Çankaya Köşkünün gizli efendileri
Abone olİşte Türkiye krizlerle, darbelerle çalkalanırken Çankaya Köşkü'nde yaşanan gizli gerçekler
Latife Hanım, Mevhibe İnönü, Reşide Bayar, Melahat Gürsel,
Atıfet Sunay, Emel Korutürk, Sekine Evren, Semra Özal, Nazmiye
Demirel...
Türkiye Cumhuriyeti'nin "first lady"leri... Gazeteci Ayça Atikoğlu,
"Her biri kendi döneminin bir özeti gibi duruyor" dediği bu dokuz
kadının çarpıcı hikâyesini "Cumhurbaşkanı Eşleri" adlı kitabında
topladı.
Türkiye'nin siyasi tarihinde rol oynayan dördü sivil, altısı asker
kökenli cumhurbaşkanlarının eşleri her ne kadar toplum karşısında
"sıradan", "sessiz" ve "kimliksiz" duruşlarıyla hafızalarımızda yer
edindilerse de köşkün içindeki "ev gerçeği" başka. Atikoğlu
kitabında, köşkteki bu kadınların aslında nasıl tutkulu, kararlı
hatta inatçı birer kişiliğe dönüşebildiklerini anlatıyor.
Mevhibe İnönü'nün, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Meclis'ten idam
kararının çıkmaması için eşine yalvar yakar olması, Atıfet Sunay'ın
evini basan genç Harbiyelileri teşhis için karşısına
getirdiklerinde hiçbirini tanımadığını söyleyerek onları idamdan
kurtarması, Reşide Bayar'ın Yunan kral ve kraliçesini ağırlamak
istemediği için Bayar'ı protokolde yalnız bırakması, Melahat
Gürsel'in Sunaylar hemen Köşk'e yerleşmek istedikleri için gurur
yapıp eşyalarını bile almadan gitmesi, Emel Korutürk'ün
işkencehaneyi sanat müzesine dönüştürüp devrimci kadınları Köşk'e
davet etmesi, Sekine Evren'in Köşk'e demokratik yollardan gelmeden
ayak basmamakta direnmesi, Semra Özal'ın yüzde 70'i devlet sırrı
olan Çankaya günlerini günü gününe günlüğüne not etmesi, Nazmiye
Demirel'in gazetecilerle konuşan Demirel'in eline vurarak "Yine çok
atıyorsun" demesi bundan belki de.
Atikoğlu'nun ifadesiyle, "Her birinin kendi döneminin bir özeti
gibi durmasından..."
İnkılap Yayınları'ndan çıkan kitaptan çarpıcı bölümler özetle
şöyle:
LATİFE UŞAKLIGİL
Çankaya Köşkü'nün en çok yazılan hanımefendisi
oldu
Hakkında en çok yazılan, Latife Uşaklıgil oldu. Oysa Atatürk'le
yaklaşık olarak iki yıl evli kalmış, Kuleli Köşk'ün hanımefendisi
olmuştu. Atatürk, eşinden ayrılmasının ardından bir süre daha eski
köşkte kaldıktan sonra 1932 yılında yeni yapılan Çankaya Köşkü'ne
taşınırken, Latife Hanım 5 Ağustos 1925'te ailesiyle İzmir'de
yaşamaya başladı. Ailesinin vefatından sonra İstanbul Harbiye'ye
yerleşen Latife Hanım 1975'te 77 yaşında öldü.
MEVHİBE İNÖNÜ
Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edilmesin diye
yalvardı
Bir sonbahar günü Deniz Gezmiş'in annesi, kız kardeşi ve bir diğer
mahkûmun annesiyle birlikte Pembe Köşk'e gelir. Çocuklarının idam
edilmemesi için bayan İnönü'ye yalvarırlar...
Mevhibe Hanım gözyaşlarını tutamaz... Koruma polisleri az sonra
bahçede birlikte dolaşan İnönülerin seslerinin yükseldiğini ilk kez
duyarlar. Mevhibe Hanım adeta yalvarır:
"Paşacığım ne olur ilgilenin de çocukları asmasınlar..." İsmet
Paşa, "Yeter hanım, o kadar üstüme gelme!" diye bağırmaktan kendini
alamaz...
REŞİDE BAYAR
'Dünkü düşman' diye Yunan kral ve kraliçesini
karşılamadı
İnönülerin evinde bir davette Atatürk sıkma başı ile oturan bir
hanımefendiye, "Başınızı açmayacak mısınız hanımefendi?" diye
sorar. Reşide Hanım yanıtlamaz, Celal Bayar atılır ve 'Müsaade edin
paşam, açacaktır' der... O geceden sonra bir daha başını örtmeyen
kadın, Celal Bayar'ın eşi Reşide Hanım'dır. Reşide Bayar kitaptaki
en "kararlı" kişilik.
Reşide Hanım, Yunan kral ve kraliçesini, "Daha düne kadar düşman
olduklarımla bugün dost olamam" diyerek ağırlamak istemez ve eşi
Bayar'ı protokolde yalnız bırakır. Bayar'ın Yunanistan ziyaretine
de eşlik etmez. Bu tavrının arkasında bazı akrabalarının Yunanlılar
tarafından öldürülmesi yatıyor.
Reşide Bayar'ın ayrıca iktidarla arasına mesafe koyan ve 27 Mayıs
ihtilali sonrası verdiği cesur demeçleri de oldukça dikkat çekici.
Bir demecinde "28 Mayıs sonrası Türkiye'si dışarı karşı utanılacak
ve hicap edilecek bir durumdadır" derken, bir başka konuşmasında
"Neden genel seçimi beklemediler. Eski zamanlardaki gibi 'isterük'
veya 'istemezük' ile devlet idaresi salaha gitmez" der.
Reşide Bayar'ın demeçleri hakkında tutuklama kararı çıkmasına neden
olmuşsa da sonra bundan vazgeçilmiş.
MELAHAT GÜRSEL
Gururundan, eşyalarını almadan Köşk'ten
gitti
Cemal Gürsel'in eşi Melahat Gürsel'i yine bir başka asker eşi
anlatıyor: Atikoğlu'nun kitabında Melahat Gürsel mağrur ve
mütevazı, "eli bin defa öpülecek kadın" olarak belleklere
yerleşmiş. Gri saçlarını sadece tarayan, bir küpe dışında hiç takı
takmayan Melahat Hanım, Sunayların hemen Köşk'e yerleşmek
istemelerine çok içerler ve gurur yapıp bazı eşyalarını almadan
gider.
Melahat Gürsel, eşi ve kendi adına yabancı ülkelerden gelen
hediyeleri kabul etmeyip devletin parası yok diyerek de yurtdışı
gezilerine katılmaz. Ve "Ben ne paşa ne de reisicumhur eşi oldum.
Ben hep mutfaktaydım" der.
ATIFET SUNAY
Evlerini basan Harbiyelileri tanıdığı halde ele
vermedi
Mevhibe İnönü'nün, Meclis'ten Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına idam
kararının çıkmaması için eşine yalvarması işe yaramamıştı. Ancak
Cevdet Sunay'ın eşi Atıfet Sunay, Talat Aydemir'in emriyle evlerini
basan genç Harbiyelileri teşhis için karşısına getirdiklerinde
duraksamadan hiçbirini tanımadığını söyleyecekti. Sırf idamdan
kurtarmak için... Genç Harbiyelileri neden ele vermediğini ise
Atıfet Sunay kitapta şu sözlerle anlatıyor:
"Her şeyden önce bir anneydim ve üç çocuğum vardı. Arslan gibi dört
genç karşımda duruyor ve annelerine bakar gibi bana bakıyorlardı.
'Evet bunlardı' desem hayatlarının söneceğini biliyordum. Bana göre
suçlu olan bu körpecik çocuklar değildi. Vicdanımın sesini
dinledim..."
EMEL KORUTÜRK
İşkencehane olarak bilinen binayı sanat galerisi
yaptı
Fahri Korutürk'ün eşi Emel Korutürk, 1970'li yılların hareketli
ortamında sosyal olaylara da ilgisiz değildi. Kadınların sosyal
hakları için kendisiyle görüşme isteğine olumlu yanıt vermiş;
Nadire Mater, Ayşegül Devecioğlu ve Nihal Uygur'u Köşk'te
ağırlayarak kadınların taleplerini gerçekleştirmek için ellerinden
geleni yapacağına söz vermişti.
1970'lerde Türk Ocağı olarak bilinen ve işkence yapıldığı iddia
edilen binayı temizletip müze kimliğine kavuşturur ve burada
koleksiyonların sergilenmesini sağlar. Emel Korutürk'ün
kişiliğindeki bir başka sürpriz de otorite ve kurallarla örülü
dünyasından sıyrılabilmesi. Atikoğlu'na şöyle der: "Çılgın değilim
ama çılgınlara bayılırım..."
SEKİNE EVREN
'Seçilmeden Çankaya'da oturmam' dedi,
oturmadı
Sekine Evren'in, 12 Eylül darbesinin mimarı eşi Kenan Evren'in
Çankaya köşkünde oturmasına karşı çıktığı, "Halk istemeden,
referandum olmadan asla gitmem" diyerek Köşk'e adım atmadığı ve
ölene kadar lojmanda kaldığı anlaşıldı.
Kitapta, Sekine Evren'i eşi Kenan Evren, kızı Şenay ve damadı Erkan
Gürvit anlatıyor. Şenay Gürvit annesinin CHP'li olduğunu
hatırlatarak, "DP'lilere dayanamıyordu. Bu yüzden babamın ailesini
hep eleştirir, halamla parti meselesi yüzünden kavga eder, küser,
uzun süre konuşmazdı" diyor.
Erkan Gürvit, kayınvalidesinin 12 Eylül döneminde bir gazetede
Konsey'in aldığı bir karara verdiği tepkiyi şöyle anlatıyor:
"Kararın ne olduğunu şu an hatırlayamıyorum ama akşam kayınpederim
eve geldiğinde serzenişte bulundu, niye böyle bir karar aldınız
diye. Paşa 'almadık' dediyse de inandıramadı. Malum basın o zaman
güvenilirdi."
Kenan Evren de eşini "aşırı tutumlu ve kişilikli bir kadındı" diye
anlatıyor:
"Çok sadeydi, gösterişi sevmezdi. Evimizde hiç koltuk kullanmadı.
Bir şeyi isteyince ona ulaşırdı. Bir gün Kapalıçarşı'ya gittik.
Halı almak istedi, ben istemedim. Münakaşa ettik. Kızdı, kolundaki
bilezikleri sattı, halıyı aldık."
SEMRA ÖZAL
Çankaya'da geçen günlerini özel defterine not
etmiş
Alışılagelmiş Çankaya kadınları port-resinin dışında bir kimlik
sergileyen ve Türkiye'ye "First Lady" sözcüğünü kazandıran ise
Semra Özal. Semra Özal Çankaya yıllarında her gün ajandasına notlar
düştüğünü ama bunları anlatmak ve yazmak istemediğini de
belirtiyor:
"Yüzde 70'i devlet sırrı, yüzde 30'u da magazin. Devlet sırrını
veremeyeceğime göre ne anlatayım, magazinleri mi yazayım"
diyor.
Gazeteci arkadaşlarının, çocuklarının söküğünü dikecek kadar rahat
ve özgüvenli olan Semra Özal, okuma yazma bilmediği iddia edilen
annesinin Dame De Sion'lu olduğunu söylüyor.
NAZMİYE DEMİREL
Dobralığı, kıvrak zekâsı ve esprileriyle ün
yaptı!
Atikoğlu'na göre zekâ ve esprisi ile 50 yıllık bir kent efsanesine
dönüşen Cumhurbaşkanı eşi Nazmiye Demirel. 1960'lı yıllarda verdiği
bir demeçten dolayı "patırtı" kopunca bir daha basına konuşmaz. Üç
askeri darbeden ikisinde başbakan olan eşinin yanında sımsıkı durup
askere, millete küsmemeyi ilke edinir.
Nazmiye Hanım, Hamzakoy'a giderken de espri yapmayı ve evin
boyanması için talimat vermeyi ihmal etmez. Demirel'in bir gece eve
geç gelmesine içerleyen Nazmiye Hanım, "Nereden geldiysen oraya
git" deyip eve almayacak kadar kararlı, gazetecilerle uçakta sohbet
eden Demirel'in eline vurup "Yine çok atıyorsun" diyecek kadar da
dobra...
Kitapta tek bir kişi yok. Son Cumhurbaşkanı eşi Semra Sezer. Kendi
tarihinin "özeti" olmayı tamamladığında belki...
Ayça Atikoğlu kimdir?
Gazeteci Ayça Atikoğlu 1957 yılında İstanbul'da doğdu. İtalyan
Lisesi'nden sonra Ankara Üniversitesi İtalyan Edebiyatı'nda okudu.
21 yıl Milliyet gazetesinde kültür sanat haberleri hazırladı ve
köşe yazarlığı yaptı. Habertürk ve Birgün gazetesinin kültür -
sanat servislerini kurdu. Umberto Eco, Paulo Coelho, Cabrera
Infante, Adonis, Bertolucci gibi birçok önemli sanatçı ve yazarla
söyleşiler yaptı. Evli ve bir çocuk annesi...