Çarşaftan sonra muhabbet arttı
Abone olOnların adamları düellodaydı ama liderler izlemedi. İkisi de gülüyordu. Mevlana'nın hoşgörüsüne sığınmışlardı.
Kılıçdaroğlu ve Gökçek günlerdir
beklenen düelloya bugün çıktı. Ancak Erdoğan ve Baykal düelloyu
izlemedi. Görünen o ki CHP'nin çarşaf açılımından sonra
aralarındaki muhabbet artmıştı. Üstelik de
Mevlana'nın hoşgörüsüne sığınmışlardı.
Mevlana, ölümünün 735'nci yıldönümünde, Konya'da
düzenlenen Şebi Arus gecesiyle anıldı. Geceye Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da katıldı.
BAYKAL VE ERDOĞAN DÜELLOYU İZLEMEDİ
Erdoğan, Mevlana Kültür Merkezi'ne gelmeden önce, programın
yapılacağı salon, eğitimli polis köpeği tarafından bombaya karşı
arandı. Salona ilk olarak CHP lideri Deniz Baykal geldi. Baykal,
protokoldeki yerini aldıktan yaklaşık 5 dakika sonra da, Erdoğan
Kültür Merkezi'ne geldi. Erdoğan, Baykal ile tokalaştıktan
sonra protokoldeki yerine oturdu. Başbakan ile Baykal'ın arasına
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay oturdu.
Gazeteciler, Başbakan Erdoğan'a Kılıçdaroğlu ve Gökçek'in Tv'deki
tartışma programını sordu. Başbakan, ‘Halk izliyor
yeter’ dedi. Aynı soru sorulan Baykal ise, “Burada
olduğum için seyredemiyorum. Kayıt ettiriyorum. Telefonla da bilgi
alıyorum” diye cevap verdi.
‘İSLAM'I, MEVLANA'NIN PENCERESİNDEN SUNABİLMELİYİZ’
Törende bir konuşma yapan CHP lideri Deniz Baykal,
“Dünyaya kendimizi ve İslamiyeti Mevlana'nın penceresinden
sunabilmenin yolunu bulmalıyız” dedi.
Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“735 yıldır sönmeden yanan Mevlana ateşinin etrafında, bu
akşam Konya’da bir kez daha birlikte olmanın kıvancını
yaşıyorum. Anadolu insanın manevi dünyasını duygu ve
düşüncelerini oluşturup biçimlendiren köklü bir kültür geleneği
vardır. Bu geleneğin çıkış noktasında Mevlana, Hacı Bektaşi Veli ve
Yunus Emre ile olgunlaşan 13'ncü yüzyıl Anadolu aydınlanması yer
alır.
İslamiyeti, terörle karalamak isteyenler, karşılarında en sağlam
dayanak olarak Mevlana'nın sevgi ve hoşörü temelindeki tasavvufi ve
hümanist İslam anlayışıyla karşılaşırlar. Mevlana, ölümünden 735
yıl sonra bugün evrenselmiş bir büyük insandır. 13'ncü yüzyılda
yaşamıştı, ama o yüzyıla sığmamıştır. Konya'da yaşamıştır ama,
Konya'ya sığmamıştır. Bizim yaşadığımız islamiyet, Usame
Bin Ladin'leri değil, Mevlana'yı, Hacı Bektaşi Veli'yi yetiştiren
İslamiyet olmuştur. Tüm dünyanya kendimizi ve İslamiyet'i
Mevlana'nın penceresinden sunabilmenin bir yolunu mutlaka
bulmalıyız” dedi.
ERDOĞAN'DAN HOŞGÖRÜ ÇAĞRISI
Baykal'ın konuşmasından sonra, izleyicilerin alkışları arasında
kürsüye gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise sevgi ve hoşgörü
çağrısı yaptı. Erdoğan, şunları söyledi:
“Konya'dan tüm insanlığa barışa, sevgiye, hoşgörüye davet
eden Mevlana, ‘Gel ne olursan ol yine gel’ diye asırları aşan bir
çağrı yapmıştır. Bu topraklar, yüzyıllar boyunca, onun bu
davetiyle bereketlendi. Biz de bugün buradan Mevlana’nın ebedi
aleme hicretinden tam 735 yıl sonra aynı çağrıyı yapmanın, tüm
dünyaya aynı mesajı haykırmanın heyecanını mutluluğunu yaşıyoruz.
’Gel ne olursan ol yine gel’ diyoruz. Gel, kusurları
örtmede gece gibi olalım, gel, hiddet ve asabiyette ölü gibi
olalım, gel diyoruz. Gel, şefkat ve merhamette güneş gibi
olalım, gel diyoruz. Gel, tevazu ve alçak gönülülükte toprak gibi
olalım, gel diyoruz.
Gel, hoşgörülükte deniz gibi olalım. Gel, ya olduğumuz gibi
görünelim, ya göründüğümüz gibi olalım gel, diyoruz. Bizim her
fırsatta dile getirmeye çalıştığımız mesaj bu mefkuredir. Bu
sözler, kaynağını barış dini olan İslam'dan almaktadır. Mevlana,
‘Canım bedenimde olduktan sonra, kuranın kuluyum.
Birisi sözlerimden bundan başka söz naklederse, o nakleden de
bezmişim ben’ diye Kuran'a ve peygambere bağlılığını apaçık
ifade ediyor. 3 büyük dinin mensupları bu anlayışın hakim
olduğu çograflamızda özgürce ibadetlerini gerçekleştirdi. Camiler,
kiliseler, havralar bu anlayışla inşaa edilen şehirlerimizde barış
içinde bir arada yaşadılar. Bu çoğrafyada hiç bir semavi dinin
temsilcisi karikatürize edilmedi, tahkir görmedi, alaya
alınmadı.
‘SİYASETÇİ, EVRENSEL BARIŞ ÇAĞRILARINI
GERÇEKLEŞTİRMELİDİR”
Erdoğan, evrensel barış mesajlarını günümüz siyasetçcilerinin en
kısazamanda gerçekleştirmesi gerektiğini de belirtti. Erdoğan,
sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aslında, bugün de onun ölüm yıldönümü değil, ikinci doğum
yıldönümüdür. Zira Mevlana, ölümü yeniden doğuş olarak kabul
ediyordu. İşin aslı da odur. Vefaatından evvel, ’Cenazemi görünce,
’ayrılık ayrılık deme’ sana ölüm görülür. Aslında,
doğmaktır o.’ buyurmuştur. Hakkın rahmetine erdiği günü vuslat günü
addetmiştir. Kendi deyişiyle ‘Şebi Arus’tur, düğün gecesidir.
Aradan geçen yüzyıllara rağmen Mevlana'nın sözlerinin değerinde en
küçük bir eskime ve eksilme olmadı. Ne mutlu ki bize, bu hikmet
pınrarından içmeye, beslenmeye devam ediyoruz. Bu topraklar, hala
onun sevgi, merhamet, hoşgörü feslefesiyle ayakta durmaya devam
ediyor. Belh’de doğdu mevlana. Afganistan'da. Ve o doğduğu evi de
restorasyonunu yapmak bize nasip oldu.
GELİN CANLAR BİR OLALIM
Onun restorasyonunu yapıyoruz. Orayada o mühür, Mevlana ile
vurulmuş olacak. Geçlerimiz iyi bilsinki, bu değerlere sahip
çıkmak, bu eşsiz hazineleri muhafaza etmek, bizim için değil, tüm
insalık için önem taşıyor. Batının hümanizim diye sıraladığı
değerler yelpazesi, Anadolu’ya bin yıldır hakim olmuştur. ‘İnsanı
yaşat ki, devlet yasaşın’ sözü yüzyıllar önce bu topraklarda Şeyh
Edebali ile dile geldi. ‘Yaradılanı, yaradan ötürü severiz’ sözü,
bin yıldır dilden dile aktarılmaktadır. İşte, Pir Sultan Abdal, o
da Mevlana gibi ‘gel’ diyenlerden. ‘Gelin canlar bir olalım.’
diyor. Yunus Emre, ‘Gelin tanış olalım’ diyor. Hacı Bektaşi Veli,
’Gelin bir olalım, diri olalım’ diyor. Aşık Veysel, ‘Gelin birlik
kavmine girelim’ diyor. Bu çağırılar, dostluğa davettir. Evrensel
barış mesajıdır. Bugünün siyasetçileri olarak bize düşen görev, bu
evrensel barış çağrılarını en kısa zamanda gerçekletirmektir.
ERDOĞAN'DAN GEL MESAJI
Başbakan Erdoğan, konuşmasını Mevlana gibi, insanlığa ‘Gel’ mesajı
vererek sonlandırdı. Erdoğan, ‘Ben de buradan tüm insanlığa diyorum
ki. ‘hepimizi kuşatan aynı gökkubbedir gel’ diyorum. ‘Hepimizi
ısıtan, aydınlatan aynı güneştir gel’ diyorum. Hepimizi ıslatan
aynı yağmurdur gel diyorum. Hepimizi doğuran aynı topraktır gel
diyorum. Bizim gönlümüzde, kucağımızda geniştir gel diyorum’
dedi.