Cansu Dere, Caner Cindoruk, Burak Sergen, Berkay Ateş gibi isimlerle Sadakatsiz'de rol alan Nazlı Bulum dizide Nil karakterine can veriyor. Başarılı oyuncu Hürriyet'e çarpıcı açıklamalarda bulundu. “Sadakatsiz” dizisi ile 2 sezondur Kanal D’de ekranındasınız. Bu dizi ile hayatınızda neler değişti?“Sadakatsiz” televizyon tarihinin önemli işleri arasında daha final yapmadan yerini aldı. Daha geniş kitlelere ulaşmış olmam dizinin hayatıma getirdiği en büyük yenilik. Daha önce beni tiyatro ve bağımsız sinema seyircisi biliyordu. “Sadakatsiz”le çok daha geniş kitleler beni tanıdı.Seyirci, hikayeyi büyük bir tutkuyla takip ediyor. Bizi de sahiplendi, bu çok güzel bir his tabii ki. Seyirci bana sevgiyle yaklaşıyor. Buna seviniyorum çünkü ben de sete sevgiyle gidiyorum, çok mutlu olduğum bir işte çalışıyorum.Yoğun tempoya ve zor bir hikaye ortaya koyuyor olmamıza rağmen setin huzurunu, enerjisini önemseyen yapımcılarımız, yönetmenlerimiz var. Senaristlerimiz de oyuncular da kalplerini koyarak çalışıyor her hafta. Böylesine tutkuyla işleyen bir mekaniğin parçası olmak mesleğime dair daha da şevklendirdi beni.* “Nil” karakterinin en çok hangi özelliği Nazlı Bulum ile benzeşiyor?Vefa duygusunun hayatındaki önemi benziyor. Bir de çalışkanlığı, sevecenliği ve de kararlı anları benziyor. Zaman geçtikçe ona kendimden daha çok şey kattım ama temelde oldukça farklı karakterleriz.* İlk olarak tiyatro ve bağımsız sinemadaki rollerinizle dikkat çektiniz. Ana kanalda bol reytingli bir TV dizisinde rol almak oyunculuğunuza neler kattı?Her hafta yeni bir senaryoya sıfırdan çalışmak çok iyi bir egzersiz oyuncu için. Zaman içinde karakterin nereye evrileceğiyle ilgili sezisi de güçleniyor insanın, yönetmenle, ekiple, rol arkadaşlarıyla kurduğu ilişki de...Tiyatro zaten apayrı bir serüven ama ben kamera önünde sinema filmlerinde ve dijital dizilerde yer almıştım. Orada güzel bir enerji kurulduysa da kısa süre sonra o üretim alanıyla vedalaşıyorsunuz.Bu da kendi içinde çok güzel ama uzun soluklu bir televizyon işinde de üretimden keyif almayı, her geçen haftanın yeni bir çalışma alanı açmasını, zamanla ekiple kurulan güven ilişkisinin güçlenmesini çok sevdim. Çok şanslı hissediyorum.* Taro Emir Tekin ile çok iyi bir ikili oldunuz. Set dışında da dostluğunuz devam ediyor mu?Bu iş için deneme çekimine birlikte girdiğimizden beri elimizden gelenin en iyisini yapmak için dört elle birbirimize sarıldık. Biz sahnelerin çekimlerinden önce muhakkak kendi aramızda da prova yapan, birbirimizi motive eden iki iyi çalışma arkadaşıyız.Zamanla birbirimizin hayatına daha çok dahil olduk, set dışında da vakit geçirmeye başladık, arkadaşlığımız derinleşti. İşimize bakışımızda çok temel benzer yanlarımız var ve birlikte çok da eğleniyoruz. Bu yüzden birlikte üretmeye devam etmeyi, “Sadakatsiz”den sonra başka projelerde de bir araya gelmeyi hayal ediyoruz.* Cansu Dere, Caner Cindoruk, Burak Sergen, Berkay Ateş gibi isimlerle çalışmak nasıl?Caner’le, Berkay’la tiyatrodan gelen bir ortak paydamız var. Burak Sergen zaten kendinden genç oyuncularla inanılmaz bir uyum ve sahiplenme duygusuyla çalışan, harika biri. Melis (Sezen) ve Gözde (Altuner), inanılmaz sevdiğim arkadaşlarım oldu. Dizideki esas partnerlerim Cansu ve Taro. Cansu Dere, bana çok şey öğretti. Gördüğüm en disiplinli oyunculardan biri. Bana çok büyük bir güven hissi verdi ilk tanıştığımız günden beri. Böyle bir enerjiye sahip olunabileceğini görmek çok ilham verici.Birlikte oynarken de bu enerjisi devam ediyor ve çok güçlü bir partnerlik kurabiliyorsunuz hemen. Bu dizi bittikten sonra onun ve yönetmenlerimiz Neslihan Yeşilyurt ile Merve Çolak’ın, iki sezondur hikayeyi ören senaristlerimizden Dilara Pamuk’un ve her ihtiyacımızda orada olan yapım ekibimizin desteğini hep hatırlayacağım.* Nazlı Bulum’un bir günü nasıl geçiyor?Pandeminin başından beri, yaklaşık üç yıldır şu anki evimdeyim ve evimle çok huzurlu bir ilişkim var. İki köpeğimle yaşıyorum, Luna ve Mahu. Onlarla vakit geçirmek hayatımın büyük bölümünü kaplıyor. Sene başından beri Muay Thai yapıyorum. Dilan Baycan antrenörüm. Her akşam bir Film izlerim genelde, yeni çıkan dizilere zaten bakıyorum. Böyle bir rutinim var.* Oyuncu kadrosunda yer aldığınız “Birlikte Öleceğiz” sinema filmi İstanbul Film Festivali’nde yarıştı. Sizi bu sıralar hem televizyonda hem de beyazperdede izliyoruz. Projelerinizde farklı kitlelere hitap etmek sizi mutlu ediyor mu?“Birlikte Öleceğiz” parçası olduğuma çok mutlu olduğum bir film oldu. Altın Portakal’da açılmıştı, geçen ay da İstanbul ‘daydı. Umarım festival dışında da seyirciyle buluşacağı daha çok alan açılır. Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu’nun ikinci uzun metraj kurmaca filmleri. Biz bu filmi çok uzun zamanda, büyük uğraşlarla çektik. Alman ortak yapımı bir film, bazı çekimlerimiz Frankfurt’ta gerçekleşti. Bir genç doktorla bir genç öğretmenin aşkını anlatıyor, bir yandan İstanbul’da tutunma, yetişkinliğe geçiş sancılarını izliyoruz. İstanbul’a yapılmış bir aşk filmi gibi de...Festivaldeki gösterimimiz son seans saatindeydi, gece 1’de söyleşimizde Atlas Sineması hâlâ tıklım tıklımdı. Bu heyecanı, paylaşımı çok özlemişim. Festivallerin bu ruhunu, tiyatroda oyun önceleri ve sonralarını, dizinin yayın günlerinin hem benzer hem bambaşka keyif ve alışkanlıkları var.* Bu yıl 25’incisi düzenlenecek Uçan Süpürge Film Festivali’nde Şerif Sezer, Neşe Yulaç, Ayşenil Şamlıoğlu gibi isimlerle birlikte ödül alacaksınız. Oldukça prestijli bir ödül. Neler hissediyorsunuz?2008-2009 yıllarında profesyonel tiyatroya başladım. Aynı anda Dot’un “Karatavuk” oyununda oynuyor ve Galataperform Yeni Metin Yeni Tiyatro’nun “Liseli Gençler Oyun Yazıyor!” atölyesinde yazıyordum. Bu atölyenin İstanbul Şehir Tiyatroları ile de bir ortaklığı vardı. O dönemin genel sanat yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu’ydu. Henüz çok yakın zamanda da podcast kanalı “K’nın Sesi”nin yeni dizisinde birlikte çalıştık. Hem yönetmenim oldu hem beraber oynadık.Biz gençlerle nasıl merakla muhabbet ettiğini, yaşamı ve mesleğini ne kadar büyük coşkuyla yaşadığını, ne kadar mütevazi olduğunu düşünürken birlikte bu ödülü alacağımızı öğrendim. Mesleğimde karşılaştığım farklı jenerasyonlardan kadınlar beni hep çok etkiledi, kim olduğumu şekillendirdi. İlk sinema filmimde, ilk tiyatroya başladığım dönemde kadın yönetmenlerle çalıştım. Ve onların mesleğime duyduğum tutkuya nasıl etki ettiklerini biliyorum. Her yıl sinemaya genç yaşında katkıda bulunmuş kadın sanatçılara verilen “Genç Cadı” ödülüne layık görülmem onore etti.