKES BARIŞIK"
Çelik, sözlerini şöyle tamamladı: “Şimdi bizim medeniyetimizde cami
merkez eyvallah. Ama etrafımıza baktığımız zaman meydanlar var,
aşevleri de var, şifaevleri de var, külliye olarak etrafı
çevrilmiş, aslında oraya gidenin maddi manevi şifa aradığı
mekanları ecdadımız oluşturmuş. Yani Tekkesi de var zaviyesi de
var. Yani kucaklama kışlası diyelim. Bir kışla düşünün, içindeki
herkes barışık. Bütün farklı mezhepler kendisine yer bulmuşlar.
Bundan dolayı bende son derece isabetli görüyorum. Hepimiz Müslüman
değilmiyiz, Müslümanız. Müslüman olduğumuza göre, cami ile
cemevinin yan yana olmasının, arzulanan, istenen, talep olunan
yerde ben isabetli olacağı inancı içerisindeyim.”