Çavuşoğlu'ndan Fransa'ya tepki: Karar yok hükmünde
Abone olDışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 24 Nisan'ı sözde Ermeni soykırımını anma günü ilan eden kararnameyi onaylamasıyla ilgili olarak, "Bu kararın bizim için hiçbir geçerliliği yoktur. Bu konuda biz de gerekli tedbirleri zaten alacağız. Bununla ilgili Ankara'da bazı girişimleri başlattık" dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Çavuşoğlu, Türkiye-Hollanda
(Wittenburg) 7. Konferansı'nın ardından Amsterdam'da Hollandalı
mevkidaşı Stef Blok ile ortak basın toplantısı düzenledi.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un 24 Nisan'ı sözde Ermeni soykırımını anma günü ilan eden kararnameyi onaylaması hakkındaki değerlendirmesi sorulan Çavuşoğlu, “Sayın Avrupalılar ağızlarını açtıkları zaman ne diyorlar, hukukun üstünlüğü rulolo. Peki Macron’a sormak istedim. Fransa’nın en yüksek mahkemesi Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği karar çok açıktır. İki defa hem de. Parlamentoda aldıkları kararları aslında tersine çeviren kararlar ve siyasilerin böyle kararlar almaması gerektiğini söyledi. Çok açık, Fransa Anayasa Mahkemesinden bahsediyorum. Kendi anayasa mahkemesinin kararını belki öyle veya böyle yorumlayabilirsiniz. Yine hukukun üstünlüğünden bahsederken herkes Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) aldığı kararların üye ülkeler tarafından uygulanması gerektiğini de savunur. Bu da doğru bir şey. AİHM’in de bu konuda net kararları var. Buna rağmen niye Macron böyle kararlar alıyor? İşte popülizm, popülizm, popülizm başka bir şey değil. Özellikle bu tür siyasi kararlar almak, gerçekten tarihi çarpıtmak siyasetçilere yakışmıyor. Siyasetçilerin bu konularda karar alması doğru değil. Hele Fransa’nın bu konularda karar alması tam bir trajikomik olay. Yani kendi tarihine bakması lazım Fransa’nın. Daha Ruanda soykırımının üzerinden 25 yıl geçmedi. Diğer tarafından Cezayir’de ve diğer yerlerde, Afrika’da Fransa’nın ne yaptığını neler yaptığını ne onlar unuttu ne biz unuttuk. Dolayısıyla bunları yapan bir ülkenin, başka bir ülkeyle ilgili, milletle ilgili karar alması kabul edilebilir bir durum değildir. Maalesef Avrupa’nın içine düştüğü bu aşırı akımlardan liberaller dahi nasibini alıyor. Ama bu kararın bizim için hiçbir geçerliliği yoktur. Bu konuda biz de gerekli tedbirlerimizi zaten alacağız. Bununla ilgili Ankara’da da bazı girişimleri başlattık” diye yanıt verdi.
“Her alanda ilişkilerimizi geliştirmek için bundan sonra da çaba sarf edeceğiz”
Çavuşoğlu, basın toplantısında kendisine yöneltilen Türkiye-Hollanda ilişkileri ve Hollanda’daki Türk toplumuna dair bir soruya şu şekilde yanıt verdi, “Stef Blok’la ben ilişkilerimizin normalleşmesi için Hollanda Başbakanı Mark Rutte ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın da liderliğinde çaba sarf ediyoruz ve ilişkilerimizi normalleştirme kararı aldığımız günden bu yana birlikte çalışıyoruz. Önce Stef Blok beni ziyaret etti Türkiye’ye geldi, şimdi ben ziyaret ediyorum ama bu arada da çok sayıda, belirlediğimiz yol haritası çerçevesinde temaslarımız oldu. Biraz önce ekonomik ilişkilerimizin de nasıl gelişmekte olduğunu zaten söyledim. Diğer taraftan, bugün Wittenburg konferansının 7’ncisinin düzenlenmesi de esasen yeni fikirlerle beraber ilişkilerimizi geliştirme yönündeki karşılıklı irademizin ve arzumuzun bir yansımasıdır. Her alanda ilişkilerimizi, her konuda hemfikir olmasak da geliştirmek için bundan sonra da çaba sarf edeceğiz. Sayın Başbakan Mark Rutte Türkiye’yi ziyaret etmek istedi, Sayın Cumhurbaşkanımız da memnuniyetle bu ziyaretin gerçeklemesi konusunda bizlere de talimat verdi. Her iki tarafa da uygun bir tarih belirlendikten sonra bu ziyaret gerçekleşir, karşılıklı ziyaretler ama sadece karşılıklı ziyaretler yetmez birlikte çalışmaya devam etmemiz lazım” dedi.
“Avrupa’da radikalleşen bir Türk bile yok”
Çavuşoğlu, Hollanda'da yaşayan Türk toplumunun 11 Mart 2017'den sonra ayrımcılığa uğradığını düşünmesiyle ilgili konuyu gerekli mercilerle görüştüklerine dikkati çekerek, “Evet, o olaylardan sonra Türk toplumu üzerinde hissettiği baskıyı bize de söylemişti ve bu konuyu Stef Blok’un Ankara ziyaretinde biz ele aldık. O günden bu yana, bu konuyu Hollanda hükümetinin ciddiyetle ele aldığını da görüyoruz ve o şikâyetlerin azalmaya başladığını da görüyoruz. Ama şunu söylemem gerekir ki burada yaşayan Türk toplumu, bunların çoğunun Hollanda vatandaşlığı da var artık iki ülkeyi benimsemiş bir toplumdur ve buraya entegrasyonu konusunda da hiçbir problem görmüyoruz. Özellikle Türklerin buraya entegrasyonunu biz teşvik ediyoruz. Yaşadıkları ülkelere entegrasyonunu biz teşvik ediyoruz, Almanya, Hollanda, Avusturya, Fransa fark etmez ve o ülkenin dilini öğrenmelerini de teşvik ediyoruz. İslam’ın doğru öğretilmesi konusunda da birlikte çalışıyoruz ve o nedenledir ki Avrupa’da radikalleşen bir Türk bile yoktur, sadece Hollanda’da değil. Bu alanda işbirliğimizi sürdürürsek hem Türk toplumu rahat eder, hem onların buraya entegrasyonu daha kolay olur. Bugün Hollanda parlamentosunda Türk kökenli milletvekillerinin olması bile esasen burada yaşayan Türklerin, Hollanda vatandaşı olmuş Türklerin buraya entegrasyonunun bir göstergesidir. Dün akşam bir Türk ile konuşurken şunu söyledi ‘Türkiye benim ana vatanım Hollanda da benim baba vatanım. İkisinin arasında ayrım yapamam’ dedi. Bu çok güzel bir tarif oldu. Bence Türk toplumunun tamamı bu hissiyat içinde ve onları biz bu konuda birlikte teşvik etmeye devam etmemiz lazım. Var olan sorunlar varsa da beraber çözmek için birlikte çalışmamız lazım” dedi.