Çankaya'da Gül, hükümette Tayyib-ül bülbül
Abone ol28 Şubat'ın önemli aktörlerinden kapatılan RP'nin milletvekili Şevki Yılmaz, o döneme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Refah Partisi'nin (RP) kapatılmasıyla siyasi yasaklılar arasına
giren dönemin Rize Milletvekili Şevki Yılmaz, 28 Şubat ile ilgili
"Bugün Erbakan'ın diktiği çiçek Çankaya'da gül, hükümette
Tayyib-ül bülbül oldu. Allah onları oyuna getirdi"
ifadesini kullandı.
Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Şubat sürecinin “bir
avuç mutlu azınlığın, halkın idaresine hazımsızlığının bir darbesi”
olduğunu savundu.
BÜTÇE 5-10 AİLEYE GİDİYORDU
Halkın iradesiyle kurulan Refah-Yol Hükümeti'nin “bu bozuk dengeyi
ve gelir dağılımını düzeltmeye çalıştığını” belirten Yılmaz,
kendilerinin millet adına kavga ettiğini söyledi. “Türkiye
bütçesinin yüzde 90'na yakını faiz yoluyla 5-10 aileye gidiyordu.
Bu taksimatı kurt yapar mı? 65 milyona yüzde 10, 10 kişiye yüzde 90
veriliyor. Biz buna mani olduk, suçumuz buydu” diyen
Yılmaz, 10 Kasım 1994'de görüştüğü bir gazetecinin de kendisine 28
Şubat sürecinin yaşanacağını ima eden cümleler söylediğini ileri
sürdü.
AĞZINIZLA KUŞ TUTACAKSINIZ
Yılmaz, “O gazeteci Bülent Arınç, Hasan Hüseyin Ceylan ve
benim için, 'ağzınızla kuş tutsanız linç edileceksiniz. Siz, bu
rejimin kuyusunu kazdınız' dedi. Hangi rejimin kuyusunu kazdık?
Şişmanlanma rejiminin kuyusunu kazdık. Milletin sırtından
beslenenler şişmanlamışlardı. Refah Yol, sömürü rejiminin kuyusunu
kazdı. Onların Kemalist ve laik rejimle ilgisi yok. Onların altında
şişmanlık rejimi vardır. Rahmetli Erbakan, onları perhize tabi
tuttu” ifadelerini kullandı. Refah-Yol Hükümeti'nin sonunu
getiren şeyin kendilerinin, millet adına uygulamaya koydukları bu
politikaları olduğunu savunan Yılmaz, şöyle devam etti:
YA YA YA ŞA ŞA ŞA HER BANKAYA BİR PAŞA
“Biz kavgayı halkımızın adına yaptık. Rahmetli Menderes ve diğer
dönemlerde olduğu gibi, bunların güvendiği iki şey var. Cübbeli
profesörleri sokağa döküp, 'devlet elden gidiyor' diye bağırtacak
ve ordumuz kandırılacak. Bir kısmı ile zaten ticari işbirliği var.
Bir yazar 28 Şubat döneminden sonra “ya ya ya, şa şa şa, her
bankaya bir paşa” diye başlık atmıştı. 28 Şubat sürecinin ardından
bir çok paşa, Türkiye'deki önemli şirketlerin yönetim kurullarına
alınmıştır. İhtilaller ekonomiye yapılır. Gelişmiş ülkelerde hiç
ihtilal duydunuz mu? İhtilal sömürülen ülkelerde vardır. Avrupa'da
ihtilal yok. ABD'de genelkurmay başkanın ismini bilen var mı?
Erbakan Hoca ve 5 arkadaşı gitti de ne oldu bitti mi irtica?
Beş kişi ile bir ordu harekete geçer miydi? Biz Superman miyiz? 5
kişi ile orduyla kavga mı edecektik. Ordu bizim. Paşa hapishaneye
atılmaz. Bu bizim örfümüzde yok. Onlar bizim göz bebeğimiz, içimiz
yanıyor. Paşalar hapse girmedi, maşalar hapse girdi. Paşalar hapse
atılmaz, sömürünün sermayenin maşası olanlar hapishaneye girdiler.
Hepsinin suçlu olduğunu söylemek doğru değildir. Ergenekondan
Silivri'de yatanlar arasında da aldatılmış olanlar var. Bütün
bunların sorumlusu medyadır.”
DEMİREL ASKERE CESARET HOCAYA DESTEK VERİYORDU
28 Şubat sürecinde Demirel'in sorumlu olduğunu ileri süren Yılmaz,
“Bu darbede baş figüran Demirel'dir. Figüran diyorum çünkü o
müteahhit değildi. Müteahhit sermaye çevreleri, İsrail ve
Amerika'dır” diye konuştu. “Hükümet kurulmasaydı RP muhalefette
daha da güçlenecekti” diyen Yılmaz, şöyle konuştu:
“Yapılan istişareler ile hükümet kuruldu. Hocanın önüne iki tuzak
kurdular. Ekonomi ve irtica tuzağı. Hoca, ekonomi politikalarıyla
bu tuzağı bozdu. İşçi, memur ve esnaf sokağa dökülmedi. Yarasalar
ve hortumcular hariç herkes memnundu. Kumar mafyası ve medya
patronları bize savaş açtılar. İkinci tuzakta biz başarılı
olamadık. Çünkü burada Demirel devreye girdi. Demirel
askere cesaret, hocaya destek veriyordu. İkili oynuyordu. Erbakan
hocam bir gün 'Ah Demirel ne zaman ıslah olacak' demişti. 'Demirel,
Milli Güvenlik kurulunda bize nasihat ediyor, destek veriyor gibi
gözüküyor, ardından Paşalara da siz saldırmaya devam edin arkanızda
biz varız' diyordu.”
ÖZAL OLSAYDI 28 ŞUBAT OLMAZDI
RP'nin önünün 28 Şubat süreciyle kesildiğini aktaran Yılmaz, şöyle
devam etti:
“Demirel yerine Rahmetli Özal Cumhurbaşkanlığında oturuyor olsaydı,
28 Şubat olmazdı. Bunlar o gece emekli edilirdi. Güçlü ve tek
başına bir iktidar ve bugünkü gibi bir sivil irade uyumu olsaydı,
28 şubat olmazdı. Mesela Demirel yerine rahmetli Özal
Cumhurbaşkanlığı makamında oturuyor olsaydı, bu maşalar o gece
emekli edilirdi. Bu cesareti bulamazlardı. Sen savcıyı, hakimi
Genelkurmay'a getiremezsin. Yetkin yok buna. Sen Susurluk Komisyonu
için meclise çağrıldığında gelmeye mecbursun. Ben generalim, gelmem
diyemezsin. Ama Demirel'den cesaret alırsan dersin. Sen bir asker
olarak, bir milleti temsil eden ve bağlı bulunduğun bir başbakana
küfür edemezsin. Bunlar tüm bu cesareti Demirel'in imza
atmamasından alıyordu. Kanunsuz bir hukuk ihtilali yaptılar. Asker
değil hukuk ihtilalidir bu. 12 Eylül silahla yapıldı, 28 Şubat ise
hukuk iğfal edilerek yapıldı.”
Kendilerinin mahkeme tarafından dinlenmeden yargılama yapıldığını
bildiren Yılmaz şunları kaydetti:
“Şevki Yılmaz'ı dinlediniz mi? Halil İbrahim Çelik'i dinlediniz
mi?, Biz günah keçisi seçilmişiz. Kurban arıyorlardı. Bizi seçtiler
ama ben bundan şeref duyuyorum. Neden? Refah Partisi bu kasetlerle
iktidara geldi. Bizi başka şeyden de kapatabilirlerdi. 50 tane il
başkanı hapse atılmış bir Refah Partisi seçime gitseydi 28 şubat
yapmalarına gerek kalmazdı ki. Halk nazarında bitirirdiniz bizi.
Bizi hırsızlık ve yolsuzluk iftiraları ile de kapatabilirlerdi. Ama
Allah onları yanılttı. Bizim şeref tacı konuşmalarımızı bahane
ettiler. Dava büyüdü. Bugün Erbakan'ın diktiği çiçek Çankaya'da
gül, hükümette Tayyib-ül bülbül oldu. Allah onları oyuna
getirdi.”
ORDUYU İHTİLALE MEDYA HAZIRLADI
Orduyu ihtilale medyanın hazırladığını savunan Yılmaz,
“Dünyanın en zengin petrol ülkesi İran'da 1951 de,
ülkesinin petrollerini millileştiren Musaddık isimli bir başbakan,
idamla yargılandığı mahkeme salonununda hakimlere 'Hakimler heyeti,
şimdi anladım ki emperyalizmin sömürdüğü üçüncü dünyanın köle
halkları kendi silahlı cuntalarının işgali altındadır' diyor. Bu
söz 28 Şubat'ı açıklayan en müthiş sözdür. Bu operasyon Türkiye'de
cuntaların işgaline son veriyor” dedi. 28 Şubat süreci
öncesinde ve sonrasında çeşitli şantaj ve tehditler aldıklarına
dikkat çeken Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:
“O dönemde insanlar uygulanan baskılar sonucunda konuşmalarımızın
bulunduğu kasetleri yakmaya kalktı. Elbette ki konuşmalarımızın
içinde hatalı eksik ve yanlış olanlar da vardı. 'Keşke şunu
yapmasaydım' dediklerimiz de oldu. Bu bir süreçtir. Sahaya çıkarken
seyircinin, futbolcular hakkında ahkam kesmesi kolaydır.
Siz siyaset sahnesinde koşuyorsunuz, elbette hatalar olacak,
yanlışlar olacak. Biz bu ülkede yıllardır pervasızca devam eden
hırsızlıklara, yanlışlıklara, yolsuzluklara, hayasızlıklara ve
sömürüye karşı en zor dönemlerde, kendi zamanımızın tanığı olarak
karşı çıktık. Yanlışları haykırdık. Susarak 'bize dokunmayan yılan
bin yıl yaşasın' diyerek, bildiğimiz gerçekleri halkımızdan
gizleyerek bu millete ihanet içinde olmadık. Her insan gibi elbette
ki hatalarımız olmuştur. Ama genel bir muhasebe yaptığımda, tarihin
akışı içerisinde üzerimize düşen görevi yaptığımıza inanıyorum.
Gaflet içinde olmadık ve insanlarımızı uyandırmaya çalıştık.”