Canlı yayında dedi : 'Ananas olsa da yesek'
Abone olYeni Şafak yazarı Selvi, Gülen için, maneviyat büyüğü değil, Küresel şirket CEO'su gibi davranıyormuş yorumunu yaptı
Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi
Abdulkadir Selvi, CNN Türk'te konuk olduğu ve Aslı
Aydıntaşbaş'ın sunduğu Karşı Gündem programında hükümet ile cemaat
arasındaki gerilimi ve Başbakan Erdoğan ile Gülen'e ait olduğu
ileri sürülen gizli dinleme kayıtlarını yorumladı.
Selvi Gülen'in ses kayıtları ortaya çıkan konuşmalarını dinleyince zihinlerdeki maneviyat büyüğü, İslam düşünürü imgesinin yerini, Küresel bir şirketin CEO'su olduğu düşüncesinin aldığını söyledi.
İşte Selvi'nin anlattıkları:
ANANAS OLSA DA
YESEK
Aslı Aydıntaşbaş: Bülent Arınç'ın değişik bir
röportajı vardı. Diyor ki Ananas meselesinde, keşke olsa da
birlikte ananas yesek, bu ihale alınabilse gibisinden, malum,
Gülen'in bir telefon görüşmesinde ananas lafı geçmişti. İkincisi de
başbakan'ın sözlerini biraz yumuşatıyor gibi. Doğruyu söylemek
gerekirse ne düşündüğünüzü merak ediyorum.
Abdulkadir Selvi: Bülent Arınç'ın en önemli
özelliği vicdanı. Sayın Başbakan Amerika'ya gittiğinde
Hocaefendi'yi ziyaret eden isim. Ta Manisa'dan beri, 40 yıllık bir
hukukları var. Ergenekon davaları sırasında da benzer bir tavır
koymuştu. Gazetecilerin tutuklanmasına da itiraz etti. Cemaate
yakın yayın organlarında programa çıktığında yaptığı açıklamalardan
dolayı rahatsız olmuşlardı. Ben onun sözlerinin bir vicdan
terazisinde tartıldığını, topyekün doğrudur, yanlıştır demediğini
biliyorum. Büyük bir siyaset vicdanı olarak görüyorum, ben
Arınç'ı.
Aslı Aydıntaşbaş: Katılıyorum, Gezi olaylarında da
öyle bir tavır sergiledi. Ama Bülent Arınç'ı offside'a düşüren
açıklamalar da demokrasiye zarar veriyor. Yatıştırmak için yaptığı
çıkışlara zaman zaman sert reaksiyon veriliyor. Keşke siyaset onun
dilini benimsese.
Abdulkadir Selvi: Bunlar biliyorsunuz. Siz de
tanıyorsunuz, Abdullah Bey'in sayın cumhurbaşkanının da üslubu
farklı, Bülent Bey'in de, sayın Başbakan'ın da duruşu farklı. Ama
demokrasiye, seçilmişlere yönelik bir tepki olduğunda bu konuda
ortak bir tavır koyabiliyorlar.
KASET SAVAŞLARI
Aslı Aydıntaşbaş: Gülen'in dün yayınlanan
kasetlerine ne diyorsunuz. Aslında CNN yönetimi ile de görüşmedim,
bunları konuşabiliyor muyuz diye ama yazılıp çiziliyor. İki şey
var. Hakkaniyetli olalım. Bir tarafta Gülen'in kasetleri
yayınlanıyor. Diğer tarafta Sabah gazetesinin satışı iddiası ile
ilgili kasetler yayınlanıyor. İkisinde de ekonominin içinde olduğu
iddiası var iki siyasi gücün.
Abdulkadir Selvi: Burada şu var ilkeli olmak
gerek, ne kadar doğru olursa olsun yasa dışı dinlemelere yüz
verememek gerek. Bugün başbakan olur, yarın Hocaefendi olur, yarın
başka biri… Ama ortaya çıkan da bir durum var benim açımdan.
Hocaefendi sadece cemaatin dershane, okul, imam, Kur'an hizmetleri
ile uğraşan bir yaşayan önder olmanın ötesinde bir takım ihaleler
ile ilgilienen, vergi borçları ile ilgilienen, siyasi bir takım
operasyonların içinde olan, milletvekillerinin istifa etmeleri
konusunda talimat veren, alternatif iktidar odağı olarak gözüküyor.
Türkiye'de mağdur olarak bildiğimiz, mağdur olup hizmet yapamadığı
için Amerika'ya giden, bir hocaefendi değil, farklı bir portre
çıkmaya başladı.
Aslı Aydıntaşbaş: Ama kendisnin zaten çok güçlü
olduğunu, Cumhurbaşkanının bizzat Fehmi Koru'yu göndermesinden,
bizzat mektup yazıp yollamasından bilmiyor muyduk. İş adamlarının,
bakanların arayı hoş tutmaya çalıştığını bilmiyor muyduk? Gülen
cemaatinin bir siyasi gücü olduğu ortada, sürpriz değil.
MANEVİYAT ÖNDERİ DEĞİL KÜRESEL BİR
CEO
Abdulkadir Selvi: Şu var. Biz türkiye'de yaşamıyor
muyuz cemaatler gerçeğini bilmiyormuyuz? Sanki bununla ilk kez mi
tanıştık gibi bir şey inandırıcı olmaz elbette. Fakat biz bir
maneviyat büyüğü olarak, vaktinin Mevlana gibi, İmam-ı
Rabbani gibi, Said-i Nursi gibi İslam ile ilgili konularla uğraşan,
tefsirle hadisle uğraşan, islam dünyası meseleri ile uğraşan bir
maneviyat büyüğü görüyorduk kendisini, ama gördük ki birtakım
siyasi operasyonları yönetiyor. Bir takım ihalelerle
ilgilieniyor. Paralel devlet dediğinizde… İşte Yargıtayda dosyası
olan dosyasını oraya gönderiyor. Yargıtay imamı kanaat için dosyayı
oraya soruyor. Vergi borcu olan oraya müracaat ediyor. Bankayla,
BDDK ile ilgilieneceğiz diyorlar. Cumhurbaşkanına yazdığı
sulhnamede de müslümanlar, hak ve özgürlükler konusunda bir takım
taleplerde bulunmuyor. Kıyım yapılmasın diyor. Bizim
düşündüğümüz maneviyat büyüğünden ziyade, operasyonel, belki
Küresel bir şirket CEO'su gibi hareket ediyor.
Aslı Aydıntaşbaş: Mütekabiliyet çerçevesinde
demiyorum ama diğer kasetleri de ciddiye alıyorum. İş dünyası ve
siyasetin içiçe olması zaten sorun. Eğer doğruysa başbakan'ın bir
gazeteinn satışı içinde olması bu kadar yanlış. Bir vergi mükellefi
olarak o iş adamının aldığı ihaleleri sorgularım o zaman. Gülen
Cemaatinin siyasetin içinde olduğunu biliyorduk. ama şu zamana
kadar davaların ve yargıların şekillenmesi sürecinde hükümetin
doğrudan Cemaat ile konuşarak yaptığı düşüncesindeyim. Geçimişte
kabinenin kıdemli bir üyesinin bazı davaların gidişatı
konusunda bizzat Pennsylvania'ya gidip görüş alışverişinde
bulunduğunu duymuştuk.
Abdulkadir Selvi: Ben bunu bilmiyorum. İlk kez
duyuyorum.
BAKANLAR DAVALAR İÇİN GÜLEN'E GİTMEDİ
Mİ?
Aslı Aydıntaşbaş: Başbakan'ın da onayıyla… Şu
zamana kadar sizce bu davaları konuşmadılar mı?
Abdulkadir Selvi: Ben bunu bilmiyorum. Benim
bilmemem olmadığı anlamına gelmez. Ama bir bakanın, bir takım
davalar için gidip Penssylivania'ya Hocaefendi ile konuşması söz
konusu olamaz. Yani sizin bilginiz varsa ayrıntı verirseniz
sevinirim. Fevkalade rahatsız olurum ben bu durumdan. Millet
seçerek yetki verdiyse seçilmiş iradedir. Ama paralel organlarla
yürütülmesi kabul edilemez. Mesela İran'dan farkımız nedir bizim?
Dini lider onaylamadan hiç bir yasa yürürlüğe giremez orada. Biz
tam da böyle bir şeyi istemiyoruz zaten. 12 eylül referandumu
sonrası HSYK'da ve yüksek yargıda daha organize olduğu ve
hükümetin gücünü istismar ettiği için Gülen Hareketi kendi oranının
çok üstünde bir sonuç elde etti. Doğru böyle bir durum
oldu. Ama bu yanlıştır tabii ki.