Tank paletlerinin asfaltı tırmaladığı, F16 savaş uçaklarının
metropoller üzerinden alçak irtifadan uçtuğu o günden bugüne tam 28
gün geçti.
Başlarda kimse ne olduğunu anlayamadı o gün ve bir gariplik
olduğu izlenimi hâkimdi zihinlerde.
İlk ipuçları, zamanlamadaki hatalı tercih dolayısıyla darbe
olasılığını zayıflatıyordu.
Ancak,
Mahdut sayıdaki cuntanın ele geçirdiği devlet televizyonundan
(TRT) spikere baskı ile okuttuğu; “TSK yönetime tümüyle el
koymuştur” şeklindeki bildirge tüm şüpheleri ortadan
kaldırıyordu.
Emperyalizmin güdümündeki işbirlikçi ihanet neferleri, düşük
profilli de olsa 12 Eylül 1980’de olduğu gibi yeniden
sahnedeydi!
1980’de yaşanan darbenin kötü anıları henüz hafızalardan
silinmemişken bir yenisi ile yüzleşmek, korkuları körüklediği gibi
geleceğe dair umutları da törpülüyordu.
Marketler dolup taşıyor, bankamatik kabinlerinin önünde uzun
kuyruklar oluşuyordu.
Muhalefetin onlarca yıl süren uyarılarını dikkate almayıp, karşı
suçlama ile muhalefeti din düşmanı, Allah düşmanı, halk düşmanı
ilan edenler, nihayet besleyip büyüttükleri zehirli yılanla
yüzleşiyordu!
İlerleyen saatlerde, darbenin TSK emir komuta zinciri içinde
yapılmadığı anlaşıldığında, TSK içine sızmış ihanet şebekesinin
başarılı olamayacağı da netleşmişti.
ABD bu kez çuvallamış, “bizim çocuklar işi bitirdi”
diyememişti!
Çünkü TSK emir komuta zincirinde, Mustafa Kemal’in askerleri
hala ağırlıktaydı ve darbeye karşı savunmaya geçmekte tereddüt
etmemişlerdi.
Böylece Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi düzmece davalarla saf
dışı bırakılan Mustafa Kemal’in subayları, generalleri dışında TSK
içindeki varlıklarını hala koruyor olmaları ile bir musibeti daha
saf dışı bırakmışlardı.
Gerek sağcı, solcu, Alevi, Sünni, halkın her kesiminden
insanların gerekse TBMM’de grubu bulunan tüm siyasi partilerin
darbe karşıtı tavır koyması, ihanet girişiminin önünde yıkılmaz bir
set etkisi göstermişti.
Onlarca yıldır, halkın önemli bir kesimine demokrasinin İslam’a
aykırı olduğu yönünde telkinler yapılmış olsa da, yüz binler hatta
milyonlar demokrasi nöbeti için meydanları dolduruyordu!
Milli birlik ve beraberliği savunanların, millilik konusunda
hassasiyet gösterip ille de vatan diyenlerin gelecekte din düşmanı
olarak suçlanmayacağına dair umut verici bir gelişmeydi
bu.
Türk, Kürt, Laz, Çerkez ayırt etmeksizin bizi birbirimize
bağlayan yegâne unsurun etnik, din ya da mezhep değil VATAN
olduğunun geniş kitlelerce benimsenmesi bakımından heyecan verici
bir gelişmeydi.
Ne var ki 28 gündür demokrasi nöbeti tutanlar arasında hala
demokrasi karşıtı olup sadece partizanlık dürtüsüyle meydanlara
çıkanların varlığı ciddi endişelere sebep olmaya devam
etmektedir.
Toplumun, bu tür ikiyüzlüleri ayıklayacağı günleri de göreceğiz
elbet fakat öncelikle yapılması gereken bazı şeyler daha var;
Geçmişte milyonlarca insanın katıldığı Gezi Direnişinde, halkın
üzerine hışımla saldıran, direnişçiler hakkında olmadık iftiralar
atanların Fetö Terör Örgütü kapsamında yeniden ele alınarak
araştırılması gerek.
Zira dönemin sıkça duyulan isimlerinden olan eski İstanbul
Valisi Hüseyin Avni Mutlu bunlardan birisiydi ve Fetö terör örgütü
mensubu olarak tutuklandı!
Ne var ki iftiracı bazı sözde yazar ve yine sözde din adamları
zehir saçmaya hala devam ediyorlar.
Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu o günlerde sık
sık hata yapmasına vesile olan danışmanlarının da mercek altına
alınması gerek.
Mesela,
Erdoğan’a Kabataş’ta başörtülü bir bayanın bebeği ile birlikte
saldırıya uğradığı gibi asılsız ve alçakça bilgiyi verenler
kimlerdi?
Camide içki içtiler diye yine asılsız bir bilgiyi Erdoğan’a
ulaştıranlar kimlerdi?
Diğer yandan,
Gezi olaylarında hayatını kaybeden gençlerimizin katillerinin
arkasında kimler vardı?
Polis teşkilatının arasına sızmış ve Gezi olayları sırasında
şiddeti körükleyen görevli memur ya da amirler kimlerdi?
Bu sorulara mutlaka Fetö Terör Örgütü kapsamında cevap
aranmalı!
Son öneri,
Fetö Terör Örgütünün Gezi olayları sırasındaki faaliyetlerinin
araştırılmasının yanı sıra protestolar sırasında hayatını kaybeden,
sakat kalan insanlarımızdan özür dilenmeli.
Çünkü onlar, Fetö Terör Örgütü tarafından halka karşı yürütülen
ilk planlı darbeyi göğüsleyen kesimdi ve en azından bir özrü
fazlasıyla hak ediyorlar.
@tmrduran1